Nasıl bir il başkanı isterim?

Nasıl bir il başkanı isterim?
OHAL’i kaldırıp, ondan beter yetkilerle işleri her biri kamu görevlisi olan valilere devir etmeye devam eden Başkan Erdoğan’ın başlattığı yeni dönemde milletvekillerinin boşa çıktığı gibi İl ve İlçe Başkanlarında çok iş kalmadığını görmekteyiz.

OHAL’i kaldırıp, ondan beter yetkilerle işleri her biri kamu görevlisi olan valilere devir etmeye devam eden Başkan Erdoğan’ın başlattığı yeni dönemde milletvekillerinin boşa çıktığı gibi İl ve İlçe Başkanlarında çok iş kalmadığını görmekteyiz.
Yani yıllardır şikâyetçi olduğumuz ve yakındığımız Ankara Merkezli kararların bundan sonra Beştepe ve Valilerin eline geçtiğiniz gördüğümüz bu durumun neden yaşandığını da ölçüp, biçmek gerekir.
Birincisi Başkan Erdoğan’ın da çok yakındığı ama düzeltiyeyim derken tüm yetkileri başta mecliste olmak üzere her iktidar döneminde gizli iktidar olan bürokrasinin toplandığı Ankara’dan alıp, Beştepeye topladığını görüyor ve bu yetkilerin uygulanması ve yürütülmesi için o çok yakındığımız bürokrasinin başında olan valilerin ellerinin daha da güçlendirildiğini görmekteyiz.Peki, gerçek demokrasilerde bu doğru bir şey mi?
Yanlış..
Peki ne yapılmalı?..
İşte cevabı can alıcı olan bu soruyu sorduran sebebe bakmak ve bunun üzerinde giderek Başkan Erdoğan’ın haklı ya da haksız olduğuna yönelik olarak ona göre cevap vermeliyiz derim.
Öncelikle gerçek demokrasilerde idareciler ve kurumlar arasında görev dağılımı ve paylaşımı var olduğunu bildiğimiz belirtelim..
Peki demokrasi oyunu oynandığı ülkemde bu gerçek anlamda yapılıyor mu?
Ben yapıldığına şahit olmadım..
Çünkü Adam vekil olur olmaz 7 sülalesini devlet memuru yapmakla kalmıyor, bugün Erdoğan üzerinden yakındığı tek adamlık moduna girip, vekili olduğu kentte uçan sineğin erkek mi, dişimi olduğuna bile karışıp, kimseye imkân  tanımıyor.
Adam İl Başkanı oluyor, yerelde kral olduğunu sanıp, başta bürokrasi üzerinde olmak üzere her alanda ‘ben varsam, varsınız’ deyip, havalara giriyor..
Yada bunlarda razı olan toplumun beklentileri olan işleri yapmaktan aciz, boynuna taktığı kravatla çelenk koyup, protokolün gülü olmaktan öteye geçmiyor..
Bu durum sadece siyasi partilerde ya da kamu idareciliğinde mi yaşanıyor?
Tatbikî hayır..
Adam vekil yada il başkanı olmak için ortaya koyduğu performansı kurulan derneğin, federasyonun, spor kulübünün yönetimine girmek için de ortaya koyuyor, seçiliyor, vekil, başkan, yönetim hatta denetim kurulu üyesi oluyor sonra ortada kayıp oluyor..
Sonra ara ki bir imza için bulasın..
İşte yukarıda saydıklarımız ve sayacaklarımız dolaysıyla Başkan Erdoğan gibi bir çok iş yapmak isteyen yetkileri bir elden toplamaya çalışırken diktatör, tek adam suçlaması ile karşı karşıya kalıyor..
Halbuki Japonya başta olmak üzere Avrupa hatta Afrika ülkelerinde ki anlayışın yok denecek kadar az olduğu ülkemde görevini yapması gerekenlerin başında, içinde oldukları görevlerini yapamadıklarındandır bugün OHAL’ın yerine BUHAL’ın yanı yetkilerin Beştepe ve Valilerin elline verilip, toplanması isteği..
Peki, bu durumu değiştirmek için ne yapmalıyız, nasıl bir başkanlık, yönetim anlayışı olmalı?
Vallahi bana soracak olursanız başta iktidar partisi il başkanı olmak üzere başkan dediğin önce başına geçtiği görevin sorumluluğunu     bilmeli..
Yükü sırtlamalı, görev verdiklerinin görevlerini yerine getirmediği halde de bana ne deyip, devreye girmeli.
Yani işi Beştepe’ye yada onun emir memuru olan valilere bırakmamalı..
Hele o başkan Ardahan gibi gözden ırak, gönülden de unutulan kentler, ilçelerse bu görev ve başkanlık daha da önemli  olmakta..
Yani şu an İl Başkanı aranan AK Parti Ardahan İl Başkanı ben olursam kimin yetkisi ne olursa olsun öncelikle iktidar olan partinin o kenti yönettiğini his ettirir, mesai saatine 9.30 da başlayanlardan sorumlu olanları görevlerini yapmalarına nazik (!) çe davet ederim..
Bu kentin olduğu gibi ülkenin sorunları ile yakından ilgilenir o içi boş yalancı ve birileri tatil yapsın, oturum parası alsın diye yapılan boş toplantılarla zaman geçirmem, halkın katılımın sağlandığı, gerçek sorunların masaya yatırıldığı etkinliklerin önüne düşerim..
İşini yapmayanlara, ‘Adam yok’ idare edelim demeden bavullarını toplamalarını isterim..
Mevcut çekirdek bir kadro ile namusluca, müteahhitte ortak olmadan, iş-kur gibi kurumları arpalık sanmadan işlerin yürüyebileceğini ortaya koymak için gerektiğinde 24 saat ayakta olur, muhalefeti, muhtarları, stk’ları işim içine katan bir anlayışla yol almaya çalışırım..
Ve kısacası; ‘bana başkan desinler’ diye değil, başkanlığı hak eden anlayışı ortaya koyar, puanı rütbe, kimlik verenlerden değil, alkışı halktan beklerim..
İşte benim aradığım başkan, istediğim başkanlık anlayışı..
Peki, bunu, dün başbakan, bakan, başkan olmak için kendini yırtanlar ve bugün İl Başkanı olmak için başvuranlar dâhil gelip, geçenler yaptım mı?
Yapsaydı bugün tek adam, hatta diktatör dedikleri ama 25 yıla yakındır içine girdiği siyasi hayatta işini yapmaya çalışan ve ‘Muhtar olamaz’ denilen Erdoğan Başkan olmazdı?!.
Evet, şimdi, ‘Bende İl Başkanı olmak istiyorum’ diyen var mı, buyursun..

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.