Doğduğu topraklara borcunu ödüyor: Murat Açıl

Doğduğu topraklara borcunu ödüyor: Murat Açıl
Sivas'ın İmranlı ilçesinin ilk CHP'li Başkanı Murat Açıl, Damga'ya konuştu. Göreve geldiğinde ilçenin 21 milyon borcu olduğunu ifade eden Açıl, “3 bin 300 nüfusumuz var. Kişi başına 6 bin 700 lira borç düşüyor” dedi. Hızlı bir toplarlanma sürecine girdiklerini belirten Açıl, “Bir hafta içinde inşaat ve gıda üzerine hemen bir belediye şirketi kurdum. Belediyenin bir arazisine yüz dairelik konut projesi yaptım. Daha kağıt üzerindeyken, bunların satışını başlattım, belediye payına düşen 22 dairenin her ay bir

72 yıllık bir ilçe olmasına rağmen CHP'nin hiçbir zaman seçimi kazanamadığı İmranlı'da 2019 yerel seçimlerinde büyük bir başarı göstererek belediye başkanı seçilen Murat Açıl, bugüne kadar yaptıklarını Damga'ya anlattı. İmranlı'nın aşırı derecede göç verdiğini ve 10 yıl önce 20 bin olan nüfusun 3 bin 300'e kadar düştüğünü belirten Açıl, “Kentin çok geri kalması ve nüfusun giderek yaşlanması nedeniyle ekonomiye dokunmak gibi bir mecburiyetimiz var. Yeni bir tersine göçü de tetiklememiz gerekiyor” ifadelerini kullandı. İmranlı Belediyesi'nin Türkiye'nin en borçlu belediyelerden biri olduğunu kaydeden Açıl, ekonomik canlanmayı başlatmak için çok sayıda projeyi hayata geçirdiğinin altını çizdi.


Sivas’ın İmranlı İlçe Belediyesi kurulduğundan beri ilk kez CHP’li bir başkan tarafından yönetiliyor. Neler yapıyorsunuz?
Öncelikle süreci bilmekte fayda var. İmranlı, 1948 yılında ilçe oluyor. 1948 yılından beri CHP hiç seçim kazanamamış. İlçe merkezinde demografik yapısı CHP'nin kazanmasına uygun değil. Bu tür küçük ilçelerde özellikle siyasal ve kimliksel ayrışmalar çok keskin oluyor. Farklı bir siyasi partiyi destekleyenin, başka bir partiyi desteklemesi atomu parçalamak gibi bir şey. Çünkü mahalle ve çevre baskısı orada çok hakim ve kişileri etkiliyor. Eğer ilişkileri siyaset ve kimlik üzerinden götürürsen başarılı olma şansın yok. Benim yıllarca Sivaslı Girişimci ve İş Adamları (SİVGİAD) Dernek başkanlığı yapmam dan dolayı beni tanıyorlardı. Son 4-5 yıldır kurduğumuz bir iş nedeniyle gidip geliyorum. Böyle olunca da İmranlı'da insanlara ekonomik ve sosyal konular üzerinden dokunma şansım oldu. Önce fotoğrafı iyi bir tarif etmek lazım. Şehir, bundan 20 yıl önce ilçe merkezinin nüfusu 10 binlerdeyken, 3 bin 300'lere inmiş. Ama dışarıda çok önemli bir gücü var. Dış dünyaya göç eden insan sayısı çok fazla. Hem ekonomi, hem sanat camiasında, hem de bilim dünyasında çok tanınmış isimler var. Ankara'da özellikle altyapı ve inşaatla ilgili çok önemli adamlar var. Ankara Marriot Otel, Ankara Holiday Inn Otel, Obama'nın kaldığı Calista Luxury Otel'de İmranlıların. Bunlar aslında inşaat sektöründen gelen güçlü insanlar. Habertürk ekranlarındaki Didem Arslan'dan, Semiha Şahin'e, sanatçı Cengiz Özkan'dan Amerika'daki Canan Dağdeviren'e kadar sanat ve bilim alanında yer alan isimler de var. Ciddi bir güç var aslında. Ben geldikten sonra önce bir sanayici kimliğimle analiz yaptım.


murat açıl


Sizde iş dünyasının içinden geliyorsunuz...
Yıllarca İstanbul Hadımköy'de sanayicilik yaptım. Tabi İstanbul iş dünyasını ve sanayisini bilmek benim için bir avantajdı. Dernek başkanlığından dolayı da kentin zaten nasıl gelişebileceğini biliyordum. O fırsatları, avantajları geleceği göz önünde tutarak bir plan yapıp yol aldım. Geldiğimde tahminimden çok daha farklı bir tablo ile karşılaştım. Türkiye'nin en borçlu belediyerinden biriyle karşılaştım. Bizden önce görev yapanlar ne kadar borçlu olduğunu bilmiyorlardı. 21 milyon borcu vardı ilçenin. Kişi başı 6 bin 700 lira civarında borcumuz vardı. Bu Türkiye'de aslında bir rekor. 3 bin 300 nüfus, 180 bin civarında pay hak ediyor devletten ama bunları alamıyor. Çünkü İller Bankası'ndan kullandığı borçlar var, SGK'ya olan borçları kesiliyor. . Bize para yollamadıkları gibi, üstüne bazen bizden para istiyorlar, borcunuza yetmedi diye. Özellikle ben 15 aylık bilançoyu çıkardığımda 15 ayda 4 buçuk milyon giderimizin olduğunu gördüm. Bunun büyük finansal kısmını biz yaratmıştık. Nasıl yarattık; gider gitmez tespitlerimiz oldu. Kentte yaşam kadınlar açısından çok zordu. Yolun ortasından Kızılırmak akıyor, Doğu'ya doğru yol geçiyor ama bundan hiç yararlanılamıyor. Türkiye'nin en çok kahvehanesinin olduğu bir kent meydanı. 40-50 dükkanın olduğu yerde 20'ye yakın kahvehane var. Bu kahvehaneler kaldırımları işgal ettiği için kadınlar yürüyemiyordu. Keşmekeş içerisinde, hayvanların geçirildiği bir meydandı. Otopark düzeni yoktu, taksiler rastgele park ediyordu. Süratle sponsor arkadaşlar bularak buraları düzenledik. Kadınların çocuklarını emzirebileceği bebek emzirme odaları ve lavabolar oluşturduk. Aydınlatma sistemini daha modern bir hale getirdim, kaldırımları yenileyip, genişlettik. Bu şekilde kadınlar artık rahat kullanabiliyor. Kaldırımların belli bir miktarını sarıyla çizip, onun dışına çıkılmasını yasakladık. Trafik sorununu çözerek, taksileri düzene soktuk. Bir taksi durağı kurduk. Alevi-Sunni ayrımı olmadan tüm araçlar aynı yerden geçiş yapmak zorunda kaldı. Peyzaj yaparak kent bir anda köy kimliğinden kurtulup, modern bir hale geldi. Bir kampanya yaptık; “Fırçanı kap gel, kentimizi beyaza boyuyoruz” diye. Ege'deki evler gibi Anadolu'nun kenarında eski ama bembeyaz evler oluşturduk. Kızılırmak'tan yararlanılamıyordu; bir köprü vardı, bu yüzden yararlanılamıyordu. Çok kısa bir alan zaten. İnsanların yaşam alanları da genişledi; orada bir park oluşturduk. Park fikrini arkadaşlarıma doğru bir dille ifade ettim; O parka Madımak'ta yanan Hasret Gültekin'in adını verdik. Aslında bu da kanayan bir yaraya bir nebze merhem oldu, bir kardeşlik, bir barış coşkusu oldu. Tüm arkadaşlarımıza ve yayın kuruluşlarına böyle anlattık. Sol'un önemli şairlerinden Ataol Behramoğlu ve siyasetçi İsmet Yılmaz ve birçok bürokratik isimle beraber kurdeleyi kestik. Ulusal medyada bu haber yankı yarattı.


Geldiğinizde bu kadar borçla karşılaşacağınızı bekliyor muydunuz, sizden önce giden başkan bu kadar borç bıraktığının farkında mıydı?
Hayır, giden başkan da bilmiyordu. Büyük çalışmalar sonucu borç tablosunu çıkarabildim, önceden bilme şansım yoktu, o verileri göremezdim. Çok korkunç bir tabloydu. Devlet bir polise, jandarmaya yatırdığı gibi parayı size yatırmıyor, hakettiğiniz parayı size veriyor ve maaşları siz ödüyorsunuz. Yoksa para ödeyemezsiniz. Belediyeler bu yüzden ödeyemiyor. Ben baktım ki zorlanacağım, bir hafta içinde inşaat ve gıda üzerine hemen bir belediye şirketi kurdum. Bunun izinleri de zaman aldığı için hibe yöntemiyle kurdurup, bağış aldım, belediyenin bir arazisine yüz dairelik bir konut projesi kurdum. Bunun tanıtımını yaptım. Daha kağıt üzerindeyken, bunların satışını başlattım, şuan kabası bitiyor. Satılan daireler var. Belediye payına düşen 22 daireyle de, her ay bir tanesini satarak maaş ödemesi yaptık. Hiç aksamadı maaşlar, şuanda da kasamızda üç ay sonrası maaşları ödeyebilecek birikimimiz bile var.

murat açıl


Belediyede toplam kaç kişiye maaş veriyorsunuz?
52 kişiye, 160- 170 bin TL net maaş veriliyor. 5 milyon küsür vergi ve SGK borcu var. Geçen yıl SGK vergi dairesi her şeyimize haciz koydu. Teminatlar göstererek borçları kaldırdım. Bu arada durmuyoruz; anayol üzerinde 30 yıldır savaş alanı gibi duran bir otogar vardı, sadece 2 tane otobüs acentası vardı. Gıda markası oluşturmakta zorlanacağımı düşündüm belediyenin sermayesi olmadığı için. İstanbul'a sık sık gelerek iş adamı arkadaşlarımı ikna ettim, marka ve altyapısını hazırladık, 1 milyon nakit sermayeli şirket kurdurdum. Hem üretim yapılacak, hem pazarlanacak olan şirket kuruldu. Otogarın 2-3 yıllık peşin kirasını onlardan alarak, üst katları kiraya verdik. İçerisinde İmranlı TV olan, restoranı, yöresel satışların yapıldığı, yönetim ve şirket katlarının olduğu bir terminal oluşturduk. Ciddi bir ekonomi yaratacak.Ve en önemlisi gelirinin bir bölümünü belediyeye bağış yapacak. Köylerin tüm koşullarını artıracak. Sermayesi olan, finansı olan bir kurum oluşturduk. Giderek büyüyor. Kadınlara bir sözüm var tekstil fabrikası kurmakla ilgili. İş adamlarını ikna ettim. Bunun üzerine çalışıyorum. Tesisi kurduğumuzda iş alanı sağlamış olacağız. Barajlarla ilgili çalışmalarımız var. Kentin çok geri kalması ve nüfusun giderek yaşlanması nedeniyle ekonomiye dokunmak gibi bir mecburiyetimiz var. Yeni bir tersine göçü de tetiklememiz gerekiyor. Gençlerin gelmesi gerekiyor. Düşünün ki; bir kadın kuaförü bile yoktu, biz geldikten sonra oldu. Üç benzin istasyonundan sadece biri çalışıyordu, biz geldikten sonra açmaya başladılar. Bir umut oluştu.


Kent için çok başarılı işler yapmışsınız.Yenilemek ve geliştirmek üzerine. Tüm bunları yapabilmekteki en büyük etkeniniz nedir?
İstanbul'daki birikimlerim, sanayici kimliğim, iş adamlarını tanıyor olmam diyebilirim. Hem ilişkilerim, hem insanları kolay ikna edebildim. Genel merkez bizi İBB'ye kardeş belediye yaptı. Ekrem Başkan ve Genel Başkan ziyarette bulundular. Benim de Beylikdüzü'ndeyken Ekrem Başkan ile eski hukukumdan dolayı, seçim öncesi İmranlı'ya dair söylemleri de artırdı. Kişisel olarak iş dünyasında aldığım girişimci ödülleri de kente fayda getirdi. Bir danışma kurulu oluşturdum. Bunların da kente ciddi katkıları olacaktır. Hedef şu; Anadolu'da yıldız gibi parlayan, yükselen, ekonomisi o bölgeye örnek olan ve belediyecilik sisteminde örnek bir belediyecilik anlayışı sergileyen, kendi kaynaklarıyla dönebilen bir model oluşturmak. Bunu sağladık. Birçok belediye örnek aldı. Çevre illerden ziyaretimize gelip projelerimizi görmek istiyorlar, inşaatımızı geziyolar. Bölgeden geçen birçok il belediye başkanları ziyaret ediyor. Tüm bunlar ekonomik destek ile buluşmaya yardımcı oluyor. Görev süremin sonuna kadar da bu kente katkı sunmaya devam edeceğim. Genelde başkanlar koltuklarından kalkmaz, şuan benim için şikyate ettikleri şey hiç yerimde durmuyor olmam. Doğru; ben hiç yerimde durmuyorum. Şuana kadar ki görev sürecimde bir çok kaynağa ulaştım. Bunu oturarak yapamazsınız. Binlerce kilometre yol giderek, ziyaretlerde bulunuyor ve sürekli proje üretiyorum. Her mahalleye olmasa bile, birçok mahalleye parklar, kapalı pazar ve kültür merkezi projelerim var. Görev sürem bittiğinde, yüz yılda yapılmamış ne varsa, bunları gerçekleştirip tekrar yaşadığım kente dönmek istiyorum.

murat açıl


Kızılırmak Nehri'ni dünya turizmine kazandıracağınızı söylüyordunuz, çalışmalarınız ne durumda?
Bizim sloganımız böyle; "Kızılırmak'ın doğduğu kent" ve "Bal'ın anayurdu." Kızılırmak'tan hiç yararlanılamıyor. Hem turizme, hem balıkçılığa etkisi var, balık üretim çiftliği var ama, kent merkezinden geçtiği için yaşamsal olarak yararlanamıyorduk. Çok ciddi projelerimiz var ama hem ekonomik dengelerin zayıflaması, hem de pandemi süreci buna etki etti. Bu etkiye rağmen, hefelerimize ulaşmak zorundayız, 'Pardon' demek gibi bir lüksümüz yok. CHP Belediyesi'nin, sosyal demokrat bir belediyenin sosyal projeleri de yapması gerekiyor. Asla umutsuzluk yaşamayazağız, hiçbir şey bizim moralimizi bozamaz. Ciddi bir enerji ve moral ile toplumun geneline moral vererek bunları sürece dahil ediyoruz. İmranlı insanlarıyla özel ve gelişmeye aday bir kent.


Pandemi süreci İmranlı'da nasıl geçiyor?
İlk dalgada İmranlı'da hiç vaka yoktu. Medyada da bunu çok görmüşsünüzdür. Biz herkesten hızlı hareket ettik. Başka yerlerde olduğu gibi özellikle biz mali idareler olarak, kamu ile hiç çatışmaya girmedik. Kaymakamlık, milli eğitim, jandarma ve emniyet gibi birimlerle koordineli çalıştık. Buradaki oluşmuş kadro ile Vefa destek birimine ekipler verdik. İlk anda onlar koordine olamadıkları için, ben biraz daha hızlı hareket ederek bütün bu kurumların ve kentin dezenfektan malzemelerini karşıladım. Hem de gerçek dezenfektan malzemelerini tedarik ederek. Maske ve eldivenleri tedarik ettim. Kahvehaneler, kuaför ve berberler kapalı olduğu için Türkiye'de heralde bir örnektir; Berber ve kahvehane işletmecisi esnaflarımıza gıda ve maddi desteklerde bulunduk. Bütün köylere varana kadar gıda desteği aldık, yurt dışından destekte bulunan çok oldu. Köyler sorumluluk alanımız olmamasına rağmen köylere gıda kolisi desteğinde bulunduk. Gurbette olanlara seslenip gelmeyin dedik, gelmedikleri için de Türkiye'deki örnek ilçelerden olduk. Fakat ikinci dalga ile elbette vaka göründü diğer kentlerdeki gibi. Şuan bir salgın sürecindeyiz. Tüm dünya bu salgınla uğraşıyor. Herkesin dikkatli ve kontrollü olmasında fayda var. Benim iş hayatından öğrendiğim bir şey var; kriz ortamlarında herkes durduğu gibi siz de durursanız, yol almaya başladığınızda onlar kadar yol alırsınız. Herkes yürümeye başlamadan, siz yürümeye başlamalısınız. Herkes yürüdüğünde bir fırsat olmaz. Daha aktif ve pratik davranmak zorundasınız. Hızlı ve keskin kararlar almak, doğru yönetmek, tasarruflu olmak, her kuruşu tedbirli kullanmak zorundasınız. Birçok projenin içerisinde olmaya çalışıyorum. Kentin dışarıdan gelen insanların yüzüne sıcak çarpacağı ortamlar yaratmaya çalışıyorum. Şuan kafetaryalar hazırlıyorum. Kızılırmak kenarında oturulabilecek mekanlar tasarlarıyorum. Kent, küçük olmasına rağmen gelen ziyaretçilerine, doğal ürünlerin satın alınabileceği, gezilebileceği bir ortam sağlıyor. Böyle avantajları var. Sivas balının yüzde 50'sini İmranlı üretiyor. Bunu şimdi markalaştırma yolundayız. Üniversite laboratuvarlarında yapılan testlere göre satışını sağlayacağız. Biz durmuyoruz kısacası. Kooperatifleşmeyi de hazırlıyoruz.

murat açıl


Bu hizmetlerde süreklilik sağlayabilecek misiniz?
Su sürekli akmalı; peşi sıra bir şey aksadığında, ikinci projeler devreye girmez. Dokunduğumuz her şeyi parlattığımızı düşünüyorum. Aslında herkesin yapması gereken bir şey bu; bulunduğunuz yere bir şey katmalı, dokunmalısınız. Dayanışmanın yaşandığı bir yer, Erzincan'dani Malatya'dan hemşehrilerimiz katkı sunuyor. Doğru işler yaptığınızı gördüklerinde, insanlar size destek olmak ister. Yönetim binamızı yeniledik, modern bir yönetim katı tasarladık. Erzincanlı bir iş adamımız geldi ve bize elektrik malzemesi hediye etti mesela. Bir diğeri başka bir şey hediye etti falan. Ortaya iyi şeyler çıktığında herkesi mutlu ediyor. İş adamları bu bölgeye yatırım yaparken, kendisini anlayacak, çıkabilecek sorunları çözecek yöneticilere ihtiyaç duyarlar. Kendilerini anlayabilen birini görünce de yatırım yapmak istiyorlar. Benim başka şehirden gelip, başka bir gözle görmem galiba fırsatta oldu. 6 yaşında bu bölgeden ayrılıp, buranın kültürünü biliyor olmam, buraya dair tüm değerleri bilmek de bir avantaj. Galiba bana ihtiyaç duyulduğu bir süreç ve zamandı. Doğru bir zamanda kentle buluştum. Bu da başarı olarak görülebiliyorsa bu başarıyı birlikte yaşıyoruz, insanlar bunu gördüğünde moral motivasyon artışı yaşıyorlar. Bir kesim doğal olarak varlığından rahatsız olabiliyor, ama bu çok küçük bir kesim. Hareket alanının artık eskisi gibi olamayacağını gözlemleyen, süreçten böyle beslenen insanlar olabiliyor, her yerde oluyor. Onların yararına olabileceğini gördükçe onlar da giderek değişmeye başlıyorlar. Sosyal demokrat belediyecilik böyledir. İnsanlara dair projeler üretmek, olumsuzluklardan etkilenmeden yeni yeni kaynaklar yaratarak kenti büyütmek gibi bir mantık yürütüyoruz. Aday olmadım ama memleket bize bir görev verdiğinde kaçmadım. En iyi haliyle yapmaya çalışıyoruz.


HİÇBİR AYRIM YAPMIYORUZ

CHP'li bir başkanın kenti yenilemesi, kaynak geliştirmesini gören İmranlı halkı neler hissetti? CHP'ye soğuk bakan kesimin oranında azalma yaşandı mı, neler gözlemlediniz; CHP'li başkan gelince ne oldu?
Bizim memnuniyetsiz olan her kesimden aynı oranda insan var. Bize oy vermeyen seçmen kitlesi de var. Bir kere ayrım yapmıyoruz, kendi konuştuğumuzla çelişki yaratmıyoruz. Ötekileştirme yapmıyoruz. Kimlik ve siyasal değerlerinden dolayı kimseye farklı davranmıyoruz. Genel başkanımızın talimatı var; "Göreve geldiğiniz andan itibaren ziyadesiyle yapacaksınız ve insan ayırmayacaksınız." Bu süreç içerisinde bize rakip olan partinin öne çıkan insanları bizimle ilgili başka yerlerde konuştuğu zaman bile, gerçek bu; kimseyi ayırmadı, siyasallaştırmadı... Herkese aynı dille yaklaşıyoruz. Bize seçim döneminde ve sonrasında destek veren muhafazakar ve milliyetçi camianın da bizim adil ve hakkaniyetli yönetimimizden mutlu olup pişmanlık yaşamaması bizi ayrıca memnun ediyor. Herkesi kucaklamak bizim için çok önemli. Dengeleri koruya koruya, saygıyla ilerlemeye devam ediyoruz. CHP'nin belediyecilik anlayışının aslında Anadolu'da bir ışık olduğunu göstermeye çalışıyoruz.


DEPREME HAZIR OLMAYA ÇALIŞIYORUZ

Bir de deprem gerçeğimiz var. Son zamanlarda Malatya ve Elazığ'da yaşanan depremler oldu. Elazığ'da meydana gelen depremin hissedildiği İmranlı'da belediye tarafından toplanan battaniye, erzak ve kıyafetler afet bölgesine ulaştırılmıştı. Deprem başınıza gelecek olsa, sizin bunun için bir hazırlığınız var mı?
İmranlı tam bir deprem bölgesi değil ama etrafından fay hatları geçiyor. Elazığ'da yaşanan depremde hemen bir ekip yolladık. Hem malzeme hem ekip desteği verdik. Bu ekip desteğinden sonra, bizi mutlu eden başka bir olay gelişti; Ülkü Ocaklarının gençleri yanıma geldi. "Ekibinize yetişemedik ama, biz de malzeme topladık, bizi destekler misiniz?" dediler. Onur duyacağımı söyledim. Hemen araçları hazırlattık, eksik malzemeleri varsa giderdik. Ülkü Ocaklarının gençleri Hz. Ali'nin olduğu bir resim getirdiler, siyaset yapmıyorum ve buna gerek yoktu dedim; teşekkür ettim. Dediler ki, "Bu sembolik bir tavır ve biz de bu kentteki uzlaşma kültürüne bundan sonraki süreçte katkı sunmak için getirdik." Depreme hazır olmaya çalışıyoruz, bir ekibimiz var. Kazalarda da müdahale edebilmek adına. Araçları yoktu, geçen gün İBB'nin mali idari bölümüne özellikle araçlarla ilgili bir talepte bulunduk. İmranlı'da özel bir ekip ve müdahale edebilecek eğitimli bir kadro oluşturmak istediğimi dile getiriyor ve çalışıyorum. Ancak dediğimiz gibi pandemi yavaşlattı bazı projeleri. İşaret ettiğiniz deprem konusu çok önemli. Bölgedeki illerden daha hızlı hareket edebilen ve lojistik destek sağlayabilecek bir ekip gerçekten çok arzu ediyorum.


Röportaj: Ali Tarakçı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.