İttifak içinde ittifak mı geliyor?

Farkında mısınız?

Bir süredir, Davutoğlu tek tek Millet İttifakı tarafında duran muhalif liderleri ziyaret ediyor. Sonrasında da genel-geçer açıklamaların dışında çok net bir şeyler söylenmiyor... Erken seçim vs. vs.. faso fiso...

Oysa bu görüşmeler ''fasa fiso'' olamaz... Bir nevi ''arka kapı diplomasisi'' gibi bir şeyler dönüyor...

Davutoğlu önemli bir isim. Başbakanlık yapmış. Bir dönemin bilgi ve belgelerine ilk elden sahip olmuş....

Bazı ''kamuoyuna yansımamış işleri'' de biliyor... Keza AKP içinden kendisine gelen AKP'liler hakkındaki ''usulsüz-yolsuz işleri'' de biliyor... Epeyce elinde ''özel bilgi'' birikmiş...

Hiç kullanmadı elindeki çok özel bilgileri Davutoğlu...

Daha da önemlisi, Davutoğlu başbakanken, etrafında Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan artık pek de hazzetmeyenlerden bir ''AKP'li ordusu'' oluştu. Bu ''gizli ordu''ya, ''Erdoğan'sız dönemde, güç ve kudreti Davutoğlu'na kayacak olarak gören AKP'liler de diyebiliriz...

Davutoğlu ilk günden saraydaki Erdoğan'ın pek hoşuna gitmeyecek ataklar da yaptı... Kendisini öne çıkardı... ''Artık icraatın başı benim'' anlamına gelecek, bir dil ve söylem de kullandı... Öyle ya, o günkü sistemde Davutoğlu fiilen işin başıydı, Erdoğan yukarda ''yetkisiz cumhurbaşkanı''ydı...

Davutoğlu'nun kendi namına bir yapılaşmaya gitmesi, Erdoğan'ın pek de hoşuna gitmedi. Kendisini ''bir zamanlar köşkte yalnızlaştırılan Özal'' gibi hissetmeye başladı. Ama paçayı kaptırmıştı bir kez... Etrafında başta Binali Yıldırım, ''Davutoğlu hakimiyetinden hoşlanmayan bir ekip'' oluştu ve Erdoğan'ı doldurmaya başladılar..

''Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür'' derler ya anımsayalım tüm bunları...

Erdoğan ''Davutoğlu'nun raydan çıkmak üzere olduğunu'' gördü... Çok yapacağı bir şey yoktu. Derken Davutoğlu Başbakanlığında gidilen ilk seçimlerde, AKP ilk kez tek başına iktidar şansını yitirdi...

Erdoğan iyice ''tamamen dışlanma'' ve ''sarayda yalnızlaşma paranoyası''na kapıldı... Davutoğlu ise yine de, ''en büyük partinin genel başkanı olarak, varlığını perçinlemek'' için CHP ile koalisyonu düşündü... Başbakanlığını sürdürürse, AKP içindeki yükselen gücünü perçinleyeceğini düşündü...

AKP ile CHP ciddi ciddi flörtleşti o günlerde... CHP de Davutoğlu da ''Erdoğan'dan kurtulmak'' istiyordu... AKP-CHP koalisyonu gerçekleşse ''Erdoğan'dan kurtulma koalisyonu'' kurulmuş olacaktı...

CHP ince taktikle oynadı, Erdoğan'ı ürkütmemeye çalıştı... Baykal, saraya koştu, kendine bir paye aradı vs... vs...

Erdoğan yemedi tüm bunları... Oysa CHP-AKP koaliyonu gerçekleşse, ''Erdoğan'sız dönem'' başlayacak, Türkiye bugünkü kutuplaşmadan ve iktidara güvensizlikten kaynaklı ekonomik sorunlardan çok uzak bir ülke olacaktı... Keza en önemlisi, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, sert kavga içindeki iki ana eğilim, ilk kez kaynaşmayı denemiş olacaktı... Gerekliydi de böylesine bir toplumsal uzlaşma!

O günün koşullarında, AKP alerjili çoğu CHP'linin de kafasına basmadı bu ittifak... ''Şer'le ittifak'' gibi gördüler... Bu ''bazı CHP'liler'' de yine kafa basmamıştı, kusura bakmasınlar... Davutoğlu AKP'siyle ittifakın anlamını, bu ''bazı CHP'liler'' anlayamamışlardı, ama onların anlayamadığını Erdoğan anladı... Kendi siyasi filminin ''son sahnesi''ni görür gibi oldu...

Cumhurbaşkanlığı yetkisini ve AKP üzerindeki hala varolan etkisini kullanarak, seçim sonuçlarını tanımadı, ''koalisyon kurulamıyor'' numarasına yatarak, seçimlerin yenilenmesini istedi... Daha doğrusu ''CHP ile koalisyon kurulmasının” önünü tıkadı... Oysa CHP hazırdı... Kılıçdaroğlu yine akılcı oynamıştı, ama olmadı....

Erdoğan büyük oyun oynadı, PKK, terörü azdırarak hem yıldızı yükselen Demirtaş'ın altını oydu hem de harıl harıl Erdoğan'a çalıştı... Yenilenen seçimlerde AKP, tekrar tek başına iktidar şansını yakaladı... ''Big brother'' Erdoğan, geri dönmüş ve kazanmıştı....

CHP'yle koalisyon arayışına giren ve zaten kendisine ufaktan diklendiği için bozulduğu Davutoğlu'nu da, deyim yerindeyse ''yılanın başı büyümeden'' partinin başından ve başbakanlıktan gönderdi Erdoğan... Direksiyonun başına tamamen geri dönüp, Binali Yıldırım'ı da usülden genel başkan ve başbakan yaparak, yeni bir dönem başlattı. Kendisini garantiye almıştı....

Bu süreçte Erdoğan hala çok güçlü olduğu için Davutoğlu, dik duramadı, kavgaya giremedi... Uzun süre, yeniden toparlar mıyım diye durumu idare etmeye çalıştı. Biraz yalpaladı da ama, sonuçta kaçınılmaz olan geldi, AKP'den koptu....

Arkadan cemaatin 15 temmuz darbe girişimi ve Bahçeli'nin sürpriz önerisiyle ''Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi''ne geçiş ve Erdoğan'ın liderliğini ''imparatorluğa'' dönüştürmesi geldi... O gün bugündür de Türkiye'nin iki yakası bir araya gelmiyor...

Yani PKK'nın harıl harıl AKP'ye çalıştığı ''hendek savaşları'' dönemi öncesinde yaşanan ''göz yummalar'' da, sonrasında yaşanan sert süreç de Davutoğlu'nun başbakanlığı döneminde yaşandı... Davutoğlu'nun elinde çok önemli veriler, belgeler birikti.. O kısa ama tarihimiz açısından çok önemli dönemi en iyi bilen isimlerden biri olarak kaldı Davutoğlu...

Keza pek çok yolsuzluk ve usulsüzlük de Davutoğlu'na geldi... Ne yalan söyleyeyim, Davutoğlu'na, ''dış politikada Erdoğan'ı yanlış yönlendirmesi'' şayialarına kadar pek çok şey söyleyebilirsiniz ama, üzerine hiç yolsuzluk-hırsızlık yapışmadı. ''Şahsi servet ve menfaat peşinde olduğu'' görüntüsünü asla vermedi...

Davutoğlu, AKP'den ayrıldığında, etrafında ''Başbakanlığından kalma bir örgüt gücü'' oluşmuştu... AKP'den örgütten gelme üst düzey kopmalar, mesela Babacan'ı ele alırsak, Babacan'a göre daha çok onun etrafında gerçekleşti. Çok kolay örgütledi partisini... Tabanda belki istediği karşılığı henüz bulamadı ama AKP teşkilatlarında bir karşılık bulmuştu...

Dikkat edin, hala da AKP içinde Başbakanlığı döneminden kalma yoğun ilişkileri var Davutoğlu'nun... Geçenlerde Davutoğlu'nun Gelecek Partisi'ndeki yardımcısının, “AKP'deki 40 milletvekiliyle görüştükleri, eski vekillerle bu sayının 60'ı bulduğu'' şeklindeki sözleri pek de içi boş sözler değil...

Bu ''40-60 arası AKP'li vekil topluca istifa edecek'' dedikodusu da çok yeni değil... Yıllara dayanıyor... Belli ki AKP'de ''araf''ta kalan bir kesim var... Sadece ve sadece ''ağırlıklı güç hala Erdoğan'da, pili henüz bitmedi'' diye orada duruyorlar... Ve ''tünelin ucundaki ışığı'' bekliyorlar...

Erdoğan, bu milletvekillerini biliyor... Hepsini isim isim belirledi... Çoğunu tek tek yanına çağırıp, uyarılarını yaptı. Bir şekilde ''hareketlenmelerini'' engelledi... Ama hepsinin de üstünü çizdi, ''her an kopabilecekler'' gözüyle bakıyor....

Dönelim başa ve Davutoğlu'na... Davutoğlu, şimdilerde muhalefetteki liderlerle arka kapı diplomasisini epeyce hızlandırdı demiştik....

Şimdi olanın adını koyalım; Davutoğlu, Erdoğan'ın kendisine kurdurtmadığı ''CHP ile koalisyonu'' kurmaya çalışıyor...

Davutoğlu'nun çok önemli bir kişisel özelliği, ama hayalci dersiniz ama şu bu dersiniz, ne derseniz deyin, ''yüksek siyaset yapmayı'' pek sevmesi, ''siyaset mühendisliğini'' sevmesi, büyük planları sevmesi... Dış politikadaki göreli başarısızlığı da böyle ''megalo idea''larından kaynaklanıyordu... ''Büyük düşünmeyi'' seviyor Davutoğlu...

Gördüğümüz kadarıyla Davutoğlu, güleryüzünün arkasında inatçı, azimli bir kişiliğe de sahip.

Takmış kafayı bir kere, Erdoğan'ın kesin gitmesini istiyor, ''kişisel rövanşı''nı almak istiyor.. Haklı da onuru fena kırıldı, Başbakanlıktan öyle bir alaşağı edildi ki, herkesin başına gelmez!

Günlerdir Davutoğlu'nun yeni ''Megalo idea''sı yani kendisini eski günlerine döndürecek ''parlak fikri'' ne diye düşünüyorum...

Öncelikle aklıma bir dönemin belge akışı geliyor... Seçimler yaklaştıkça, ortaya çok belge saçılır... İlkini de Kılıçdaroğlu, mevcut Ulaştırma Bakanı hakkında açıkladı... Habertürk ekranlarına AKP'li bakan bağlandı, mahkemelik filan oldular... Bu bir dönemin belgeleri akmaya devam edecektir... Bir Kılıçdaroğlu patlayacaktır, bir Akşener.. Hazır olun! ''Üzümü yiyin, bağını sormayın'' der, geçerim... Anladınız siz... Daha heyecanlı belgelere hazır olun!

Davutoğlu'nun ''siyasi projeksiyonları'' ve ''siyaset mühendisliği''ni de göz ardı etmeyin diyorum ya, yaptığı bu temaslara bir de bu yönden bakmak lazım....

Anladığım kadarıyla, Millet İttifakı'ndan kopmadan bir ''üçüncü ittifak'' da arıyor Davutoğlu... Buna ''ittifak içinde ittifak'' da diyebiliriz..

Davutoğlu'nun ''siyaset mühendisliği'' kafasına göre, CHP'ye olan alerji yüzünden AKP ve MHP'den, diğer muhalif partilerine geçişkenlik az oluyor... Oysa, sağ eğilimli muhafazakar partiler, kendi aralarında ittifak olsalar, AKP ve MHP'den kopuşlar daha belirgin hale gelecek... Düşüncesi bu!

Benzer düşüncenin, Karamollaoğlu'nda, Babacan'da, hatta azıcık da olsa Akşener'de bile olabileceğini de düşünmek zorundayız... Çünkü çok da küçümsenmeyecek bir doğruluk payı var bu düşüncenin...

Ama Akşener'in bu konudaki, Kılıçdaroğlu'nu yalnız bırakmamaktaki net tavrını, olabildiğimce berrak şekilde görüyoruz...

Bu durumda ortaya çıkan ''ittifak içinde ittifak'' düşüncesi, Davutoğlu, Babacan ve Karamollaoğlu'nun yine Millet ittifakı içinde ''birleşmiş'' bir güç olarak birlikte seçime girmeleri.... Aslında buna Akşener'i de dahil etmek istiyorlar... Olursa, bir ''üçüncü ittifak'' olacak aslında... Ama ayrı ki o zor, ama Millet İttifakı içinde bir ittifak....

Yani Davutoğlu'nun arzusu şu... Akşener, Babacan, Karamollaoğlu ve kendi gelecek Partisi, Millet ittifakı içinde tek parti ya da ittifak olarak seçime girsinler... Gerekirse, ayrı cumhurbaşkanlığı adayı da çıkarsınlar, bu blok, öyle güçlü bir görüntü versin ki, AKP ve MHP'den kopuşları ve tabii geçirgenliği kolaylaştırsın....

Kısacası, ittifak içinde ittifak yani...

Olabilirliği var mı, var! Avantajları var mı, var!

Ama önce iktidarın yakında Meclis'e getireceği seçim yasasyıyla nasıl oynayacağını görmekte fayda var...

ÇÜnkü ''ittifak içinde parti barajı'' getirilebilr, O zaman da barajı aşamayacağından korkan parti, geçmişte Saadet'in yaptığı gibi CHP'nin içinden aday göstererek seçime girebilir....

Bu durumda, Babacan ve Davutoğlu ya Akşener'in İyi Partisi'nin içinden, ya da CHP'nin içinden seçime girmek zorunda... Duruma böyle bakınca, Akeşener'in Gelecek Partisi'ne daha yakın durabilirler...

Alın size işte, ittifak içinde ittifak!

Hazır olun derim!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Aygün Arşivi