Galata'da gizli kalmış İstanbul'un tek gotik kilisesi

Beyoğlu'nun mistik atmosferinde gezerken tarihi yapıları arasında kaybolmak oldukça keyifli. Dar ara sokaklarında bir gizem taşıyan Galata, hiç bilinmeyen bir çok bina ve esere ev sahipliği yapıyor. Geçen haftaki tarihi gezimde keşfettiğim muhteşem bir mimari eser beni oldukça heyecanlandırdı. Bir çok rivayete sahip olan kiliseden camiiye çevrilmiş bu yapının tarihçesi ise dikkat çekici.

istanbul-asv2021-10-img01-arap-mosque.jpg

İstanbul'un tek Gotik kilisesi

Arap Camii. önceleri Aziz Paolo (San Paolo) veya Aziz Domeniko Kilisesi (San Domenico) olarak bilinen ibadethane, 1453 yılında şehrin Osmanlı egemenliğine girmesinin ardından camiye çevrilmiş.
Galata kentsel dokusunda beton bloklar arasında, sivri külahlı hayli yüksek kare biçimli kulesiyle hala fark edilebilen Arap Camii; fetih öncesinden kalan İstanbul'un tek Gotik kilisesidir.

whatsapp-gorsel-2024-09-11-saat-14-32-26-481c217a.jpg

İstanbul’da ezan sesinin yükseldiği ilk yer

Bir rivayete göre, İstanbul’da ezan sesinin yükseldiği ilk yerdir. Yapılışı hakkında iki farklı rivayet vardır. Birincisine göre, 717 yılında yapılmış olan İstanbul’un ilk cami hüviyetini taşıyan eser Arap Camii’dir. İstanbul’un Fethi için 717 yılında gelmiş olan Müslüman Arap kumandanlarından ve sahabe neslinden meydana gelen bir ordu başında Mesleme bin Abdülmelik adındaki komutan bir cami yaptırmış ve adına da Arap Camii denilmiştir.

whatsapp-gorsel-2024-09-11-saat-14-32-27-21049785.jpg

whatsapp-gorsel-2024-09-11-saat-14-32-30-eb2b8fb8.jpg

Mesleme bin Abdülmelik'in kabri

Hicri 95 Senesinin Zilhicce ayında 15 Ağustos 717’e Mesleme bin Abdülmelik, Karadan bir ordu, denizden kuvvetli bir donanma ile Bizans’ı kuşatmıştır. Muhasara bir yıl kadar devam etmiş ancak Kostantiniyye alınamamıştı. Ama Galata zapt edilmişti. Mesleme ve İmparator Leon arasında varılan bir anlaşma sonucu Arap mescidi inşa edilmiş ve ibadete açılmıştır. 7 yıl kadar İstanbul’da kalmış olan Arap Müslüman Ordusu ibadetini burada yapmıştır. Daha sonra Şam'da çıkan bir isyan üzerine Arap ordusunun Şam’a gitmesi üzerine Dominiken Papaz ve Rahipleri burasını kilise haline sokmuş, şimdi minare olarak kullanılan çan kulesini bu esnada ilave etmişlerdir. 1453 İstanbul’un fethinden sonra kilise yeniden camiye çevrilerek öndeki mihrap ve minber ilave edilmiş ve Osmanlı kayıtlarında yine Arap Mescidi ismini almıştır.

arapcami-8.jpg

İkinci rivayete göre

İkinci rivayete göre Dördüncü Haçlı Seferi'nde Kudüs yerine Konstantinopolis'i ele geçirmeyi amaçlayan Katolikler, 1200'lerin başlarında Pavlus'a adadıkları bir kiliseyi ve yanına Dominikan Tarikatı'na bağlı bir manastırı Galata'da yaptırmışlardır. Papaların da yakın ilgisini çeken bu manastır ve kilise, bir süre sonra mezhebin kurucusu olan Aziz Dominik'in adının da eklenmesiyle tanınır: San Paolo ve San Domeniko.

1475'te Fatih, kiliseyi camiye çevirerek vakfına katmıştır. Yirmi yıl sonra da, İspanya'dan çıkartılan Endülüs Arapları'nın bir kısmının, çevredeki mahallelere yerleştirilmesiyle cami, "Arap Camii" olarak tanınır. Caminin Araplara mal edilmesinin bir nedeni de, minareye çevrilen eski çan kulesinin 714'te Şam'da yaptırılan ünlü Emeviye Camii'nin özgün minaresini çağrıştırmasıdır.

III. Mehmed ve I. Mahmud'un annesi Saliha Sultan ve II. Mahmud'un kızı Adile Sultan değişik dönemlerde Cami'yi onartmış; hünkar mahfili, sebil, çeşme, şadırvan gibi ögeler ekletmişlerdir. Özellikle Saliha Sultan'ın yaptırdığı onarımdan sonra caminin iç düzeni, mahfillerin, mihrabın barok ahşap tasarımlarıyla hayli değişmiş, tiyatral bir görümün egemen olmuştur.

