Hastalık ve deprem değil İHMAL öldürüyor

Başımızda Corona virüs belası varken önceki gün İzmir'imizi vuran şiddetli depremle yüreğimiz yandı. Bir kez daha gördük ki deprem değil bina öldürüyor. Salgın hastalıklarda da  ağırlıkla kendi ihmallerimiz öldürmeye devam ediyor. Deprem bilimci Prof.Dr.Övünç  Ahmet Ercan;İzmir depremi ilgili olarak çarpıcı bir yorumda bulundu. Türkiye gerçeğini ve depremi hatta bana göre  Corona virüs salgınını da kapsayan bir açıklama idi. Prof.dr. Ahmet Ercan "Depremde zaten yoksullar ölür, zenginler ölmez. Hiçbir ünlünün, hiçbir zengin bir kişinin enkaz altından çıkarıldığını duymadınız, duymayacaksınız"  dedi.
Prof. Dr. Ahmet Ercan, şunları söyledi: "Bir ülkede yoksulluğu yenmedikçe depremlerin adı ölüm olur. İnsanlar istedikleri için kötü ev yapmıyorlar. Çünkü yer inceleme çalışmalarına, inşaat mimari projelerine para ödemeleri gerekiyor. Bir ülkede deprem sorununu çözmek için o ülkenin ekonomisinin düzelmesi gerekiyor. Yani yoksulluk ne kadar fazlaysa deprem size o kadar yakındır" şeklinde konuştu.
Genelde ülkemizde insanların yaşamında ortaya çıkan ihmaller vurdumduymazlıklar, "Bana bir şey olmaz", "Adam sen de", "Boşver önemli değil", "Bana bir şey olmaz"," Bana bulaşmaz" deyimleri başımıza gelen belalarında odağı olmaya devam ediyor. Bu kafayla da devam edeceğine hiç şüphem bulunmuyor.
 

Bir şeyleri gizlemek alışkanlığı
Türkiye'de son özellikle de son 18 yılda Ak Parti iktidarında gelişen adeta devlet kurumlarının ciğerine işleyen tabii buna bir de goygoycuları, evet efendimcileri de eklersek çok önemli bir sayıya ulaşan yağcı  yalaka, hırsız uğursuz takımının birilerine yaranmak adına toplumdan herkesi ilgilendiren olaylarda gerçekleri bir şekilde gizlediğini, üzerini örttüğünü acı ile izlemekteyiz. Sanki başını kuma gömmüş dev bir devekuşu gibi oldu Türkiye.. Herkes bir şeyler saklıyor. Ya bilgisizlik ya koordinasyon eksikliği yada birilerine yaranma isteği Türkiye'de salgından hatta  depremden  de daha öne çıkan bir "Yalan Rüzgarı" altında kalmamıza neden oldu. Şimdi biz dönelim canımızı yakan hergün resmi rakamlara göre diyelim enaz 69-79 arası (80 üstü ve 68 altı olmuyor genelde!) Corona virüs salgınına. Aylardır yazıyorum. Söylüyorum. Uzmanların söylediklerini paylaşıyorum. Uyarıyoruz. Toplum belleği "Balık Hafızası" olduğu için anında unutuluyor. Ve hergün bu salgın daha da ciddida da çok can alan duruma geliyor. Artıl yağcı ve yalakalar da ger.eklerin üzerini örtemez hale geliyor. Bu konuda Prof. Dr. Mehmet Ceyhan: "Avrupa'da en küçük ülkenin bile 10.000'in üzerinde vaka bildirdiği bir ortamda Türkiye'nin vaka sayısının bunun beşte biri kadar olduğu düşünmek mümkün değil" şeklinde açıklamada bulunarak acınacak halimizi dile getiriyor.
 

Ölüm verilerini eksik açıklamak
Salgın Sürecinin Başarısında Fazladan Ölüm Sayıları Ana Belirleyicidir: Ölüm Verilerini Eksik Açıklamak Ciddi Bir Halk Sağlığı Sorunudur.Fazladan ölüm, epidemiyolojide ve halk sağlığında kullanılan ve “normal” koşullar altında görmeyi beklediğimizin ötesinde, bir kriz sırasında,  tüm nedenlerden ölenlerin sayısını ifade eden bir terimdir.
Fazladan ölüm verisi, pandeminin erken dönemi ve sonraki sürecinin etkilerini ölçmek için önemli bir göstergedir. Nitekim fazladan ölüm verilerini pandeminin başlangıcından itibaren düzenli aralıklarla izlemek, nerelerde sorun yaşandığını saptayarak bu alanlara müdahale edilmesini ve gelecek öngörülerinde bulunarak erken önlem alabilmeyi sağlar. Bu durumda salgının halk sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri azalacaktır.
Pandemide fazladan ölümler, COVID-19’a bağlı doğrulanmış ve kuşkulu / olası ölümler ve COVID-19 dışındaki tüm nedenlerden ölümler hakkında önemli bilgiler sağlar. Dolayısıyla pandemide fazladan ölümler, doğrulanmış ölümlerle birlikte olası ve kuşkulu ölümlerin bildirilmemesi sorunu ile sınırlı değildir. Pandemi sürecinin iyi yönetilememesinden dolayı sağlık hizmetlerine erişimin zorlaşması, sağlık hizmeti alınmasında yığılmalar ve ertelemeler olması ile pandemi döneminde iktidarlarca uygulanan yanlış politikaların var olan eşitsizlikleri derinleştirmesi fazladan ölümleri artırabilir.
 

Gizlemiyorlar ama sayıları yamultuyorlar
Sağlık Bakanlığı verileri tümden gizlemiyor;  ancak açıklarken kapsamını ve sınırlarını kendisinin belirlediği bir veri sunumu gerçekleştiriyor.
2020 yılına ait COVID-19’a bağlı doğrulanmış ve kuşkulu / olası ölümler ve COVID-19 dışındaki tüm nedenlerden ölüm verileri Sağlık Bakanlığı ve Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) web sayfalarında ne yazık ki eksik girilmiş ya da hiç bulunmamaktadır. Belediyelerin e-devlet sayfalarında ise sadece 12 ile ait ölüm verileri mevcuttur. (Diyarbakır ve Şanlıurfa gibi pandeminin en yoğun yaşandığı illerin ölüm verileri, 2020 Eylül ayından itibaren ya girilmemiş ya da küçük bir kısmı girilmiştir.) Geriye kalan 69 ile ait e-devlet üzerinden ölüm verileri mevcut değildir.
Türkiye nüfusunun % 36,5’ini temsil eden ve aralarında İstanbul’un da bulunduğu (Bursa, Denizli, Diyarbakır, Erzurum, Kahramanmaraş, Kocaeli, Konya, Malatya, Sakarya ve Tekirdağ) 11 ilin 01.01.2020 ile 31.08.2020 tarihleri arasındaki belediye e-devlet ölüm verileri, TÜİK’in aynı döneme ait 2015-2019 verileri ile karşılaştırılmıştır. Son 5 yılın ortalamasına oranla 2020'nin ilk 8 ayında ölümlerin % 12 arttığı; toplam 10950 fazladan ölüm olduğu görülmüştür.
Belediyelerin e-devlet verileri üzerinden bakıldığında; Bursa, Denizli, Erzurum, Kahramanmaraş, Kocaeli, Konya, Malatya ve Sakarya’da 01.09.2019-25.10.2019 tarihleri arasında  8311 olan ölüm sayısı, aynı tarihler arasında 2020 yılında % 38,1 artarak 11481 olmuştur. Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıklamasına göre Türkiye geneli için 2020’de beklenen ölüm artış oranı %2,2’dir. Denizli’de 2019 Eylül ayında 542 kişi ölürken bu sayı % 17 artarak 2020 Eylül’de 635 kişi olmuştur. Denizli’de 2018 yılı Eylül ayıyla 2019 yılı Eylül ayı arasında yüzde 0,18 artış görülmüştür. Sağlık Bakanlığı’nın COVID-19 haftalık durum raporuna göre Ankara, Konya ve Karaman’da 06.09.2020-27.09.2020 tarihleri arasında 264 kişinin COVID-19’a bağlı olarak hayatını kaybettiği görülmektedir. Belediyenin e-devlet üzerinden ulaşılan verilerine göre bu tarihler arasında sadece Konya’da 2020 yılında 2019 yılına göre 393 fazladan ölüm tespit edilmiştir.
 

Salgında da savruluyoruz
Bu ölümler ister COVID-19’dan ister başka hastalıklardan olsun, bize salgının iyi yönetilemediğini gösteriyor. Sağlık Bakanlığı, ölüm verilerinde saydamlık göstermediği ve bu verilere dair adımlar atmadığı için süreci başarı ile yönetememiştir. Nitekim salgının iyi yönetildiği kimi ülkelerde fazladan ölümler çok sınırlı kalmıştır.
Türkiye geneline ve tüm illere yönelik fazladan ölüm verileri analizinin yapılması, salgının yayılımı ve baş etme yöntemleri hakkında da çok fikir verebilir.  Bu analizleri yapmak için COVID-19 ölüm verilerinin saydam, eksiksiz ve güncel olarak paylaşılmasının yanı sıra Sağlık Bakanlığı ve TÜİK tarafından 2020 ölüm verilerinin ve nedenlerinin tümünün her hafta açıklanması ile bu verilere ulaşılırlığın sağlanması zorunludur. Türkiye’deki ölümleri p-skoru üzerinden hesaplayarak diğer ülkelerin ölüm verileri ile karşılaştırmamız; ancak Sağlık Bakanlığı ölüm verilerini eksiksiz paylaştığında mümkün olacaktır.
Fazladan ölümlerdeki riskli kümeler; yaş, cinsiyet, eşlik eden hastalık (komorbidite) yönünden açıklanırken; mutlaka hane halkı büyüklüğü, oturulan mahalle, sosyal sınıf bağlantısı saptanarak kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Birçok ülkede yapılan pek çok çalışmada ölenlerin içinde yoksulların sayısının daha yüksek olduğu ve salgının her boyutuyla sınıfsal olduğu ortaya konmuştur. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik bunalım pandemi ile birleşince, sosyal sınıflar-yoksulluk üzerinden ölümlerin analiz edilmesinin önemi ortadadır.
 

Ölüm verileri düzgün açıklansın
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi ve Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu fazladan (= önlenebilir!) ölümler, pandeminin boyutlarını değerlendirmenin ve bu ölümleri önlemek için alınacak önlemleri belirlemenin en nesnel (objektif) ve karşılaştırılabilir yolunu sağlayacağı için Sağlık Bakanlığı’nı 2020’deki COVID-19’a bağlı doğrulanmış, kuşkulu / olası ölümleri ve COVID-19 dışındaki bütün nedenlerden ölümleri haftalık düzenli olarak açıklamaya çağırdı.
 COVID-19’a bağlı doğrulanmış ölümler, COVID-19 kuşkulu / olası ölümler ve COVID-19 dışındaki tüm nedenlerden ölümlerin kamuoyu ile paylaşılması;  İl Pandemi ve İl Hıfzıssıhha Kurullarındaki tabip odası temsilcilerimizin gündem oluşturmada ve alınacak kararlarda belirleyici olması; ülkemizdeki ölüm sayılarının azaltılması için zorunlu bir koşuldur.
 

Bakan Koca acı gerçeği açıkladı
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "Koronavirüs Bilim Kurulu'nun Ankara dışında toplanması sıradan bir olay değildir. Üç gün önce, İstanbul'da vaka sayılarının, Türkiye'nin yüzde 40'ına ulaştığını açıkladım. Kovid-19 testi pozitif çıkan her 10 kişiden 4'ü İstanbul'dadır. Hekim ve hemşirelerden ambulans şoförlerimize kadar, bütün sağlık çalışanları, hastane yöneticileri, Bilim Kurulu üyeleri, ilgili bütün kurumlar olarak teyakkuzdayız." dedi.
Vakalarda rekor artışlar
Vaka artışı, geçen ayın ortalamasından yüzde 85 fazladır. Oran, 16,5 milyon nüfusla birlikte düşünüldüğünde korkutucudur. Artış, İstanbul'a günlük gidiş gelişlerin fazla olduğu şehirlerde de yüksektir. İstanbul'un yakın temaslısı diyebileceğimiz Balıkesir'de ve Tekirdağ'da yüzde 96, Bilecik ve Düzce'de yüzde 99, Edirne'de yüzde 91, Bursa’da yüzde 84, Sakarya'da yüzde 76, Kırklareli'nde yüzde 71, Kocaeli'nde yüzde 63'tür. Sadece sayılan iller değil, tüm Türkiye, İstanbul'un temaslısıdır. Gelişme, salgınla mücadelede 83 milyonu ilgilendirmektedir. İstanbul'da durumu kontrol altına alamazsak, salgın baş edilebilir olmaktan çıkacaktır."
Sağlık Bakanı Koca, nisan ayında yaşanan tehlikenin de büyük olduğunu, hareket halindeki nüfusu 20 milyon civarında olan İstanbul'un, salgının merkezi olmasını güç birliği yaparak, kuralları uygulayarak önlediklerini anlattı.
 

Hastalığı umursamıyoruz
"Bu duruma neler yol açtı? İstanbul, dünyanın en kalabalık kentleri arasında 14. sırada. Mesafe kuralına uymayı zorlaştıran bir şehir, iç içe yaşıyoruz. Virüsün yayılmasına çok elverişli hayat şartlarına sahibiz. Hareket halindeki kitle çok büyük. Kışı burada geçirmek üzere yoğun dönüşler oldu. Tıpkı memlekete gidişlerde, Anadolu'da yaşanan vaka artışları gibi, kurallara uyumun azalmasıyla birlikte, İstanbul'da salgın hızla tırmandı. Tehlike karşısında teyakkuza geçebiliyoruz: Ama riski savar savmaz, hayatı akışına bırakıyoruz. Karşılaştığımız ve tüm ülkeyi riske atacak durumun tarifi budur. Salgınla savaşta disipline ve uzun süreli başarıya ihtiyacımız var. Düştüğümüz yerden kalkmak her zaman mümkün olmayabilir. Kişilerin göstereceği küçük ihmallerin bedelleri büyüktür. Bedelleri, birlikte ödemek zorunda kalabiliriz. Bedel, hasta düşmekten fakirleşmeye kadar, çoktur."
 

Kalabalıktan uzak durmak gerek
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, kurallara uyabilmek için baş etmekte en çok zorlandıkları engelin, kalabalık olduğuna değindi. Sosyal mesafe kuralının uygulanabilir hale gelmesinin, pek çok durumda şartların iyileştirilmesine bağlı olduğunu belirten Koca, geçen 6 gün boyunca, bakan yardımcıları ve ekibiyle bu konuda çalıştıklarını anlattı.
Koca, şunları söyledi:"Toplu taşıma, pazar yerleri, alışveriş ortamları ve çeşitli kent alanlarında kurallara uyulmasının kolaylaştırılması için çalışma yapılmasını, planlamaya gidilmesini istedik. Toplu taşımaya ek seferler konması, kamu kurumlarında, organize sanayi bölgeleri dahil özel sektörde iş saatlerinin, yine sosyal hareketlilik kaynaklı teması azaltacak şekilde yeniden düzenlenmesi, ele alınan konular arasındadır. Kurumlardan uzaktan erişimle evde çalışma kolaylığı sağlamaları ayrıca istenmiştir. Çözüme en çok ihtiyaç duyduğumuz konu toplu ulaşımdır. Sosyal mesafenin korunamadığı toplu ulaşım, en büyük risk kaynaklarındandır. Yolculuk, dolayısıyla risk süresi uzundur. Bu çözümlerin üretilmesi, salgının tırmanışının sebebi olan hareketliliği ve teması çok azaltacaktır. Hareketlilik, şu an olduğu gibi devam ederse bu durumda, artış 1 iken 2, 2 iken 4 şeklinde olmayacak. 1 iken 3, 3 iken 9 şeklinde tam bir tırmanış olacak. Çünkü virüs, 1 kişiden ortalama 3 kişiye bulaşıyor. Bugünkünün 2-3 katı ağır tablo, tahayyülü bile zor bir tablodur. Çözüm, artışın nedenini kontrol altına almaktır. Hareketliliği azaltmak, yani hayatı yavaşlatmaktır."
 

Virüs her yeri sardı
İstanbul'da son 1 hafta içinde vaka artış oranı yüzde 62. Büyükçekmece yüzde 123, Sarıyer yüzde 120, Bakırköy yüzde 104, Beylikdüzü yüzde 104, Bayrampaşa yüzde 99, Şişli yüzde 98, Kağıthane yüzde 89, Tuzla, Sancaktepe, Beykoz şeklinde gidiyor. İlçelerde yüzde 29 ile yüzde 123 arası artış, son 1 haftalık artış hızından bahsediyorum, İstanbul'un da toplamı son 1 haftada yüzde 62 oldu. Türkiye'deki hasta sayısının, bugün de söyledim, yüzde 40'a yakın, yüzde 38-39 oranında İstanbul'da olduğunu söylemek istiyorum. 2 bin 305 hasta sayısı, ağır hasta sayısı ise yüzde 30 civarında. 1836'nın yüzde 30'u.
Acı gerçek: Mücadelede başa döndük
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, virüsün mutasyona uğramasıyla ilgili bir değişiklik olmadığının bilindiğine değinirken, şöyle devam etti:
"Mutasyon daha çok bulaştırıcılığın artması şeklinde karşımıza çıkıyor. Daha önce 15-20 dakika yakın mesafede bir arada olunduğunda bulaşan virüsün, artık daha kısa süreli bir arada olduğunuzda bulaşabilir özelliği söz konusu. Kafe veya restoranda bir araya gelindiğinde maskenin kısa süreli devredışı kalması bile o bulaştırıcılığı sağlayan bir sebep oluyor. Son dönem, sadece İstanbul için söylemiyorum İstanbul için daha fazla, diğer illerimiz için de aynı şeyi söylüyorum, virüsün bulaştırıcılığı daha çok arttı. Bizim bu anlamda maskeye, mesafeye ve el hijyenine dikkat etmeyi ısrarla söylüyoruz ama kalabalık ortamlardan da mutlaka kaçınmamız gerekiyor. Özellikle bir araya gelmelerin, 6 veya 8 kişiden fazla olmamasına dikkat ediyor olmalıyız. Büyük kalabalıkların hele mesafenin korunamadığı büyük kalabalıkların ciddi risk olduğunu biliyoruz. Bulaştırıcılık eskiye göre daha hızlı bir bulaştırıcılığa dönmüş oldu."
 

Hareketlenme azaltılmalı
Bakan Fahrettin Koca, temel şart olarak maske, mesafe ve temizlik kuralına uyacaklarını belirterek, "Koronavirüsün yöntemini virüse karşı kullanacağız." ifadelerini kullandı."Virüs, 1 kişiden ortalama 3 kişiye bulaşıyorsa, biz de hareketi ve teması 3'te birine indireceğiz." diyen Koca, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dışarı çıktığımızda, 3 yere uğruyorsak bunu bire indireceğiz. Günde 3 kişiyle görüşüyorsak 1 kişiyle görüşeceğiz. Örnekler çoğaltılabilir. İstediğim, hareketi ve teması 3'te 1'ine indirmenizdir. Bunu yaparsanız, salgınla gerçekten savaşmış olacaksınız. Eğer bunu yaparsanız, her gün işe gidip gelmek ve çalışmak zorunda olan insanlar, tedbirleri uygulayacak koşullara sahip olur. Toplu taşıma araçlarında risk azalır. Kendimizi disipline sokalım. Sonsuza kadar değil. Salgını kontrol altına alana kadar. 'Dışarıya 3 kere çıkmak yerine 1 kere çıkın.' derken, hayatınıza sınırlama getirmenizi talep ettiğimin farkındayım. Talebimin amacı, hürriyetlerinizden toplum yararına fedakarlıktır. Eğer maske, mesafe, temizlik kuralına uymazsanız, hareketliği azaltmaya çalışmazsanız, sağlık çalışanlarımız yasal hakları olan izinleri daha uzun süre kullanamayacak. Eğer hayatlarımızı kendimiz disipline kavuşturmazsak kurallardan çok daha ağır mecburiyetlerimiz olacak. Bu sebeple size şunu diyorum: Hareketliliği ve teması azaltın. Dışarı çıkmanız halinde, tedbirden taviz vermeyin."
 

Ortalıkta boş boş dolanmayın
Salgınla savaşın, tek başına kurumların gücü ve hastanelerle kazanılamayacağının da altını çizen Koca, şunları kaydetti:
"Gelinen noktada, desteğinize, daha önce hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var. Mecburiyetiniz yoksa dışarı çıkmayın. Zorunlu olmayan ziyaretlerden kaçının. Hastalığa yakalanmayı göze alacağınız ziyaretleri yapın. Zorunlu olmayan seyahatleri yapmayın. Hastalığa yakalanmayı göze alacağınız seyahatleri yapın. Kalabalık ortama girecekseniz, bunun hastalığa yakalanmaya değip değmeyeceğini düşünün. Maskenizi çıkarmayın. Virüsün size bulaşmasını göze alacağınız bir durum varsa çıkarın. Sosyal mesafe kuralına uymak mümkünken, kurala uyun. Uymuyorsanız, hastalığı göz ardı edecek kadar güçlü bir sebebiniz olmalıdır. Sevgili İstanbullular, rica ediyorum: Testi pozitif çıkanlar, temaslılarını filyasyon ekiplerimize eksiksiz bildirsin. Yaşlılar ve kronik hastalığı olanlar, kendilerini korumaya alsın. Zorunlu olmadıkça akrabalarla başka ailelerle bir araya gelmeyin. Zorunlu olmayan kutlama ve törenleri erteleyin. Salgınla savaşın bu aşaması, disiplin istiyor.
 

Bu kafayla zor önlenecek
Okulların açılması, tatilcilerin ve memleketine gidenlerin kente geri dönmesi, havaların serinlemesiyle kapalı alanda daha fazla vakit geçirilmesi, AVM ve fabrikaların yeterli önlem alınmadan çalıştırılmasının vaka artışını beraberinde getirdiğini ve İstanbul’un salgının ilk başladığı zamandaki yoğunluğuna geri döndüğünü kaydeden hekimler, doluluk oranı yükselen hastanelerde zorunlu olmayan ameliyatların, tetkiklerin ertelediğini belirtti. “Bu anlayışla salgının kontrol altına alınması çok zor.  İstanbul’da çember çok daraldı” uyarısını yapan hekimler, bulaş zincirini kırmak için toplumsal hareketliliği azaltacak tedbirler alınması önerisinde bulundu.
İşin uzmanları ALARM veriyor
- İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip: İstanbul, salgının ilk başladığı zamandaki yoğunluğuna geri dönmüş durumda. Birinci basamak koruyucu sağlık hizmetleri sağlanamadığı için hastanelerde çok ciddi yoğunluklar yaşanıyor. Bu yaz açılan Murat Dilmener ve Feriha Öz pandemi hastaneleri mevcut kapasitelerini doldurmuş durumda. Hastanelerde sadece ağır hastaların olduğunu düşünürsek aslında durum salgın başlangıcından daha kötü durumda. Deneyimli kadrolar sürecin doğru yönetilememesi nedeniyle erken emekli oluyor. Bu anlayışla salgının kontrol altına alınması çok zor. İstanbul’da çember çok daraldı, hızla tüm ilgili kuruluşlarla birlikte halk sağlıkçıların yönetiminde önlemler alınması gerekiyor.  
İstanbul'da kalabalıkların önlenemediğini belirten Pınar Saip, Haziran ayındaki hızlı normalleşme adımlarının ardından bu tablo ile karşılaşacağımızı öngördüklerini ve yetkilileri uyardıklarını söylüyor. “İnsanların yoğun olarak bulunduğu ‘akıllı' denilen binalarda maalesef temiz hava sağlanmıyor, havalandırma sistemleri ile ilgili yeterince denetim yapılmıyor” diyen Saip, sözlerini şöyle sürdürdü: Alışveriş merkezleri hafta sonları çok kalabalık, metrekareye düşen insan sayısına dikkat edilmiyor. İş hayatının başlaması ve denetimsizlik sonucunda vakaların artış gösterdiğine de dikkat çekmek istiyorum.
Prof. Dr. Pınar Saip'ın ise corona virüsüyle mücadele kapsamında önerileri ise şöyle:
Aile Sağlık Merkezleri’nin takip ettiği hasta sayısında artış var. Salgın ancak birinci basamak, yani koruyucu hekimlik sisteminin güçlü olması ile kontrol altına alınabilir.
Birinci basamak sağlık hizmetlerimiz, özellikle aile sağlığı merkezleri güçlendirilmeli, birbirinden kopuk yürütülen hizmetler birleştirilmelidir.
İş yeri denetimleri koruyucu sağlık hizmeti kapsamında yapılmalıdır. Maalesef bugün salgın idaresi, bağımsız halk sağlığı uzmanlarının denetiminde olan bir kurul tarafından değil, ayrı ayrı bakanlıkların birbirinden kopuk idareleri tarafından ve sorumlunun belli olmadığı bir şekilde yapılıyor.
İstanbul'da yeterince korunma sağlanmadığı için hastaneler yoğunlaşmış, çok fazla sağlık çalışanı hastalanmış durumdadır. Salgının çok hızla yayılmasının önüne geçilmesi için toplumsal hareketliliğin azaltılmasına ihtiyacımız var.
Vaka, hasta sayısı ile ilgili çelişkilerin giderilmesi, gerçek rakamlarla yüzleşilmesi ve ilgili meslek örgütlerinin de katılımıyla toplum sağlığını önceleyen bağımsız bir kurul tarafından salgın yönetimi yapılmasına acilen ihtiyaç vardır.
- Prof. Dr. Mehmet Ceyhan: Virüs bir şehri kendine seçip orada yayılmıyor. Nerede ortam bulursa orada yayılıyor. Şehirler arası dolaşımı kontrol altına almazsak hastalık yayılır. Böyle devam edersek bu tedbirlerle ve bu uyum oranları ile İstanbul’da önce azalacak sonra yeniden 3. 4. artış dönemine çıkacak, hatta bütün şehirlerde bunu göreceğiz. Ta ki toplumsal bağışıklık sağlanıncaya kadar. Biz de toplu taşıma en önemli iki bulaş ortamından birisi. Bu nedenle mesaileri kademelendirmek önemli. Toplanmalara mutlaka sayı kısıtlamaları konmalı. Şehirler arası dolaşmalarda kontrol mekanizması olmalı. Test pozitif politikasını bir an önce değiştirmemiz gerek.
- Prof. Esin Davutoğlu Şenol: Kontrol edilmemiş salgını değişik illerde dalga dalga yaşıyoruz. Yüz yüze eğitim kontrolsüz başladı, salgının artmasında etkisi var tabii. Bütün illerde turizm kalabalıklığı ve dönüşlerin de etkisi var. Şu an birinci dalganın ikinci pikindeyiz, birinci dalgayı bitiremedik. Kontrol için etkin önlem alınmazsa artış devam edecektir ve bizi ciddi kapanma sürecine sürükleyecektir. Ona mecbur kalacağız.
İstanbul ihraç ettiği virüsü ithal etmeye başladı
Halk Sağlığı Uzmanı ve İBB Bilimsel Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nilay Etiler,İBB Bilimsel Danışma Kurulu olarak normalleşme adımlarına dair Mayıs ayında bir rapor hazırladıklarını belirtti. İBB Bilimsel Danışma Kurulu bu raporda normalleşmenin aşamalı olması gerektiğini ve hangi koşullarda nerelerin açılabileceğini belirtmişti. “Aşama aşama açılış yapılıp vaka sayılarının kontrol edilmesi gerekiyordu” diyen Nilay Etiler, “Ne yazık ki bu çalışmamız hiç karşılık bulmadı. Türkiye 1 Haziran itibariyle tümüyle açılmış oldu. Yaz aylarında bunun etkisi çok hissedilememiş olsa da aslında bugün yaşanan artışta bir anda yapılan tam açılmanın etkisi var” diye konuştu.
Yeni normalin başladığı 1 Haziran tarihinde resmi verilere göre günlük vaka sayısı binin altına düşmüştü. Bugün itibarıyla günlük hasta sayısı 2 binin üzerine çıkmış durumda!
Salgının kontrolü için en önemli konu verilerin şeffaf bir biçimde açıklanmasıdır” diyen Etiler, sözlerini şöyle noktaladı: İstanbul'un hangi ilçelerinde vaka artışı oluyor, ilçelerde vakaların kümelendiği yerler nereler, vakaların sosyodemografik özellikleri neler’ gibi soruların yanıtını alabileceğimiz türden bir şeffaflıktan bahsediyoruz. Sadece toplumsal hareketliliğin kısıtlanması şeklindeki tedbirler değil, hastalığın kaynağı olan enfekte kişilerin bulunması için bol miktarda test yapılması, etkili bir filyasyon çalışması yürütülmesi gerekir. Meslekleri nedeniyle corona virüsü ile karşılaşma olasılığı yüksek olan meslek gruplara aralıklı olarak test yapılması gerekir. Bunların başında sağlık çalışanları geliyor, ayrıca belediye çalışanlarının bir kısmı da bu durumdadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi