İnananlar sağa inanmayanlar sola!

Ülkemiz, üzerinde yaşadığımız bu cennet vatan bizi birçok yönüyle güçlü kılıyor. Gerek masmavi denizlerimiz gerek doğal güzelliklerimiz gerekse yeraltı kaynaklarımız bizi bu ülkeye sahip çıkmaya, korumaya, sahip olduklarımızdan güç almaya davet ediyor. Peki biz ne yapıyoruz? Bize bırakılan bu emanetten ne kadar haberdarız? Bize ait olanları ne derecede koruyor ne derecede gözetiyoruz? Kafa yormamız gereken birçok konu varken neden bizi devamlı yakamızdan tutup aşağı doğru çeken öz yargılarımızla bu kadar vakit harcıyoruz? Zamanımız bu kadar değersiz olmamalı. Ülkemizin eksikliklerini çözmek, yaşadığımız yeri daha iyi bir yer haline getirmek zorundayız. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığıyla bir adım bile öteye gidemeyiz. Önce insan biriktirmeliyiz. Vatana hizmeti birinci sıraya yerleştirmiş, üretken, problem çözebilen, çağdaş, azimli insanlara ihtiyacımız var. Bu insanların toplumu üretmeye, tasarrufa, sen ben o demeden biz olarak yaşayabilmeye ikna etmesi gerekiyor. Böylece ülke olarak en yakın zararın kıyısından dönmeyi başarabiliriz.
Kendi ülkesinde tavan fiyatlarla geçinmeye çalışan, asgarinin yaşam asgarisine bile denk düşmeyen maaşıyla ay sonunu getiren bizler neden, nasıl, ne zaman bu hale geldik? Uyuyor muyuz yoksa gözümüz kapalı mı yaşıyoruz? Yoksa sınırımızda veya dünyanın belli yerlerinde yaşanan vahşetler bizi kötünün iyisi haline getirdiği için mi halimizden memnunmuş gibi yapıyoruz? Üretemiyoruz, geçinemiyoruz, mutlu değiliz, işsiziz, alım gücümüz düşük… Ama biz bütün bunlara gözlerimizi sıkıca yumduk, A kişisinin namazıyla, bir cümlenin içinde kaç kez Allah dediğiyle ilgileniyoruz… İmanımız ve ibadetimiz bizimle Allah arasındadır, ne bunu gösterişe dönüştürmek haktır, ne de bunu irdelemek!  Toplumu ‘’inananlar sağa inanmayanlar sola’’ diye ayırmak bu topluma ve ülkeye yapılmış veya yapılacak en büyük kötülüktür! Bizler aynı soya, aynı dedelere sahip tarihi zaferlerle dolu bir milletiz, bizi siyasetin bölücülüğüne kurban etmeyin. Bir insanı diniyle değil ilmiyle değerlendirin. Ülke olarak yıllarca zaten bunlarla vakit kaybettik. Her geçen gün harekete geçmek için daha da geç kalmış olacağız. Bırakalım artık insanlar istediğini giysin, istediğine inansın, istediği şekilde yaşasın. Bizim artık figüranlara değil sahnenin gerçek sahiplerine, bu ülke için bir şeyler başaran insanlara ihtiyacımız var. Siyasetin kirlettiği kardeşliğimizi ve birliğimizi bu ülkenin bekası için bir araya getirip çözüm üretmeye başlamalıyız. 
O uğruna eşimizi dostumuzu incittiğimiz -Siyaset- aslında bir bölme ve parçalama  örgütüdür.  Bir ülkeyi  bölmek  için sadece silaha veya savaşa gerek yoktur. İnsanları iki farklı kutuba yerleştirdiğiniz zaman da ‘’bölücü’’ oluyorsunuz. Bir topluma yapabileceğiniz en büyük kötülük ise  onlar yan yana iken aralarına görünmez bir duvar örmektir! Hepimiz metroda, sinemada, markette birlikte kısıtlıda olsa vakit geçiriyoruz. Peki bu kısa zaman dilimlerinde birbirimize nasıl bakıyoruz? Birbirimize tahammülümüz ne kadar? Gözlerimizle, mimiklerimizle karşımızdaki insanın kıyafetini, konuşma tarzını, yaşam tarzını nasıl eleştiriyoruz? İşte bizi tam da bunlara sürükleyen şey, o dilimizden asla düşmeyen, her ortamda konuştuğumuz ‘’siyaset’’… Bizi böldü, düşman etti, oyaladı… Öylesine oyaladı ki hem de gerçekten önemli olan çoğu şeyi görmezden gelmemize neden oldu. Tüm bunlardan  kafamızı kaldırıp yukarı bakamaz olduk. Milletimiz uyanana kadar da bölünmeye, oyalanmaya -maalesef- devam edeceğiz.
Şimdi bizler şanlı Türkiye Cumhuriyeti  olarak tarih sahnesinde yeniden yerimizi alabilmek için, ülkemizin yeni bir yükseliş, yeni  bir şahlanışa ihtiyacı olduğunu  kabullenip harekete geçeceğiz.
Yeni bir şahlanışa ihtiyaç duyan tüm dostlara selam olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bahattin Demir Arşivi