İnsan olan vatanını satar mı?

Size “Rajova” nedir diye sorsam... Rajova’nın Suriye’de sınırlarımız boyunca 700 km'lik adına Batı Kürdistan denilen bir alan oduğunu çoğunuz bilir. 
“Rajova’yı öyle bir öğrettilerki bize, içimizde siyasetle uğraşmayanların, dünya işleriyle ilgisi-bilgisi olmayanların bile kulak dolgunluğu vardır “Rajova” adına ya da az çok bilgisi….
Peki ya Rabova’yı sorsam ne dersiniz?
Yok, yok harf hatası yapmıyorum direk “Rabova” diyorum…
Anlatayım…
1918’in 30 Eylül’ü. Artık 1. Dünya savaşının kaydedileceği anlaşılmıştı.
Alman Mareşal Limon Von Sanders’ın komuta ettiği Osmanlı ordusu geri çekilme kararı alınca. Şam’dan Halep’e çekilmek için çalışmalar başlamıştı. 
 O dönem, Şam’da binlerce Türk ailesi yaşamaktadır… Şimdi birilerinin emperyalist güçlere uşaklık ederek kendilerince  vatan yapmaya çalıştıkları yerde… 
Tahliyeler başlamış, binlerce kadın çocuk yaşlı, ihtiyar yollara düşmüşlerdi . 
Araplar, Yemen’de, Filistin’de olduğu gibi orada da sırtından vurmuş’tu Osmanlı’yı…
Şam – Rayak demir yolunun geçtiği Rabova boğazında, göç eden sivil Türkleri taşıyan tren saldırıya uğrar. Yağmalanır, yakılır. 
Tren, Rabova  boğazının  iki tarafından ablukaya alınmış,. Vagonlar tek tek gezilerek içindekiler kadın, çocuk demeden katledilmişlerdi.
30 Eylül 1918 Yevmüşşüheda… Yani, Masum Şehitler Günü. 
Rabova’da kahpece öldürülen sivil ve savunmasız şehitlerimizi anmamız gereken gün…..
Bin yıldır bütün bu coğrafyada var olan ve hüküm süren Türk milletini yok saymak attığı adımları demokrasi, insan hakları gibi kirletilmiş sözlerle aşağılamaya çalışmak, bin yıldır ata yurtlarında, ana ocaklarında yaşayan Türkmenlere öz yurllarını savunduklarında terörist yada işgalci yaftası yapıştırmak ancak çanak yalayıcı, birilerinin kirli siyaset yataklarında uyanan demokrasi fahişelerinin işidir.
Kimse ahkam kesip cart-curtlu bir demokrasi çığırtkanlığı yapmasın, 
Daha iki gün önce Diyarbakır’ın kulp ilçesinde direk sivil halka yapılan alçakça saldırıda 7 şehit ve 10 yaralı veren, canı yanan biziz. Bunu insan hakları, demokrasi yada herhangi bir ideolojinin haklılığıyla bağdaştıracak kimse var mı? Sanmıyorum…. Bunu yapabilmek için insanın önce insanlığını sonra  şerefini yitirmiş olması lazım…
Asırlardır emperyalist, kan emici, insanlık düşmanı ülkeler ve onlara uşaklık yapan soysuz hainlerle yapılan mücadelede yüzbinlerce şehit veren bir milleti soydaşlarını, dindaşlarını, savunuyor diye eleştirmek yada laf söylemek kimsenin haddi olamaz…
Türk olma düşüncesine veya Türklüğü savunmaya faşizan yaftalar yapıştıran aklı evvellerin özgürleştirme, o yada bu baharı adı altında sonsuz katliamları yapan/yaptıran insanlık düşmanlarıyla omuz omuza mücadele ediyor olmalarına verecek ad söyleyecek söz bulmak çok zor iyisi mi onu size bırakayım…
Türlü entrika veya yalanlarla aldatılmış  kendi tarihine küstürülmüş, büyük bir milletin bu oyunları alt ederek kendi gerçeklerine sahip çıkacak olması kaçınılmaz bir         gerçektir. Buna inanmakta gerçeğin ta     kendisidir…
Şimdi ne yapmalıyız derseniz… önce tarihimizin gerçeklerine  sahip çıkmalıyız. Sonrada şahit olacağımıza inanmalıyız gelecek güzel günlere “yaşasın barış ve sevgi içinde yaşayan güzel insanlar” diye hep birlikte insanlık düşmanlarına inat haykırarak… 
Unutmayalım ki tarih bir ibret ve nasihattir. Ve tarihten ders almak sadece zaferlerle övünmekle olmaz!
son sözü Nazım HİKMET RAN’a bıraktım üstüne alınanın yüzü kızaracaklara     söylemiş gibi…

İnsan olan vatanını satar mı?
Suyun içip ekmeğini yediniz.
Dünyada vatandan aziz şey var mı?
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
VESSELAM

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Remzi Tanış Arşivi