İşçinin işçiden başka dostu yok!

İşçinin işçiden başka dostu yok!
Pendik Kurtköy'de yaşayan işçiler, geçim sıkıntısından, düşük ücretlerden ve kötü çalışma koşullarından dert yandı. Yaşadıklarını anlatan işçi Erol Dağdelen, “Maalesef işçinin işçiden başka dostu yok. Patronların umrunda bile değiliz. Örgütlenip, mücadele etmeliyiz” dedi

Kurtköy Mahallesi, Pendik’te sanayi üretiminin en yoğun olduğu mahalle olarak biliniyor. Sülüntepe, Ramazanoğlu, Kavakpınar gibi yakınında/sınırında bulunan diğer mahallelerde yaşayan emekçiler, geçimlerini sağlayabilmek amacıyla Kurtköy’de yoğunlaşan fabrikalarda çalışıyor. Bunun yanı sıra sanayideki iş gücü ihtiyacını karşılayan bir diğer kesim ise mülteciler. Sanayinin ortasında derme çatma evlerde, bazen garajlarda işçi kümeleri halinde yaşayan mülteciler uzun mesai saatleri boyunca fabrikalarda çalıştırılıyor. Fabrika sahipleri işçi ihtiyacını büyük oranda bu mahallelerde yaşayan emekçiler ve sözünü ettiğimiz göçmenlerden karşıladığı için, Kurtköy’deki fabrikaların büyük çoğunluğunda işçi servisi bulunmuyor. İşçilerin kimisi birkaç duraklığına da olsa kalabalık otobüs zahmetine katlanarak, kimisi de soğuğa rağmen yürüyerek varıyor iş yerlerine. Bu sebeple günün belli saatlerinde işçi trafiği olur Kurtköy’de.

Harçlık bile verecek durumumuz yok
Kurtköy Mahallesi'ndeki sanayide işçilerle konuşan Evrensel'den Eren Yüceboy, işçilerin ciddi zorluklarla karşı karşıya olduğunu söyledi. Yaşadıkları zorlukları anlatan plastik fabrikasındaki işçi Erol Dağdelen, “Sekiz de verseler, on da verseler yetmiyor. Ne kadar aldığımızın bir hükmü yok. Kaşıkla verip kepçeyle alıyorlar geri. Her şeye ha bire zam geliyor. Para cebimde durmuyor. Kuş olup uçuyor cebime girer girmez” dedi. Aynı fabrikadan mesai arkadaşı da, “İki tane çocuk okutuyorum ben. Biri seneye üniversiteye gidecek. Öteki, iki seneye liseye geçecek. Sınavları yakın. Dershaneye göndermek gerekiyor. Masrafı dershaneyle de bitmiyor. Bazen oluyor, harçlık veremez duruma giriyoruz. Eve iki asgari ücret giriyor, yine de yetmiyor. Yarın öbür gün çocuk üniversiteye gidince masrafları iyice artacak. Bugün yetmeyen o gün nasıl yetecek?” diye sordu.

Her seferinde mağdur olan biziz
CNC operatörlüğü yapan başka bir işçi ise asgari ücretli olmadığını ama asgari ücrete gelen zammın kendisini de etkilediğini belirterek fikirlerini söyledi; “Bizim zam hâlâ belli değil. Maaş bir elimize geçsin, o zaman göreceğiz ne aldığımızı. Patron diyor ki, ‘Korkmayın, ben sizi mağdur etmem.’ Çıkıp da ‘Asgari ücrete ne kadar zam yapıldıysa size de o kadar zam vereceğim’ diyemiyor. Bunu diyemediği için bizi mağdur etmeyeceğini söylüyor. Ama aynı patron dün de bunu söyledi, önceki yıl da bunu söyledi. Her seferinde de biz mağdur olduk. Üç yıl önce asgari ücretle benim maaşım arasındaki fark beşti, şimdi iki oldu. Mağdur etmeyiz diyorlar da ediyorlar. Gözünün yaşına bakmıyorlar insanın” dedi.

Emekli olup çalışan çok
Emekli olmasına rağmen hâlâ çalışmak zorunda olduğunu belirten bir işçinin söyledikleri de şu şekilde: “Yıllardır emekliyim. Aldığım geçinmeme yetmiyor. Mecbur çalışıyorum. Çalışmayıp ne yapacaksın? Bir fabrikada bekçilik yapıyorum. Bu işi de zor buldum. Çünkü bekçi aradı mı, sertifika istiyor her yer. Sertifika bende yok. Hem sertifika demek, sigorta zorunluluğu demek. Ben sigorta masrafından kurtarıyorum patronu. Yetmiyor, bir de asgari ücretten daha düşük maaş veriyor. Kızsan, şikayet etsen neye yarar? Koyar kapının önüne. Kimse de sahip çıkmaz o saatten sonra. O yüzden, katlanıyoruz mecbur. Asgari ücretli bir eziliyor, ben iki kere eziliyorum yani.” Sanayide geçirdiğimiz dakikalar boyunca göçmen işçilere de rastlıyoruz. Ancak işten atılma endişesiyle görüş vermekten çekiniyor kimisi. Çekinmeyip görüş belirtense hem dili tam anlamıyla yetmediği için hem de kendini kısmen sakınarak konuştuğu için sınırlı bir şekilde dahil oluyor söze: “Bize asgari ücret yok. Bize ne verirlerse ona tamam diyoruz. Bazı arkadaşlarımız asgari ücretin yarısını alıyor. Yetmiyor. İş ev, iş ev… Başka hayatımız yok bizim.”

İşçiler vazgeçmemeli
Maruz kaldıkları geçim sıkıntısını tersine çevirebilmenin yolunu ise kendi birliklerinde gören işçiler şu ifadeleri kullandı; “Bundan sonrası ne olur dersen, söyleyeyim. Baştaki gitti, öteki geldi diyelim. Bizim halimizde binde bir değişim bile olmaz. Biz çıkıp da kendi hakkımızı savunmayalım, kimse bizim hakkımızı savunmaz. Herkes kendi davasına sahip çıkar çünkü. Öyle olmalı yani. Ama biz yapamıyoruz bunu. Kiminle yapacaksın? Herkes korkuyor, herkesin derdi var. Kimse gözünü karartıp bir işe kalkışamıyor. Bir işe kalkışsam kimse bana sahip çıkmaz, kimse benim arkamda durmaz diye düşünüyor. Öyle düşünmekten vazgeçer miyiz bilmiyorum. Ama vazgeçmediğimiz sürece, böyle gelir, böyle gider. Ona eminim.” Sendikalı bir gıda fabrikasında çalışan bir başka işçi de “Asgari ücrete yapılan zam yetmez. İşçilerin geçinebilmek için fazlasını istemesi lazım. Fazlasına sahip olabilmenin tek yolu da birlikte olmak ve mücadele etmek. Ancak birlikte hareket edersek patronlar üzerinde zorlayıcı bir etkimiz olabilir. Bunun için bütün işçi arkadaşlarımı korkmadan, çekinmeden birleşmeye çağırıyorum.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.