Camiler izleniyor
İstanbul'da tarihi yapılardaki hareketler Kandilli'den takip ediliyor. Proje kapsamında Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi, Süleymaniye Camii, Sultanahmet Camii, Fatih Camii ve Mihrimah Sultan Camii'ne sensörler yerleştirildi. Yapılardaki yapısal hareketlilik Boğaziçi Üniversitesi (BOUN) Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Deprem Mühendisliği Ana Bilim Dalı'nın, Kandilli'de bulunan Yapı Sağlığı İzleme Laboratuvarı'nda anbean izleniyor. Camilerin belirli noktalarına yerleştirilen sensörler ile, 7 gün 24 saat boyunca veriler kaydediliyor. Böylece yapıların herhangi bir sarsıntıda gösterdikleri deprem davranışları takip ve analiz edilebiliyor. Ayrıca özel yapılar olan Ayasofya Cami'nin ve Maltepe Cami'nin minareleri de sensörler ile takip ediliyor. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Deprem Mühendisliği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Eser Çaktı, "Ayasofya'da Eylül ayında gözle görülür bir etkilenme olmadı ama nümerik olarak çok az bir şey, farklılaşma var. Gözle görülür bir hasar değil ancak mühendislik açısından baktığımız için bizim aklımızda yer eden bir durum. Bundan sonraki depremlerde, Ayasofya'ya biraz daha dikkatle bakarız" dedi.
Öngörüde bulunuyoruz
Prof. Dr. Eser Çaktı, yapı izlemelerle ilgili olarak, "Yapı izleme bir binanın mühendislik yapısı olabilir, eski yapı olabilir, herhangi bir fiziksel birim veya varlık olabilir, bu yapının belli noktalarına titreşime hassas belli sensörler yerleştirmek ve bu noktalardan sürekli olarak veriyi kaydetmek, bir yerde biriktirmek, analiz etmek ve analiz çerçevesinde o yapının deprem davranışını, yoksa başka bir kaynağa karşı tepkisini incelemek ve buradan o binanın yapısal özellikleri hakkında bilgi edinmek demek. Bunun dışında tabii yapı sağlığı izleme oldukça geniş bir kavram. Biz eskiden beri, noktasal titreşim ölçümleri ile başladık. Fakat yapı sağlığı geniş olduğu için malzemenin sağlığını da izleyebiliyoruz, binanın 3 boyutlu geometrisini periyodik şekilde ölçümleri tekrarlayarak, lazer taranma yöntemiyle izleyebiliyoruz. Ve birçok farklı yöntemi birbiriyle birleştirip, beraber yorumlayarak o binanın içinde bulunduğu durum hakkında bazı bilgiler elde ediyoruz, yorumlar yapıyoruz, öngörülerde bulunuyoruz" değerlendirmesini yaptı.
Minareler çok hassas
İzledikleri yapılar arasında en büyük grubu tarihi yapıların oluşturduğunu dile getiren Prof. Dr. Çaktı, "Beş büyük camiyi izliyoruz. Bunlar Ayasofya, Süleymaniye, Fatih, Mihrimah Sultan ve Sultanahmet Camileri. Onun dışında iki tane minare izliyoruz. Ayasofya'nın minarelerinden birini ve daha modern bir yapı olan, Maltepe Caminin minarelerinden birini izliyoruz. Minareler çok özel yapılar olduğu için ve uzun süredir de çalıştığımız bir konu olduğu için, davranışlarını izliyoruz. Büyük yapıların hem tarihi özellikleri var, hem kültürel özellikleri var. Dini bakımdan çok önemliler ve kültürümüz için, dünya kültürü için çok önemliler. Her yönüyle çok da kompleks yapılar. Yani yapılış sistemi, inşa yöntemi, malzeme özellikleri olarak bunların davranışlarını bilmemiz, anlamamız önemli ki bu binalarla ilgili bir şeyler söyleyebilelim" dedi.
Farklı davranıyorlar
Tarihi yapıların sensörler aracılığı ile nasıl izlendiğini ise Prof. Dr. Çaktı şöyle anlattı: "Bir yapı düşünün, bu yapının belli noktalarına mühendislik olarak o yapının davranışı hakkında bilgileri optimum şekilde sağlayacak, önem arz eden noktalara koyuyoruz. Belli noktalara deprem sensörleri yerleştiriliyor. Bu sensörler bulundukları noktanın titreşimlerini sürekli hissediyorlar ve içinde bulunduğumuz bu laboratuvara iletiyorlar. Bu gelen veri burada biriktiriliyor, analiz ediliyor. Bir deprem sırasında izlediğimiz yapısal parametreler ayrıştırılıyor ve deprem bazında davranış özelliklerini anlayabiliyoruz. Ayasofya bunlardan en eskisi. 1990 ya da 1991'de yanılmıyorsam ilk defa sistem kuruldu ve muhtemelen dünyadaki en eski yapı izleme sistemlerinden biri. Türkiye'deki ilk olduğu kesin. Tabii her biri, birbirinden farklı davranıyor bir kere. Benzer yapısal düzene sahip olsa da birbirlerinden farklı davranıyorlar. Bunun çeşitli sebepleri olabiliyor. Yaşları, binaların geçirdiği depremler, depremlerde aldığı hasarlar ve gördükleri onarımlar var. Bunları günümüzdeki betonarme yapılar gibi düşünmemek lazım. Betonarme yapılar tasarlanıyor ve homojen bir şekilde üretiliyor. Bunlar öyle değiller. Bunların farkı yapısal elemanlarında, farklı malzemeler ve yöntemler kullanılıyor. Seneler içinde de yaşlanmaya ve çevresel etkilere bağlı olarak değişikliğe yahut hasarlara uğrayabiliyor."
Depremde etkilenme oldu
Şu ana kadar elde ettikleri veriler doğrultusunda, bu beş tarihi yapıda meydana gelen etkilenmelerden bahseden Prof. Dr. Çaktı, "Sultanahmet Camisi için söyleyebileceğim, bizim için şöyle bir hoşluğu ve önemi var. 2015 Ocak ayında, hipodromda bir saldırı oldu. Bombalı bir saldırıydı, bu bizim için bir titreşim kaynağı ve Sultanahmet'teki sistem tarafından kaydedildi. Muhtemelen bir patlama sırasında bu boyutta bir yapının, patlamaya ne şekilde tepki verdiğiyle ilgili dünyadaki ilk kayıt belki de. Bizim için enteresandı, binaya bir şey olmadı ama bizim için öğretici oldu. Mihrimah Sultan ise hassas bir yapı. Tarih boyunca depremlerden etkileniyor. 2014 yılındaki Gökçeada depremi biraz etkiledi. Ona biraz daha özen gösterilmesi yerinde olur. Vakıfların bu konuda çalışmalar yaptığını biliyorum. Bu veriler bize geliyor, nispeten büyük depremlerde bunlara yakından bakıyoruz, izliyoruz. Bizi rahatsız eden, bilgi vermek durumunda hissettiğimiz bazı çıkarımlarımız olursa, bunu bir rapor kapsamında bu yapıdan sorumlu olan kuruma yolluyoruz tabii. Bunu 2014'te Mihrimah Sultan için yapmıştık, keza Silivri depreminden sonra da sözlü olarak bildirdik. Biraz etkilenme vardı. Sonrasında da bazı planlamalar yapıldı vakıflar tarafından ama şu an çalışmalar hangi aşamada bilmiyoruz. Ayasofya'da Eylül ayında gözle görülür bir etkilenme olmadı ama nümerik olarak çok az bir şey, farklılaşma var. Gözle görülür bir hasar değil ancak mühendislik açısından baktığımız için bizim aklımızda yer eden bir durum. Bundan sonraki depremlerde, Ayasofya'ya biraz daha dikkatle bakarız. Mesela Gökçeada depremi sırasında Ayasofya'da böyle bir etkilenme görmemiştik, Eylül ayında gördük" dedi.
DHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.