Ziya Şakir Yılmaz

Ziya Şakir Yılmaz

Karayı görebilseydim

Sevgili okur…

Hayatındaki en büyük hedefin nedir? Gerçekten neye ulaşmak istediğini biliyor musun? İşe girmek, geçinmek, hayatta kalmak… Kast ettiklerim bunlar değil. Gerçekten yaşamında neyi veya neleri yapmayı, neyin veya nelerin üstesinden gelmeyi istiyor; kendi zirvenin ne olduğunu, kendi zirvene hangi yoldan nasıl ilerleneceğini biliyor musun? 

İnsanlar bazı şeyleri bilmeden yaparlar. İlginçtir, bilmeden yaptığımız olumsuz bir şeyin adı hata olurken, olumlu bir şey için genellikle ya isim vermeyiz ya da o an verilse de zamanla unuturuz.
Derseniz ki bazı bilim insanlarının tesadüfe dayan keşiflerini duyuyoruz, bizim rastlantılarımız ses getirmezken onlarınki nasıl oluyor da tarihe yazılıyorlar? Bu durum köklenmekle ilgilidir. Ömrümüzü severek, bilerek, isteyerek verdiğimiz bir alanda ne denli yoğunlaşır, kök salarsak tüm rastlantılar da yapım aşamasının birer parçası haline dönüşür ve kalıcı bir hal alırlar.
Bir futbolcunun ayağına çarpan topun gol olup, takımının dünya kupasını alması; bir bilim insanının deneyler sırasında, bir sıvıyı dalgınlıkla hiç olmayacak başka bir sıvıyla karıştırıp, insanlığın en büyük ağrılarından birine çare bulması veya sıradan bir temel kazma sırasında fark edilen eserlerin tarihi önem taşıması her ne kadar rastlantı yoluyla ortaya çıkıp antropologların önünü açsa da bu kimselerin tüm yaşamlarını söz konusu alanlarda değerlendirdiklerini de görürüz.

Öyle ise ilk paragrafımızı da içine alacak iki soruyla yazımıza devam edelim.

1) Kendi zirvemizi biliyor muyuz?
2) İnsan bilmediği bir şeyi yapabilir mi?


* * *

Verdiğim seminer ve seanslarda sıkça karşılaştığım konulardan biri HEDEFSİZLİK! Birçok insanın hedefi yok! Oysa bu kimselerle konulurken “Sence hayatın bir anlamı var mı?” diye sorduğumda “Olmaz mı?” diye atılan, “Yaratıcı hiçbir şeyi boşuna yaratmamıştır” diye yol alan, “Evrende her şey bir amaç doğrultusunda var olmuştur” diyerek kendi felsefesinin tepesine tırmananların bir gaye taşımaması ne hazin. Hedef hakkında konuşmak bir hedefimizin olduğu anlamına gelmez.


“Hedefi olmayanlar, çalışmaktan keyif almazlar.”
Pierre Paul Émile Roux.

Oysa bu alanda muhteşem tespitler, bir rehber niteliğinde dile gelmiş sözler vardır.

Romalı düşünür L.A. Seneca, adeta hedefsiz insanların yaşamını özetlemiş:
“Hayatta bir gayesi olmayan insanlar, bir nehir üzerinde akıp giden saman çöplerine benzerler. Onlar gitmezler ancak suyun akışına kapılırlar”


Maltalı düşünür, psikolog Edward de Bono ise “Eğer bir hedefiniz yoksa oraya nasıl varabilirsiniz?” diye basit fakat oldukça etkili bir soru ile çıkmış karşımıza.
Bana göre; İskoç yazar Samuel Smiles bu yaklaşımı bir adım ileri taşımış ve “Bir hedefe ulaşmaya karar vermek, çoğu zaman hedefin kendisidir” demiştir.


Hedef ve sürecin hem iyiliğini hem de güzelliğini ise İngiliz yazar Logan Pearsall Smith şöyle özetlemiş; “Hayatta iki hedef vardır: istediklerini elde etmek ve elde ettiklerinin tadını çıkarmak. Ancak akıllı insanlar ikinci hedefe de ulaşabilirler.”


Hep yol, hep yolculuk diyoruz da yolumuz açık mı biliyor muyuz? Birkaç kilometre öteye gideceğimiz zaman dahi elimizdeki cihazlardan yol durumuna bakıyoruz da bir hedef belirlediğimizde hiç merak ediyor muyuz yolumuz açık mı yoksa kapalı mı?
İşte, bunun yanıtını da bize Stanford Üniversitesi'nin kurucu başkanı ve ihtiyolog David Starr Jordan veriyor: “Nereye gittiğini bilen kişiye yol vermek için dünya bir yana çekilir.”


Gördüğünüz gibi sevgili okur, dünyada trafiğin her zaman akıcı olduğu tek yol bir amaç doğrultusunda ilerlenilen yoldur.


* * *

Hedef belirleme ve hedefin sonunu görmeye dair en etkilendiğim ve bana en fazla ilham olan Amerikalı yüzücü Florence Chadwick’in yaşamından bir kesittir.
 

Florence Chadwick, hem Fransa'dan İngiltere'ye, hem de İngiltere'den Fransa'ya yüzerek Manş denizini her iki yönde geçen ilk kadın yüzücüdür.
Ancak o bununla yetinmeyip, bu muazzam başarısına karşın bir de Catalina Kanalını yüzerek geçen ilk kadın olmak istemektedir.


Dünyanın en zorlu beş kanalından biri olan Catalina Kanalı, 34 km uzunluğunda, Kaliforniya'da Santa Catalina Adası ile Los Angeles arasındadır.
Bu kanalın zorluğu sadece dalgaların ve rüzgarın yapısından değil aynı zamanda zaman zaman oluşan sislerin yoğunlu, köpek balığı ve denizanası gibi canlıların bulunmasından da kaynaklanmaktadır.

Bu kanalı 2013 yılında geçmeyi başaran Amerikalı yüzücü Steve Robles, bu zorlu yüzüşü tamamladığında söyledikleri oldukça önemlidir; “Sona erdiğinde plaja nasıl gittiğimi bile bilmiyorum, tamamen tükenmiştim.”
Robles, kendi hakkında bilmediği bir gerçeği ise hipotermi şüphesi ile hastaneye kaldırıldığında öğrenecekti; doktoru kendisine hafif bir kalp krizi geçirdiği söylemişti.
 

Evet! 4 Temmuz 1952'de, 34 yaşında, Chadwick, Catalina Adası'ndan Kaliforniya sahilindeki Palos Verde'ye kadar Catalina Kanalı'nı yüzerek geçen ilk kadın olacak mıydı? Bu iş hiç de kolay görünmüyordu. Yılın en sıcak aylarında dahi okyanusun suyu insanın bedenini uyuşturacak kadar soğuktu.

O gün hava o denli sisliydi ki, yüzücü kendisine eşlik eden tekneleri dahi zorlukla seçebiliyordu. Havanın yanı sıra köpek balıklarının da yoğunluğu vardı. Destek ekibi birkaç kez köpekbalıklarını uzaklaştırmak için tüfek kullanmak zorunda kalmıştı. Amerikalılar televizyonda heyecanla bu olağanüstü olayı izlerken, O durmasızın kulaç atmaktaydı.

Florence soğuğa ve köpek balıklarına rağmen tam 15 mil (24 km) yüzdü. Sadece 6 mil kalmıştı. Bir taraftan binlerce seyircinin duası diğer taraftan teknede bulunan annesi ve antrenörünün “Başaracaksın! Az kaldı!” diyerek motivasyonunu yüksek tutması için çabası… Ve bir yanda soğukla, sisle, denizanası ve köpek balıkları arasında yol alan Chadwick! Acaba dışarıdaki tüm sesler ona ulaşmakta mıydı?
 

15 saat, 55 dakikadır hiç durmadan yüzen Florence’in kıyıya erişmesine sadece yarım mil kalmıştı ki bitkin bir halde sudan çıkarılmayı istemişti.
Ne teknedekilerin telkinleri ne de televizyon başındaki izleyicilerin temennileri yüzücüyü bu kararından geri döndürmedi.
Herkes hayal kırıldığı içindeydi. Sadece birkaç kulaçlık bir mesafe kalmışken, yüzücü vazgeçmişti.


