İdlib sadırısı milat olacak

Suriye, Rusya’nın oluruyla, Türk askerlerine saldırdı. Türkiye, hemen karşılık verdi. Saldırının, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ukrayna ziyaretiyle aynı güne denk gelmesi de, zamanlama açısından manidardı.
Suriye, niçin Türkiye’ye saldırdı? Bundan sonra ne olabilir? Birlikte düşünelim.
1) İdlib, Suriye’de kördüğümün çözüleceği bölge. Suriye rejimi için çok önemli. Bir an önce tam denetim kurmak, bu sayede halkına ve dünyaya zafer kazandığı mesajı vermek istiyor. Rejim, İdlib halkını Türkiye’ye doğru sürüp, hem onlardan kurtulmanın hem Türkiye üzerinde yeni bir sığınmacı baskısı kurmanın hesabını da yapıyor.
2) Suriye meselesinde, sahadaki gelişmeler, doğal ve kaçınılmaz olarak, hemen masaya yansıdığından, Suriye rejimi, İran’dan aldığı desteğin bir miktar azaldığı (özellikle Kasım Süleymani’nin ABD tarafından öldürülmesinden sonra) ve Lübnan’daki gerilimin daha da tırmandığı bir süreçte, sonuca gitmek istiyor.
3) İdlib’de, irili ufaklı çok sayıda terör örgütü var. Bu örgütler hem bölgesel hem küresel ölçekte bir sürü destekçiye sahip. Tüm önemli istihbarat örgütleri de burada.
4) İdlib’deki radikal örgütlerle ılımlı örgütleri birbirinden ayırmak, radikallerin elindeki silahları almak gibi çok zor bir görev üstlenmiş olan Türkiye’ye, Rusya başta olmak üzere herkes, “Niçin bu işi başaramadın?” diye sitem ediyor. Türkiye de Rusya’ya, “Sen de rejimin İdlib’e yönelik saldırılarına destek veriyorsun” diyor. Türkiye’den bu zor işi kotarmasını isteyenler, samimi ve gerçekçi değiller.
ABD’nin sevinci büyük
5) Topraklarında 5 milyon geçici koruma statüsüne sahip Suriyeli sığınmacı barındıran, bunlara şimdiye dek 40 milyar dolardan fazla kaynak ayıran Türkiye’nin İdlib’den kaynaklanan yeni bir sığınmacı akınına tahammülü yok. Bu muhtemel sığınmacı dalgası için kimileri 100 bin, kimileri 350 bin, kimileri 1 milyon insandan bahsediyorlar.
6) Türkiye’nin ve Suriye’nin istihbarat örgütlerinin yöneticilerinin, birkaç hafta önce, Moskova’da yaptıkları görüşme sonrası, iki devletin bundan böyle doğrudan, açıktan, üst düzeyde, daha sık görüşeceği yönünde beklenti oluştu. Sonra da kayboldu. Çünkü Türkiye, Astana ve Soçi süreçlerinin bittiğini, Rusya’nın bu süreçlere sadık olmadığını açıkladı. ABD de buna çok sevindi. Türkiye’ye destek açıklaması yaptı.
7) Bu saldırıyla Rusya, açıkça Türkiye’ye, Suriye’de asıl patronun Moskova olduğunu anımsattı. Ukrayna meselesine Ankara’nın taraf olmasını istemediğini gösterdi. Her durumda Suriye’de rejimi desteklediğini bir kez daha kanıtladı.
8) İdlib’deki saldırıya askeri anlamda karşılık veren Türkiye, diplomatik düzlemde ılımlı açıklamalar yaptı. Astana ve Soçi süreçlerine bağlılığını yineledi. Muhataplarından da aynısını beklediğini söyledi. Bu üslup, diplomasi kanallarının açık olduğunun, tarafların gerilimi artırmaktan kaçındığının, iplerin kopmadığının kanıtı.
Türkiye şuna karar verecek: Yeniden ABD’yle yakınlaşıp, bölgesinde yalnızlaşmak mı? Bölge merkezli bir dış politika izleyip, bunu yaparken ekonomisini, toplumsal bünyesini, ulus ve yurttaş kimliğini güçlendirip, istikrar unsuru olmak mı?
Suriye'de yanlışlar ve çelişkiler
Suriye meselesinde gerilimin daha da tırmandığı her aşamada aynı tepkilerin verilmesine alıştık. Sırasıyla şu adımlar atılıyor: Önce Türk kamuoyuna yönelik yüksek dozda Suriye karşıtı açıklamalar, “Eyyy Esed” diye başlayan tümceler. Hemen ardından düşük ölçekte, dikkatli bir üslupta Rusya eleştirisi. Sonrasında ABD ile yakınlaşma. Devamında Rusya’yla yapılan telefon görüşmesi. Nihayetinde Türkiye’nin Astana ve Soçi süreçlerine bağlılığının teyidi.
Hafta başında İdlib’de Türk askerine yapılan saldırı sonrasında da böyle oldu. Suriye’nin, Rusya için ne kadar vazgeçilmez olduğunu anlamamak; Türkiye’nin devlet kapasitesini, gücünün sınırlarını ölçmemek; Rusya’nın enerji kaynaklarına bağımlı olmanın, bu ülkenin Türkiye üzerinde nüfuzunu artırdığını görmemek, günün sonunda bir kez daha Rusya karşısında geri adım atılmasıyla sonuçlandı.
Hafızamızı tazeleyelim. Suriye nüfusu, 2011 Mart ayında başlayan çatışmalardan önce 22 milyon kadardı. Fazlaca bir petrol zenginliği olmasa da, kendi kendine yeten bir ekonomiydi. İç savaş çıkınca 8 milyon insan, ülkesi içinde yer değiştirdi. Bu sayıdan fazlası ülkesini terk etti, 5 milyonu Türkiye’ye, birer milyonu Ürdün, Lübnan ve Almanya’ya gitti. Diğer ülkelere giden yüz binler de hesaba katılınca, nüfusun yaklaşık yarısının, Suriye’den ayrıldığı görülüyor.
Çatışmalarda 1 milyona yakın insan öldü. Bu sayının 3 katı yaralı, hasta, sakat var. Gıda, su, sağlık hizmeti eksikliği, kötü yaşam ve çalışma koşulları, düşük ücretler, çöken altyapı halkı zorluyor. Ülke beyin göçü verdi. İç savaştan önce ortalama ömür 70 yıldı, 2015’te 55.4 yıla geriledi. Ekonomik zarar, 1 trilyon dolara yaklaştı.
Rusya Suriye’den vazgeçmez?
Bir kez daha anımsatmakta yarar var. Moskova ve Şam arasında askeri, teknik işbirliği 1956’da başlamıştı. Suriye ordusu, silahlarının yüzde 90’ını Ruslardan alıyordu. Hava savunma sistemini Ruslar kurmuştu. Suriye’nin Lazkiye’den sonra ikinci büyük liman şehri olan Tartus’taki Sovyet deniz üssü, 1971’de imzalanan anlaşmayla kurulmuştu. Akdeniz’deki tek Sovyet üssüydü. Yakın ilişki, Soğuk Savaş sonrasında da sürdü. Öyle ki, 2005’te Suriye lideri Esad’ın Moskova ziyaretinde Rusya lideri Putin, Suriye’nin Rusya’ya olan borcunun yüzde 73’ünü sildi. Lübnan üzerinde büyük etkisi olan Suriye’ye ABD’den, Avrupa’dan gelen baskılara karşı, Suriye’yi destekledi.
Dahası var. Rusya, Suriye’de hem rejimle hem muhaliflerle temas halinde. Suriye Kürtleri üzerinde etkili. PKK - PYD - YPG terör örgütü üzerinde nüfuzu güçlü. Zaten onları, terör örgütü olarak görmüyor. Moskova’da büro açmalarına izin verdi. ABD’nin elindeki Kürt kartını, mümkün olduğu ölçüde almaya çalışıyor, tamamen ABD’nin denetimine bırakmak istemiyor. Rusya’nın İran ve Irak’la da, Mısır, Suudi Arabistan ve İsrail’le de ilişkileri iyi. 2010 yılı Aralık ayında başlayan Arap Baharını, 2000’lerin ilk yarısındaki renkli devrimlere benzeten Rusya, bu yüzden ihtiyatlı, mesafeli tutum almıştı. Stratejik adımlarında, jeopolitik hesaplarında yanılmadı.
Suriye siyasetinden alınması gereken ders şu: Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince, diğerleri de yanlış gider.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi