Gerçekleri niye halkla paylaşmıyorsunuz?

Koronayla geçen bir yılı daha geride bıraktık.

Umarız 2021 yılı yeni umutların, barış ve huzurun öne çıktığı bir yıl olur.

Dileriz, artık eşit yurttaşlık temelinde insanların hukuka, adalete güven duyabildiği, hak ve özgürlüklerin serbestçe kullanılabildiği yeni bir döneme geçelim.

Kadın ve çocuklara yönelik taciz, tecavüz ve şiddetin olmadığı diyemeyeceğim ama yapanların en ağır şekilde cezalandırıldığı bir yıl olsun.

Kuşkusuz tüm bunların olabilmesi için de halkın güven duyduğu bir yönetimin olması gerekir.

Geçtiğimiz yıl ve yılların en çok dikkat çeken sorunu nedir diye sorulsa sanırım büyük çoğunluk yokluk, yoksulluk, işsizlik, yargı ve adalete olan güvensizlik, daha da önemlisi demokrasinin kurum ve kurallarıyla işletilmemesi diyecektir.

Tüm bunlarla ilgili daha da büyük sorun, devletin halkına karşı şeffaf davranmamasıdır.

Bunlarla ilgili yüzlerce örnek vermek mümkün.

Ancak şu günlerde bizi en çok ilgilendiren koronovirüs salgını ve aşı konusuyla ilgili gelişmelere bakmak yeterli.

Aylarca salgınla ilgili bilgiler açık ve net olarak kamuoyuyla paylaşılmadı.

Her ne kadar her akşam hava tahmin raporu gibi tablolar yayınlansa da bunların doğruluğuna ilişkin sürekli bir endişe ve tartışma eksik olmadı.

Sağlık sistemi ve uygulanan sağlık politikalarına girmek istemiyorum ama böylesine yaşamsal bir konuda ilgili kurumların ve halkın şeffaf biçimde bilgilendirilmemesi hem Sağlık Bakanlığına, hem de genel olarak devlete karşı olan güveni yeterince sarstı.

Daha sonrası, bütün dünya ülkeleri aylar öncesinden aşı teminiyle ilgili görüşme ve anlaşmaları yapmışken bizim bu konudaki girişimlerimiz yine muğlak açıklamalarla geçiştirildi.

Sonunda Çin de üretilen Sinovac aşısından 50 milyon doz için anlaşma yapıldığı ve 11 Aralıkta teslim edileceği duyuruldu.

Zaten yeterince endişe ve panik halinde bulunan yurttaşlar sözü edilen tarihten sonra iki hafta hep bir açıklama bekledi.

En sonunda üç gün gecikmeli de olsa aşıların 30 Aralık günü İstanbul’da olacağı açıklandı.

Bu noktada en çok merak edilen konulardan biri de bu aşıların doğrudan devlet eliyle Sağlık Bakanlığı ya da Devlet Malzeme Ofisi aracılığıyla mı getirileceği, ya da işin içinde bir aracı kurumun olup olmadığıydı.

Tüm ısrarlı sorulara karşın Sağlık Bakanı Koca, toplumu rahatlatacak, inandırıcı cevaplar veremedi.

Öyle olunca da ister istemez bir dolu iddialar, söylentiler, komplo teorileri ortalıkta dolaşmaya başladı.

En son iddia; bu aşıların Türkiye de faaliyet gösteren Keymen İlaç isimli bir firma aracığıyla getirtildiğine ilişkin.

Adı geçen firma, zaten Çin Aşısı dediğimiz aşıyı üreten Sinovac firmasının da iş ortağı.

Bu şirkette avukatlık yapan Senanur Kapusuz’un yaptığı bir açıklama tartışmaları daha da artırdı.

Keymen İlaç olarak Türkiye’ye getirdiğimiz Çin Aşısı olarak bilinen faz3 klinik çalışmaları devam eden korona aşısı için bugün ben de gönüllü oldum. Birlikte çalışmaktan gurur duyduğum Yönetim kurulu başkanımız Sayın Cantürk Alagöz’e gösterdiği olağanüstü çaba için teşekkür ederim. Klinik çalışmalarda yapılan üç aşıdan biri plasebo aşısı. Boş aşı denk gelmediyse 23 gün sonra sonuçları net bir şekilde göreceğim. Şu ana kadar bir yan etki görmedim. Türkiye geneli 25 merkezde yapılan gönüllü başvuruları tamamlandı. İkinci doz 14 gün içinde herhangi bir yan etki gözlemlemedim. İlk doz ve ikinci doz vurulurken hafif bir yanma sonrasında da kolumda sızı oldu.”

Tüm bu iddialara karşın; bu firma iş ortağı sıfatıyla Sinovac aşısının Türkiye’de uygulanan Faz çalışmalarına katılmış hatta yönetmiş de olabilir.

Bununla ilgili gerekli açıklama yapılmayınca da doğal olarak” Çin aşısı el altından getirildi ve AK Partililere ve bürokratlara uygulandı” türünden iddialar ortaya atıldı.

Ancak tüm bu konularda net, açık, anlaşılabilir açıklamalar yapılmayınca, yani hep söylediğimiz gibi şeffaf davranılmayınca bu tür söylentilerin önünü almak mümkün olmuyor.

Ama iddialar doğru ve toplum sağlığı gibi hayati bir konuyu bile ranta dönüştürmek gibi bir niyet ve girişim var ise bunun da hesabının verilmesi gerekir.

Keymen İlaç firmasının sahibi iş adamı Canberk Alagöz’ün açıkladığı gibi Sinovac aşısının Türkiye’de üretilmesi için bir çalışma yaptıkları doğruysa söylenecek söz yok.

 Ama şirket avukatı Senanur Kapusuz’un AK Parti Grup Başkanvekili Salih Kapusuz’un akrabalığı üzerinden bir ticari ilişki iddialarının da soruşturulması gerekiyor.

Görüldüğü üzere siz halkınıza karşı şeffaf olmazsanız, yaptığınız ya da yapacağınız her olumlu uygulama bile aleyhinize dönebilir.

Hele de hayatımızda önemli değişiklikler yapabilecek önemli yasaların hazırlanması ya da kararnamelerle uygulanmaya konmasında halkın vekillerinin bile devre dışı bırakıldığı koşullarda halkın endişelerini gideremezsiniz.

Bu ülkede barış ve huzur isteniyorsa iktidarı, muhalefetiyle ülkeyi yöneten ya da yönetmeye talip olanların halka karşı şeffaf olmaları gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi