İnce mi Kılıçdaroğlu mu?

Akit TV'de katıldığım programda, programı hazırlayan ve sunan meslektaşım Sabri Balaban ve konuklar sürekli olarak CHP'li olduğumu iddia ediyorlar. Ben de sürekli olarak olmadığımı söylüyorum. Bir kez daha ifade edeyim. CHP'li değil ama CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun sürdürdüğü politikayı anlıyorum. Ve kendi içerisinde tutarlı ve anlamlı buluyorum.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Türkiye siyasi dağılımını çok iyi bildiğini ve buna uygun bir stareteji geliştirdiğini, 24 Haziran seçimlerinde gördük.


Kılıçdaroğlu ne yaptı?
Bir, Cumhurbaşkanı adayını belirlemede PM ve MYK'dan yetki aldı.
Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı adayı olabilmesi için son dakikaya kadar çalıştı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, karşısında merkez sağ seçmenden ve AK Parti'den oy alamayacak hiç kimsenin seçim kazanamayacağını gören Kılıçdaroğlu resmen seçimler öncesinden gündemi belirledi.
İki, İYİ Parti'nin seçime girememesi için erken seçim tarihinin öne alınması üzerine 15 milletvekilini partiden istifa ettirerek İYİ Parti'ye gönderdi. Cumhur İttifakı'nın kalesine ikinci golü attı. İlk gol ise Gül'ün aday olabilmesi için, Saadet Partisi üzerinden yürütülen girişime destek vermesiydi.
Üç, HDP'ye yönelik sert dil kullanmayarak, Demirtaş'ın tutukluluğuna itirazı Kürt ve devrimci sol seçmenlerin, CHP adayının ikinci tura kalması halinde CHP'ye sıcak bakmasını sağladı.
Dört, Millet İttifakı'nın oluşturarak, CHP tarihinde ilk defa merkez sağ seçmenle buluşmasını sağladı. Ve sonuç olarak TBMM'nin çok partili olmasına katkı sundu.
Beş, Cumhur İttifakı'nı oluşturanlar, muhalefetin bir ittifak oluşturabileceğini düşünmedikleri için hazırladıkları ittifak yasası bir anlamda muhalef kesimlerinde bir umut yarattı. Bu Kılıçdaroğlu'nun Cumhur İttifakı'na 3. golüydü.
Altı, Millet İttifakı ile CHP'nin girişimleri olmasaydı, AK Parti ne BBP ve Saaddet Partisi ile ne de Hüdapar ile görüşme yapardı. 
Çünkü sağ seçmenin her koşulda, CHP'nin adayı karşısında Erdoğan'a oy vereceğini en iyi bilenlerden biri de Kılıçdaroğlu'ydu. 
Yedi, yukarıda ki tespiti yapan Kılıçdaroğlu, ikinci tur umudunu yükseltebilmek için çok adaylı bir Cumhurbaşkanı seçiminin yaşanması için, Kılıçdaroğlu Millet İttifakına uygun demokratik bir adım atıyordu.
Kılıçdaroğlu, Gül'ün adaylığı engellenince ve Akşener adaylıktan vazgeçmeyince; Meral Akşener ve Temel Karamollaoğlu'nun Cumhurbaşkanı adayı olabilmesi için, partililere seslenerek "demokrasi için gidin imza verin" demesi çok adaylı bir seçim yaşanmasına neden oldu. Ki, bu tavır demokratik bir siyaset tarzının ete kemiğe bürünmüş şekliydi. Ve bu Kılıçdaroğlu'nun Cumhur İttifakı'na 4. golüydü. 
Kim ne derse desin, Erdoğan'ın 1. turda seçim kazanması kesin olmasına rağmen, Kılıçdaroğlu kendi muhalifi olan ve iki defa karşısına çıkmış olan Muharrem İnce'yi aday göstererek, yürüttüğü politika ile muhalefette yer alan siyasi partilerde ve seçmenlerde bir umut dalgasının büyümesine neden oluyordu. 


Millet İttifakı olmasıydı, neler olurdu?
İYİ Parti seçimlere katılamadığı için 43, HDP baraj altı kalacağından dolayı 67 milletvekili çıkaramamış olurdu.
MHP'nin milletvekili sayısı 60, AK Parti 375, CHP'de 165 milletvekili TBMM'de yerini alırdı.
CHP'li seçmen; HDP'nin baraj altı kalmaması için yüzde 2, İYİ Parti'ye de yüzde 2 oy verdi. Aslında CHP'nin oyu yüzde 22 değil yüzde 26'dır.
Bugün TBMM'de; AK Parti, BBP, MHP, CHP, HDP, Saadet, Demokrat Parti olmak üzere 7 parti var. Hatta HDP içersinde TKP gibi diğer sol partilerin temsilcilerini de sayarsak yaklaşık 10 partili bir meclis tam da parlamenter sistemin ruhuna uygun olarak mecliste bulunuyorlar.
****
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu şu gerçeği gördü. Mecliste CHP'nin yüzde 22 ile yüzde 26 arasında bir oy almasının muhalefet için bir anlamının olduğunu çok açık seçik olarak gördü.
Önemli olan TBMM'de parlementer sisteme uygun çok partili bir yapı oluşturabilmekti ve bu oluşmuştu.


Refarandumda iktidar ne vaat etmişti?
Koalisyonlar olmayacak ve ikili bir yapı oluşacak.
24 Haziran seçimlerinde ise yeni sistemin koalisyonları zorunlu kıldığını, yüzde 1 oyu olan bir parti ya da hareketin bile kilit rol oynayabileceğini gördük.
Yeni sistem koalisyonları zorunlu kılıyor.
TBMM'ye çok sayıda parti giriyor.
Yüzde 10 barajı anlamını yitirmiş oluyordu.
Vaat ve hayatın kendi gerçeği ne yazık ki, aynı ilerlemiyordu.
Yeni sistemde fiili olarak koalisyonlara imza attık ve TBMM çok partili bir yapıya kavuştu.
Hayatın kendi cilvesi de böyle oluyordu. 


İnce'yi aday göstermesi doğruydu!
Sonuç olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu seçimler öncesinde izlediği politika ile Cumhur İttifakı'nın kendi lehlerine oluşturduğu herşeyi muhalefetin lehine dönüştürmeyi başarmış demokrat bir lider olduğunu ortaya koymuştur. (Kılıçdaroğlu ile ilgili bu görüşüm, seçim kampanyasında yürüttüğü stareteji içindir...)
Ve en önemlisi Akşener'in diretmesi, zamanın Genelkurmay Başkanı Hulisi Akar ve Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın Gül'ün adaylığını açıklayacağı bir gün öncesinden helikopterle evine gitmesiyle, Kılıçdaroğlu, kongrede karşısında iki defa aday olmuş Muharrem İnce'yi Cumhurbaşkanı adayı gösterdi.
İnce aday yapılması karşısında Kılıçdaroğlu'na methiyeler düzdü.
Sonra, yüzünde gülücükler dağıtarak, Kılıçdaroğlu'nun karşısında aday olmayacağını söyledi.


İnce, bir kibirin ifadesidir!
Seçimler bitti yüzde 30.6 oy alan İnce öyle bir nezaketsizlik yaptı ki, özel bir yemekte Kılıçdaroğlu'nun eşinin ve kendi eşinin bulunduğu dörtlü masada, partinin kendisine teslim edilmesini istedi.
Bunun adını mutlaka CHP'liler ve kamuoyu koyacaktır.
Ben adını koydum.
Kibir ve darbeci bir zihniyet.
"Ben 15 milyon aldım, sen 11 milyon oy aldın kaybettin. Genel Başkanlığı bana ver..."
Aday olmayacağı sözü daha belleklerde canlılığını korurken, kibirin esiri oluyordu.
Halbu ki, aldığı oy Erdoğan karşısında daha öne çıktığı için verilen oydu. Ne kendisi bunun farkındaydı, nede ekibi... (Sahi İnce'nin ekibini hiç gördünüz mü?)


Erdoğan’ın istifa etmesi mi gerekiyordu?
24 Haziran seçimlerini çok başarılı bir şekilde yürüten Kılıçdaroğlu, partisinin oylarını düşeceğini biliyordu. Bilmemek için gerizekalı olmak gerekirdi.
İnce'nin de CHP'den fazla oy alacağını herkes biliyordu. Ne yazık ki, kibir öylesine gözünü bürümüştü, bir İnce bilmiyordu.
Asıl soru şuydu. Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan, AK Parti Genel Başkanı olarak, 1 Kasım seçimerinden yüzde 6,93 daha az oy almıştı. İnce'nin mantığına göre Erdoğan genel başkanlıktan istifa etmesi gerekiyordu.
Sistemin ruhu başa yarışanların partilerinden daha fazla oy alması üzerine kurulduğunu, İnce'ye ve o'nu destekleyenlere birileri hatırlatmayabilir ama ben hatırlatayım.
Belki birazcık düşünürler...


İnce, söylediği sözleri çabuk unutuyor!
İnce, 'kazanacağım' dedi, kaybetti... Kaybedince de genel başkanlığı istedi. Demek ki, neymiş genel başkan olmak için Erdoğan karşısında kaybetmek gerekiyormuş. 
İnce öylesini kibirliydi ki, İstanbul mitinginde 5 milyon insanın olduğunu iddia ederek balon uçuruyordu. İnce, seçimleri kazanacağını yada 2. tura kalacağını iddia etmiyor 'kesin' diyordu.
Yüzde 30.6 oy alınca da "Erdoğan karşısında kaybettim ama bana verilen 15 milyon oy CHP'ye genel başkan olmamı istiyor" diyebiliyordu. Kimse o'na 'CHP'nin genel başkanı ol' diye oy vermemişti.


Kimler kaybetti, kimler kazandı
1 Kasım seçimlerine göre; AK Parti yüzde 6.93 ile 2 milyon 337 bin 962, CHP yüzde 2.66 ile 761 bin 86, MHP yüzde 0.80 ile 127 bin 220 oy kaybetmiş. Birde Vatan Partisi, HEPAR ile ittifak yapmıştı. İkisinin toplam oyu yaklaşık yüzde 0.50 olmasına rağmen, 24 Haziran seçimlerinde Vatan Partisi 1 Kasım seçimlerinde aldığı oydan bile daha az almış ve ittifak olarak (yüzde 50) yaklaşık 0.27 oy kaybetmiş. 
HDP yüzde 0.94 ile 721 bin 309 oy, Saadet Partisi yüzde 0.66 ile 347 bin 784 oyunu artırmış, İYİ Parti girdiği ilk seçimlerde yüzde 10 ile 4 milyon 990 bin 770 oy, HÜDAPAR ise yüzde 0.31 ile 157 bin 324 oy almış. 
Oyları düşenlerin toplam oranı yüzde 10.66, oyları artanların toplam oyu ise 11.87'dir. Arada ki fark ise katılımın yüksekliğinden kaynaklanmaktadır.
Partiler arasında geçişler yaşanırken, İYİ Parti'nin MHP, AK Parti ve CHP'den ve yeni seçmenlerden oy aldığı, HDP'nin doğuda kaybederken, batıda oy kazandığı ve bu oyların CHP'li ve yeni seçmenlerden geldiği görülmektedir. Saadet Partisi oylarını 1 Kasım seçimlerine göre yüzde yüz arttırmış ve AK Partili seçmenden oy aldığı görülmüştür.


Oyların geçişkenlikleri
Erdoğan, AK Parti ve MHP ittifakının toplam oyundan yüzde 1.07 ile 574 bin 908 oy daha az alırken, Demirtaş partisinden yüzde 3.30 ile 1 milyon 661 bin 66 oy, Akşener partisinden yüzde 2.71 ile 1 milyon 341 bin 457 oy, Karamollaoğlu partisinden yüzde 0.45 ile 229 bin 957 oy daha az oy almış. İnce ise partisinden yüzde 7.99 ile 3 milyon 987 bin 962 daha fazla oy almış.
Partilerinden daha düşük oy alanların toplam oyu yüzde 7.53 ile 3 milyon 807 bin 388.
Tabii Hüdapar'ın yaklaşık 157 bin oyu Erdoğan'a verildiğini düşünürsek, ittifakın toplam kaybı 700 bin civarındadır.
Cumhur İttifakı'ndan Akşener'e oy gelirken, İYİ Parti'den İnce'ye, Saadet Partisi'nden Erdoğan'a oy gitmiş, HDP'den ise açık açık İnce'ye oy gelmiştir.
Bu oyların tamamı 24 Haziran seçim ikliminden dolayı iç içe geçişlerdir.
Kısacası İnce'nin oylarında tüm siyasi partilerin oyları vardır. Bu CHP'ye verilmiş oylar değildir. Muhalefet seçmenin Erdoğan karşısında ikinci turda İnce'ye güçlü olduğu için staretejik tercih oylarıdır.


Özel bir yemek ve nezaketsiz davranışlar
Gelelim İnce'nin nezaketsiz bir şekilde bir aile yemeğinde konuşulanları açıklaması, eşinin yanında Kılıçdaroğlu'na yönelik nezaketsiz davranışlar sonrasında kurultay için start vermesidir.
Milletvekili olamayan, aynı zamanda parti içinde hesaplamaşlardan dolayı olağanüstü kongre talebiyle toplanan imzalardan bazıların geri çekeceğini, bazı nedenlerle imza veremeyenleri de dikkate alırsak kongre toplanması zor gözükmektedir.
Olağanüstü kongre toplansa da imzacıların bir kısmı İnce'yi desteklemek için değil, parti meclisi ve MYK için Kılıçdaroğlu ile pazarlık yapacaklar ve bazı isimlerin seçilmesini istemeyeceklerdir.
Kongre toplansa da Kılıçdaroğlu istemedikten sonra kaybetmesi zor gözükmektedir. Yerel seçimlerden sonra ortada bir başarısızlık olursa da Kılıçdaroğlu gönüllü olarak genel başkanlığı bırakacaktır. Yaşanacak yarışta da İnce'nin seçim kazanma ihtimali oldukça azdır. 3. bir isim yarışa katılacaktır.


İnce'ye ince sorular?
Bu iddia benim iddiam değildir. Yalçın Küçük'e aittir.
FETÖ terör örgütünün gazetesinde uzun yıllar baş yazarlık yapan Hüseyin Gülerce ile ortaklık yaptığınız, aynı zamanda seçimlerde kardeşinizi bile mitinglere çıkarırken, kızınızı ortaya çıkarmadığınız iddia ediliyor.


Soru 1: İddia edilen kızınız Gülerce'nin oğluyla mı evli?


Soru2: Küçük'ün iddialarında ki kızınızı neden kamuoyunun önüne çıkarmadınız?


Soru 3: Neden Kılıçdaroğlu'nun karşısına aday olmayacağınızı söylediğiniz de sözünüzü tutmadınız? Baykal'ın karşısında Kılıçdaroğlu'nun aday olmayacağım demesine rağmen aday olması neden sizin için bir referans oluyor? 


Soru 4: 24 Haziran seçimlerinde YSK önünde 50 bin avukatla olacağınıza dair söz verdiniz? Neden o akşam televizyonlar karşısına çıkarak basın toplantısı yapmadınız? Ve neden YSK önünde olmadınız? Millete verdiğiniz iki sözü neden tut(a)madınız?


Soru 5: İsmail Küçükkaya "adam kazandı" diye mesaj atmanızla ilgili özeleştiri değil, "Orada bir hatam oldu onu kabul edeyim. Ben İsmail Küçükkaya'ya arkadaşça mesaj attım. O'nun haber yapacağını tahmin etmedim. Benim gibi deneyimli siyasetçinin buna yapmaması gerekirdi. Vatandaşlarımızın bunu bir twetle öğrenmemesi gerekirdi. Onu haber yapacağını düşünmediğim için, demek ki, gazetecilerle dost olurken daha dikkatli olmak gerekiyormuş. Hata benim. Özür diliyorum o konu için..."   
Söylediğiniz sözler Erdoğan'ın kazandığı üzerinden değil, aksine twetin hata olduğunu anlatıyorsunuz. Asıl olan şu: Neden o gece kamuoyunun önüne çıkıp ya da yazılı bir mesajla seçimleri kaybettiğinizi ve seçimlerde hile olmadığını açıklamadınız?


Soru 6: Bir ay gibi kısa bir sürede vatandaşlarıma yalan söylemeyeceğim diyerek özel bir yemekte konuşulanları bile açıklarken, tüm mitingilerde oyunuza sahip çıkacağım diyerek söz vermenize rağmen neden vatandaşların karşısına çık(a)madınız? 


Son söz: Milletvekili seçilemeyen, oyları çaldırmayacağını iddia eden ve başında bulunan ve çuvallayan M. Ali Çelebi gibi isimler, yerel seçimlerde Kılıçdaroğlu giderse meclis üyesi, belediye başkanı seçileceğini düşünenlerin ittifakı ilkeli bir birliktelik değil, günü birlik çıkarlar doğrultusunda kurulmuş bir ittifaktır ki, bu ittifak CHP'yi olması gereken yere değil aksine bölünmüş bir CHP'yi ortaya çıkarır. Ayrıca TBMM gurubunun çoğunluk olarak Kılıçdaroğlu'nun yanında olduğu bir yapıda aday kim olursa olsun kazanma şansı yoktur

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Tarakçı Arşivi