Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Kesinlikle bir şeyler oldu!

Dün olduğu gibi bugünde insanlarımız yaşamaya devam ediyor, ama nasıl?
Âşık Veysel’in dillerden düşmeyen türküsü, hatta bir dönem Arif Sağ ile Tarkan düet yapmıştı, “uzun inçe bir yoldayım gidiyorum gündüz gece; bilmiyorum ne haldeyim gidiyorum gündüz gece”.
Ülkemiz ve vatandaşlarımız yaşıyor ama nasıl yaşadığını bilmeden “gece gündüz gidiyor”.
Sormak gerekir, “nasıl, nereye ve kiminle gidiyoruz”?
Sorunun yanıtı elbet verilir, ağzı olanın konuştuğu gibi.
Önemli olan neyi nasıl sorduğunuzdur.
Tarih, bizim tarihimiz, yani insanın yani senin benim tarihimiz, yaşanmamış ve yaşatılmamış dönemin tarihi bizim tarihimiz.
Yani kimilerince kutsal kitaplarda Âdem ile Havva döneminden bugüne nasıl gelindi?
Hayatta kalmak yaşamı devam ettirmek için ne yapıldı?
Savaşlar barışlar oldu mu?
Ürettiğinin hepsini kendisi mi tüketti?
Ağaç kovuğundan, mağaradan çadıra ve kerpiç eve nasıl geçildi?
Çadırdan kerpiç evden devasa binalara nasıl gelindi?
Uçsuz bucaksız çorak arazi ve çöller nasıl aşıldı?
Koca dağlar nasıl delindi?
Aşılmaz denilen denizler nasıl aşıldı?
Yapılamaz denilen aletler nasıl yapıldı?
Yıkılamaz denilen kaleler nasıl yıkıldı?
Günümüzde bunca insan yaşamını devam ettirmek için aşını, işini nasıl bulmakta?
Birbirlerini nasıl anlamakta, iletişim kurmakta?
İnsan değerli bir varlıksa, zaman kıymetli bir hazineyse, bunca çekişme kavga savaş ve katliamlar neden hala yapılmakta?
Karşımızdakinin ne dediğini anlamak için çaba sarf ediyor muyuz?
Konuşulan dil tercüme ediliyor mu?
Hareketlerinden ne dediği anlaşılmıyor mu?
Kulaklarımız tıkalı, gözlerimiz bağlı, ağzımız kapalı mı?
Yurttaşlardan alınan vergilerle kurulan kuruluşlar neden satıldı ve satılmakta?
Yurttaşının yaşamını daha yaşanılır hale getirmesi gerekirken neden yeraltı zenginlikleri, doğal güzellikler, yollar, köprüler satılmakta?
Bu satılan değerler ülkenin sırtına külfet miydi?
Satılan değerlerin yerine yenileri kondu mu?
Satıştan alınan gelirler nereye harcandı?
12 Eylül’ün “netekim paşası” 1970 ve 1980 ‘li yılların gençliğine yaptığı baskı, işkence ve zorbalığı hala neden sorgulamıyor?
12 Eylül’ü yapanlar kadar ondan sebeplenenler ve köşeyi dönenler kim, bunlarda hesap verecek mi?
12 Mart ve 12 Eylül bu ülke için acı bir dönem olmakla birlikte bundan ders alındı mı?
Bu ülkenin yurttaşları insani değerlerine, inancına ve özgürlüğüne ne kadar bağlı?
Ülkesinin işgaline karşı dün direnen ve ölen olurken, bugün onun torunları ne yapmakta?
Baskı, şiddet ve zorluklara başkaları katlanır ve bedelini başkaları öderse kazanılan değer ve güzelliklerin değeri bilinir mi?
Başkalarının kazandığı değerlere sahip olan kıymet bilir mi?
Kendisinin emek ve bedel harcamadan sahip olduğu değerleri savunmak zorunda mı?
Dün Padişahın Cuma selamlığında tebaasının “padişahım çok yaşa” nidası, geçen gün başkanın Cuma namazı çıkışı öğrencilerin söyledikleri arasında bir fark var mı?
Eğitim cahilliğe karşıdır denildi her il’e üniversite açıldı; eğitim diploma verdi ama toplumsal sorunları anlaya biliyorlar mı?
İşsizlere bu diplomalı işsizler de katıldı soruna bir çare var mı?
Tarım ve imalat sanayinde üretim durup dış alım artarken dışa bağımlılık artmıyor mu?
İstisnalar haricinde yurttaşların geneli yoksulluk (Türk-İş verilerine göre 9931 TL.) ve açlık (2825 TL)sınırında geçinirken kişi başına düşen milli gelir 8 500 ABD $ gerçek midir? 
Ülkenin topraklarında yabancı ülkenin askerleri üs kurup komşu ülkeleri tehdit etmiyor mu?
Basılmamış kitaplar yasaklanıyor, HES’leri protesto edenler ağır cezada yargılanıyor, idam edilen oğlu, işkencede yitirilen kardeşi için mezarlık anması yapanları gözaltına alıp, dava açılıp mahkemeye çıkarılıyorsa, adliyenin ve cezaevinin en büyüğü bizde ne demekle?
“Özgürlük” bunun neresinde?
Her şeyi kabullenen, her şeye kolay uyum sağlayan yurttaşlarımız bir lokma bir hırka için nasıl bir kalıba sokulduğunun farkında mı?
Dostlarını, inandığı değerleri ve inancını bir tabak yemek ve bir etiket için kimler satmakta?
12 Mart ve 12 Eylül yurttaşların kimyasını o kadar değiştirdi ki, sessiz filmin sesiz seyircisi haline geldi.
Sorunlara duyarlı “güzel insan” değerine sahip olanlar susturulup, gözaltı, sorgusuz cezaevi ve işsizlikle tehdit edilmekte.
...
Evet, evet birinin dediği gibi“hiçbir şey olmasa bile, kesinlikle bir şeyler oldu”.
Kimyası değiştirilen yurttaşlarımız nasıl yaşamakta, ne yapmakta, nereye ve kiminle gitmekte?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi