Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Kibirli alıngan

Geçen gün kadim dostum Sezai Sami anlattı. Yakın bir dostumuzun ailesinden birinin vefatından sonra baş sağlığı dileyenler olmuş ama biri var ki çok alınmış. Doğaldır acılı kişinin yakınını kaybetmesi ve o anda herkesi tanıması beklenemez. Arayan şahıs öğretmen emeklisiymiş. Biraz araştırdıktan sonra o kişiyle pek tanışıklığı bile olmadığını öğrendim. Keza son beş altı yıl içinde üç dört kez karşılaşmışlar, görüşmeleri selamlaşmadan öteye geçmemiş. Vakanın oluşu bile ilginç; mezarlık dönüşü yolda iken aranmış. Sadece ismini söylemiş. Bir de “neden değişikliği bildirmiyorsunuz” demiş. Esas ilginç olanı “arkadaş dalgınım adınızı hatırlayamadım kimsiniz?”sözlerine takılmış. Vay sen misin bunu söyleyen alınmış. Alınmıştan da öte “ vay beni nasıl tanımaz”? “Ona ayakkabısını ters giydireyim de görsün” anlayışında ortak oldukları kişileri aramış bulacak ki kendisinin kim olduğunu gösterecek ama “yok”. Bu şahısla üçüncü belki dördüncü kişi aracılığı ile tanış olduğundan deli divane olmuş kendini yerden yere vurmuş. O kim ki kendisini tanımaz haddini bildirmem gerekir düşüncesinde. O kadar çılgına dönmüş ki son yıllarda herkesin iyi ve kötü gününde yanında olan kendi halinde, halim selim, hatta resim karelerinde bile zor görünen birini bulmuş.

“ O kişiye söyle “beni nasıl tanımaz, hatırlamaz, kendini tanıt ne demek”.

Aracı olarak bulduğu kişi ne kadar halim selim ise kendisi bir o kadar şımarık alıngan kibirli. Daha da ileri gitmiş “beni arayacak ve özür dileyecek” demiş. Yiğitliği ile bilinen kentimizin halim selim kişisi utana sıkıla telefon eder. “Ağabey …kişi seni aramış, telefon görüşmesinde tanımadığını belirmişsin ve kendini tanıtır mısın demişsin, buna alınmış bu kişiyi arar mısın” der. “Telefon numarası yok gönder arayım kalbi kırılmış ise yanlışlığı düzelteyim” demiş. Karnında dokuz ay on gün taşıyan, doğurduğu üç çocuğunu kendinden önce toprağa veren, Balkan göçünü, ikinci savaşı ve yokluğu, darbeleri, katliamları, işkenceleri, mahkeme salonlarını, cezaevlerini, adliye binalarının kapısı önünde çocuklarının hakkını arayan dile getirten annesini kaybeden birine telefonda hatırlamıyor diye alınganlık eden kibirli şahsı aramış ama açmamış.

Yaşamımızda kendini herkesten üstün gören küçümseyen kişiler mutlaka vardır. Kendilerini önemli, itibarlı hatta makam sahibi sananlar sürekli mızmızlanıp şikâyet ederler. Kimileri tarafından bu durumu sağlık sorunu olduğundan kırmak istenmez ve yapılan tevazuu ciddiye alıp böbürlenir. Oysa bu gibi kişiler kendini ne kadar yüksekte görüyorsa o kadar alçakta olduğunu görmemekte.

Bu gibi kişiler hastalıklıdır kendilerine olduğu kadar birlikte yaşadıkları insanlara yaşamı zehir etmekten başka bir şey yapmazlar. Takıntılı kişilerdir. İnsanların sorunlarını dinlemek ve onlara ortak çözümler bulmak önermek gibi dertleri yoktur. Toplumun içindedirler ama toplumdan bey haberdirler. Kendi karmaşık dünyalarında herkese bir yer vermiştir, doğaldır kendisi hep baş koltuğa oturur. Alınganlık ve kibirlilik bir hastalıktır sağaltıma ihtiyaçları vardır.

Son yıllarda bencil, alıngan ve kibirli olanlar o kadar çoğaldı ki toplumu yöneten ve hatta yön veren konuma geldiler. Toplumun büyük bir kesimi cidden bunların karşısın da boyun eğiyor tevazu gösteriyor. Burada gayet ciddi bir sorun var, ya toplum bunlar gibi hasta sağaltıma ihtiyaç var ya da “küçük adamlar” günü kurtarmak için öyle görünüyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi