Gündem: Montrö, Kanal, soykırım ve kapanma

Ülkemizde gündemi takip etmek o kadar zor ki, insan ne yapacağını nereye bakacağını bilmiyor. Son kapanma kararında içerisinde olmamakla beraber alkol satışı yasaklanmış olmasına rağmen, insanların içmesine dahi gerek yok. Gündemi takip etmek insanın başını döndürüyor ve zaten otomatikman sarhoş oluyor.

Montrö ve Amiraller

Haftalar önce ülkemizin gündemi Montrö Antlaşmasının, İstanbul Sözleşmesinden sonra kaldırılıp kaldırılmaması ile ilgiliydi. Bu konunun uzmanı sayabileceğimiz Deniz Kuvvetleri Komutanlığında yıllarını vererek görev yapmış, amiral olmuş ve sonrasında emekli olmuş olan 104 Amiral, Türk Milletine hitaben bir açıklama yapmış ve Montrö Antlaşmasının kaldırılamayacağını, kaldırılırsa nelerle karşılaşılacağını açıklamışlardı, Bu açıklama sonrasında Amiraller darbe çağrısı yaptıkları gerekçesiyle haklarında soruşturma açıldı içlerinden bazıları gözaltına alındı ve 8 gün ifade verdiler.   Sonrasında Adliyeye sevk edildiler ve adli kontrol şartıyla elektronik kelepçe takılarak serbest bırakıldılar. Sonra itiraz üzerine kelepçeler çıkarıldı. Toplumun çoğu Amirallere destek verdi açıklamanın ifade özgürlüğü olduğunu belirti. Bazıları ise “Zevzeklik “ dedi. Kimi, “Bunların maaşı kesilsin, rütbeleri sökülsün” dedi. Ülkemiz bir iki hafta yokluk, yoksulluk, işsizlik ve pandemi yerine bunları konuştu.

Kanal İstanbul

Bu projeyi Cumhurbaşkanı, Başbakan olduğu 2011 yılında “Çılgın proje” olarak açıklamıştı. Daha sonra her nedense gündeme gelmedi. Fizibilite raporlarına bakılınca yapımı en az 10 yılda bitiyor. Açıklandığı yıl, genel de ve yerelde iktidar olan Tayyip Bey'in neden projesini uygulamaya başlamadığı akla geliyor. İktidar partisi yerelde İstanbul’u kaybedince proje özellikle gündeme geldi. Söylenenlere bakınca bu projenin gerçekleşmesi için, kaynak, eleman, makine parkı ve teknoloji yeterli olmadığı gibi, hafriyatı dökecek yer ve taşıyacak araç yok. Cumhurbaşkanı ile İstanbul Belediye Başkanı arasında bir polemik sürüp gidiyor. Kanal İstanbul'un ne getirip ne götüreceğini anlamaları için taraflara Deniz Bilimci Prof. Dr. Ahmet Cemal Saydam’ı dinlemelerini öneririm ve sonrasında da başlarını iki elinin arasına alıp iyice düşünmelerini öneririm.

 Soykırım   

Yıllardır ülkemizde her 24 Nisan geldiğinde ABD Başkanı 1915 yılı için Ermeni Soykırımı diyecek mi, demeyecek mi diye bir sıkıntıya giriyoruz.  Şimdi 1915’e yani birinci Cihan savaşının sürdüğü yıllara bir göz atalım. Osmanlı Savaşa girmeye istekli olmamakla birlikte Almanların teşviki ve onlara ait iki savaş gemisinin boğazlardan geçip Sivastopol limanını bombalaması sonrasında Osmanlı Devleti savaşa resmen girmiş oldu. Almanlar Enver Paşa’yı kandırıp, “Aman Rusları Anadolu’dan gelmeye bırakma” diyerek Sarıkamış'ta verdiğimiz binlerce şehit’i düşünün. İste tam o sıralarda zamanın emperyalist devletleri Ermeni çetelerini teşvik ederek, “Buralarda Büyük Ermenistan kurulacak. O nedenle bu topraklardaki Türk ve Kürtleri yok edin ve göçe zorlayarak buraları boşaltın” talimatı verdiler.

Bunun üzerine katliama başlayan Ermeni çeteleri gerçek anlamda soykırıma başlayıp 1910- 1922 yılları arasında Başbakanlık Devlet Arşivleri kayıtlarına göre tespit edildiği kadarıyla 477 bin 631 Türk ve Kürt’ü katlettiler.

Bu katliamda en çok şehit veren illerimiz ise şöyle :

 Kars –Ardahan 80 bin 246, Van- Muradiye; 76 bin 090, Bitlis ; 56 bin 311, Muş; 20 bin 580, Erzurum; 18 bin 933, Beyazid; 14 bin, Nahcivan; 68 bin 408 Zarusat 5 bin 770 tir.

Bu rakamlar gerçeğinde, “Türkler soykırım yaptı” diyen kendini bilmezler, buyrun bakalım soykırım’ı kimler yapmış. Bu soykırımlar sonrasında yine bilindiği gibi 10 Ağustos 1920 yılında imzalanan Sevr Antlaşması ile Ermenilerin katliam yaptıkları Doğu Anadolu Ermenistan'a bırakıldığını da unutmamak gerekir.

(Hele hele, bazılarının övmekle bitiremediği Osmanlı’nın bu antlaşmayı kimlerle yaptığına ve kimlerin imzaladığına bakarsanız şaşıracağınıza eminim. Şükürler olsun ki, Kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk Emperyalistlerle Lozan Antlaşmasını yaptı da ülkemiz kuruldu ve işgalden kurtarıldı.)

Kimler kabul etti

Bizim soykırım yaptığımızı öncelikle 1. Cihan Savaşında Müttefikimiz olan Almanya başta olmak üzere, Arjantin, Avusturya, Belçika, Bolivya, Brezilya, Bulgaristan, Kanada, Şili, Kıbrıs Rum Yönetimi, Çekya, Ermenistan, Fransa, Yunanistan, İtalya, Libya, Litvanya, Lübnan, Lüksemburg, Hollanda, Paraguay, Polonya, Portekiz, Rusya, Slovakya, İsveç, İsviçre, Suriye, Vatikan, Venezuela, Uruguay, Galler, İskoçya, Kuzey İrlanda parlamentoları, İspanya'nın Bask Parlamentosu,  Avustralya'nın Galler Eyaleti 1915'i soykırım olarak kabul etmiş.

Burada soru şu; Bunca devlet 1915'i soykırım olarak kabul ederken ses çıkarıp tepki göstermeyen ülkemiz, nedense ABD’nin Biden’i ni bu kadar niye ciddiye alıyor anlamak mümkün değil. Biden soykırım dese ne olur, demese ne olur. Bu zamana kadar yukarıdaki devletler demişte ne olmuş. Bakıyorum “Soy kırım” diyen devletlerle ticari ve turizm ilişkilerimiz gayette iyi. Herhangi bir mahkeme kararı olmadığına göre ciddiye almamak gerekir diye düşünüyorum. Bırakın it ürsün, ama bizim kervanımız yürüsün. Dünya da soykırım olarak kabul edilen Hitlerin Yahudilere yaptığı katliam bilinmektedir. Ayrıca Doğu Perinçek İsviçre ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden 1915 soykırım değildir kararı da aldığını unutmamak gerekir.   

Kapanma  

Alınan bir kararla adına tam kapanma dense de kapanma ile alakası olmayan bir karar yürürlüğe girdi. İnsanlar panik halinde özellikle İstanbul başta olmak üzere büyük şehirleri terk etmeye başladılar. Böylece buralardaki kovit tıpkı lebalep toplantılarda olduğu gibi  tatil beldeleri ve Anadolu ya taşınmaya başlandı.

Kovit bahanesiyle Ulusal ve Dini Bayramların kutlanması yasaklandı. Yine ne ne alaka ise alkol satışı yasaklandı. Yasak kapsamına giren esnaf perişan halde ve çaresizce çırpınıp duruyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Dolu Arşivi