Utku Kızıltan

Utku Kızıltan

İstanbul'un su gereksinimi

Sevgili Okurlar, bu günlerde hiç alışmadığımız şekilde sağanak yağmurlar, su baskınları ve seller bizi aldatmasın. Yakın tarihe kadar 3 Göl Havzası (Büyükçekmece, Küçükçekmece, Durusu Gölleri) ülkemizin Avrupa yakasının su gereksinimini karşılıyordu. Hızlı nüfus artışı ormanların yok edilmesi, 3. Hava Alanı gibi araştırmasız yapılanmalar ve bilinçsiz su kullanımı dolayısıyla bu gün yetersiz kaldılar. Sonra bu kaynaklar yetmez oldu. Önce Istıranca derelerinin önü kesildi yetmedi. Sonra Melen çayı İstanbul'a yönlendirildi, galiba o da yetmeyecek ki bir boru hattı daha döşeniyor. Bu yazıyı yazdığım günlerde her yıl birkaç kez gittiğimiz, bir ağacın kökünden kaynayıp, billur gibi bir dereciğin oluştuğu, bülbüllerin karşılıklı şakıdığı, Çatalca- Kabakça- İhsaniye- Pınarca'ya gittik yaşadık. Suyun şırıltısı, doğal orman bitkileri bize terapi oluyordu.

Bu kez manzara büyük hüzün verdi. İSKİ o bölgede 120'nin üstünde sondaj yapmış, pompa istasyonları oluşturmaya başlamış. Yeryüzü su kaynaklarını bitirdik, şimdi yeraltı su kaynaklarımızı tüketme çalışmalarına başlamışız. Bir gün o da yetersiz kalacak ve biz tuzundan arındırılmış Karadeniz suları ile oldukça pahalı su kullanır olacağız. Fakat süt dolu iri iri memeleriyle o derecikten su içen inekler ne yapacak? Acaba yine eskiye mi dönsek? Romalılar İstanbul'un su gereksinimini sarnıçlarla karşılamışlar. Su kemerleri, su yolları ile Trakya'dan su getirmişler.

Bir çoğu günümüze kadar gelmiş su kemerlerinin en ünlüsü Unkapanı'ndan Yenikapı'ya giden yol üzerindeki Bozdoğan kemeri bu kemerle getirilen su Beyazıt meydanındaki büyük havuzda toplanırmış. Rumeli Hisarı Kale içindeki Anneannem ve teyzemlerin çatısına ve taşlığına düşen yağmur suları evlere ait sarnıçlarda biriktirilirdi. Çok güzel bir kararla binalara sarnıç yapmak İstanbul'da yine uygulanacak. Yaptığım küçük bir araştırmadan öğrendiklerim, eskiden İstanbul'da kapalı su sarnıçları oldukça çokmuş.

Topkapı Sarayı'nın avlusunda, Beyazıt Meydanında, Cağaloğlu'nda, Sultanahmet'te, Adliyede, bunların en önemlisi de Sultanahmet'teki Yerebatan sarnıcı imiş. Binbirdirek sarnıcı Osmanlılar döneminde iplik atölyesi olarak kullanılmış. Açık sarnıçlarda varmış, Karagümrük'teki Aspar Sarnıcı, Hagios Makios Sarnıcı, Bakırköy'deki Fildamı Sarnıcı gibi. O günlerde insanlar yağmurdan istifade etmeyi düşünmüşler. Şimdi her yer beton kaplandı topraklar suya aç kaldı. Sevgili okurlarımız, bütün bunları ne için anlattım.

Suyumuzu ekonomik kullanmazsak, yağmur sularından istifade etmezsek, torunlarımızı susuz günler bekliyor. Bahçemizde bir sarnıç oluşturup yağmur sularını toplarsak, bahçe sulamaya, araba yıkamaya, temizlik yapmaya ve hatta kireçsiz olduğu için pompanın önüne koyacağımız bir filtreden geçirip banyoda kullanmaya su temin edebiliriz. Sağlıklı kalmanız dileklerimle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Utku Kızıltan Arşivi