İnsanlık türü yok olup gidecek…

Kabul edelim veya etmeyelim artık dünya bizim kontrolümüzde ilerlemiyor.

Dün bilim var diyorduk, teknoloji var diyorduk, medeniyet var diyorduk.

Yanıldık.

Evrenin kendi sistemine hiç bir gücün etki edemediğini gördük.

Tıpkı, 450 milyon yıl önce buzul döneminde canlı türlerinin %70’inin yok olduğu gibi.

Tıpkı, 375 milyon yıl önce olağanüstü bir şekilde yaşanan bitki patlamasıyla karbondioksit seviyesi düşmesiyle canlı türlerinin %75’inin yok olması gibi.

Tıpkı, 250 milyon yıl önce, sera gazı ile volkan patlaması sonucu canlı türlerinin %90’ının yok oluşu gibi.

Ve tıpkı 75 milyon yıl önce, insan türünün var olmasını sağlayan, dinazorların yok olmasını sağlayan adına büyük yok oluş denilen olayın gerçekleşmesi gibi.

Bir gök taşının dünyaya çarpması ile canlı türlerinin %80’i yok olup gitmiş, ardından insan türünün de olduğu başka calılar türemiş.

Bu rakamlara lütfen iyi bakın.

Şimdiye kadar yeryüzüne gelen canlı türlerinin yüzde 99’unda fazlası yok olup gitmiş.

Ve biz insanoğlu bu rakamlar arasında kendimize yer bulmayı başararak bu günlere gelmişiz.

*

Gelmişiz gelmesine de kendi elimizle bu güzel dünyanın doğasını, enerjisini, güzelliklerini yok etmişiz.

Kırmışız.

Dökmüşüz.

Parayı sevmişiz.

Gücü sevmişiz.

Böbürlenmeyi sevmişiz.

Silahlanmışız.

Bombalar atmışız yaşadığımız bu topraklara.

Savaşmışız.

Burası benim orası senin kavgaları yapmışız.

Nereden bilebilirdik ki bir hücre parçası gelecek ve dünyayı dize getirecek.

*

Evet haklısınız belki bu günlerde yaşadığımız virüs insanlığı yok etmeyi başaramayacak.

Onbinler, yüzbinler en fazla milyonlarca can alacak.

Ama haklısınız bir sekiz milyar insanız değil mi?

Sorarım size, bu yazıyı yazan be, okuyan sen, veya senin yakınlarından birisi için sekiz milyarın ne önemi var.

Öldük mü bizim için evren bitti, 450 milyon yıl önce yok olup giden türlerden birisi olacağız sadece.

Türlerden de değil, minnacık parçacıklardan birisi olacağız.

*

Ne mi demek istiyorum?

Bakın kuma gömmüşüz başımızı, sadece bizler de değil, o güvendiğimiz devlet adamları, bilim insanları, sanatçılar, sporcular, düşünürler, yazarlar, hepimiz gömmüşüz kafamızı.

Varsa da yoksa da parayı düşünmüşüz, başarıyı düşünmüşüz, büyümeyi düşünmüşüz, yaşamak için öldürmeyi, öldürmek için de güçlü olmayı düşünmüşüz.

Bilime, sağlığa, hayata, insanlığa, dünyanın imkanlarına, güzelliklerine zerre yatırım yapmamışız.

Sonra da geldiğimiz bu noktada bir hücre ile savaşamaz hale düşmüşüz.

*

Peki bu günler geçecek.

Sanki değişecek miyiz?

Tabi ki hayır.

İyi de madem değişmeyeceğiz, madem böyle geldi böyle gidecek o zaman ne diye kafanız şişiyorum değil mi?

Şunun için şişiriyorum.

Değişebiliriz.

Bakış açımızı değiştirirsek, hatalarımızı kabullenirsek, bireysel gücümüze ve potansiyelimize güvenirsek, zekamıza ve imkanlarımıza inanırsak değişebiliriz.

Böyle gelmiş ama böyle gitmemeli diyebiliriz.

Bugün başlarsak yarını düzeltebiliriz.

İnanın bana şayet bizler bugün başlamayalım ama gün gelecek çocuklarımız, torunlarımız, veya torunlarımızın torunları bir yerden başlayacaklar.

*

Dünyanın tek anayasası olacak.

Anayasanın ilk maddesi ortak paydamız dünyanın özelliklerinin korunması olacak.

Doğanın, denizin, yeşilin, göllerin, akarsuların korunması olacak.

Bunlara dokunanlar en ağır şekilde cezalanacak.

Önce bilime, insanlığa, iyiliye, temizliye yatırım olacak.

Bakın işte o ölmesini beklediğimiz Afrika’nın haline.

Şimdi de Afrika’dan çıkan bir virüs olan ‘ebola’ virüsü geliyor.

Hani o açlığıyla, yokluğuyla, kendi haline bıraktığımız yoksul memleket var ya işte onların ürettiği virüs de belki de yarın dünyayı dize getirecek.

*

Var mı öyle sen her şeyin en iyisini ye.

En iyisine sahip ol.

En iyisini giy, kullan, harca.

İşte evrenin kanunu bu.

Orta Asya'dan, günümüze gelen şaman öğretisini anımsayın.

Doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz.

Nehirler kendi suyunu içemez.

Ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez.

Güneş kendisi için ısıtmaz.

Ay kendisi için parlamaz.

Çiçekler kendileri için kokmaz.

Toprak kendisi için doğurmaz.

Rüzgar kendisi için esmez.

Bulutlar kendi yağmurlarından ıslanmaz." 

Doğanın anayasasında ilk madde şudur.

Her şey birbiri için yaşar..

Birbiri için yaşamak, doğanın kanunudur.

*

Yazımızın başlığına dönersek.

Evet artık yeni bir çağ başlıyor.

Adına dijital çağ denen, insanlığın küçük bir elit grup tarafından yönetildiği, beynimizin nakledildiği, robotla yaşam çağı.

Gelin bu çağdan iyi şeyle umalım ve bekleyelim öyle olsun.

Bu küçük elit grubu insanlığı daha bir insancıl yönetsin.

Doğayı korusun.

Yardımsever olsun.

Adil olsun.

Şeffaf olsun.

Bir karıncayı bile incitince o karıncanın kendisi için değil, başkası için yaşadığı felsefeye inansın.

*

Şayet böyle olmazsa inanın bana, bugün koronavirüsün ürettiği COVID-19’a, yarın elonaya, öbürgün mareloya yenilip, yok olup gideceğiz.

Ve öyle türümüzün yok olmasına virüslerin gücü yetmeyecek ama doğa kendi sitemini, kendi anayasasını sürdürerek; ben bu türü beğenmedim diyip insanlık türünden de tamamen kurtulacak…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Mert Arşivi