İyiyse hükümet kötüyse vatandaş!

CORONA virüs salgınında nüfusa göre vaka sayısında dünya birincisi olduk. Rakam 60 binlerde 70n bine doğru seyrediyor. bakanlığın son genelgesinde, “Mutasyona uğrayan Kovid-19 virüsünün dünya genelinde hastalığın yayılımını artırdığı, Türkiye’de de özellikle İngiltere varyantı sebebiyle hızlı bir artış yaşandığı” açıklandı. Yani bizdeki büyük artışın sebebi İngiltere varyantı imiş. Peki, İngiltere’de durum nedir? Önceki günkü rakamlara göre... Türkiye’de vaka sayısı 60 bin 038. İngiltere’de vaka sayısı 2 bin 472. Ölüm: Türkiye’de 289. İngiltere’de 23. Ayrıca İngiltere bu mutant öyküsünü hiç üzerine almıyor.

Peki bizdeki son durum ne? 16 Mayıs verilerine göre 6 günde ölen kişi sayısı1575. Günde 262.5 kişi ölüyor. Buna 262 diyelim. Vaka sayısı: 404.382 (10-16 Nisan) günde 67.397 vaka. Ağır Hasta 20.708 günde ortalama 3408 ağır hasta. Günlük teste göre her 5 kişiden biri pozitif. Test pozitif (+) oranı: yüzder 20.3. Koronavirüste aylık artış oranları ise yeni vakalar: yüzde 272. Yeni hastalar: yüzde 219. Ağır hastalar: yüzde 16. Yeni ölümler: yüzde 299.


Bilimi ipleyen yok !

Bilim bir kez daha dikkate alınmadı ve tam da geçen hafta yazdığımız gibi oldu: Kısmi kapanma. Bilim Kurulu ve işi bilen herkes tam kapanmadan yanaydı. Önce “kısmi kapanma” açıklandı ardından genelge geldi ve birkaç kişi hariç herkesin dışarı çıkma izni olduğu görüldü. Yine de hiç yoktan iyidir. Tabii 65 yaş üzerine ve 18 yaş altına zulüm de sürüyor, salgının faturası bir yılı aşkın zamandır bu yaş gruplarına çıkarılıyor. Tam kapanmaya gidilmemesinin en önemli nedeninin ülkenin ekonomik durumu olduğunun herkes farkında. Kısa çalışma ödeneğini bile kesmek zorunda kalan bir kamu idaresi, tam kapanmanın maliyetini taşıyamazdı. Ne de olsa Kanal İstanbul’a para lazım. Ama hiç değilse bu kapanma ile kaderine terk edilen esnafa ve iş dünyasına bazı kolaylıklar tanınmalıydı. En azından vergi ve kredi tahsilatları ve daha önemlisi icra işlemleri kapalı oldukları dönemde durdurulmalıydı. Bu önlemlerle vaka sayısı mutlaka gerileyecektir ama bilinizi ki, hedef olarak gösterilen 2020 Mayıs’ındaki vaka sayılarına ineceğimiz, arzu edilen hızda bir gerileme yaşanmaz. Çünkü o günkü kapanma ile bugünkü kapanma arasında büyük fark var.

Geçen 21 Mayıs’ta AVM’lerin açılması corona mücadelesinde hatalar zincirinin başlangıcı oldu. Ve hatalar birbirini kovaladı. Sonunda gelinen durum dünya şampiyonluğu. Ve fatura yine 84 milyona kesildi. Sayın Bakan Koca’ya bir kez daha söylemek istiyorum. Sayın Bakan başkalarını bilmem.Ama ben ve benim gibi kalabalık bir kitle bu işte hiç ama hiç suçlu değiliz.1 yıldır en sevdiklerimin cenazelerine dahi katılmadım.Düğün nişan yapmadım, düğüne nişana gitmedim. Maskesiz sokağa adım atmadım. Millete maske mesafe önerip kendim lebalep parti kongreleri düzenlemedim, düzenlemekle övünmedim. Yaptığınız ya da engellemediğiniz yanlışlar konusunda hep uyardım.O yüzden ben ve benim gibi pek çok kişi bu işte hiç ama hiç suçlu değiliz. Kusura bakmayın. İyi olursa sizden kötü olursa hepimizden değil.,


