Davutoğlu: Böylesi soygun düzenine milletimiz mecbur değildir

Davutoğlu: Böylesi soygun düzenine milletimiz mecbur değildir
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, “Biz ‘Bu işte bir arıza var’ derken boşuna demiyoruz. Arıza ne memleketin evlatlarında, ne de Allah vergisi kaynaklarımızda. Arıza tam da sizin ciddiyetsiz ve liyakatsiz bakanlarınızda, milleti hafife alan kibrinizde. Milletin aklıyla dalga geçen yalanlarınızda. Arıza sizin ucube Cumhurbaşkanlığı sisteminizde” dedi.

Davutoğlu şu mesajları verdi:

ÇOKLU BARO DÜZENLEMESİ

Yine her zaman yaptıkları gibi ‘biz yaptık oldu’ kafasıyla tartışmayı başlattılar.Asgari nezaket ölçüleri içerisinde meselenin tarafı olanları dinleyecek medeni cesareti bile gösteremediler. Avukatların alınmadığı mekân neresi? Milletin evi denilen, milli iradenin tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi. Sonra hukuk devleti, hukukun üstünlüğü, adalet kelimelerinin geçtiği tumturaklı cümlelere kim inanır? En fazla FETÖ’den, bölücülükten, farklı gruplaşmalardan ve çok başlılıktan şikâyet eden hükümet çoklu barodan yana.

SOYGUN DÜZENİ

Bu iktidar iktisadi hayatın durduğu dönemde yüzde 13 enflasyon üretmeyi başarmıştır!  Üstelik de neredeyse her bir koltuğuna, her bir yetkili noktasına iktidarın istediği rakamı yazacak kişilerin olduğu İstatistik kurumunun verdiği rakam bu. Onlar bile ancak bu kadar saklayabildiler. Biz sokaktaki enflasyonun, pazar yerindeki rakamların, enerji ve su faturalarının nasıl sınırsız yükseldiğini gözümüzle görüyoruz. Bu durumun neredeyse dünyada bir örneği bulunmamaktadır. Bütün dünya sıfıra yakın veya eksi enflasyon görürken biz nasıl olur da yüzde 13 enflasyonla yaşamaya mahkûm ediliriz. Başka hiçbir veriye ihtiyaç yok. Tek başına enflasyonun durumu ülkenin nasıl yönetildiğinin özetidir. Milletin cebindeki 100 liranın 13 lirası bizzat bu iktidar tarafından her sene eritilmektedir. Böylesi bir soygun düzenine milletimiz mecbur değildir.

ARIZA SİZİN SİSTEMİNİZDE

Bu milletin aşını alıyorsunuz, emeğini yok ediyorsunuz, birikimlerini eritiyorsunuz. Bütün bunları yapıyorsunuz, yetmiyor bir de bu yalanlarla milletle dalga mı geçiyorsunuz?  Biz bu işte bir” arıza var” derken boşuna demiyoruz. Arıza ne memleketin evlatlarında, ne de Allah vergisi kaynaklarımızda. Arıza tam da sizin ciddiyetsiz ve liyakatsiz bakanlarınızda, milleti hafife alan kibrinizde. Milletin aklıyla dalga geçen yalanlarınızda. Arıza sizin ucube Cumhurbaşkanlığı sisteminizde.

PROPAGANDA MERKEZİ

Geleneksel medyayı propaganda merkezlerine çevirdiler. Ama herkesin sesini duyurabildiği sosyal medyayı henüz baskı altına alamadılar. Orada farklı sesler de çıkabiliyor. Bindirilmiş kıtalara konuştukları konforlu mecralarından çıkıp da sosyal medya platformlarına girince hoşlanmadıkları sorularla-cevaplarla karşılaşıyorlar. İnsanların düşüncelerini açıkça söylemelerine alışkın olmadıkları için küplere biniyorlar, kimyaları bozuluyor. Burada şapkayı önlerine koyup düşünmekten ziyade, kestirmeden gençlerin yorumlarını kapatmaya yöneliyorlar. Ama öyle anlık düzenleme yetmeyince şimdi hepsini kapatmaya kalkıyorlar. Siz artık sadece kapatmaya alıştınız. Üniversite kapatıyorsunuz, sosyal medyayı kapatıyorsunuz, gençlerin yorumlarını kapatıyorsunuz, Türkiye’yi kapatıyorsunuz. Türkiye’mize verecek bir şeyi ve söyleyecek bir sözü kalmayınca, ülkeyi dünyaya kapatmaya çalışan ilk siyasetçi siz değilsiniz. Bir zamanların sokak sokak siyaset yapan, her mekâna girip dert dinleyen bir iktidarını şimdi köşe bucak milletten kaçar bir hale getirdiniz. Fakat şunu aklınızdan çıkarmayın: ne Türkiye’yi kapatabilirsiniz ne de milletten kaçabilirsiniz.

TROL ÇETELERİ

Sosyal medyada, maalesef, kolektif veya bireysel ahlaksızlıklar var. Bunlardan hepimiz rahatsızız. Yıllardır şahsımıza, ailemize, dostlarımıza, arkadaşlarımıza edilmedik hakaret, küfür, iftira, suçlama kalmadı. Hem de bunların büyük bir kısmı örgütlü bir şekilde ve iktidar çevrelerinin gizli açık desteğiyle yapıldı. Ne oldu? Kaç tanesi için ciddiye alınacak bir hukuki süreç işledi. Bu nedenle, Türkiye’nin en büyük trol çetelerini kuranlar kalkıp ahlaktan, adaletten, sosyal medyada işlenen suçlardan bahsetmesinler. Kaldı ki, şu an öncelikle nasıl bir hukuki boşluk var da bu açığı kapatacaksınız? Sizlere en ufak bir eleştiriyi bile yapan soluğu zaten saatler içerisinde karakolda almıyor mu? Neyi düzenleyeceksiniz? Neyi kapatacaksınız?

ŞAHISLARA BAĞLILIK SÖZÜ VERMEDİK

‘Siz AK Parti’de, Erdoğan’la birlikte değil miydiniz? Sürekli yol arkadaşı olacağınıza söz vermediniz mi? Şimdi ne oldu da eleştiriyorsunuz?’ Kardeşlerim. Biz şahıslara, tabelalara, kurumlara bir bağlılık sözü vermedik. Biz ilkelere, ahlaka, dürüst ve şeffaf yönetimde birlikte ve beraber olmaya söz verdik. Üstüne üstlük AK Parti’den ayrılan da biz değiliz. AK Parti yanlışları karşısında kendisini uyaranlarla yollarını ayırdı. Bizler ihraç edildik. Cumhurbaşkanı Erdoğan dürüstlük diyenle, ahlak diyenle, liyakat diyenle, adalet diyenle beraber yol yürümekten vazgeçti. Bunun yerine yıllardır ağza alınmayacak hakaretlerle kendisine saldıranlarla yoldaşlık yapmayı tercih etti.

BİZDEN SİZE AÇIK ÇEK DEMEDİK

Adaletten, ahlaktan, demokrasiden, hukuktan ve değerlerimizden nasibini almamış kim varsa onlarla yol yürümeyi tercih etti. Eğer memleketi iyi yönetseydi, toplumun her kesimine kulak verseydi, sadece kendi yakınlarını değil 83 milyonu kollasaydı bizler de iktidara destek olurduk. Ama biz sizinle olan kişisel hukukumuzu koruyacağız dediysek ülke yanarken susacağız demedik. Astığınız astık, kestiğiniz kestik bizden de size açık çek demedik. Bundan sonra da bildiğimiz doğruları söylemeye; her platformda, her mecrada hakkı, hakikati, hukuku dillendirmeye devam edeceğiz. Varsın sizin kalemşörleriniz, talimatla yazı yazanlarınız, rüzgar gülleriniz, Türkiye’nin en büyük medya kuruluşlarına kamu polisi sıfatıyla yön çizenleriniz sizin borunuzu öttürsün.


 
KIZIM GİBİ GÖRDÜĞÜM: Millet zamanı geldiğinde herkesin karnesini önüne koyar.Ayrıca, bizleri sorgulama ucuzluğunu kendilerine iş edinenler de bir dakikalığına da olsa ahlaklı davranıp herkesin gözü önünde yaşanan bu süreci AK Partililere, Erdoğan’a sorma cesareti göstersin. Doğrudur, biz 5 Mayıs 2016’daki o meşhur konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesi ile olan hukukumu koruyacağıma söz verdim. Şahsi hukukları ilgilendiren bu konuda da gereğini yaptım ve yapacağım. Son olarak da Şehir Üniversitesi’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla kapatıldığı gün içim yanarken her daim kızım gibi gördüğüm Esra hanımın onuruna yönelik bir saldırı olduğuna bir an bile tereddüt etmeden gereken tepkiyi gösterdim.

İKTİDAR CENAHINDAN SES DUYDUNUZ MU? Peki şu soruyu sormak benim ve vicdan sahibi insanların hakkı değil midir? Sosyal medyada benim, eşim ve ailem hakkında alçakça tweet’ler atılırken siz Erdoğan’dan herhangi bir tepki gördünüz mü? Sayın Başak Demirtaş ve diğer bir çok kadın gazeteci en ağır hakaretlere maruz kalırken iktidar cenahından bir ses duydunuz mu? Siyasetname diliyle onlara bir nasihat etmenin vaktidir: Devlet adamı ol kişidir ki, halkının her ferdinin onurunu kendi onuru, her ailenin ve kadının haysiyetini kendi haysiyeti gibi görür ve korur. Buradan tekrar söylüyorum: İnsani hukuk bağlamında Sayın Erdoğan’a ve ailesine dönük herhangi bir saldırı olursa benim yerim de konumum da tutumum da onların yanında olacaktır. Sayın Erdoğan benim, eşimin ve ailemin onuruna yapılan saldırılara sessiz kalsa da ben her zaman bir eski dost olarak onun ve ailesinin onurunu korumaya devam edeceğim. Ancak, konu Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın hataları ise, bu konuda da onurlu bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak cesaretle eleştirmekten kaçınmayacağım.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.