İnsanlar da mutasyona uğramalı

Kuşkusuz çok büyük acılar, sıkıntılar yaşattı bize bu virüs.
Ama öte yandan kendi mutasyona uğradığı gibi, biz insanların da mutasyona ihtiyacı olduğunu göstermiş oldu.
Bu küresel salgınla ilgili bir dolu iddialar, suçlamalar var, daha uzun süre bu tartışmalar devam edeceğe benzer.
Bu virüs, nasıl ortaya çıktı, nasıl yayıldı, ne kadar sürecek konusu bilim insanlarını daha uzun süre meşgul edeceğe benzer.
Bizi ilgilendiren, işin insani ve sosyal boyutu olmalıdır.
Tüm dünyada sağlık başta olmak üzere, eğitim, güvenlik ve yönetim sistemleri yeniden sorgulanacak, yeni duruma uygun,  yeni bir dünya düzenine geçilecek gibi görünüyor.
Hani herkesin söylediği bir söz var. ”Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.”
Bu Koronalı yaşam, karantinalı günler hepimizi daha çok düşünmeye, daha çok okumaya, daha çok araştırmaya sevk etti.
En olumlu yanı da yaşamımızda vicdan, yardımlaşma ve dayanışma duyguları yeniden öne çıktığı gibi adalet kavramı yeniden gündemimize girdi.
Herkes gibi tutuklu olduğu cezaevinde bu konuya kafa yoran yazar Ahmet Altan’ın ilginç tespitleri dikkatimi çekti.
“Böyle bir zihniyet mutasyonu bütün kavramları ve ilişkileri de değiştirecek. “Başkasına kötülük etmenin kendine kötülük etmek” olacağını kavrayan yeni bir insan türünün içimizden doğması gerekecek. Bunun nasıl bir değişim yaratabileceğini düşünebiliyor musunuz?

İnsanlar belki de ilk kez bu salgın sonucunda, insanlık denilen büyük bir akışın parçası olduklarını, ülke, din, dil, ırk farkılılıklarının anlamsız kaldığını, Kamboçyalı kayıkçıyla Amerikan başkanının, Fransız zenginiyle Türk manavın, İtalyan kontla Hintli paryanın aynı çaresizliği ve korkuyu paylaştığını böylesine aydınlık bir bilinçle kavradı.”
Görüldüğü üzere insanları fizik olarak rehin alsanız da fikirlerini yok edemiyorsunuz.
Siyasi görüşleri kimilerine ters gelse de bir edebiyatçı olarak onun bir “sözcük sihirbazı olduğunu, iyi bir araştırmacı, düşünür ve analist olduğunu kabul etmek gerek.
Anayasa Mahkemesinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin değişik zamanlarındaki Altan lehine kararlarına rağmen siyasi kurban olarak içeride tutulanlardan biri olan yazarın özgürlüğünden yoksun, en zor koşullarda bile var olan yaşama sevinci, yitirmediği umutları hepimizi bir kez daha düşündürmeli bence.
Ahmet Altan dahil, Osman Kavala, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Murat Ağırel ve yüzlerce gazeteci, yazarla birlikte; başta Selahattin Demirtaş olmak üzere tutuklu tüm siyasetçiler, teröre bulaşmamış belediye başkan ve yöneticileri serbest bırakılmalıdır.
Ancak o zaman bir zihniyet mutasyonundan söz edebiliriz.
Tıpkı Ahmet Altan’ın dediği gibi:
“Bu, büyük bir zihniyet mutasyonu yaşamamıza yol açacak bence. Kendini korumak istiyorsan karşısındakini de koruyacaksın. Bencillik edersen ölürsün. Bu salgın bize bu gerçeği öldürerek öğretiyor: Çinli pazarcıyı koruyamazsan kendini de koruyamazsın! İnsanla insanlık arasındaki uçuruma köprülerin kurulacağı yeni bir bilinç düzeyinin ilk aşaması bu.
Bu virüs, sadece benim gibi yaşlıları değil yaşlanmış bütün kavramları, inançları, düşünceleri, yapıları da yıkıyor. Yeni bir dünyanın, daha da önemlisi yeni bir insanın oluşacağı bir eşiği acıyla aşıyoruz.
Belki siz bu yazdıklarımı okurken ben de hastalanmış olacağım.
Ama ne fark eder?
Bir kâğıt bardakta ölen bir turp bile çiçek açabiliyorsa hapisteki bir ihtiyar da iyimser olabilir.
Bir turptan daha ümitsiz olacak değiliz ya...”
Sosyal devlet ve sosyal belediyecilik kavramlarının daha çok konuşulur olduğu, barış, yardımlaşma ve dayanışma kültürünün yeniden yerleşmeye başladığı günlerden geçiyoruz.
Değişen koşullara uygun yeni bir dünya düzeninin beklendiği günümüzde, tecavüzcülerin, vurguncuların, hırsızların, arsızların serbest bırakılarak, düşünce suçlularının, haber yapan gazetecilerin, seçilmiş belediye başkanlarının hapiste tutulması ayıbından kurtulmamız gerek.
Salgınla birlikte daha da artan ekonomik ve sosyal sorunlarla bu ülkenin bu şekliyle daha uzun süre yönetilmesi imkansız hale geliyor.
Büyük olasılıkla seçimler zamanından önce yapılacak.
Kamu vicdanını rahatlatacak, tüm toplumsal kesimlerin temsilini sağlayacak şekilde siyasi partiler ve seçim yasası değişmeli, bir demokrasi ayıbı olan seçim barajı kaldırılarak, gerçek halk iradesinin meclise yansımasına imkan verilmelidir.
Muhalefetin ve yerel yönetimlerin yeni duruma uygun yaratıcı proje ve politikalar uygulayarak, iktidara giden yolları açması, bu konuda daha çok çaba göstermesi zorunlu hale gelmiştir.
Tüm baskı, yasak ve demokratik olmayan uygulamalara inat, umudumuzu yitirmeyelim

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi