Koru avuçlamak

Ateşi elinle tutuvermek de diyebiliriz.  Ellerinin cayır cayır yanacağını bilsen de, koru avuçlarsın kimi zaman.
Ülkemizin çok sıkıntılı günler yaşadığı     bir gerçek.
Bir yanda dayanılmaz boyutlara ulaşmış hayat pahalılığı, işsizlik, yokluk, yoksulluk vatandaşları bunaltmış durumda.
Diğer yanda siyasetteki kirlenmeden kaynaklı olarak toplumu kutuplaştıran, ötekileştiren, kin ve nefret söylemlerinin yarattığı gerginlik!
Sorunları sıralamayı marifet sayan bir muhalefet anlayışının karşısında tek adamcı, baskıcı bir iktidarın halkı yok sayan uygulamaları.
Üstüne üstlük böylesi bir siyasal ortamda yapılan yerel seçimlerde beklediğini bulamayan iktidar bloğunun yenilgiyi kabullenemeyen mızıkçı tavrı, hukuk sistemini ve yargıyı zorlayan ısrarlı itirazları karşısında halk ” yeter artık” noktasına geldi.
Bu gerginlik ortamından yararlanmak,     siyasi rant elde etmek isteyen çevrelerin kışkırtıcı tavırlarını fırsat bilen, durumdan vazife çıkaran kimi karanlık odaklar anında devreye girdi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan organize saldırı böyle bir ortamın yalnızca sonucu. Nedenleri ve gerekçeleri üzerine kimi kınama mesajları yayınlansa da Hulusi Akar ve Süleyman Soylu’nun açıklamaları tam da ateşe benzin dökmek gibi.
Aynı gün Ankara da Türkiye Küçük Millet Meclisleri yıllık 23 Nisan buluşmasında konuk milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na sorduk “Ne olacak bu memleketin hali?” diye.
O da ateşe benzin dökenlere inat şöyle dedi:
“Koru avuçluyoruz”
Yaklaşık 11 yıldır ülkemizde” barış içinde, bir arada yaşama ilkesinden hareketle özgür düşünme ve düşüncelerini başkalarına tahakküm etmeden özgürce konuşabilme, ifade etme kültürünü yerleştirmeye çalışan Türkiye Küçük Millet Meclislerinin çalışmalarını daha ilk günden itibaren destekleyen HDP Milletvekili Gergerlioğlu; konuşmasında” geçmişte seçimle aldığımız belediyeleri, kayyum atayarak elimizden alanlar, şimdi de kazanan başkanlarımıza mazbatalarını vermeyerek, kamu vicdanında bir ateş yakıyorlar” dedi. 
Tüm bu hukuksuzluklara, yasa tanımazlıklara adaletsiz uygulamalara karşın, barış ve kardeşlik adına biz yine de yüreklerimizde yanan koru avuçlayıp söndürüyoruz, diyen böyle milletvekillerinin yanında halkı tahrik eden, ateşin üzerine benzinle     gidenler de var.
Dün Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan özel oturumuna katılan Cumhurbaşkanı’nın tam da HDP Eş Başkanı Pervin Buldan konuşurken salonu terk etmesi, hiç de öyle kızgın demiri soğutmaya benzemiyordu.
Anayasal bir kurum olarak seçimlere katılma hakkı tanınan ve girdiği seçimlerde 6 milyona yakın oy alan, meclisin üçüncü büyük partisini yok saymaya kimsenin hakkı olmasa gerek.
Benzer bir olay Kars’ta yaşandı.14. Mekanize Piyade Tugay Komutanı Özgür Nuhut, 23 Nisan törenlerinde Kars Belediyesi Eş Başkanları Ayhan Bilgen ve Sevin Alaca’yla tokalaşmıyor.
Bir kenti yönetmeye layık görülen, seçimle iş başına gelmiş bir belediye başkanı o kentin en makbul ve muteber kişisidir.
Askeri vesayetin en ağır biçimde uygulandığı dönemde bile bu kadar pervasız davra
nışta bulunamayan askeri erkanın son zamanlardaki bu tavrı, iktidarın seçilmişlere karşı uyguladığı kayyum uygulamalarıyla     birlikte artış gösterdi.
İktidarın “Biz beğenmediğimiz belediye başkanına görev yaptırmayız” anlayışından cesaret alan komutanlar, yeniden askeri         vesayet dönemi özlemiyle yanıp tutuşmaya başladılar.
Ama unutulmasın ki, demokrasi özlemi, sizlerin vesayet özlemlerinizden çok daha güçlü bir duygudur ve bir kez yaşamaya görün, aşktan da öte tutkuya dönüşür.
Kızgın demiri soğutma söyleminde bulunan Cumhurbaşkanından tam da normalleşmeye en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde bu söylemine uygun davranış ve uygulamalar bekleme hakkımız olduğunu düşünüyorum.
Son yerel seçimlerde önemli bir başarı göstererek birçok metropol kentin yönetimini ele geçiren muhalefete de bir hatırlatma yapmak yerinde olur sanırım.
Bu seçimlerde halk iradesini hiçe sayarak atadığınız belediye başkan adayları isabetli olmuş olabilir. Ama bu durum, en doğru aday belirleme yönetiminin, tüm üyelerin katılımıyla yapılacak bir ön seçim, yani sandık     olduğu gerçeğini değiştirmez.
Bu kentlerde yeni başkanların yapacağı doğru, kalıcı hizmetler, demokratik, katılımcı, şeffaf politikalar belki muhalefete iktidar     yolunu da açacaktır.
Ancak CHP nin daha sağlıklı ve ilkeli ittifaklara yönelmesi zorunlu hale gelmiştir.
İYİ Partiyle yapılan resmi ittifaktan çok, yanında görünmemeye, mahcup tavırlarla uzak durmaya çalıştığınız HDP, stratejik oy kullanma tavrıyla en büyük desteği vermiştir.
İktidarın ve özellikle de Bahçeli’nin saldırılarını bahane edip, kendi içinizdeki ulusalcı, gerici kesimleri gerekçe göstererek HDP nin karşılıksız, ilkeli desteğini görmezden gelen bir anlayış, hiç de demokratik bir tutum         olmadığı gibi siyaseten de etik değildir.
HDP nin CHP den bu desteği hak edecek bir karşılık beklemesi çok doğal ve anlamlıdır.
Ancak gerek KHK ile göreve başlatılmayan başkan ve meclis üyeleri, gerekse iktidarın HDP yi yok sayan tavırlarına karşın         daha ilkeli ve destekçi bir tavır ne yazık ki     gösterilemedi.
Şunu unutmamak gerekir; HDP, Türkiye partisi olma yolunda kimi samimi adımlar atıyor.
Demokratik siyasetin içinde yer almak     isteyen HDP bir şansı daha hak ediyor.
Tüm Kürt vatandaşları ya da HDP ye destek olan ve de HDP nin destek verdiği tüm partilerin neredeyse bütün üyelerini potansiyel terörist gören anlayışa inat; demokrasiye, onun kurum ve kurullarına sahip çıkmak     zorundayız.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi