Kılıçdaroğlu aday olmazsa ne değişir?

Şöyle bir ''şehir efsanesi'' var:

'''Erdoğan'ın karşısına kimin cumhurbaşkanı adayı çıkacağı önemli...''

Önemli tabii de; lafı ''her aday kazanamaz''a getirmek istiyorlar...

Dertleri başka, herkesin "gönlünden kendine göre bir aslan" geçiyor...

İyi de gün o gün mü!

Sanki, Erdoğan'ın karşısına ''kötü bir aday'' çıkarsa, Erdoğan kazanırmış'' demeye getiriyorlar...

Bilen bilir, lafımı esirgemem...

Bugün Erdoğan'ın karşısına, daha önce kaybeden Muharrem İnceyi çıkarın, İnce kazanır!

İddia da sınır tanımam!

Bırakın İnce'yi Ekmeleddin İhsanoğlu'nu çıkarın, vallahi bu kez, Ekmeleddin bile kazanır!

Çünkü konjonktür öyle bir değişti ki; nasıl Ekmeleddin yerine İmamoğlu'nu aday göstersek, o günün konjonktüründe İmamoğlu bile kaybedecekse; bugün de çok saçmalamadan kimi çıkarsak, o kazanacak hale gelindi...

Tamam, bu saydığımız isimleri geçelim...

Çünkü ''Erdoğan'ın karşısına çıkacak aday önemli'' diyenlerin tarif ettiği aday ''AKP'den oy çalacak'' adaydır...

Erdoğan'ın karşısına çıkacak adayın kim olacağı önemli'' diyenlerin bir kısmı demek istiyor ki; mesela bir aralar Abdullah Gül'ün ortak adaylığı tartışılmıştı, ki Saadet-Babacan-Davutoğlu vs... hala Gül'ü isteyebilir, acaba o zaman ne olur?

Ne güzel, işte bulduk AKP'den oy çalacak bir aday, ki çalar da, sorun çözülmüş mü oluyor, yoksa çözülmemiş mi! AKP'den oy çalacak aday, ya diğer taraflardan oy çaldırırsa!... Alo, olaya tersten bakın....

Vallahi, vereceğim en tartışmalı örnek Gül'dür... Oradan başlayalım; Erdoğan'ın karşısına benim dediğim gibi ''kim çıksa kazanır'', ve başkalarının dediği gibi ''kim çıksa kazanamaz, adayın kimliği önemli'' meselesini deşelim... Abdullah Gül, bu tartışma için ideal örnek....

Diyelim, Abdullah Gül aday oldu... Ki, ben hiç sanmıyorum... Deniliyor ki, CHP'nin adayına, en başta da Kılıçdaroğlu'na asla(!) oy vermeyecek AKP tabanı, Erdoğan'dan da artık bıktığı için kolayca Abdullah Gül'e oy verebilir... Eyvallah, doğrudur!

Ama burada iki hatalı nokta var... Millet İttifakı'nda oy çoğunluğu, toplamda yüzde 40'ı bulacak şekilde, CHP ve İyi Parti'de... CHP ve İyi Parti tabanı, Abdullah Gül'ün adaylığına ''Ekmeleddin vakası''ndan çok daha fena bakabilir... Hele de CHP tabanı, en iyimser olasılıkla ''aynı ırmakta iki kez yıkanılmaz'' der geçer... ''Ha Erdoğan ha Gül'' der, geçerler vallahi... Ben demem ama çoğu CHP'li, İyi Parti'li der vallahi!...

Ama yine de Erdoğan ve Gül baş başa kaldığında, CHP tabanı zorlana zorlana ''Erdoğan gitsin de, ne olursa olsun'' diyebilir mi? Belki yarı yarıya, belki yarımdan fazla diyebilir yine de... Ama büyük de ''ayaklanma'' çıkar, mesela Kılıçdaroğlu artık CHP Genel Başkanlığı koltuğunda oturamaz hale gelebilir...

Yani ''Gül işi asla olmaz'' der, şimdiden tarihe not düşerim...

İkinci hatalı nokta ise ''Kılıçdaroğlu'na asla oy vermeyecek bir muhafazakar kitle'' üzerinden yapılan değerlendirmelerdir... Doğrudur, böyle bir muhafazakar kitle var... Tıpkı, Erdoğan'a da asla oy vermeyecek bir kitlenin bulunması gibi... Bunlar, ''Nuh der, peygamber demez''; asla tercihlerinden vazgeçirmezsiniz...,

Yani, mesela Kılıçdaroğlu, Erdoğan'la yarıştı diyelim... Doğrudur, Erdoğan'ın karşısında Abdullah Gül olsa, Gül'e oy verebilecek bir kitle, Kılıçdaroğlu'na kolay kolay oy vermez....

İyi de bu ''marjinal kitle''nin boyu ne posu ne? Asıl sorulması gereken soru bu sorudur... Bu kitle oy verse ne olur, vermese olur!....

Abdullah Gül'ün nasıl ''getirdiği'' olacaksa, ''götürdüğü'' de olacaktır... Çünkü, Tayyip Erdoğan'la arasındaki ince çizgi farklılıklarını ve kişiliğini ben de takdir ediyorum ama, sonuçta cumhurbaşkanıyken, AKP içinde gücü varken, Erdoğan'a karşı tavır alamadığı gibi, hatalı kararlarına da imza basarak, Erdoğan'ın Türkiye'yi bugünlere getirmesindeki rolü, henüz yeterince ''zaman aşımı''na uğramadı...

Evet, kabul edelim... Gül'ün adaylığının tam tersine, Kılıçdaroğlu'nun ''getirdiği'' gibi ''götürdüğü'' de pek olmayacaktır... Belki ''götürdüğü'' değil ama ''getiremediği'' olacaktır.. Mevcut konjonktürde de ''getiremeyeceği'' ne, ona bakalım...

Öncelikle, bendeniz aylar öncesinden Kılıçdaroğlu'nun ''kesinlikle aday olacağını'' söyleyene kadar, anketlerde Kılıçdaroğlu pek ölçülmüyordu... Ya da başta İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi isimlerle yarıştırılıyordu...

Ama geldiğimiz nokta da, Kılıçdaroğlu'nun aday olacağı algısı ağır bastıkça tablo değişmeye başladı....

Doğrudur, girdikleri son seçimlerden başarılı çıkmış olan İmamoğlu ve Mansur Yavaş'a ilgi daha yoğundu... ''Bu isimler Erdoğan'a karşı aday çıkarsa, onu da yenerler'' psikolojisi, algısı vardı... Gerçi ''yiğitlerimizin'' hakkını da verelim,,, gerçekten her ikisi de, Erdoğan'a karşı kolayca kazanacak gibi görünüyor.... Ama geldiğimiz noktada, Kılıçdaroğlu'nun da gücü ölçülmeye başladıkça, Kılıçdaroğlu'nun da kazanacağı görülüyor....

Fakat özellikle CHP'deki, geçmişteki iç hesaplaşmaların izi sürüyor... Kılıçdaroğlu'ndan hazzetmeyen bir kesim, ''onun yerine kim olsa destekleriz'' inadını, geçmişteki ''takıntılı parti içi muhalefetinin devamı'' olarak sürdürüyor... Ama sürekli de azalıyor böyle düşünenler!...

''Peki tamam da, Kılıçdaroğlu size ne yaptı?'' sorusuna bile yanıt veremiyorlar.. Altını deşsek, uyduruk şeyler; ''yok partiye liberalleri soktu, yok şu yok bu''; ya da ''İnce'yi vs.yi seviyorduk, olmadı, bu yüzden Kılıçdaroğlu'na gıcığız'' vaziyetleri...

Ama aklı başındaki her CHP'li seçmen, Kılıçdaroğlu nu sevse de sevmese de, Erdoğan'a karşı Kılıçdaroğlu'na oy verecektir.. Yok mu bir kaç ''Hayatta vermem'' diyecek kafayı yardırmış; elbette var ve olacak ama; rakamsal bir değeri yok....

Bunun yerine, Kılıçdaroğlu'ndan değişik anlamsız nedenlerle hoşlanmayan CHP'li kitle, şimdilerde ''Erdoğan'ın karşısına çıkacak adayın kimliği önemli'' veya ''İmamoğlu olsa daha fazla oy alır'' gibi bahanelere sığınıyor.... Alabilir mi, alabilir!... Değişik anket ölçümlerinde de öyle mi görünüyor; evet, öyle görünüyor...

Ama ''Kılıçdaroğlu yerine başkası olsun'' diyenler, Kılıçdaroğlu Erdoğan'la baş başa kalınca, bu gereksiz direnişlerini de sona erdireceklerdir.. Sonuçta direnenler de, ''en çok oyu alacak olsun'' iyi niyetini taşıyorlar, ve her birey gibi kendi fikirleri de olacak, buna da herkes saygı duyacak...

KILIÇDAROĞLU AÇIK ARA ÖNDE!

Şimdi önümde, Avrasya Araştırma'nın anketi var. Neredeyse her ankette olduğu gibi Kılıçdaroğlu Erdoğan'a karşı açık ara önde görünüyor.... Aynı karşılaştırma, İmamoğlu-Erdoğan veya Mansur-Yavaş için yapıldığında ne görülüyor biliyor musunuz, ''Kılıçdaroğlu aday olursa oy kullanmam'' diyen yüzde 6.8'lik kesimin yarısından fazlası, ''İmamoğlu veya Mansur Yavaş aday olursa'' yarı yarıya kırılıyor... Hepi topu yüzde 2-3'lük bir kazanım bu!

Bu farklılık, aylar önce çok daha fazlaydı.. Kılıçdaroğlu'nun adaylığı ağırlık kazandıkça azaldı.... Emin olun, adaylar netleşince de, iyice sıfırlayacaktır....

Sıfırlayacaktır diyorum, çünkü, ''direnmelerinin'' anlamı kalmayacaktır... Şu anda aday belirsizliğinde direniyorlar, sonra sağduyu hakim olacaktır.. Çünkü Türkiye'nin ''Erdoğan'ın değişmesinden'' başka şansı kalmadı... O kadar!

Zaten Kılıçdaroğlu açık ara tüm anketlerde önde görünürken, artık neye direnecekler ki? Çok belli ki, Millet ittifakı dışında kalan Kürt seçmen blok halde Erdoğan'a karşı Kılıçdaroğlu'na destek verecek... İttifak dışından gelecek oyları alma konusunda, Kılıçdaroğlu'ndan daha iyi bir aday ise hiç düşünemiyorum bile... Kılıçdaroğlu'na takık olanlardan, kat be kat fazla bir seçmen bu! Ve seçimin sonucunu Kürtler belirleyecek abilerim, ablalarım!...

Geliyor gelmekte olan, Kılıçdaroğlu'na karşı direnecek olanlar, dirense de, direnmese de! ''Gelmekte olan gelirken'' yaşanabilecek aksaklıkta asla payı olsun istemez bu direnişçi kitle bile!... Adınız gibi emin olun! En azından ''gidiyor gitmekte olan'' diye Erdoğan'ın gidişi için Kılıçdaroğlu'na oy verirler...

Tekrarlıyorum... En azından ''gidiyor gitmekte olan'' diye Erdoğan'ın gidişi için Kılıçdaroğlu'na oy verirler... ''Gitmek zorunda olanın'' gelecek olan üzerinde hiçbir etkisinin olmayacağı bir seçim yaklaşıyor....

Buradaki ''kararsızım ama galiba Erdoğan'a oy veririm'' diyen kitle de, hiç merak etmeyin Abdullah Gül'ü aday göstermedikçe, gider Erdoğan'a oy verir.. Keza ''kararsızım ama galiba Kılıçdaroğlu'na oy veririm'' diyen yüzde 10'luk kitle de gider, Kılıçdaroğlu'na oy verir; tam istediğim aday olmadı madem, bari böyle olsun'' der,... Kılıçdaroğlu'nun durumuyla aynı durum, Erdoğan'ın durumu da!

Dediğim gibi bu grafikteki en önemli rakam yüzde '''asla oy vermem'' rakamıdır, İmamoğlu'nda vs.. daha düşüktür... Ama ortaya çıkan tabloda, çok fazla anlam ifade etmemektedir... Bakınız, asla şunun iddiasında değilim; ''İmamoğlu vs. aday olursa Kılıçdaroğlu'ndan daha fazla oy alabilir'' diyorsanız, ''eyvallah'' derim.. ''Eyvallah'' ama, ortada ''çok çok daha fazla,,,, aşırı fazla oy alır'' dedirten bir isim yok, olamaz da... Tablo gayet net! Çok eğiilip bükülecek bir tablo değil...

Bence ister CHP tandanslı olsun, ister AKP-MHP tandanslı olsun, gün ''Kılıçdaroğlu'nun kendisini düzeltme günü'' değil; bu ''değişik kafadaki arkadaşların'' kendi kafalarını düzeltme günüdür! Sorunu kendilerinde arasınlar...

Gidiyor, gitmekte olan! Geliyor, gelmekte olan!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Aygün Arşivi