1913-1919 yılları arasındaki kapsamlı onarım sonucu yapı yeniden büyük bir değişime uğrar: Avlu duvarı yıkılır, Cami genişletilerek yeniden yaptırılır. "Arabesk" bir son cemaat mahalli ekletilir. Döşeme altında kalan yüzü aşkın Latin soylusunun mezar taşları müzeye taşıtılırken, mihrabın yanındaki "Mesleme'nin Çilehanesi", "Arap Baba Merkadi" ve çevrede sahabelere ait oldukları ileri sürülen birkaç kabir de Arap kimliğini daha güçlendirerek vurgular. Yapı her ne kadar büyük ölçüde İslamlaşmış (Osmanlılaşmış) ise de, dikkatli bir göz, çok az da olsa Gotik geçmişini belgeleyen birtakım mimarî ögeleri fark edebilir.

arap-cami-3.jpg

Kiliseden camiiye geçiş ve onarımları

Cami III. Mehmed (1595-1603) zamanında tamir edilmiş ve XVII. yüzyıl sonlarında çevresini saran evler yıktırılmıştır. Azapkapısı’nda güzel bir sebil-çeşme ile 1956’da yıktırılan bir sıbyan mektebi vakfeden II. Mustafa’nın zevcesi ve I. Mahmud’un annesi Sâliha Sultan Arap Camii’ni hem tamir ettirerek genişletmiş, hem de 1147’de (1734-35) yeni bir şadırvan yaptırmıştır. Cami 6 Cemâziyelevvel 1222’de (12 Temmuz 1807) bir yangın geçirmişse de hemen tamir edilmiştir. Bu tamir sırasında, Dîvân-ı Hümâyun kâtiplerinden Hacı Emin Efendi tarafından binanın manzum bir tarihçesi yazılarak taşa işlenmiş ve bu levha mihrabın sağındaki duvara tesbit edilmiştir. Bu manzumede caminin esasının Mesleme’ye dayandığı uzun uzadıya anlatılmıştır. 1285’te de (1868-69) Sultan II. Mahmud’un kızı Âdile Sultan, kocası Mehmed Ali Paşa ile birlikte avlunun altına bir sarnıçla bugün görülen şadırvanı yaptırmıştır. Arap Camii’nin 1913-1919 yıllarında Giritli Hasan Bey idaresinde büyük ölçüde tamirine girişilerek çatısı kaldırılmış, avlu tarafındaki duvarı indirilip daha ileri alınmış, yeni bir son cemaat yeri yapılmış, içerideki mahfiller ahşap direkler üzerine yeniden inşa edilmiştir. Bu arada döşemenin altında bulunan XIV-XV. yüzyıllara ait yüzden fazla İtalyan mezar taşı İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne kaldırılmıştır. Minarenin alt kısmındaki duvarda da kiliseden kalma fresko resimlere rastlanmıştır. Mihrabın solundaki hücre “Mesleme’nin çilehânesi” olarak düzene konmuş, dışarıda ise kaldırılan hünkâr mahfili merdiveninin yerinde rüya ile keşfedildiği söylenen bir Arap Baba merkadi düzenlenmiştir.

whatsapp-gorsel-2024-09-11-saat-14-32-31-6b6fb22a.jpg

Minarenin altındaki geçitte görülen tuğla duvar kalıntıları Bizans devrine aittir. Dikdörtgen biçiminde uzun bir yapı olan caminin son cemaat yeri 1913 yılında Arap mimarisi üslûbunda yapılmıştır. Kıble tarafındaki kısım, tonozlarındaki kaburgalardan anlaşıldığı gibi gotik üslûptadır ve Latin kilisesinden kalmıştır. Bu kısma bitişik olan minare de altındaki gotik kemerli geçidi ile aynı devirdendir. Kulenin üçüz pencereleri kısmen örülerek mazgal haline getirilmiştir. Mihrap ve hünkâr mahfili ile yan kapıların dış çerçeveleri barok üslûpta olduklarına göre Sâliha Sultan’ın tamirinden kalmış olmalıdır. Bunlar, kıble duvarına komşu bazı pencerelerden kalan izlerden görüldüğü gibi daha önce gotik biçimde iken tamirlerde değiştirilmiştir. Caminin bitişiğinde bulunduğu bilinen Ali Paşa’nın hayratı 1106 (1694-95) tarihli çeşme ise bugün mevcut değildir. Fakat cami duvarına bitişik kitâbesiz iki çeşme bulunmaktadır.

whatsapp-gorsel-2024-09-11-saat-14-32-28-a8a520a9.jpg

whatsapp-gorsel-2024-09-11-saat-14-32-28-4e993bfd.jpg

whatsapp-gorsel-2024-09-11-saat-14-32-31-1742fbc5.jpg

whatsapp-gorsel-2024-09-11-saat-14-32-29-3ef735a5.jpg

Kaynaklar

Wikipedia-Arap Camii

Semavi Eyice - Arap Camii

TDV İslam Ansiklopedisi

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Beyza Şengün Arşivi