“Sade pilav zerde olmaz bal da gerek kazana!"
Ekonomide, siyasette, toplumsal ilişkilerde ve bireysel ilişkilerde bütün yönleriyle kuşatılmış, ucuz, sıradan ve laçkalaşmış çıkarcı ilişkilerle sarmalanmış bir dünyada yaşamaya alışmaya çalışıyoruz.
Alışıyoruz ve alıştırılıyoruz. Yalancı emziklerle, ağzımıza çalınan bir parmak şekerli balla, atasözleriyle, telkinlerle ve siyasi manevralarla “bir cennet” yaratılacağı bekleyiş ve dilekleriyle çok bekledik, bekleyeceğiz de.
Nedense, bu merkezlerin, otoritenin, zihniyetin argümanları olduk ve olmak için de adeta yarışıyoruz.
Ve yaşadığımız bu süreçte resmen deve-cüce oyunu ile büyüme-küçülme ikileminde oyalanıyoruz.
Ve aslında bütün bunları biliyoruz.
Biliyoruz, para ile posta değer verenleri
Her gün köşe dönenleri
Kirli sularda yıkanıp, temizlendik diyenleri
Zihniyet değişikliklerini savunur görünüp, değişime direnenleri
Farklılıklara “benzemeyeni benzetirim” diyenleri
Kendini toplumun ayar memuru görüp bir şekilde ayarlayanları
Yasakları savma telkinleri ile yasakları savunanları
Alevi açılımını aç-kapa mantığında görenleri
“En iyi Kürt benim Kürdüm” dir diyenleri
Toplumun istek ve ihtiyaçlarını tersten görenleri
Şeffaflık adı altında halktan gizlenenleri
Demokrasi ile Teokrasiyi karıştırıp yasaklı dünyayı savunanları
Çıkar ilişkilerinde gözlerini kaybedip, toplumsal sorunları görmeyenleri
Yarına yönelik renkli rüyalar görmemizi telkin edenleri
Otoriteye teslim olmamak adına teslim olanları
Kendi toplumuna değil, başkalarına hizmet eden insan tipi yaratmaya çalışanları
Kin ve nefret duygularını kullanarak toplumu çatıştırmak heves ve arzusunda olanları
Toplumu deneme tahtasına dönüştürmek isteyenleri
Karanlıklarda ve karanlık ilişkilerden medet umanları
Komşunun tavuğunu kaz görenleri
Cüzdan ile vicdan arasına sıkışıp, cüzdanı tercih edenleri
Zihinsel temizlik adına zihinleri kirletenleri
Arzularına tutsak düşenleri
Deveyi amuduyla götürenleri
Kendini ifade etmeye çalışanları, lanetleyenleri
Bir ipte birden fazla cambazın oynadığını
Fazla malın göz çıkartmadığını ilke haline getirmeye çalışanları
Üzümü yedikten sonra bağını da soranları
Borç yiğidin kamçısıdır deyip insanları borç batağına sürükleyenleri
Bu süreçte ateşin sadece düştüğü yeri yakmadığını
Bana dokunmayan yılanın herkese dokunduğunu
İğneyi de çuvaldızı da başkalarına batıranları
“Bu zamanda babana dahi güvenme” atasözünün sanki bu günler için söylendiğini
“Sade pilav zerde olmaz, bal da gerek kazana” deyip kazanlarını bal ile dolduranları
Gemisini kurtaran çok kaptanların olduğunu
Geminin dümenine yapışan çok akıllı tayfaların olduğunu, biliyoruz, görüyoruz, okuyoruz.
Gerisini Doly Parton’dan dinleyelim; “Bu kadar ucuz görünmenin, ne kadar pahalıya mal olduğuna inanamazsınız.” Haklı mı acaba?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.