İktidarın reform söylemi

Giriş

Son zamanlarda iktidar reformdan bahsediyor. Şimdi bir de buna yeni anayasa yapmayı ekledi. Peki reform olmalı mı, yeni anayasa gerekli mi? Elbette gereklidir; özellikle de ekonomide, demokraside, hukuk alanında acilen reforma gerek vardır ve Türkiye’nin 21. Yüzyılı ıskalamaması için yeni ve çağdaş bir anayasaya ihtiyaç vardır. 18.yüzyılı ıskaladık matbaa iki yüzyıl geç geldi, 19. Yüzyılı ıskaladık sanayileşme bir asır sonra ulaştı bize, 20. Yüzyılı ıskaladık telekomünikasyonu 50 yıl sonra yakalayabilirdik ancak. Bari 21.yüzyılı ıskalamayalım. Bunun için de tabi ki anayasa ve diğer konularda atılım gerekli.

Peki bunu bu iktidar mı yapacak, hiç sanmam. Neden bunları ileri sürüyor? Oyalamak, gündem değiştirmek, ülkeyi bunlarla uğraştırıp ve de “…mış gibi yapıp” iktidarını devam ettirmek istiyor. Yapamaz çünkü bu statükoyu yaratan ve ondan besleyen kendisi. Peki sistemden beslenenler onu değiştirebilirler mi; elbette hayır. Bu işin bir yanı; öbürüne gelince, ekonomi çok kötü durumda, hukuka güven epey sarsılmış, demokrasi arızalı, toplumsal barış hiç olmadığı kadar bozulmuş durumda. Mafya cirit atıyor.

Bunların hepsi birbirine bağlı yapısal sorunlardır. Biri düzelmedi mi diğeri düzelmez. Böyle bir konjonktürde elbette reform ilaç gibi gelecektir topluma. Elbette reform gerekli. Ama bunun için toplumun çıkarlarını kendi siyasi çıkarlarından önce gören bir irade ve iktidar gerekli.

Peki bu iktidar gerçekten reform yapabilir mi?

Herkesin temennisi bu yönde, ancak iktidarın bu reformları yapması mümkün görünmüyor. Çünkü iktidarın reform yapması için işe kendinden başlaması gerekir. Görünen tablonun ise bunu gösterdiği söylenemez. Lakin israf düzeni sürüyor, üretime dönük adım atılmıyor, kamu kaynakları etkili ve verimli kullanılmıyor, rant ekonomisi bu ortamda bile son sürat devam ettiriliyor, güvenliğe giden kaynak ise çok fazla. Hak ve özgürlüklerin ne kadar güvence altında olduğu ise tartışmalı.

Örneğin bir mafya artığı çıkıp devleti iktidarı sarsacak, bakanları istifa edecek ifşaatlarda bulunuyor kimsenin kılı bile kıpırdamıyor. Kendi partisinin ağır toplarından Bülent Arınç Demirtaş ve Kavala serbest kalmalı dediği için istifa ettirildi. Önemi aktörlerinden İhsan Aslan bu güvenlikçi politikalarla bir yere varılamaz dediği için disipline sevk edildi. Bölgedeki önemli milletvekillerinden Galip Ensarioğlu bir taziyeye katıldı diye savcılık tarafından ifadeye çağrıldı. Peki bunlar reform yapacak olan bir iktidarın hamleleri olabilir mi?

Kendi elamanlarına bile reform konusunda teamül göstermeyen bir iktidar başkalarına bu konularda tahammül gösterebilir mi? Göstermiyor zaten. Boğaziçi Üniversitesinde yaşananlar bunun en bariz kanıtı değil mi? Bile bile böyle bir atama yapıldı, sonra ortalık kriminalize edilerek öğrenciler gözaltına alınarak yerlerde süründürüldü.

O halde böyle bir ortamda iktidar neden ısrarla reformdan bahsediyor? Bunun birkaç nedeni var. Birinci neden iktidarın kendi seçmenine yöneliktir: Son zamanlarda yapılan kamuoyu araştırmaları AKP’nin hızla oy kaybettiğini gösteriyor. İktidar kendi seçmenini konsolide ederek yanında tutmak, kopuşları olabildiğince engellemek için reform söylemini kullanıyor. Reform söylemi ile ilk dönemki kimliğini hatırlatmak ve kopuşları engellemek istiyor, amaçlardan biri bu.

İkincisi, Türkiye kamuoyuna yöneliktir: AK Partili olmadığı halde ona oy veren ya da en azında nötr duran bir kesim vardır. Bunlar gevşek de olsa AKP’nin müttefikleri durumundaydı. Kendine göre gidecek daha iyi bir yerleri olmadığı için bir yüzleri hep AK Partiye dönüktü. Bu kitle, şimdi, sayıları giderek yükselen kararsızlar içinde yerini alıyor. Reform söylemi ile “bize destek verin, biz gene yaparız” demek istiyor. Burada şu soru sorulabilir: 18 yıldır neden yapmadınız, şimdi nasıl yapacaksınız?

Dışa kamuoyuna yönelik ..mış gibi yapmak..!

Yukarıda belirttiğimiz birinci ve ikinci neden iç kamuoyuna yöneliktir. Yapıp yerine getirmezse bile yapıyormuş gibi yaparak kendine yönelik sarsılmış güveni kısmen de olsa tamir edip iktidarını sürdürmek istiyor. Diğer önemli bir nedeni daha var reform söyleminin. O da dışa dönüktür. Bilindiği üzere dış konjonktür birden değişti. Sağcı ve otoriter zihniyetler Trump’ın yenilgisi ile büyük bir tokat yedi. Bu noktanın bir domino etkisi olacak elbette. En çok da otoriter rejimlerde. Dolaysıyla yeni yönetime şirin görünme atağı olarak da okunabilir reform çıkışları. Biden daha başkan olmadan Türkiye’deki yönetim biçimini eleştirmiş, iktidarın seçim yoluyla değişmesini dile getirmişti. Bunu diyen şahıs şimdi ABD’de de başkan oldu. Türkiye şimdiye kadar Doğu Perinçek gibi kişilerin yolundan giderek bağıra çağıra Avrasyacılık yapıyordu. Bu değişimden sonra, Çin, Rusya ve hatta İran’ı öne çıkaranlar birden çark edip yerimiz batı demeye başladı. Lakin buna rağmen eski Ergenekoncu, şimdilerde iktidarın savunucuları olan Avrasyacılar bunun bile “gaz alma” operasyonu olduğunu dile getiriyorlar. Demek ki ortada gerçek bir reformdan ziyade bir takkiye var.

AB’ye gelince onlar da Türkiye’ye yönelik eleştirilerin dozunu daha da yükseltip alacakları yaptırım kararlarını şimdilik Mart’ta ertelediler. Elbette Türkiye’nin yönü Batı, yeri de Avrupa Birliğidir. Ama yasak savmak için değil, gerçek anlamda bir demokrasiye geçmek cumhuriyetin içini demokrasi ile doldurmak için bu gereklidir.

Sonuç

Sonuç itibariyle içeride olduğu gibi iktidarın demokrasi karnesi dışarda da pek parlak sayılmaz. Birçok konuda yalnız kaldı. Bu söylemle hem AB hem de ABD (ki her ikisinin de başlangıçta AK Partinin iktidarını tahkim etmesinde hatırı sayılır payı vardı) ile diyalog yolu açmak istiyor. Bütün bunlara bakınca reform ve yeni anayasa yapma söyleminin ne kadar gerçek ne kadar göstermelik olduğu ise kısa sürede ortaya çıkacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Özer Arşivi