Kemal Deniz Bozkurt: Bana Kadıköy'ü verseler gitmem!

Armağan Çağlayan'ın Youtube'daki 'Gör Beni' programına katılan Esenyurt Belediye Başkanı Kemal Deniz Bozkurt, samimi açıklamalarda bulundu.

Armağan Çağlayan'ın Youtube'daki 'Gör Beni' programına katılan Esenyurt Belediye Başkanı Kemal Deniz Bozkurt, samimi açıklamalarda bulundu. Çağlayan'ın; “Neden bu kadar sorunlu bir kentte çalışmak istiyorsunuz?” sorusuna yanıt veren Bozkurt, “Tam da bunun için çalışmak istiyorum. Sorunları çözmek istiyorum. Bana Kadıköy’ü verseler gitmem” dedi.

Armağan Çağlayan'ın Youtube kanalına katılan ve Gör Beni isimli programına konuk olan Esenyurt Belediye Başkanı Kemal Deniz Bozkurt, samimi açıklamalarda bulundu. İlçe gündeminden, gelecek hayallerine ve kişisel hedeflerine kadar birçok konuya içtenlikle cevap veren Kemal Deniz Bozkurt, “Şimdi bakın Esenyurt’u ben çok seviyorum. Yani benim kaderdaşlarım onlar. Gençliğimin geçtiği yer. Hem de göçüp gelen yani Türkiye’nin değişik bölgelerinden göçüp gelen, içinde başarma duygusu olan, namuslu, dürüst, çalışkan insanların oluşturduğu bir kent. Yüzde 98’i öyledir. Ben buna yüzde 100 inanıyorum. Tabii ki kötü insan her yerde vardır. Orada da vardır. Ama mütedeyyin işinde gücünde olan, bir şey olmak isteyen, bir şey yapmak isteyen insanlardan oluşan bir kent İstanbul. Dolayısı ile bu insanların umudu olabilmek, bu insanların gelecekte 1 cm dahi yol almasına katkı sunmaktan daha ulvi bir şey olduğunu düşünmüyorum” dedi.

Siyasete ilginiz nereden geldi ve başladı?
Ben aslında çocukluktan beri siyasetle ilgilenen bir ailenin çocuğuyum. Daha doğrusu dünyada olup bitenlerle ilgili bir ailenin çocuğuyum. İki dedem de muhtardı köydeyken. Babam bir köy enstitüsü mezunu bir öğretmen. İşte bizim bulunduğumuz yerde Töder kurucularından. Kuzenlerim, amcaların sürekli, 12 Eylül öncesi, sonrasında siyaset ile hep ilgililerdi. Geçen liseden arkadaşlar ile konuştum, bir arkadaşım söyledi, o hatırlıyor. Orta okulda galiba sormuşlar, öğretmen bize sormuş ne olacaksınız diye. Ben belediye başkanı olacağım demişim. Ama ben unutmuşum, hiç hatırlamıyorum. Şimdi siz söyleyince aklıma geldi o arkadaşın söylediği. Nerden geldiğini bilmiyorum, bir mühendislik benim hayatımda çok önemli hep makine mühendisi olmak istedim. Niye bilmiyorum. Galiba o Türk filmlerinin 70’li yıllarda hep fabrikadaki mühendis, yönetici. Hatta o şeydir patronun kızını da sever falan böyle güzel, namuslu, onurlu insanları seven, ayrılık yapmayan tipi onu örnek almışım. Siyaset ama nerden esinlendiğini bilmiyorum. Zannediyorum ailemin içinde bulunduğu ortam ile ilgili.

Muhtemelen sizin de büyüdüğünüz dönemde muhtarlar bir siyasi partiden aday olurlardı...
Bizim dönemde değildi galiba. Bilmiyorum. Dedem 35 yıl muhtarlık yapmış. Benim babamın babası. Annemin babası da yapmış…

Ben çocukken siyasi partiden aday olduklarını biliyorum. 66 doğumluyum ben.

Ben sizden büyüğüm. Bende 65 doğumluyum. Benim dedem hep Cumhuriyet Halk Partiliydi. Daha doğrusu benim dedemin babası Cumhuriyet Halk Partiliydi. Daha ilk yıllardan beri. Bir siyasi parti oluyor muydu inanın hatırlamıyorum. Ama dedem hep ben bildim bileli muhtardı yani.

Nerede büyüdünüz Kemal Bey?
Ben Ardahan doğumluyum. Ardahan Göle ilçesinde doğdum. 10 yaşına kadar orada yaşadım. Babam öğretmen olduğu için köyde ve daha sonra ilçe merkezine geldik. Sonrasında okuyalım diye, biliyorsunuz özellikle okuma imkânı falan yoktu. Bir öğretmeninde en büyük ideali çocuklarını, ülkesini seven, ona hizmet eden ve kendi yaşamını kurtarabilecek birisi olarak yetiştirmekti. Babam da o zaman göçtük buraya İstanbul’a geldik. Bir az bir süre Bayrampaşa’da kaldık. Sekiz ay gibi. O esnada bizim Esenyurt’taki evimizi yaptı. 77 yılından beri orda oturuyorum. Çocukluğum da orda geçti sayılabilir. Bir tarlanın ortasındaydı evimiz, biz orayı ilk yaptığımızda.

Göçtünüz, babanız mesleğine burada devam etti.
Tayini çıktı.

Muhtemelen Töder kurucusu olduğu içindir.

Onun etkisi var. Benim amcamda mesela 12 Eylül’de lise müdürüydü. Çok düzgün bir insandır onu tuttular bir yere sanırım imam hatip lisesine edebiyat öğretmeni olarak verdiler. Babamın oradan kaynaklanmadı. Biz 77 yılında daha öncesinde geldik. Âmâ asıl amaç benim okumamdı. Benim ablalarımın okumasıydı. Öğretmen olduğu için bizdeki potansiyeli belki bildiği için öyle düşünüyordu. Yani öyle göçtük geldik. 77’den beri de orada oturuyorum. Çocukluğum, gençliğim, orta yaşlılığım, şimdi adı nasıl adlandırılacak bilmiyorum, şimdi de hala aynı evde oturuyorum.

Kemal Bey, o zaman siyasete Esenyurt’ta başladınız.
Evet, çocukluğumdan itibaren hep orada başladım. Şöyle söyleyeyim, makine mühendisliğini bitirdikten sonra iş hayatına atıldım. Yaklaşık 15 yıl uluslararası şirketlerde yöneticilik yaptım. Yani 50 civarında fabrika kurmuşumdur Türkiye’de. Dünyanın en büyük şirketlerinin yatırım planlama müdürlüğünü yaptım. Onların yatırımlarını, verimliliklerini gelecek planlamasını yaptım. Ama siyasetle hep ilgili olduğum için de hem bulunduğum bölgede daha faydalı olmak için. Bir de uluslararası şirketlerde çalışınca dünyanın nasıl önetildiğini biraz daha iyi görüyorsun. Ve oradan Türkiye’nin ne kadar kötü yönetildiğini gördüm. Babamda bana bir şey öğretti. Sürekli şunu söylüyordu; sen bu ülkenin olanakları ile okudun bu ülkenin insanlarına borcun var. Eğer sen bir sırayı meşgul ettiysen başkasının yerini meşgul ettin. Dolayısı ile onlara borcun var bir şey yapmalısın diye sürekli söylerdi. Tabii yaşam içinde insan olgunlaşınca bir şeyi görüyor. Yani insan nedir? Kalite nedir? İnsan yaşamının değeri nedir? Bunu sorgulamaya başlıyorsun. Ben bütün bu sorgulamalardan sonra insanın yaşamının değerinin vefat edince tanıdığı insanların gözünden düşen bir damla yaş ya da yüreğindeki bir sızı kadar olduğuna inandım. Babam, annem vefat etti o esnada onları toprağa defnederken bir şey götürmediklerini gördüm. Ve o çevredeki insanların duygularını düşüncelerini hep, gerçi dedemlerde de öyleydi ve bir şey yapmak gerektiğini düşündüm. Ne yapabilirim? Ben Türkiye’nin çok böyle tanımlanmış demokratik bir şekilde yönetilmesine müsaade edildiğini de düşünmedim. Gücümün kendi bölgemde bir şeyler yapmaya yettiğini düşündüm. Esenyurt’u toparlarsak ki en azından kendi kapımı temizleyebilirsem kendi çöplüğümde bir şeyler yapabilirsem, orada ki insanların yaşamına dokunabilirsem diye düşündüm. Ve oradan belediye başkanlığı adaylığına başvurdum. Uzun bir süre aday olmak için uğraştım. Çok büyük uğraşlar verdim, maalesef. Eğer işinizi benim gibi yapmak istiyorsanız. Çok kolay değil bir yerlerde olmanız. Neyse sonunda başarılı olduk. 2019 yılında adaylaştım ve kazandım seçimi.

Siz uzun yıllar sonra Esenyurt'ta göreve gelen ilk CHP başkanısınız dimi?
Evet. Ben biraz önce söyledim ya, uluslararası şirketlerde çalışıyordum. Ayrıldıktan sonra beni Esenyurt ilçe başkanı yaptılar. O zamanki il başkanımız Gürsel Bey. Hatta seni orta doğuya gönderiyorum der gibi gönderdi. Çünkü partinin çok ciddi bir yapısı dağılmıştı. 28 aylık kira borcu var, elektrikler kesik, kapalı bir yerdi. 2009 yılında ilçe başkanı oldum. Toparladık o ilçeyi. Bizim 89 yılında belde oldu Esenyurt. 89 yılından 2019 yılına kadar partinin genel seçimlerde aldığı oy %25- %32 bandındaydı. Ben 2011 yılında ilçe başkanıyken %30’a çıkardık. Yine yerel seçimler dahil 2019’a kadar alınmış en yüksek oy oranını %34 civarındaydı. Hem kurula ittifaklar hem kişisel özelliklerim hem Esenyurt’u biliyor olmamdan kaynaklı ben %52 oy ile seçildim.ve çok önemli bir başarıydı. Benim hayatımdaki yeri çok büyük. Benim tanımadığım insanlar bana umut bağlamışlardı. Evlerine benim fotoğraflarımı asıyorlardı babalarına amcalarına sarılıyor gibi sarılıyorlar. Çok değerli bir şey. Bu yürüdüğüm yolda da onun ne kadar kıymetli olduğunu gördüm. Normalde nümerik olarak topladığınızda benim temsil ettiğim ittifakı topladığınızda o %52 çıkmıyor. Dolayısı ile çok değerliydi benim için bu.

Kemal Bey evlisiniz muhtemelen.
Evet. Evliyim. İki çocuğumuz var bir tanesi üniversiteyi bitirdi, yüksek lisans yaptı. Bir tanesi yine makine mühendisliği okuyor. Eşimde onunla beraber şimdi.

Çocuklarınızda siyaset ile ilgilensin ister misiniz?
Bence Türkiye’de herkesin siyaset ile ilgilenmesi lazım. Siyaset Türkiye’de çok kirletilmiş tanım olarak. Çok ulvi, çok değerli bir şey. Benim bildiğim, öğrendiğim siyaset şu; kamu kaynaklarını lehine kullanma sanatıdır siyaset. Ama Türkiye’de maalesef partizanlık ile de karşılaştırılıyor. Hem de sanki siyaseti böyle bir yalan söyleme, insanları kandırma sanatı gibi anlatılmaya çalışılıyor. Bence siyaset ve siyasetçiler din adamları kadar, öğretmenler kadar hatta bence daha da önemlidir, daha değerlidir ama birazcık bu kavramlar içi kirletilmiş maalesef. Zira biz kendimize ait sorunları tartışmıyoruz. Birbirimizin farklılıklarından faydalanarak bir şeyler çıkarmaya çalışıyoruz. Ana sorunda bu. Sorunun giderilmesi açısından da siyaset yapmasını isterim. Ama yaparlar mı? Muhtemelen yapmazlar. Çok zor bir şey.

Muhtemelen birlikte vakit geçiremiyorsunuz...
Yok, hiç olmuyor. Gerçekten çok zor oluyor. Ancak bazen arabada giderken sohbet etme fırsatı oluyor. Mesela belediye başkanlığından sonra iyice zorlaştı. Zira benim devraldığım tablo çok ağır bir tabloydu. Bu ağır tablonun toparlanması için ben normalde bir belediye başkanının gösterdiği eforun birkaç misli efor gösterdim. O yüzden muhtemelen istemezler. Ben öyle tahmin ediyorum. Çünkü aynı şeyleri kendileri söylüyorlar zaten. Büyük oğlum diyor ki ‘’baba seni inceletmek lazım’’. Çünkü bazen kendime ayırdığım zamanı yaşam konforumu yaptıklarımı falan düşününce diyor ki seni inceletmek lazım. Değişik bir yapın var.

Siyasetin en zoru da yerel yöneticilik...
Tabii. Bir de nerede yaptığınız çok önemli. Esenyurt’ta yapmak ile Kadıköy’de yapmak arasında fark var. Yani fark hem yönettiğiniz kentin alt yapısı, üst yapısı sosyolojisi insan kaynağı açısından önemli. Bir de yönettiğiniz kurumun içinde bulunduğu durumdan dolayı önemli. Bir de bunları yönetirken hangi insan kaynağı desteğini alıyorsunuz? Kiminle yönetiyorsunuz? Ne yapmak istiyorsunuz? Size bu yapmak istedikleriniz ne kadar yapmak istediğinizi kolaylaştırıyor? Bütün bunları düşündüğünüzde nerede yaptığınız çok önemli. Çok değerli bir şey Türkiye’de bence. Türkiye Cumhuriyeti yerel yönetimlerin ne kadar önemli olduğunun da farkında değil. Bugün yaşadığımız birçok sorunu birçok sorunu hiçbir yatırım yapmadan çözebileceğimiz bir arena aslında. Ama maalesef yani kamuoyundaki hem algısı hem de yerel yöneticilerin hedefleri arasından o yönde bakılmıyor. O yüzden de birçok sorunu üstlenmek zorundasınız. Ekstra bir de siyasetçi tipolojisi var. O tipolojisi dışında davranıyorsam o zaman başka sorunları da üstüne almış oluyorsunuz. Dikkat ederseniz konuşurken de her şeyi açık konuşamıyorum.

Kemal Bey “Esencılıs’’ denilen bir yerin yerel yöneticisisiniz. Şimdi gerçekten bizim duyduğumuz, haberlerde okuduğumuz gibi bir yer mi orası. Yoksa abartılıyor mu?
Esenyurt’un tabii alt yapısı üst yapısı ve sosyolojisi ile ilgili ciddi sorunları var, bu gerçek. Çok hızlı çoğalmış ve imar rantı ön planda tutularak çoğaltılmış bir yer. Dolayışı ile birçok sorunu var. Ama Türkiye gerçeğinden çok mu farklı çok mu alakasız bir yükseklik mi var? Bence değil. Yani Türkiye ortalamasının bir tık üstünde sorunları olan… Türkiye’nin özeti zaten orada. Şimdi Esenyurt’ta yaşayan Esenyurt’u oluşturan insanların bakıyorsunuz Güneydoğu Anadolu’dan, Karadeniz’den, İç Anadolu’dan, Trakya’dan çoğunlukla göçüp gelen vatandaşlarımız yaşıyorlar orada. Dolayısıyla aslında Türkiye’yi temsil ediyorlar. Özet bir yer. Esenyurt Türkiye’nin en kalabalık ilçesi. Bir milyon civarında kayıtlı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve kayıtlı vatandaş var. Üç yüz bin civarında kayıtsız vatandaş var. Bunların çoğu yabancı uyruklu. Oraya başka yerlerden göçüp gelmişler oraya. Aslında bir düzensiz göçmen… Umudun şehri diyoruz biz Esenyurt’a. Neden? herkesin bir şekilde yaşadığı bölgeden bir mutsuzluk içinde. Yaşama yeniden tutunmak için gelip sığındıkları bir kent. Biraz önce söylediğim anlayıştan dolayı çok kontrolsüz ve plansız bir şekilde düzenlenmiş. Dolayısı ile birçok sorunu da beraberinde getirmiş bu yapı. Aslında Türkiye’nin en değerli bölgesi. 43 milyon metre kare alan. Bu 43 milyon metrekarenin 10 milyon metrekaresi Sanayi alanı, geçmişte zaten burası bir sanayi alanı olarak planlanmış çoğunlukla. Geriye kalan yerlerde bu nüfusun yaşayabileceği bir alan büyüklüğünde değil. Şehir bölge planlama esaslarına aykırı bir şekilde yapılanmış bir yer.

Esenyurtlular benim kaderdaşım!

Kemal Bey niye bu kadar sorunlu bir yerde yerel yöneticilik yapmak istiyorsunuz?
Tam da bunun için yapmak istiyorum. Bana Kadıköy’ü verseler gitmem. Ben çünkü ülkeme faydalı olmak istiyorum. Ben bulunduğum coğrafyadan göçüp gelen insanların yaşadıkları sorunların kaderleri haline dönüşmesini istemiyorum. O insanların yaşama umut ile bakmasını istiyorum. Tam da sorunun olduğu yerde bana ihtiyaç var ve burada sorun çözmek istiyorum. Görev sürem boyunca o kadar çok kötülük ile karşı karşıya kaldım ki bunları düzeltirken maalesef bana destek olmak yerine, bunlar çözülmesin diye devletin organları ve yerel yönetimdeki partiler engel olmaya çalıştılar. Şimdi bizim sorunlarımızı konuşmamız lazım. biz imparatorluk coğrafyasıyız. Tek tip insan yaratmak kadar akıl dışı bir şey yoktur. Bu çoklu yapının bir senkronize şekilde olması için alt yapının buna dönüştürülmesi lazım. Ve insanların birbirini eleştirmek, hor görmek, ötekileştirmek yerine birbirinden faydalanması zenginliklerinden faydalanması lazım. Şimdi bakın Esenyurt’u ben çok seviyorum. Yani benim kaderdaşlarım onlar. Gençliğimin geçtiği yer. Hem de göçüp gelen yani Türkiye’nin değişik bölgelerinden göçüp gelen, içinde başarma duygusu olan, namuslu, dürüst, çalışkan insanların oluşturduğu bir kent. %98’i öyledir. Ben buna %100 inanıyorum. Tabii ki kötü insan her yerde vardır. Orada da vardır. Ama mütedeyyin işinde gücünde olan, bir şey olmak isteyen, bir şey yapmak isteyen insanlardan oluşan bir kent İstanbul. Dolayısı ile bu insanların umudu olabilmek, bu insanların gelecekte 1 cm dahi yol almasına katkı sunmaktan daha ulvi bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bir kişisel konfor beklentim yok.

İlgili Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.