Kime anlatır gibi anlatalım?

Yeni sene, yılın ilk saatlerine havai fişekler arasında zamlarla beraber şık bir giriş yaptı. Ne diyelim? Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi! Halbuki gelir gelmez ne o öyle? Biraz oturup, soluklansaydı.

***

Saatler 12’yi vurdu ve gözlerimizi gökyüzüne, dışarda atılan havai fişeklere çevirmiştik. Daha başımızı aşağı indirmemiştik ki, zamlar yağmaya başladı. Hani yemek yemeye nazlanan bebeklere”bak çocuğum yukarda kuş var”diye kandırdıktan sonra ağzına yemek sokulur ya aynen öyle oldu.

Elektrik, doğalgaz, vergiler, ulaşım... Bir de köprülere geldi. Hem de çift yönlü! Ortaya da bir gişe koyarlar mı bilmem.

Raflarda, pazarlarda gelen mini mini zamları daha hazmedememiştik oysa!

Buzdolabı satışları ne durumda bilemem ama içini doldurmak büyük sıkıntı haline geldi.

***

Sağolsunlar, stokçulara, marketlere denetimleri sıklaştırmışlardı. Biraz işe de yaradı aslında. Nasıl mı? Yılbaşı için alışverişe çıkıp, fiyatlara baktım. Her şeye kuruş eklemişler. Mesela;Yüz lira değil, 99.99 TL/Kuruyemişçi etiket koymuş, 69.99 TL gibi...

Arada iyi haberde oluyor fakat onlar görünmüyor. Pompaya yansımıyan benzin indirimi mesela.

***

Aylardır konuştuğumuz şeyler sadece pahalılık, faturalar nasıl ödenecek, döviz artışları, benzin, kira, faiz...Başka hiçbir şeye bakamıyoruz. Gündem olan olayları bile takip edecek halimiz kalmıyor geçim derdini düşünmekten.

Sahi, olmayan mehter takımı yurtdışına gitti dönmedi. Başka bir ilin sporcuları müsabakalara gitti onlarda dönmedi. Bari derece aldılar mı onu bilseydik de biraz moral bulsaydık.

***

Kime anlatır gibi anlatalım?

2021 yılı içinde 1000’den fazla doktor ülkeyi terketmiş. Mülakatta elenen, atanamayan gençlerin durumunu görüyoruz. Üzülmek için mutlaka bizim ailemizden biri olması gerekmiyor.

En üzücü şeylerden biri ise 8-10 yaşında çocukların siyaset konuşması. Bir çok yetişkinden daha iyi anlıyor ve anlatıyor durumu.

Doların neden çıktığını düşünmeyen ama düşünce halay çeken dayıya nasıl anlatacağız bunları?

Kime anlatır gibi anlatalım?

***

Bu gençlerin, çocukların sosyal hayatı kalmadı. Sinema, tiyatro, konser izleyemiyoruz demiyorlar. Test kitabı alamadım diyor, soğukta ders çalışıyorum diyor. Nerede ucuz yemek yiyebileceğinin hesabını yapıyor. Yemeği denkleştirmek için, yürüyebileceği mesafede araca binmeyerek tasarruf yapmaya çalışıyor.“Et yiyebilirim en azından”deyip, yurtdışına gidip bulaşık yıkamaya razı olmuşlar.

Nankör mü şimdi bu çocuklar?

***

Hiç keyfimiz kalmadı.

Bir arkadaşın sık kullandığı bir atasözünü hatırladım; “Sac alıştı hamur tükendi. Koca alıştı ömür tükendi.”

Biraz ülke dışına çıkıp Kuzey Kore haberlerine bakarak,”iyi ki biz böyle değiliz”diyerek teselli edelim kendimizi bari.

Bakın mesela 2011 yılında kalp krizi geçirip ölen liderleri Kim Jong-il için her yıl Aralık ayında ülkede herkese yas tutturuyorlar. Ölüm yılına göre de yas süresi veriliyor. Bu yıl 11 gün, seneye 12 gün...

Bu yas günlerinde alışveriş yasak, evinizde ölen varsa bile ağlamak yok. O süre boyunca üzüntülü görünmek zorundaymışsınız.

Saçınızı nasıl keseceğinizi lider belirliyor. Moda polisi varmış mesela, o da ne giyileceğini denetliyor.

Biraz daha iyi hissettik mi kendimizi?

Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi