Oktay Apaydın
Şahsım devletinde son durum
Ülke tamamen bir büyük "Sirk"e döndü. Demokrasi adına "Şahsım Devleti" kurallarıyla yönetilir olduk. Birde elbette buna bulunan kılıfla "Demokrasi" yi de gerçekte tranvay hikayelerine benzettiler. Dostlar, balık hafızamızı tazelemek isterim burada, bir zamanlar AKP’li Cumhurbaşkanı, daha istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken, 1996’da yaptığı bir konuşmada şöyle demişti:-Demokrasi bir amaç değildir, demokrasi bir araçtır. Bunu böyle bileceğiz, bilmek durumundayız."Bir süre sonra ise buna ek olarak Erdoğan açıklamasını "Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz!" diye tamamlamıştı. İşte artık o günleri yaşıyoruz. Zamanın belediye başkanı işte bu cümleyle “asıl amacı” olanca açıklığıyla ortaya koyuyordu ancak tramvaydan inmeye henüz epey zaman vardı! Daha sonra bildiğim kadarıyla “tramvay” bölümünü bir daha hiç kullanmadı! Birileri “aman ha dikkat” uyarısında mı bulunmuştu bilinmez. “Demokrasinin amaç değil araç olduğu” cümlesini ise birçok yerde kullandı. Röportajlarında sık sık söz etti. Başbakan olduktan sonra da, Cumhurbaşkanlığı sırasında da terk etmedi bu cümleyi... 2011’de ve daha sonrasında ise bu cümleye şöyle bir ek yaptı: "Biz şu anda yeni bir şey diyoruz. İleri demokrasi diyoruz."
Bu sözler giderek “Yeni Türkiye” başlığı altında toplanmaya başladı. Yeni Türkiye olunca, doğal olarak bir de “Eski Türkiye” olması gerekiyordu. O tanımlama ise AKP iktidarı öncesini anlatıyordu; hani buzdolabının, çamaşır makinesinin bile olmadığı, koalisyonlara esir olmuş, mutsuz insanların yaşadığı güdük, zavallı bir ülkeyi! AKP’nin iktidar süreci de bizzat partinin başı tarafından üçe bölünmüştü: -Çıraklık dönemi, kalfalık dönemi, ustalık dönemi!
Bir yanda sefalet bir yanda yokluk
“Erdoğan, ‘Emeklilerimizin hakkını ödeyemeyiz’ diyor. Zaten ödemiyorsunuz” demişti ödemediler de.Bakın Dostlar. Mutfakta tencere kaynamıyor, enflasyon almış başını gitmiş, açlık sınırı 19 bin olmuş. Peki asgari ücret ne kadar? 17 bin lira. En düşük emekli maaşı, son zamla 12 bin 500 lira. Şimdi şuradan birlikte çıksak, kiralık ev arasak aylık 15bin liradan aşağı ev bulamayız. Daha bunun pazar masrafı var, marketi var, elektrik, su faturası var. Ama Sayın Erdoğan ne diyor geçen haftaki grup toplantısında? ‘Bilhassa ömrünün en güzel yıllarını; ailesine, ülkesine, milletine hizmet etmek için harcayan emeklilerimizin hakkını ödeyemeyiz’ diyor. Zaten ödemiyorsunuz Sayın Erdoğan. Bir de bunları söyleyerek insanlarla dalga mı geçiyorsunuz? Bu kadar mı halktan kopuksunuz? Bu kadar mı vurdumduymazsınız?
Instagram'a kilit vuruldu
Ülke Cuma günü sabahına Instagram'a Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından getirilen erişim engeliyle uyandı. Ardından Anayasa Mahkemesi her zaman olduğu gibi Resmi Gazete'de yayımlanan bir kararı sosyal medya hesabı X'ten duyurdu. Karar İletişim Başkanlığı'nın yetkilerinin iptaline ilişkindi. Daha sonra bu duyuru X'ten silindi, AYM'nin sitesinde girilemedi. Siteye tekrar girildiğinde ise kararın kaldırıldığı görüldü. Tüm bu yaşananlar ülkede hukuk adına tek bir kırıntının dahi kalmadığını apaçık gösterdi.
Çadır devletine adım adım
Büyük bir yönetim krizinin içerisinde olan rejim, ülkenin bütün alanlarında ayrı bir yıkım yaratırken Saray’dan çıkan irili ufaklı her karar ise büyük bir keyfilik içeriyor.Bazen tehdit ve baskı politikalarıyla bazen gözaltı ve tutuklamalarla bazen de sansürlerle halkın gözünden gerçekler saklanmaya çalışıyor. Instagramı kapatarak uygulamaya koydukları sansür sonrası AYM’nin verdiği kararları bile yayımlatmayan rejim, olanca krizi içerisinde akli dengesini yitirmiş durumda. Öyle ki var olan Anayasa'yı uygulamayan, hukuki kararları takmayan iktidar ülkeyi adeta çadır devletine dönüştürdü.
Rejim devam etsin diye!
Yaşananlarla ilgili ise BTK'den Instagram engeline ilişkin yapılan açıklamada, sosyal medya platformunun "katalog suçlara uymadığı" gerekçesiyle erişime kapatıldığı belirtildi. Engelleme kararının Hamas lideri Heniye'yi destekleyen paylaşımların kaldırılması sebebiyle getirildiği iddia edildi. 31 Temmuz günü İletişim Başkanı Fahrettin Altun sosyal medya platformu X hesabı üzerinden Heniye'nin ölümü sonrası taziye mesajı yayımlamış ve Instagram'ın Haniye ile ilgili paylaşımları engellediğine dikkati çekerek, şunları söylemişti; “Heniye'nin şehadeti dolayısıyla insanların taziye mesajı yayınlamasını herhangi bir gerekçe göstermeden engelleyen sosyal medya platformu Instagram'ı da şiddetle kınıyorum.”
Geçim olmazsa, seçim olur
Emekli, dar gelirli artık açlıkla sınanıyor. Vatandaşın geçim umudu günden güne azalıyor. Emeklilere reva gördükleri üç kuruşluk artış, enflasyon karşısında çoktan eridi, gitti bile. Vatandaş artık kredilerini, kredi kartlarını ödeyemiyor. Sadece son haftada icra takibine alınan kredi kartı ve bireysel kredi alacakları 75 milyar lirayı geçti. Son yedi ayda, icra takibine alınan kredi kartı ve kredi borçlarında artış yüzde 68’lere fırladı. Ülkede, ekonomik krizin vurmadığı kimse kalmadı. Bakın, yüksek öğrenim tercihleri için son haftaya girildi. Önceden gençlerimiz ve aileleri, üniversitelerin akademik kadrolarına, üniversiteden mezun olduktan sonraki iş imkanlarına bakarlardı. Şimdi ise şehirlerdeki kira fiyatlarına bakar oldular. AKP, 22 yıl boyunca neredeyse her caddeye üniversite açmayı marifet saydı. Ama bu öğrencilerin nerede kalacağını umursamadı. Yeterli sayıda devlet yurdu yapmadı. Öğrenciler fahiş fiyatlardaki özel yurtlara, astronomik fiyatlara çıkan kiralık evlere mecbur bırakıldı. Ancak tüm bu artışlar karşısında maaşlardaki artışlar kuş kadar kaldı. AKP unuttuysa bir kez daha hatırlatalım; geçim olmazsa, seçim olur.
Seçim hazımsızlığı sürüyor
AKP’de 31 Mart seçimlerinin hazımsızlığı hala devam ediyor. Neymiş, Hazine ve Maliye Bakanlığı, belediyelerin borçlarını kaynağında kesecekmiş. Bu düpedüz, kendi siyasi başarısızlıklarını vatandaşa fatura etmeye çalışmak, kendi siyasi çöküşlerinin bedelini halka ödetme çabasıdır. AKP'nin siyaset anlayışının merkezinde halkın olmadığını bildiğimiz için bu girişim bizim için sürpriz olmadı. Akıllarınca CHP'li belediyelerin gözünü korkutacaklar, akıllarınca belediyelerimizin vatandaşa hizmet vermesini engelleyecekler. Siz bu tarz hamlelerle CHP’li belediyelerin halka hizmet etmesini engelleyebileceğinizi mi zannediyorsunuz? Biz bu filmi daha önce gördük. 2019’da İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri uzun bir aradan sonra CHP’ye geçti ve AKP’nin ayak oyunları başladı.
Kamuda tasarruf tedbirleri almak, AKP’nin aklına CHP’nin yerel seçim başarısından sonra geldi. Pandemi döneminde CHP’li belediyelerin dayanışma için açtıkları hesaplara bloke mi koymadılar, belediyelerin maske ve hijyen paketi dağıtmasını mı engellemediler, yoksa ekmek üretilmesini, aşevlerinde yemek dağıtılmasını mı engellemediler? Küresel salgından bile siyasi rant devşirmeye çalışan AKP iktidarı, üç tane maskeyi bile dağıtamazken CHP’li belediyeler vatandaşın zor gününde onların yanında oldu. Vatandaşın, esnafın her türlü sorununa çözüm ve çare üretti. 31 Mart 2024 yerel seçimlerinden tam bir buçuk ay sonra, 17 Mayıs 2024 tarihinde Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle tasarruf tedbirleri yürürlüğe girdi. Yerel yönetimlerin bazı yatırımları sınırlandı, bazı yatırımları ise izne tabii tutuldu. Sanki daha önce bu ülkede ekonomik kriz yokmuş gibi, kamuda tasarruf tedbirleri almak, AKP’nin aklına CHP’nin yerel seçim başarısından sonra geldi. Şunu herkes biliyor ve görüyor: Erdoğan'ın talimatının nihai amacı, belediyelerden borç tahsil etmek değil. Erdoğan’ın tek derdi var. Milletin oy verdiği, pek çok yerde açık farkla kazanan, icraatlarıyla kalplerde yer edinen CHP'li belediye başkanlarını ekonomik açıdan iş yapamaz hale getirmek. AKP iktidarı, bir yandan CHP’li belediyelerin elini kolunu bağlamak, halka hizmet etmelerini engellemek için her türlü şeytanlığı ve cambazlığı yapadursun, diğer yandan da çok uzun süredir milletin alacaklarını tahsil etmek yerine, bazı borçları silmeyi marifet sayıyor.
Bu sömürü ilk sandıkta bitecek
Kamu ihalelileriyle ihya edilen milyar dolarlık ciroları olan şirketler tek bir delikli kuruş vergi ödemezken vatandaş, her güne ‘Acaba bugüne hangi vergi geldi? Acaba bugün hangi vergi arttı’ diye uyanıyor. Doğayı talan edene, kırmızı halılar serip vergi indirimi, istisnası ve muafiyeti sağlayan AKP, dar ve orta gelirli vatandaşı dolaylı vergilere boğmakta hiç sakınca görmüyor. Vergide adalet nutukları arasında, kazanan yine AKP iktidarlarının palazlandırdığı bildik şirketler oluyor. Bakın, 2023 yılında devletten Kamu İhale Kanunu’nun 21/b maddesine göre en çok ihale alan 20 şirketten sekizi hiç vergi ödememiş. Diğerleri de çok cüzi vergiler ödemiş. Hepsi de çok tanıdık şirketler. Aralarında Limak da var Cengiz Holding de var Kolin de var Rönesans da var. AKP iktidarında onlar hep kazandı, vatandaş hep kaybetti. 22 yılın sonunda gelir dağılımında da vergide de adaleti sağlayamayan AKP iktidarı yüzünden halk hiçbir zaman kazanan tarafta ne yazık ki olamadı. Her paraya sıkıştığında zamlara sarılan, her paraya sıkıştığında vergi sopasını sallayan AKP iktidarı, ilk sandıkta gideceğinin o kadar farkında ki son dünyalıklarını yaparcasına vatandaşı sömürmeye devam ediyor.
AKP beşli çetenin yanında
AKP’nin tarafı belli. AKP ballı ihaleleri yağdırdığı beşli çetenin yanında. Bizim de tarafımız belli. Biz işçiden, emekçiden, emekliden, esnaftan, çiftçiden yanayız. Avrupa’da ve dünyada pek çok ülkede emekliler, yüksek yaşam standartlarında yaşarken bizim ülkemizde milyonlarca emekli, geçinemediği için ikinci bir işte çalışmaya mecbur kalıyor. Sonra da AKP, en düşük emekli aylığını 12 bin 500 liraya çıkarmakla övünüyor. Bu ülkede son dört yıldır gıda fiyatları sürekli zamlanıyor. Bu yılın ilk yedi ayında gıda fiyatları yüzde 34,2 oranında arttı. Bundan bir yıl önce, yaklaşık 100 liraya dolan sepet bugün 900 liraya ancak dolabiliyor. Hep aynı laf, aynı terane… ‘Ülke olarak zor bir dönemden geçiyoruz.’ 22 yıldır ‘Düzeldi, düzeliyor, düzelecek’ yalanlarıyla milleti uyutuyorlar ama o zor dönemler bir türlü bitmiyor.
Çocuklara ölmeyi öğreten MESEM
Çocukları, patronlara bedava iş gücü olarak sunmanın aracı haline getirilen Mesleki Eğitim Merkezleri'nden (MESEM) bir acı haber daha aldık. Eren Alperen Kocayavuz, daha iki ay önce 15 yaşına girmişti. Geçtiğimiz hafta, Ankara Çubuk’ta, MESEM kapsamında çalıştığı inşaattan düşerek yaşamını yitirdi. Alperen’in ölümüyle birlikte MESEM’lerde can veren çocuk sayısı 10’a çıktı. Alperen, haftada bir gün okulda, dört gün işletmede olması gerekirken haftanın beş günü çalıştırıldı. Haftalık ücretini bazen hiç alamadı. Çocuklara mesleği değil, ölmeyi öğreten MESEM, çocuklarımızı açık bir kölelik sisteminde ucuz işgücü olarak kullanılıyor. MESEM’lerde 1 milyon 103 bin 428 öğrenci bulunuyor. Ve artık biz, tek bir evladımızı dahi kaybetmek istemiyoruz. Tarikat sevdasından gözleri kör olan Yusuf Tekin, ölen evlatlarımızı da boynundaki vebali de göremiyor. İşgal ettiğin o koltuk, çocukları köleleştiren bir sisteme yol veriyor. Sen o koltuktan kalkmadıkça çocuklarımız gencecik yaşlarında asansör boşluklarında can vermeye devam edecek. Sen o koltuktan kalkacaksın Yusuf Tekin. Senin o koltuktan kalktığın gün çocuklarımızın, gençlerimizin geleceği için bir umut ışığı doğacak.
Dışişlerinde yine garip atamalar
Egemen Bağış'ın yerine Feyzioğlu. Feyzioğlu'nun yerine de Yasin Ekrem Serim. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin dışişlerini getirdikleri duruma bakın. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC), devlet terbiyesinden uzak davranışlarıyla tepki çeken bir büyükelçi vardı. Bu zat, daha 10 gün önce CHP Genel Başkanına ve CHP heyetine, eski dışişleri bakanlarına saygısızca davrandı. Bu şahıs diplomat değil, bu şahıs saray görevlisi. Bu şahıs devlet adamı değil, parti bürokratı olduğunu gösterdi. CHP, Dışişleri Bakanlığına, ‘Devlet geleneklerini, devlet terbiyesini yerle bir eden bu adama ders verin’ dedi. Onlar ödül verdi. Prag Büyükelçisi oldu. Demek ki kendisine verilen görevi yerine getirmiş. Demek ki dışişlerinde bir yerlere gelmek için devlet ve diplomasi kurallarını uygulamak değil; siyasi iktidara dalkavukluk, yalakalık gerekiyormuş. Biz, kasım ayından bu yana ‘normalleşme, iletişim, diyalog’ dedik. Ama bu kavramlar, birilerinin literatüründe ne yazık ki yok. Bunu bir kez daha gördük. Lefkoşa’ya yapılan atama da en az Prag'a yapılan kadar rahatsız edici, kaygı verici. Halil Falyalı hakkında yakalama kararı varken Lefkoşa’ya büyükelçi olarak atanan bu kişiyle aynı şirkette hissedar olduğu ortaya çıkmıştı. Adı Kıbrıs'ta kirli işler ve ilişkilerle anılan bir ismin ortağı, şimdi Türkiye'nin Lefkoşa Büyükelçisi. Beterin beteri var. Egemen Bağış'ın yerine Feyzioğlu. Feyzioğlu'nun yerine de Yasin Ekrem Serim. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin dışişlerini getirdikleri duruma bakın.
Instagram'a kilit ve sonrası
Dostlar; BTK tarafından Instagram'ın yasaklanması kararına paralel olarak Anayasa Mahkemesi (AYM) de İletişim Başkanlığı'na basın ve ifade özgürlüğüne müdahale etme yetkisi veren Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin iptal edildiğini duyurdu. AYM, İletişim Başkanlığının "dezenformasyonla mücadele" iddiasıyla attığı adımların, Anayasa’nın 26. maddesinde yer alan düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti ile 28. maddesinde yer alan basın hürriyetine müdahale olduğu kararına vardı. AYM, söz konusu karara ilişkin sosyal medya paylaşımını bir süre sonra silerken WhatsApp kanalında saat 09.39'da atılan mesaj da silindi. AYM'nin internet sitesine de erişim sağlanamadı. Yüksek Mahkeme daha sonra yaptığı paylaşımda, "66 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin bazı kurallarını iptal eden 2020/88 esas sayılı kararımız 2/8/2024 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmış olup erişime açıktır. İnternet trafiğindeki yoğunluk nedeniyle sitemize erişim şu anda sağlanamamaktadır. Bilgilerinize duyurulur" ifadelerini kullandı.
Hukuk devleti kalmadı
Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz da BTK'nin böyle toplu bir yasağı veremeyeceğini ve açık bir hukuksuzluğun yaşandığını kaydederek, "Anayasa Mahkemesi'nin kararları Anayasa'nın 153. maddesine göre yasama, yürütme, yargı organlarını gerçek ve tüzel kişileri herkesi bağlar. Çünkü Anayasa dediğimiz hukuk kuralları bütünü devleti kuran temel belge. Yani bütün devlet organları temel yetkilerini Anayasa'dan alıyor. Ve Anayasa'yı nihayet yorumlama yetkisi de Anayasa Mahkemesi'ne yine Anayasa tarafından verilmiş. Dolayısıyla burada Anayasa'da dayanağı olmayan bir yetki kullanılamaz. Bu çerçevede baktığımız zaman hukuken bir kere AYM şunu hatırlatıyor. Ben iptal ettim o normu. Artık o norm yürürlükte değil. Yani İletişim Başkanlığı'nın ve BTK'nin kendi kendine orayı burayı Instagram'ı kapatma yetkisinin olmadığını söylüyor" dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.