Her fani bir gün Atatürk'ü tadacak!

Kılıçdaroğlu'nun Millet İttifakı'yla açıkladığı deklarasyon üzerinden CHP'ye yönelik eleştiriler var...

Neymiş efendim, CHP imzaladığı deklarasyona ''Atatürk'' adını bile koydurmaktan çekinmiş-miş...

Bu ''duygu''yu o kadar iyi anlıyorum ki... Ama bu ''serzeniş''te sadece CHP'ye değil; Millet İttifakı'ndaki Akşener'e de, Karamollaoğlu'na da, Babacan'a da, Davutoğlu'na da ''haksızlık'' var...

Çünkü hiçbirinin siyasi tarihinde Atatürk aleyhinde edilmiş, tek bir laf bulunmuyor... Keza Atatürk'ün partisiyle bir ittifak içine girmeleri de, haklarında tek bir ''şüphe'' bırakmıyor... CHP demek ''Atatürk'' demek zaten; ''şu laf eksik-bu laf eksik'' demek, ''retorik''ten öteye geçemiyor....

Bir kere şunu unutmayalım... Atatürk dünya çapında özel bir liderdi ve hala hissederek kalbimizde yaşıyor... Öyle yetiştirilmişiz,,,,, sonrasında da kendi kişisel süzgeçimizden geçirmişiz; geçmişimizdeki tartışmalarda, Atatürk'ün açık ara ''haklı taraf'' olduğunu kendi beynimizle görmüşüz... Önyargılar bir yana bırakıldığında, azıcık kafası çalışanın ''Atatürk'ü her daim galip ilan etmesi'' aklın-mantığın gereğidir.. Tabii, aklı olmayanlar da çıkacak, ama hep azınlık kalacaklar, esameleri okunmayacak!...

Atatürk bizim ''kurucu babamız''dır... Bir ülkenin ''kurucu babası'' günahları-sevapları ile hep ''kurucu babası'' olarak kalır ve kalacaktır... Tartışılamaz bile...

Açıkçası, kendi adıma, Atatürk'ün attığı adımlarda hiçbir hata bulamıyorum... İlla bulmaya çalışsam, ancak ve ancak ''devrimlerinde çok hızlı gitti'' diyebilirim ki; onu da diyemiyorum... Adı üstünde, ''devrim''ler kesintisiz olur; Atatürk de Kurtuluş Savaşı'ndan sonra bu ülkede, çok büyük bir devrim gerçekleştirdi... Ülkeye ''şok bir tedavi'' uyguladı...

''İmzalanan deklarasyonda Atatürk'ün adı niye geçmiyor'' eleştirisine geri dönersek; eleştirinin geldiği yere de bakmak lazım...

Çünkü bu ülkede herkes ''Atatürk'ü görmek istediği gibi'' görüyor.. Bunda da bir sakınca yok; Atatürk'ü sevsin de istediği gibi sevsin, istediği gibi görsün...

Burada aslolan ''kurucu babamızı'' her türlü tartışmadan uzak tutarak, ''yukarda'' bir yere koymaktır... Bazen örneklerle anlatmak iyi oluyor... Bakınız, ABD'nin de bir ''kurucu babası'' var...

George Washinton, Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nda Kıta Ordusu'nun başkomutanı ve Amerika Birleşik Devletleri'nin ilk başkanıdır. Amerika'da İngiliz işgali altındaydı, İngiliz işgalindeki Boston'ı kuşatarak savaşı başlattı...

Biz Amerikan Kurtuluş Savaşı'nı çocukluğumuzdaki ''Teksas'' kitaplarından biliriz... ''Kırmızı urbalılar'' denilen İngilizlere karşı Amerikalıların yürüttüğü savaşı anlatır o bayıldığımız ''Teksas'' çizgi romanları...

ABD için George Washington neyse, Türkiye için de Atatürk odur... Türkiye'de ne zaman Atatürk tartışılsa, çok azınlık bir kesim onu önyargılarla, saçmasapan nedenlerle yargılayıp, reddediyor; bir diğer kesim ise abartılı bir şekilde kutsuyor... Etki-tepki meselesi işte, Atatürk'e karşı çıkanlara bir ''refleks'' olarak;;;; ağırlıklı olarak CHP'li olan kesim, herşeyi Atatürk'e bağlayarak sert bir duruş sergiliyor... Açıkçası, bu iki zıt kutuptan hangisini mecbur kalıp tutsak dersek, aşırılıklarına rağmen, tartışmasız bir şekilde Atatürkçüleri seçerim...

Çünkü, Atatürk'ün çizdiği yol çok net belli; açık ara ''istemezük''çülere fark atıyor....

Amaaa,,,, Atatürk'ü ne reddetmeliyiz, ne de aşırılığa kaçarak her fırsatta kutsamalıyız... Bu iki zıt kutubu, biraz marjinal buluyorum... Oysa bu ülkenin yüzde 80'i, her iki zıt kutuba da fazla takılmadan, Atatürk'ü kalben seviyor... ''Sessiz çoğunluk'' Atatürk'ü seviyor, sabah-akşam tartışılmasınabile bir anlam veremiyor....

Peki ya, ne yapmalıyız?... Amerikalıların George Washington için yaptığı gibi, her türlü tartışmadan uzak tutarak, ''kurucu babamız'' olarak başucumuza koymalıyız... Atatürk'ün bir ''kutuplaşma aracı'' olarak kullanılmasına izin vermemeliyiz...

Allah aşkına,,, Amerika, ''kurucu babası'' George Washington'ı tartışıyor mu? Bağımsızlık günleri dışında, sabah akşam Amerikan TV'lerinde ''George Washington tartışmaları-anmaları-atıfları'' yapılıyor mu?

Çünkü Amerika kurulalı yüzyıllar geçmiş, o tartışmalar varsa bile, çok gerilerde kalmış... Bizdeki tartışmanın hala azalarak da olsa sürmesinin nedeni, daha 100 yılı bile dolduramamış genç bir cumhuriyet olmamız... Bir de ''devlet işlerine fazlasıyla müdahil bir dinsel geleneğimiz olması... Tabii Atatürk'ün sadece bir askeri önder değil; aynı zamanda laik-demokrasiyi gerçekleştiren siyasi bir lider olması da, cabası.. Yani bizim Ata'mızın George Washinton'dan daha fazla artıları var...

Kazananlar yaptıklarıyla konuşur, kaybedenlerin ise çenesi durmaz... Biz kazananların tarafındayıs, Atatürk'ün tarafındayız... Bırakın kaybedenler konuşsun dursun... Biz kazananlar ise, sabah-akşam Atatürk'ü tartışmaktan uzak kalmalıyız... Kim ki Atatürk'ü ağzına alanlar; cevap vermeye değmez!... Kaybetmişler işte; konuşacaklar da konuşacaklar! Konuşsun dursunlar...

Atatürk, kendisini sevmeyenlerle savaşını çoktan kazanmış.. O iş, olmuş bitmiş... Hiçbir Allah'ın kulu, Türkiye'yi Atatürk çizgisinden geri götüremez... Götürmeye kalkan olursa da, kellemizi ortaya koyarız! Yok öyle dünya!

Bu öyle bir çizgidir ki, İslamcı kesim bu ülkede ''gavur işi'' diye''kravat takılmasına'' bile karşı çıktı... Şimdi kravata karşı çıkanların torunları kravat takıyor!... Dünyanın tek kravat takanlarıdır bizim siyasal İslamcılar...

Farkında değiller ama, Atatürk devrimleri, onların ruhuna öyle bir işledi ki, göreceksiniz gün gelecek Atatürk'e bir dil uzatma olduğunda, en sert tepkiler modernleşmiş siyasal İslamcılardan gelecek.. Gelmeye de başlayacak...

Millet İttifakı, işte böyle bir geleceğin ilk tohumlarıdır...

Tabii ki Atatürk'ü savunacağız; dil uzatana dişlerimizi göstereceğiz ama, inanın Atatürk'ün bizim onu savunmamıza ihtiyacı bile yok... Öyle devrimler gerçekleştirmiş ki, biz onu anmasak bile, ağzımızdan adı çıkmasa bile, ''tarihi haklılığıyla'' yattığı yerden bile dünya aleme yeter...

Bu ülkede sorun şu; Adnan Menderes da Atatürk'ü severdi, Süleyman Demirel de...Fakat ''Atatürk'ten rahatsız aşırı muhafazakar küçük bir kesimi'' de idare ederlerdi... Ama görmeye yetiştiğimiz Demirel, bu hayata gözlerini ''ortalama bir CHP'liden çok daha laik, çok daha Atatürkçü'' olarak yumdu... Menderes de bugün yaşasa, aynısını yapardı... Demirel CHP'li öldü, idam edilmese Menderes de bugünün koşullarında CHP'li ölürdü!

Çok taviz verdiler çok, ama biraz da siyasal İslamı kontrol etmek için verdiler... Biraz da oy devşirmek için bazı tavizleri verdikleri gibi... Kılıçdaroğlu CHP'sine illa eleştiri yöneltmek gerekiyorsa, ''Siyasal İslamı, tıpkı Demirel gibi kontrol altında tutmak itiyor'' eleştirisini yöneltebilirsiniz... ''O da eleştiri mi'' derseniz, bilemiyorum... Bana göre, içinde bulunduğumuz konjonktürde, eleştiri değil; övgü bile sayılabilir...

Öyle bir son 20 yıl yaşadık ki, cumhuriyetin kuruluşundan beri Atatürk'e alerjili bir çekirdek kadro, pek çok İslamcının aslında geçen yüzyıl içinde ne kadar ''Atatürk çizgisine'' geldiklerini farketmelerini sağladı... Kendilerine itiraf edemeseler, bile bu ''fark ediş''i iç dünyalarında yaşadılar... Atatürk demokrasisinin-laikliğin önemini ilk kez bünyelerinde ''yaşayarak'' hissettiler...

Zaten bu ülkeyi yönetenlerin hepsinin kökeni, tüm eğilimleri içinde barındıran tek parti döneminin CHP'sidir... Atatürk'ün CHP'sidir... Farkında olmayanımız da bilsin, herkesin ruhuna işlemiştir Atatürk CHP'si... Ayıptır söylemesi, biraz Kılıçdaroğlu'nun yaratmak istediği CHP'ye benzemiyor mu!...

''CHP, Erdoğan gitsin de ne olursa olsun diye sağa savruldu” diyenler farkında değil ki; sağdakiler de CHP'ye savruldu... Tüm olay nereden baktığınıza bağlı; klasik CHP'li olarak bakarsanız, sağa savruluyorsunuzdur; Millet İttifakı'ndaki klasik muhafazakar-sağcı olarak bakıyorsanız da, sola-CHP'ye-Atatürk'e savruluyorsunuzdur....

Öncesinde İyi Parti geldi sonrasında da, İslami tandanslı diğerleri... Millet İttifakı'nın ortaya koyduğu tablo, ''Her fani gün gelir CHP'ye ihtiyaç duyar'' tablosudur... Farkında değil misiniz!... Bir ''savrulma'' varsa, bu ''savrulma'' çok açık şekilde ''Atatürk'e doğru bir savrulma''dır...

Bu ülke yüzlerce yıl ''laik cumhuriyet bizi köklerimizden uzaklaştırdı'' masalını dinledi... Böyle düşünenler iktidara gelince gördüler ki; o kafa hayal ettiklerinden çok çok uzakta bir kafa... Bizatihi ''kendi kafasındakilere'' bile zarar kafa!...

''Keskin sirke dibine zarar verir'' derler ya; aynıyla vaki oldu... Kendi evlatlarını yemeye başladı, yemeye de devam ediyor... Atatürk'ün haklılığını ortaya çıkarmaya yolaçtı o kafa!...

O yüzden diyorum ki, her fani bir gün Atatürk'ü-Atatürkçülüğü tadacaktır!...

Tatmaya başladı bile!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Aygün Arşivi