Denizden çıktıktan bir süre sonra, tam kıyıya yaklaşmışken neden bıraktığı sorulduğunda, “Bahane bulmak istemiyorum ama eğer karayı görebilseydim, başarabilirdim” diye yanıt vermişti.

Vazgeçmesinin nedeni ne soğuk, ne on altı saat süreyle kulaç atmanın yorgunluğu, ne de köpek balıklarıydı. Tek neden, sis yüzünden karayı görememekti. Sis, hedefini görmesine engel olmuş, onda hiçbir yere varamayacakmış hissini uyandırmıştı.


“Eğer hiçbir başarısızlık olasılığı yoksa
zaferin de hiçbir anlamı yoktur.”

Robert Schuller.


Florence vaz mı geçmişti?
Elbette hayır! İki ay sonra yeniden denemek için yola koyuldu. Su yine soğuktu, köpek balıkları yine vardı, sis yine her şeyin üstünü örtüyordu. Fakat Florence kendine basit bir hikâye var etti. Evet, bir hikâyenin ardından yüzecekti. İlk denemesinde karaya yakın olmasına rağmen yolun hiç bitmeyeceğini hissetmemek için bu defa sisin hemen ardında bir yerde kıyının olduğunu düşleyecekti.

Öyle de oldu! İlk kulaçtan 13 saat, 47 dakika, 55 saniye sonra California kıyılarına ulaşarak “Catalina Kanalını” geçen ilk kadın yüzücü unvanını kazandı. Hem de erkeklerin rekorunu iki saat farkla geçerek!


İnsanlar büyük bir sevinç içinde onu tebrik ederken bir gazeteci herkesin aklındaki şu soruyu sordu; “Neden bir önceki denemede değil de bugün?”

Su en az önceki denemede olduğu kadar soğuk, deniz bir önceki sefer kadar dalgalı ve hava da bir önceki kadar sisliydi. Şartlar tamamen aynıydı. Ne olmuştu da bu kez başarı gelmişti? Florence Chadwick herkesin merak ettiği soruya şöyle yanıt verdi;
“Doğru. Ama bu kez o sis yalnızca gözlerimdeydi. Beynimde ve hayallerimde ise tüm ihtişamıyla Catalina’yı görüyordum.”

hedef


HEDEF AÇIK VE NET OLMALI


Florance Chadwick’in öyküsü bize şunu anlatıyor; Hedeflerin açık ve net olması, motivasyonun ve dolayısıyla performansın artırılması açısından son derece önemlidir.

Danışanlarımla yaptığım seanslarda gözlerinizi kapatıp beş yıl sonra olmak istedikleri yeri ve yaşamak istedikleri hayatı görmelerini istiyorum. Beş dakikalık seans sonunda yüzlerinde gülücükler açarak, gözlerinin içi gülerek konuşmaya başlıyorlar.


Amacı olan insanın ruhu nefes alır. Bir hedef belirlemek ve o hedefi zihnimizde canlandırmak hatta görebilmek mesafeyi ulaşılabilir kılar. Bir gayemiz olduğunda ancak hayat da bize katkı sağlıyor.
Montaigne’nin de dediği gibi; “Hedefi olmayan gemiye, hiçbir rüzgâr yardım etmez.”
 

denge

GÖĞÜS GERMEK İÇİN

HAZIR OLMALIYIZ
 

İlkin bir hedef belirlemeliyiz; bu hedefte engeller neler, görmeli; nasıl adımlar atılmalı, gerekiyorsa hangi önemleri almalı, hangi fazlalıklarımızdan arınmalı ve hangi olası zorluklarla göğüs germek için hazır olmalıyız?

Hedefimizin gerçekçi olup olmadığına bakmalı ve bu yolda kimlerle çalışabileceğimizi de bilmeliyiz.
Bazen nasıl yerine kim sorusunu sormak büyük zaman kazandırır. Tabii ki süreci doğru planlamak ve zaman yönetiminde ustalaşmak ayrıca önemlidir.

Odak, azim, sabır gerçek başarının adımlarından sadece birkaçıdır.


Çözüme odaklandığınız, hedefinizi belirleyip görebildiğiniz harika günler diliyorum.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ziya Şakir Yılmaz Arşivi