Yeni Akit yazarından kadın cinayetleri için garip gerekçe ve 'müdahale' isteği

Yeni Akit yazarından kadın cinayetleri için garip gerekçe ve 'müdahale' isteği
Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu kadın cinayetlerine yer verdiği yazısında devletin özel hayata müdahale etmesin gerektiğini iddia etti. Karahasanoğlu'nun adeta "ahlak bekçiliği"ni önerdiği görüldü.

Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu bugünkü köşesinde kadın cinayetlerini gündeme getirdi. Karahasanoğlu'nun kadın cinayetlerinin nedeni olarak devletin özel hayata müdahale etmemesini göstermesi dikkat çekti. 

Karahasanoğlu, "Bir evin içinde, bir erkek ve kadının, evli olmasalar bile, birlikte bulunmalarına devletin karışamayacağını iddia ederken..Bunu yüksek sesle dillendirirken.. Küçük küçük farklı uygulamalarda, hemen büyük kavgalar başlatıp, “Hangi çağda yaşıyoruz” söylemleri ile gençleri de zehirlemeye devam ederken.. Esra’ların seri katillerin elinden nasıl kurtaracağız." ifadeleriyle savunduğu zihniyeti gözler önüne serdi. 

Ali Karahasanoğlu'nun "Cinayetten “1 dakika” önce! başlıklı yazısı şöyle oldu:

Türkiye’de üniversiteli genç kız cinayetleri ardı ardına sürüyor.

Gencecik kızlar, şu veya bu canavarın elinde son nefesini veriyor..

Kimisinde katil, öldürülen genç kızın  üniversiteden bir arkadaşı çıkıyor.

Kimisinde bir inşaat mühendisi..

Kimisinde kafe sahibi bir kişi..

Ama cinayetlerin hemen hemen tamamı,  (yakın tarihte olması açısından, Samsun’da yolda giden bir genç kızı öldüren cezaevi kaçkınını hariç tutarsak)  kızları tanıyan, en azından onlarla sohbetle başlayan bir tanışıklıkları olan erkekler tarafından işleniyor..

Ve büyük çoğunluğunda, erkeğin evinde, veya yazlığında, veya işyerinde yaşanan görüşmeler.

İsterseniz Pınar Gültekin’i katleden Cemal Metin Avcı olayına bakın.

İsterseniz bir hafta öncesinde Antalya’da yaşanan, Mustafa Murat Ayhan isimli inşaat mühendisinin, hatta inşaat mühendisleri odasının yönetim kurulu üyesi olan bir işadamının, Azra Gülendam isimli bir genç kızın bedenini 5 parçaya ayırdığı vahşi cinayete bakın..

İsterseniz, Ankara’nın seri katili haline gelen, gidip kaldığı evde, mutlaka bir kızın şaibeli şekilde hayatının sonlandığı Ümitcan Uygun vakalarına bakın..

Hangi cinayete bakarsanız bakınız.

Cinayet mahalline, genç kızların bir şekilde aldatılarak, kandırılarak, masum bir görüşme gibi gösterilerek götürüldüğü ve sonrasında cinayetlerin işlendiği gerçeği ile karşılaşıyoruz.

Tam bu noktada..

Sormak istiyorum..

Örneğin Pınar Gültekin cinayetine bakalım..

Cinayetten bir dakika önce..

Cemal Metin Avcı ile Pınar Gültekin’in bağ evinde oturdukları sırada..

Devletin polisi gelse..

“Affedersiniz oğlum. Affedersiniz kızım, siz burda ne yapıyorsunuz” dese..

Bu kadın cinayetleri üzerinden yeri göğü inleterek, muhafazakar iktidarı suçlayan medya organları koro halinde başlık atmazlar mı:

“Özel hayata müdahale!”

Murat Ayhan isimli inşaat mühendisinin, Azra Gülendam ile bir kafede sohbeti sırasında..

Veya.. sonrasında Murat Ayhan’ın evine girerlerken..

Bir devlet görevlisi bu iki kişiden erkek olana sorsa, “Murat bey, sizin bu genç kızla bağlantınız nedir?”

Veya genç kıza sorsalar: “Bu kişinin evine niye gidiyorsunuz?” diye..

Kadınların ezilmişliğinden bahseden, erkek egemen toplumdan şikayet eden CHP’sinden başlayın..

Milliyetçi geçinen İyi Partililere kadar hemen tüm muhalefetteki parti yetkilileri, “Siz ne hakla, bu iki kişinin özel hayatına karışıyorsunuz” demezler mi?

Ankara’nın seri katili haline dönüşen Ümitcan Uygun vakasında..

Bir gün şu kızla, kendi evinde veya kızın evinde..

Bir başka gün, bir başka kızlı erkekli grupda, şu evde bu evde bir araya gelip..

Geceyi hiçbir ahlaki ilke düşünmeksizin, bazen yeni tanıştığı, bazen bir süredir görüştüğü kişilerin evlerinde veya yanlarında geçiren insanlara..

Son örnekte şaibeli şekilde ölen Esra Hankulu olayında..

Ümitcan Uygun evden ayrılmadan bir dakika önce, “Gençler, siz burda kızlı-erkekli ne yapıyorsunuz böyle?” diye sorulsa..

“Devlet görevini ifa ediyor. Gençlerin aldatılmamaları için, hunharca cinayetlere maruz kalmamaları için, erkeklerin kendi zevkleri için genç kızların hayatlarını karartmamaları için, kadınları koruma ve kollama görevini ifa ediyor. Allah devlet yetkililerinden razı olsun” diyebilecek bir kişi çıkar mı?

Tam tersine..

Sol çevreler, özellikle siyaset dünyası ve medya dünyası hemen ayaklanır.

“Kişilerin özel hayatına müdahale ediliyor. Devlet, insanların, özellikle de genç kızların ne yapacaklarına, ne yapmayacaklarına artık karışmasın. Yeter artık” diyerek, isyanları oynayacaklardır..

Hatta.

Şablon cümleleridir..

Sanki bir röntgenleme faaliyeti varmış gibi.

Sanki devlet, güvenlik açısından değil de..

Başka başka amaçlarla hareket ediyormuş gibi..

“İnsanların yatak odalarından bir çıkın. Bir çıkın” diye, söylemler geliştirilir..

Tüm bu söylemlere rağmen..

Devletin, gençlerin hayatlarına bu tür müdahalesinin hukuka aykırı olduğunu iddia eden çevreler..

Sonuçta bu müdahalenin yapılamadığı bir dünya kurulduktan sonra..

Erkeklerin canavarlıklarının devreye girip, cinayetlerin işlenmesinden hemen sonra..

Bambaşka bir söyleme evrilip, bu sefer de devleti, o cinayetlerden sorumlu tutuyorlar.

“Esra’yı koruyamadık” diye manşet atıyorlar.

“Azra’yı koruyamadık” diye başlık atıyorlar..

“Pınar’ı koruyamadık, bu artık son olsun” diyorlar..

İyi de.

Esra’ları, Azra’ları, Pınar’ları nasıl koruyacağız?

Bir evin içinde, bir erkek ve kadının, evli olmasalar bile, birlikte bulunmalarına devletin karışamayacağını iddia ederken..

Bunu yüksek sesle dillendirirken..

Küçük küçük farklı uygulamalarda, hemen büyük kavgalar başlatıp, “Hangi çağda yaşıyoruz” söylemleri ile gençleri de zehirlemeye devam ederken..

Esra’ların seri katillerin elinden nasıl kurtaracağız.

Azra’ları yüksek tahsilli katillerinden nasıl koruyacağız. 

Pınar’ları, vahşice öldürülmekten nasıl kurtaracağız.

Bir çözüm şekli olan söylesin..

Lütfen soyut teklifler yapmasınlar..

“Özel hayat” söylemi ile kızlı-erkekli evlere bu ülkenin en tepesindeki kişi, valilere bilgi göndererek, “gereğini yapın” dediğinde..

Salya sümük hakaretlerle, ülkenin başbakanına saldıranlar..

Diktatörlükle suçlayanlar. Vicdansızca hakaret edenler..

Bu cinayetlerin hemen hepsinde.. Cinayetten bir dakika öncesinde..

Devletin müdahale etmeye kalkışması halinde..

“Özgürlükler kısıtlanıyor” mu diyecekler.

Yoksa..

“Devlet, kadın cinayetlerini önlemek için, kadınları koruma yetkisini kullanıyor” mu diyecekler..

Samimi olalım. Dürüst olalım..

Hem “özgürlükleri sınırsız olarak yaşayacağız” deyip..

Hem de “Devlet kadınları korumuyor” dersek..

Dürüst olamayız.

Ne özgür olabiliriz, ne de kadınları koruyabiliriz..

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.