Geçin dalganızı vatandaşla

Ya bu genelge ya da yönetmelikleri yazanlar çok zekiler ve biz hepimiz salağız ya da tam tersi söz konusu. Şehirlerarası seyahat ile ilgili İçişleri Bakanlığı genelgesini çözmeye çalışıyor herkes. Kimse bir şey anlamadı ama çeşitli tezler var:

1- Özel aracınızla şehirlerarası seyahat ancak saat 05:00 ile 19:00 arasında yapabilirsiniz, sokağa çıkma yasağı olan saat ve günlerde yapamazsınız.

2- Özel aracınızla asla şehirlerarası seyahat yapamazsınız.

3- Özal aracınızla ancak bir otelde rezervasyonunuz var ise şehirlerarası seyahat yapabilirsiniz

4- 18 yaşını aşmamış ve 65 yaşını aşmış kişiler özel otomobilleri ile sokağa çıkma yasağının olmadığı saatlerde seyahat edebilirler. 5- 65 yaşını aşmış kişiler sadece kendilerine sokağa çıkma izni verilen saatlerde şehirlerarası seyahat edebilirler. Dünyada bundan daha zırva, daha saçma, daha anlaşılmaz bir seyahat yönetmeliği herhalde duyulmamış, görülmemiştir. Mesela 65 yaşın üzerinde biri bir ilden bir ile seyahat edecekse, mesela İstanbul’dan Muğla’daki yazlığına ancak üç etapta gidecek. Torunu ile gidiyorsa durum daha da karışık çünkü torunun saatleri ile dedenin saatleri farklı. Ayrı araçlarla gitmek zorundalar. Ya da otele gidiyorsanız sorun yok ama evinize gitmek için şehirlerarası seyahat yapamayacaksınız. Yapılan açıklamalar durumu açıklığa kavuşturmuyor tam aksine daha da karmaşık hale getiriyor. Benim anladığım şudur. Bu pandemiyi fırsat bilen bazıları milletle tam anlamıyla dalga geçiyorlar. Ama alma milletin ahını, çıkar aheste aheste.


Bilimin sesine kulak vermediler

Türk Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK), 12 Nisan’da bir duyuruda bulundu. Salgını en yakından izleyen ve yükünü en çok çeken uzmanlar geldiğimiz durumun çok ağır olduğunu söylüyor ve acilen beş önlem alınmasını tavsiye ediyorlar:

1.Kişilerin evde kalması ve ev halkı dışındaki insanlarla teması sınırlaması,

2.Sağlık, gıda sektörlerinde çalışanların maksimum destek ve güvenlik önlemleriyle çalışmaya devam etmesi,

3.Kritik olmayan bütün sektörlerin kapatılması ya da uzaktan çalışması,

4.Olanaklı olan yerlerde bulaşma hızı vb dikkate alınarak yüzyüze eğitime devam edilmesi; koşullar uygun değilse durdurulması,

5.Tüm bakım evleri ve huzurevlerinde ziyaretlerin yasaklanması.

KLİMİK, kibar bir şekilde bu duruma gelmemizin nedenini “salgın yönetiminde, özellikle birinci dalgadan sonraki dönemde, bilimsel önerilerin yeterince dikkate alınmaması olduğunu düşündüklerini” söylemiş.

Kaçan fırsatlar, imkân varken yapılmayanlar

Gerçekten de Türkiye buraya salgını kontrol altına almak konusunda çok önemli fırsatları tepe tepe geldi. Birinci dalgada görece erken bir dönemde kitlesel tedbirler aldığımız için, Avrupa ülkelerine göre daha az kayıp yaşadık. Ama her şey o noktada bitti.

Nisan ayında kısa süreli bir kapanma, ardından iyi planlanmış kademeli bir açılmayla vaka sayılarını çift hanelerde tutma şansımız vardı. Sonbahara daha düşük rakamlarla girer, ikinci dalgadan etkilensek bile salgını hep kontrol altında tutabilirdik.

Yalnızca ekonomi yüzünden başvurulmayan sıkı kapanmanın yanı sıra işyerlerinin salgına hazırlanması, denetlenmesi, toplu taşımanın seyreltilmesi için belediyelerle ve işverenlerle işbirliği halinde mesai kademelendirilmesi gibi işleri planlayabilirdik. Bu arada Bakanlık kendine çeki düzen verir, adına filyasyon dediği ve gerçek filyasyonla hiç alakası olmayan mücadele yöntemini usulüne uygun şekilde düzeltir, ortopedistler, diş hekimleri gibi bu konuda önceden eğitimi olmayan filyasyon çalışanlarını, hızla eğittiği personelle değiştirebilirdi. Verilerini doğru düzgün yayınlar, daha ayrıntılılarını memleketin bilim insanlarına açar, salgınla mücadele yöntemlerini somut bilgilere dayalı tedbirlerden oluştururdu. Okullar bir hazırlıktan sonra yaz aylarında açılırdı. Test sayısı arttırılır, iş yerlerinde, okullarda, sokaklarda tarama şeklinde testler yapılırdı. Bu arada ülkeye gelen herkes 14 gün, hükümetin belirlediği bir kurumda karantinada kalırdı. Türkiye’nin bütün bunları yapmaya yetecek insan kaynağı ve alt yapısı vardı. Hala da var.


Bunların hepsi hala yapılabilir

Bunların yapılabileceğini birçok ülke bize gösterdi; çoğu salgının ilk vurduğu Asya Pasifik’teki onlarca ülke. Hepsinin kendi koşullarına uygun bir stratejisi vardı. Ortak noktaları uyanık bir politik liderlik, merkezi koordinasyon, yerel katılım, enerjik ve ısrarlı cevaplar, bilimin yol göstericiliği, şeffaflık ve toplum katılımı. Biz, nüfusu, ekonomisinin büyüklüğü ve sağlık altyapısı açısından bizimle benzerlikler gösteren Tayland’a bakalım. Tayland 13 Ocak’ta Çin dışında ilk Korona vakasının bildirildiği ülke. Çin’le çok yakın ve sıkı ilişkileri olan bir nüfusu barındırdığı için beklenen bir durumdu. Mart ayına geldiklerinde ülkenin 77 şehrinin neredeyse hepsinde Korona vakaları bildirilmişti. Mart sonunda acil durum ilan ettiler, sınırlar kapandı, şehirler arası seyahat edilmemesi tavsiye edildi. Hayati fonksiyonları olmayan bütün işletmeler kapatıldı, bütün toplantılar yasaklandı. Vatandaşlara evde kalmaları çağrısında bulunuldu. Yalnızca enfekte olan kişinin hane halkına evde kalın demekle kalmayan, bütün pozitif vakaların ve yakın temaslılarının test edildiği ve kurumda izole edildiği ve virüsün ulaşmış olabileceği düşünülen herkesin karantinaya alındığı bir filyasyon.


Salgınla mücadele mümkün

Yaygın test taramaları yapıldı. Nisan sonunda vakalar sıfırlandıktan sonra, okullar, işyerleri, plan dahilinde ve kademe kademe açıldı. Yurtdışı uçuşlar açıldı ama yurtdışından gelenler 14 gün süreyle hükümet kurumunda kalmaya devam ettiler. Tayland’dan bahsediyoruz. Dünyada turizm denince ilk akla gelen beş ülkeden biri olan Tayland’dan. Yurtdışından gelenlerin karantinası on üç ay sonra geçtiğimiz hafta başında gevşetildi. Yalnızca tam aşılı olduğunu kanıtlayabilenler için.

Sonuç: bugün itibariyle yetmiş milyonluk Tayland’ın salgının başından beri toplam vaka sayısı -günlük değil, toplam 32,625 kişi. Toplam ölüm sayısı 97. Türkiye’deki günlük sayıların yarısından da az. Geçen sene Nisan ayından beri hayat normale yakın bir şekilde devam ediyor, işyerleri açık, okullar açık. Kısacası bu salgınla mücadele etmek mümkün. Tayland salgını aşı bulunmadan önce kontrol etti. Kayıplarını minimumda tuttu. Orada da turizm lobisi vardı, ama onu dinlemek yerine salgını kontrol etmeye öncelik verdiler. Bilimin söylediğini, Dünya Sağlık Örgütünün tavsiyelerini dinlediler. 2003’deki SARS salgınından derslerini almışlardı. Salgını kontrol etmeden ekonomilerini düzeltemeyeceklerini biliyorlardı. Biz de bunları acı bir şekilde de olsa bu bir yıl içinde öğrenmiş olmalıyız diye düşünüyorum. Daha fazla gecikmeden bilimin sesine kulak vermeli

NORMALLEŞME İLE BATTIK

1 Mart 2021 tarihinde alınan normalleşme kararı ile birlikte vaka sayıları hızla artamaya başladı. Yeniden kısıtlama kararı alınan 13 Nisan 2021 itibari ile günlük vaka sayımız 60 bini geçti artık. Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı ise günlük 296 kişiye yükseldi. Turkuaz tabloda eleştirilere rağmen ısrarla yer verilen yeni hasta sayısı tırmanışa geçerek 2,970 kişiye yükseldi. Toplam vaka sayısı 4 milyona dayandı (3 milyon 962 bin 760 kişi), toplam can kaybı 35 bin 320 kişiye yükseldi. 17 Nisan 2021 itibari ile hayatını kaybeden sağlık emekçisi sayısı 404 kişiye yükseldi. Turkuaz tabloda aktif hasta sayısı yer almıyor. Worldmeters’a göre günlük aktif hasta sayısı Türkiye’de 500 bini geçerek rekor kırmaya devam ediyor. Buradan bir kez daha hepsini aktarmak yerine sadece acil birkaç maddeyi tekrar ifade edelim istiyorum. Zorunlu üretim ve hizmetler (gıda üretimi ve tedariki, belediye temizlik hizmetleri vb) dışında tüm alanlarda hizmetler ve üretim durdurularak sosyal hareketlilik asgari seviyeye indirilmesi sağlanmalıdır. Yani insanlar kalabalık işliklerde, fabrikalarda çalışmak zorunda kalmamalı, toplu taşıma araçları ile bir süre işe gitmemelidir. Bunun olabilmesi içinde insanlara 1 aylık ihtiyaçlarını karşılayacak kadar bütçede destek sunulmalıdır. Yaygın test ve filyasyon sağlanmalıdır. Herkese yetecek kadar aşı tedarik edilmesi için çalışma yürütülmelidir. Aşılama risk grupları başta olmak üzere sağlık emek ve meslek örgütlerinin önereceği normlara göre uygulanmalıdır.

BİZDE ALINAN TEDBİRLER

Alınan tedbirlere gelince.Bir yılı aşkın süredir en ağır kısıtlamalar 65 yaş üstüne konulmuştu. Bu kesim hemen tamamen aşılandı. Bu defa 65 yaş üstüne kısıtlamanın gevşetilmesi beklenirdi. Oysa tam tersine, son genelgeyle 65 yaş üstü daha fazla hapse mahkûm edildi. Hafta arası günde dört saat sokak izni. Hafta sonları cumartesi ve pazar günleri ise tam gün ev hapsi. Hafta sonları market ve fırın için dahi evden çıkmak yok! Merak ediyroum. O bilim kurulundaki hekimlerden biri kalkıp da 65 yaş üstünün hareketsiz hale getirilmesi sonucu hızla ölüme gönderildiğini söyleyemiyor mu? Tepki ortaya koyamıyor mu? Alınan diğer tedbirlerin de etkili olacağına inanan kimse göremiyoruz. Yine boşa eziyet çekeceğiz.,Ver bu kuralsızlık salgını can almaya devam edecek.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 13 Nisan'da açıkladığı kısmi kapanmanın, 1 Mart'tan bu yana uygulanan “kontrolsüz normalleşme” sürecinin “başarısız” olduğunun ispatı olduğu ortaya çıktı. Yeni kısıtlamalar adı altında alınan önlemler de iktidarın pandemi sürecine dönük bilimdışı bir anlayışın ürünüdür. Alındığı söylenen önlemler, ölümleri durdurmayacak, sağlık çalışanlarının karşılaştığı zorlu koşulları değiştirmeyecektir. Bu bir gerçektir.

ÜÇÜNCÜ VE EN BÜYÜK PİK

Salgın üçüncü ve en büyük pikini yapıyor. Günlük vaka sayılarının 60 bini geçti. Can kayıplarının ise resmi rakamlara göre bile 290’i aştığı ortada . Hastanelerin corona virüsü hastalarıyla dolduğunu ifade eden sağlık çalışanları, şunları ise "Yeni açılan servisler dahi ihtiyacı karşılamaya yetmiyor, yoğun bakımlarda yer bulunamıyor. Her gün çaresizlik içinde yeni ölümlere tanıklık etmekten tükeniyoruz. Bu tablodan sadece Covid-19 hastaları değil, Covid-19 dışı hastalarımız da mağdur oluyor, ertelenemez sağlık sorunları için gereken hizmete ulaşamıyorlar." diyorlar.

Sağlık çalışanları, atılması gereken acil adımları şöyle sıraladı:

Pandemi ile mücadele, derhal geniş katılımlı yerel pandemi kurullarına devredilmelidir. Bu kurullara yerel yönetimler, sağlık emek ve meslek örgütleri ve toplum dahil edilmelidir.

Bilimsel kriterlere uygun filyasyon çalışmalarına hızla başlanıp salgının ilk kaynağına ulaşılmalı, bireyler hastalanmadan veya hastaneye gelmeden gerekli adımlar atılmalıdır.

Çalışanlar sosyal ve ekonomik hiçbir kayba uğratılmadan; AVM, fabrika, lokanta, atölye, şantiye gibi kalabalık ve kapalı alanlar derhal kapatılmalıdır. En az 14 gün, tercihen 28 gün zorunlu üretim alanları dışında çalışanlar hiçbir şekilde mağdur edilmeden çarklar durdurulmalıdır. Zorunlu üretim alanlarında çalışanlar için işyerine ulaşmada ve iş yerlerinde fiziksel önlemler alınmalı, dönüşümlü çalışma modelleri ile çalışma ortamlarında bulunan sayısı azaltılmalıdır.

Uluslararası dolaşım en aza indirgenmeli ve yalnızca çok gerekli şartlarda olmalı, yurtdışı seyahatlerinde 14 gün karantina uygulanmalıdır. Aşılamada hedef toplumsal bağışıklık olmalıdır. Etkili bir aşılama programı uygulanmalıdır. Aşı temini ile ilgili süreç şeffaf bir biçimde kamuoyu ile paylaşılmalı, toplumun önüne net bir aşı takvimi konulmalıdır. Mevcut durumda hızlı aşılama salgınla mücadelenin en önemli parçasıdır. Aşıda patenti ortadan kaldıracak uluslararası adımlar atılmalıdır.

HALKI OYALAMA PAKETİ

Covid-19 salgınının yoksulları ve işçileri daha çok etkilediğine dikkat çeken sağlık çalışanları, “Her gün bir uçak dolusu, Bir Soma Faciasında ölen sayıs kadar yurttaşımızı toprağa veriyoruz. Her gün yurttaşların on binlercesini hasta eden pandemiyle ve pandeminin kötü yönetimiyle karşı karşıyayız. İktidar bilimin, meslek örgütlerinin sesine kulağını tıkamakta, sermayenin çıkarlarına uygun kararları uygulamaktadır. Bu tedbirler paketi halkı oyalama paketidir” ifadelerini kullandı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi