Gezi Davası'nda bişeyler oldu, ama ne?

Gezi Davası'nda süpriz karar... Ceza beklenirken, mahkeme heyetinin beraat kararı şaşkınlık yarattı. Gezi davası bir talimatla başlatılmış ve bir talimatla beraatla sonuçlandırılmıştır. Ve bunun nedenini Suriye'de ki gelişmeler üzerinden okumak gerekir. Avrasyacı çizgiden yeniden batıcı bir çizgiye dönmeye hazırlanan iktidarın, siyasi bir manevrası olarak görmek gerekiyor, davanın beraatle sonuçlanmasını...
 

Dava başladığı andan itibaren, sanıkların ve avukatların amacı davayı erteletmek...

Tüm konuşmalar bunun üzerine yapılıyor. Ve savunmaların bir sonraki mahkemeye bırakılmasını isteniyor.

Dava ertelenirse Osman Kavala tahliye olacak ve dava uzayacak.

Mahkeme heyeti ise biran önce davayı bitirmek için davranıyor. Bu doğal olarak salonda heyetin ceza vereceği üzerine algıyı büyütüyor. Ve gerginlik büyüyor.

Karardan önce mahkeme başkanı tüm uyarılara rağmen sanıkların konuşmasını alkışlayan izleyecilerin salondan boşaltılmasını, birkaç avukatın salondan çıkarılmasını istiyor. Ve davaya araya veriyor.

Herkesin ortak noktası davada ağır cezalar çıkacağına yönelik. Mahkeme heyetinin kararı açıkladığında salonda büyük bir şaşkınlık yaşanıyor.


 

Kaftancıoğlu'nun tanımamazlıktan gelmesi...

Gezi Davası duruşma salonundayız. Duruşma yerleşkesine giden her yer ana baba günü. Trafik kilitlenmiş durumda. Salonda yer yok... İzleyeciler dışardalar... Salon dışı ve içi ana baba günü... Gazeteciler salona giremiyor. Yer kalmamış.

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu devreye giriyor, üç gazeteciyi salona almak için. Salona bir gazeteci iki izleyiciyi aldırıyor. Ki, bana ise limoni.. Beni tanıyan Kaftancıoğlu, hiç tanışmamışız gibi davranıyor. Bunun tek nedeni kongre öncesinde yazdıklarım... Tanımamazlıktan geliyor, sadece tebessüm ediyorum. Yazık...

****

Neyse salon sorumlusu albayın yanına giderek, salona giremediğimi gazeteci olduğumu söylüyorum. Sarı basın kartım olup olmadığımı soruyor, diyorum ki, "artık sarı basın kartı kullanılmıyor, turkuaz oldu basın kartları..." Ve salona girebiliyorum, uzun bir uğraş sonucu...


 

Talimatla başladı, talimatla bitti

Salonda iğne atsanız yere düşmez. Salonda sert tartışmalar yaşanıyor. CHP, HDP ve TİP milletvekilleri, STK temsilcileri, konsoloslar, yabancı ve yerli basın mensupları... Ve kalabalık izleyici gurubu...

Savunmanın ve sanıkların tüm amacı davayı erteletmek. Avukatlar ve sanıklar savunma yapmıyorlar. Savunma yapabilmek için zaman istiyorlar. Dava ertelenirse AHİM kararı uygulanacağından Osman Kavala tahliye olacak.

Gezi Davası sanıklarından Av. Can Atayal en sert savunmayı yapıyor. Siyasi bir tavır koyuyor. Gezi eylemlerinin arkasında duruyor, Türkiye halkının yüzakı olan demokratik bir protesto gösterisi olduğunu anlatıyor.


 

Telefon konuşmalarından oluşturulmuş dava

Avukatların ve sanıkların yaptıkları konuşmalardan şunu öğreniyorum.

Gezi Davası içi boş bir dava. Siyasi bir dava...

11 davanın iddianemesinden kes, kopyala, yapıştır ile Gezi Davası iddianamesi hazırlanmış. Delil yok... Sadece kanaat var. Aynı zamanda iki tanık var. Biri sorunlu bir tanık... Davada bulunan 16 kişiyle uzaktan yakından ilişkisi yok. Kimse tanımıyor.

İşin en ilginci verdiği ifadesini avukatlar bilmiyor, sanıklar bilmiyor. Ortada ifade var ama bilinmiyor. İfadeyi bir savcı biliyor. İfade sanıkların ve avukatların huzurunda alınmamış.

Düşünebiliyor musunuz, iktidarı sokak gösterileri ile devirmek, darbe yapmak olan adlandılan Gezi Davası'nda ikinci tanık ise Ali İsmail Korkmaz'ı öldüren ve mahkum olan polisin mağdur sıfatıyla ifade vermesi. Anlayacağınız iki tanık var ama demokratik bir adalet sisteminin işlediği yerde tanık olmaları bile mümkün değil.

Düşünün Ali İsmail Korkmaz'ı tekmeleriyle öldüren eski polis memuru ayak parmağının zedelendiği gerekçesiyle dava da müşteki, tanık... Nerden baksanız tutarsızlık.

Ve Gezi dosyasını hazırlayan emniyet, savcı ve hakimler fetöcü. Bir kısmı tutuklu, bir kısmı firari...

Deliller uydurma... Telefon konuşmalarından iddianame hazırlanmış, ortalıkta tabe kayıtları yok. Anayasa Mahkemesi'nin kasetin delil olamayacağına, değiştirilebileceği kararlarına rağmen sadece olmayan ses kayıtlarının çözümü üzerinden oluşturulan bir dava.


 

Soruşturma 2013, iddianame 2019'da...

Düşünün iktidar 17-25 Aralık 2013 sonrasında o zaman paralel devlet yapısı dediği Fetö ile mücadeleye ardından gezi olayları mayıs 2013 yılında başlıyor. Gezi olaylarının hemen ardından Fetöcü emniyet ve yargı görevlileri tarafından Gezi davası soruşturması başlatılıyor.

Gezi olaylarında sert müdahale eden emniyet görevlilerinin bugün Fetöcü oldukları ortada duruyor. Ve bizzat Fetöcü gurup tarafından oluşturulmuş dosyadaki bilgileri göre 2019 yılında tam 6 yıl sonra iddianame oluşturuluyor.

Fetöyle mücadele eden AK Parti iktidarı ve Fetöcü yargı mensupları tarafından oluşturulmuş dosyadaki bilgilerle tarafından oluşturulmuş iddianameyle, Gezi olayları darbe girişimi olarak adlandırılıyor.


 

Son söz: Gezi davası bir talimatla başlatılmış ve bir talimatla beraatla sonuçlandırılmış bir davadır. Ve bunun nedenini Suriye'de ki gelişmeler üzerinden okumak gerekir. Avrasyacı çizgiden yeniden batıcı bir çizgiye dönmeye hazırlanan iktidarın, siyasi bir manevrası olarak görmek gerekiyor, davanın beraatle sonuçlanmasını...


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Tarakçı Arşivi