Hey gidinin Murat Göğebakan'ı, Murat babası

Yüreğimi Yakan Abilerim Var…

Ayyüzlüm…

Delikanlım…

Vurgunum…

Diyarbakır Çocuğudur…

Doğma memleketi, Adanalıdır…

Babadan Darendelidir…

1968 doğumludur…

 

Türkiye’de, 1967, 1968, 1969 doğumlular, -benim gözlemlerime göre, çoğunlukla- ya açıktan tam duygusal, ya bastırmışlardır duygularını…

60 Doğumluların son temsilcileri, 70 doğumluların ağabeyleri, ablaları olan bu gençler, gece basarlar dehanın bam teline…

Piskopatı, sosyapatı varsa da, benim dikkat alanıma, dahil olmadılar, çok şükür…

Sevmediklerim de vardır aralarında tek tük…

Dayımın oğlu mesela…

Halamın oğlu da, denebilirdi, olsaydı o miskal ve minvalde…

Ama içlerinde, özellikle “67’liler” adıyla, dayanışma gösteren, dar ama etkili, siyasal ve kültürel ve inanç düzleminde gruplaşanlara da vardır ve bir kısmı, medyada veya siyasi alanda, gözümüzün önündedirler…

Meraklısı gidip, Wikiland’de, “1967 Doğumlu Ünlüler” yazar ama ya 1968’li veya 69’lı olanları netceniz ?

Benim anlatmak istediğim ise, bunlardan azade ve asude kişilerden biridir…

Can Dostumuz, Ağabeyimiz, PrEstij Müzik yıllarında, gördüğüm, bildiğim, anladığım ve Yetmişlilere dahil saydığım, bir güzel insan, bir hasreti can yakan adam, bir yürek delisi insan…

Murat Göğebakan’da bizi bu kadar etkileyen, bu kadar bizden yapan, bizden olduğunu hissettiren, bizden olarak, derdimize duygumuza tercüman saydıran nedir?

Bunun sosyal bilimlerde karşılığı vardır ve bu yazıyı bitirdikten sonra, YÖK Tez Merkezi’nde araştıracağım ki, hakkında tez çalışması yapılmış mıdır…!?

Murat Göğebakan, köyünden şehre, bizden biri…

Ana Babası çalışırken, büyükannede, dedede büyümek zorunda kalanlardan biri…

Ata Baba yöresi Malatya’dan beslenen kök kültürüne, Adana’nın çok yönlü, özgür ve pervasız, en pervasızlıkta dahi, haddi kollayan bir edeb kokan, delikanlılığı, sanatla, ruhtaki devrimci yürekle besleyen biri..

Abartmak, kelamın şanında gizli olsa da, mübalağadan uzak durmaya gayret ederek söylüyorum…

Pir Sultan’ı da bulursun Rahmetli Murat Ağabey de, Hallac-ı Mansur’u da…

Aşkın en masum halleriyle, Karacaoğlan dili de görürsün, Yunus’un deruni tefekkürünü de…

Yaşayan ve konuşulan dilin zekasını, dilin kıvrak ve yaşayan hallerini de…

Ünlemeleri, zılgıtları alıp, moderniteye, Barış Manço’nun “söyleşir gibi” dediğim hallerini de, Erkin Koray’ın “Çöpçüler” derken ki, müziği mantığa dönüşten vurgulamaları, tınlamalarını da…

Bir rüzgar gibi mi geçtin, bir defada, bin tsunami gibi mi, bilemiyorum…

Bizim gibileri, 70’lerin Gençlerine, çok şey kattın, Delikanlım…

Samimiyeti, riyasız mütevazılığı, içtenliği, dili ve müziği, kendin olabilmenin etkileyici ve çekici yönünü..

Çok şey gördüm ben sende…

Çok şey gördük, biz sende…

Vurgunsan, biz de vurgunuz Murat Baba…

Canın yanmışsa, biz de yangınız…

Asırların başında durup, geçmişinden geleceğine, bir köptü de sen olduysan kültürümüzde, müziğimizde, tınımızda, eyvallah dedem…

Şimdi ben, bu fakir halimle, bu tıfıl halimle, bu yürekle, bu bilgiyle,

Senin müzikte bıraktığın yeri, kelamda sürdüreceğiz…

Senin Kars’tan, Ardahan’dan, Artvin kırsalına yerleşen tınılarını, ezgilerini, Digor’dan, Iğdır’dan, Kafkas’tan alacağız, Çukurova’ya, Malatya’ya, Sivas’a, İzmir’e, Manisa’ya, Hakkari’ye yayacağız…

Kültürün böylesi bir özelliği de vardır..

Siyqasetin dehası ve erdemlisi olanları tenzih ederim, siyasetin öküzlerine sözüm:

Mazruf ettiğimiz öküzler, bilmez bu özelliği..

Kültür, yayılmacıdır…


Kültür, koskoca Babil’i yıkar, yerine Asur’u hakim kılar…

Yahudi Krallığını bir gecede etkiler, 1 yılda sarsar, 3 yılda, Roma’nın emrine sokar…

Fenike’yi ve Keltleri, Lübnan Dağlarından koparır, götürür İskoçya dağlarına vadilerine yerleştirir..

Seni, senin gibileri, yüreğimizle beynimizle işleyeceğiz bizden sonrakilere..


Bize ne madalyalar verirler, ne ödüller…

Bize ne bir yerlerde çifte maaş yönetim kurulu üyelikleri, ne de oradan buradan nam verirler..

Eksik olsun yeter ki…

Ko’ aparsın su meni, etmeyelim, haramzade gayri sahih nesebiyle, sıfatına hürmet bekleyenlerle, aynı sofrada yarenlik…

“Namus Belası’na Gardaş…”
“Yatarız zindan bizim” diyen mısralara, can verenlerden biri de, sen olduysan, adın bizde sağlam yerde, kıymetli hallerle, mahfuzdur Murat Dedem…

Ahu Abdal, Pir’im, Erenim, Dedem…

Yüreğin pek olsun, ruhun şad olsun, mekanın –Allahu alem- cennet olsun…

Bize de, ömrü nasip oldukça, ardımızdan hayır dua edecekler nasip eyleyerek, devrime giden yolumuz, bunu görecek ömrümüz olsun…

Seni çok özledik, diyebilmek içindi, bunca kelam…

Hakk-ı hukukundan, kıymetinden istifade etmek isterken, istismar etmiş isem, niyetim bu değil özrümü ve hakkın geçmişse, helalini taleple, selamlar olsun sana…

Selamlar olsun ruhuna, Göğebakan Murat’ım…

Selamlar olsun 68’lilere… 69’lulara..

Ve Yetmişlerde Doğanlara…

“Bugün yari gördüm ben…”
“Elinde başka bir el var…”

Diyen yüreğine, eze eze, dağları düşürerek, selam yolluyorum…

Ötede görüşmek dileğiyle, hasretimi yolluyorum selamlara gizleye gizleye…

El Baki, Hüvel Baki…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Asker Avşar Arşivi