İstim arkadan gelir mi?

İstim ya da islimin arkadan gelmesine ilişkin hepimizin bildiği hikayeler vardır.

Ancak genel kabul gören anlamı; “biz yapmaya başlayalım, gerekirse sonradan tamamlar ya da değiştiririz.” şeklindedir.

Bugün iktidarın yaptığı da aynen böyle bir uygulamadır.

Tüm dünyayı derinden sarsan bu virüs salgını ülkemizi de etkisi altına aldı ve şu ana kadar 3 binin üzerinde yurttaşımızı yitirdik.

Diğer ülkelere göre biraz daha geç gelmesi nedeniyle bir ölçüde daha hazırlıklı yakalandığımız bu felaketten görünen o ki, özellikle de sağlık çalışanlarının canları pahasına verdikleri müthiş mücadeleyle daha az hasarla kurtulabileceğiz.

Daha önceki yazılarımda belirtmeye çalıştığım gibi bu korona günleri toplum olarak kendimizle yüzleşme, olayları ve sorunları tartışma, sorgulama olanağı sağladı.

En azından birey olarak kendi yaşantımızı, geçmişimizi, yaptıklarımızı, yapamadıklarımızı, hatalarımızı, günahlarımızı yeniden ve daha sağlıklı biçimde değerlendirme şansımız oldu.

Öte yandan devlete bakışımız, sosyal devlet anlayışımız, dayanışma ve yardımlaşma kültürümüz de de köklü değişikliklerin yaşanacağı bir döneme giriyoruz.

Kuşkusuz tüm bu tespitlerim ülkesine ve insanlığa karşı kendisini sorumlu hisseden yurttaşlar içindi.

Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı yenidünya düzeninde bizleri yönetecek olan iktidarın da kendini yenilemesi, geçmiş hata ve yanlışlarından ders alması gerekir.

Ancak gördüğümüz kadarıyla, toplumu bilim ve emeğin yol göstericiliğinde yeniden örgütlemesi gereken iktidar o bildiğimiz klasik yönetim tarzından pek vazgeçeceğe benzemiyor.

Son yaşadığımız olayları biraz somutlamak gerekirse;

Sağlık sistemimizi bu salgın nedeniyle test etme olanağı bulduk.

Doktorlarımız ve bilim insanlarının insanüstü çabaları sayesinde tedavide başarılı olarak, sağlık sisteminin yoğun bir baskıyla karşılaşmasının önüne geçmiş olduk.

Daha ilk günden bir Bilim Kurulunun oluşturulması takdir edilecek bir karar olmasına karşın, her zaman olduğu gibi kimi ekonomik ve siyasi kaygılarla kimi olaylarda ve alınan kararlarda Bilim Kurulunun devre dışı bırakıldığı gibi bir izlenim oluştu.

Bugün yapılan test sayısına göre tespit edilen vaka sayısında ve ölüm oranında bir düşüş, buna karşın iyileşen hasta sayısında bir artış olması göreceli bir durum.

Tüm bilim insanları tedbiri elden bırakmamak gerektiği konusunda görüş birliğine varmışken, örneğin AVM lerin açılışının erken olduğu fikri sanırım Bilim Kurulu üyelerinin de çoğunda hakimdi.

Futbol müsabakalarının Haziran ayında başlatılması kararına muhalif olduğu, Sağlık Bakanının açıklamalarında net biçimde anlaşılıyor iken “hele bir başlasın, sonra yeniden değerlendiririz” söylemi tıpkı “istim arkadan gelsin” örneğinde olduğu gibi sıkıntılı bir durumdur.

AVM leri açıp bir bakalım, tepki gelir ya da vaka sayısı artarsa yeniden gözden geçiririz “mantığı da “turizm bölgelerinde otelleri mayıs sonunda açarız” yaklaşımı da çok riskli ve halk sağlığını tehlikeye atan uygulamalardır.

Ekonomide baskın bir role sahip turizm sektörünün desteklenmesine kimse karşı olamaz.

Ne var ki, tesislerin bu olağanüstü durum ve koşullara göre yeniden hazırlanması gerekir.

Turizm Bakanlığı, hazırlıklarını gerçekleştiren turizm tesislerine “Güvenli Tesis Sertifikası” verileceğini duyurdu. Ancak bu konuda yapılmış bir çalışma görülmediği gibi, bu sertifikanın kriterleri ne olacak, uygulama esasları ve yaptırımlara ilişkin henüz ortada hiçbir şey yok.

Neredeyse mayıs ayını yarıladık.

Aynı zamanda Ramazan bayramı telaşı ve yoğunluğu olacak

Bizde ise sınama-yanılma yöntemleriyle yine “istimin arkadan gelmesi” beklenecek.

Haydi Osmanlı paşası İstimin ne olduğunu bilmeyebilir de, günümüz dünyasında teknolojinin, bilimin bu kadar ilerlediği dönemde, bilimsel tespit ve önlemler yerine toplum sağlığını hiçe sayan riskli uygulamalar ne kadar doğrudur?

İnsanların aylarca evde kapanma, sağlık çalışanlarının canlarını ortaya koyma pahasına kazanılmış olumlu gidişatı tersine çevirecek sorumsuzluklara hiçbirimizin tahammülü kalmadı.

Umarım Bilim ve Pandemi kurullarının bilimin, tıbbın öngördüğü çerçevede alacağı kararlar sorgulamadan, siyasete alet edilmeden uygulanır.

Bu ülkenin yurttaşları olarak bizlerde eski alışkanlıklarımızdan, yaşam tarzlarımızdan fedakarlık yapıp, yenidünya düzenine uygun davranış kalıplarına uymak, yepyeni bir yaşam kültürü edinmek zorundayız.

Dilerim bu felaket, tüm olumsuzluklarına, yitirdiklerimize ve ekonomide açtığı derin yaralara karşın, yeni üretim ve toplum ilişkilerinin, sosyal devlet anlayışının yerleşmesine neden olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi