Kanal İstanbul felaket, cinayet, israf, haram!

Kanal İstanbul felaket, cinayet, israf, haram!
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “İstanbul’a katmerli ihanet projesi” olarak nitelediği Kanal İstanbul’a neden karşı olduklarını 15 maddede açıkladı. İmamoğlu, “Kanal İstanbul bir ihanet projesi değil, bir cinayet projesidir. 16 milyonun varlığına, 82 milyonun güvenliğine yönelik bir felaket projesidir. Kimlere ne söz verilmiş olursa olsun. Bu proje yapılamayacak” dedi

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, son dönemin en tartışmalı konularından “Kanal İstanbul” ile ilgili basın toplantısı düzenledi. mamoğlu, kanal ile ilgili kuşkularını, neden karşı olduklarına dair gerekçelerini ve itirazlarını, "16 milyonun temsilcisi olarak seçilmiş tek kamu otoritesi" sıfatıyla dile getirmek istediğini belirtti. "Bu basın toplantısında ortaya koyacağım nedenler, asla benim şahsi nedenlerim değildir" diyen İmamoğlu, toplantının siyasi amaçla düzenlenmediğini kaydetti.

İSTANBUL SUSUZ KALACAK, DEPREMİ TETİKLEYECEK
Sözlerini bilim insanlarına dayandıran ve "Kanal İstanbul bir ihanet projesi değil, ne yazık ki bir cinayet projesidir. 16 milyonun varlığına, 82 milyonun güvenliğine yönelik bir felaket projesidir. Derhal vazgeçilmelidir. Bu proje nereden bakılırsa bakılsın, bir israf projesidir. Haramdır." diyen İmamoğlu, proyenin yapılamsı halinde, "İstanbul susuz kalacak. Proje depremi tetikleyecek. Doğa katledilecek. İstanbul'un tarihi talan edilecek. Balıklar ve balıkçılık ölecek" diye konuştu.

KALİFORNİYA’DAKİ BİR PROJEYİ ELEŞTİRMİYORUM
İBB'nin protokolden çekilmesini, protokolün hukuksuz olduğunu belirterek açıkladı. İmamoğlu, kanal çevresinde 2011’den bu yana 30 milyon metrekare arsada hareketlilik yaşandığını söyledi. Ayrıca projenin geçtiği yerde en fazla arazisi olan ilk 3 şirketin de Arap olduğunu belirtti. Gazete Damga İmtiyaz Sahibi Ali Tarakçı'nın, 16 milyon İstanbullu içerisinde projeye destek verenlerin de olduğunu ve muhakefet lideri gibi konuştuğunu sorması üzerine İmamoğlu, "Söylediğiniz hiçbir tanımla benim alakam yok. Ben İBB başkanıyım. Kaliforniya’daki bir projeyi eleştirmiyorum. İstanbul'daki bir projeyi eleştiriyorum" ifadelerini kullandı.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, son dönemin en tartışmalı konularından “Kanal İstanbul” ile ilgili basın toplantısı düzenledi. Toplantıya, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu ve İBB üst yönetimi tam kadro olarak katıldı. İBB’nin Saraçhane’deki merkez binasında gerçekleştirilen toplantıyı, yerli ve yabancı basını temsilen çok sayıda gazeteci izledi. İmamoğlu, kanal ile ilgili kuşkularını, neden karşı olduklarına dair gerekçelerini ve itirazlarını, "16 milyonun temsilcisi olarak seçilmiş tek kamu otoritesi" sıfatıyla dile getirmek istediğini belirtti. "Bu basın toplantısında ortaya koyacağım nedenler, asla benim şahsi nedenlerim değildir" diyen İmamoğlu, toplantının siyasi amaçla düzenlenmediğini kaydetti. İmamoğlu, "Çünkü, sadece bugün hayatta olan 82 milyon için değil, çocuklarımız, torunlarımız ve bu ülkenin tüm geleceğini tehlikeye atan büyük bir risk ile karşı karşıyayız" dedi.

15 maddede anlattı
"Geçtiğimiz pazartesi günü, İBB olarak Kanal İstanbul protokolünden çekildiğimizi ilan ettim" diyen İmamoğlu, "Çünkü bilim insanlarıyla konuştukça ortaya çıkıyor ki, Kanal İstanbul bir ihanet projesi değil, ne yazık ki bir cinayet projesidir. 16 milyonun varlığına, 82 milyonun güvenliğine yönelik bir felaket projesidir. Kimlere ne söz verilmiş olursa olsun. Kimlere ne rant vaat edilmiş olursa olsun, derhal vazgeçilmelidir. Şimdi asla polemik yapmadan, siyasi retorik yapmadan, yüzlerce güvenilir bilim insanının ortaya koyduğu bilimsel gerçekleri ve önemli kamu kurumların ortaya koyduğu dayanakları tek tek sıralayacağım. İBB’nin farklı daire başkanlıklarından Devlet Hava Meydanları İşletmesi’ne (DHMİ), İSKİ’den Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü’ne kadar uzmanlığı, görev alanı ve sorumluluğu bu konuyla ilişkili olan kurumlarımızın, devletimize sunduğu raporlar üzerinden, tümüyle resmi raporlar üzerinden Kanal İstanbul projesinden çekilmemizin dayanağı olan ve projenin ülkemiz için barındırdığı en önemli 15 tehdidi, 15 madde halinde sizlere anlatmaya çalışacağım" ifadelerini kullandı.

İstanbul susuz kalır
Kanal İstanbul projesinin yapılması halinde 8 bin 500 yıldır var olan İstanbul'un, sonsuza kadar yer altı ve yer üstü su kaynaklarını kaybedeceğğini savunan İmamoğlu, "Bundan sonra sıralayacağım 14 maddeyi bir kenara koyun; sadece bu madde bile bu projenin derhal rafa kaldırılmasını emrediyor. Akıllı, mantıklı, gerçeklerden uzaklaşmamış hiçbir kamu yöneticisi, hiçbir siyasetçi, böyle bir riskin varlığını bile bile bu projenin inşaatını destekleyemez. Kendi ülkesine, kendi şehrine, kendi insanına bu ihaneti düşünemez" dedi. DSİ’nin ve İSKİ’nin raporlarına da değinen İmamoğlu, "Bunlara göre projenin getirdiği en büyük tehlike, Terkos Gölü’ne karışacak tuzlu su ile gölün, ebediyen su kaynağı sıfatını yitirecek olması önemli bir ihtimalidir. Terkos Gölü havzası, İstanbul ve çevresi için bir depolama alanıdır. Kanal İstanbul inşa edilirse, her şeyden önce bu muazzam su kaynağı yok olacak. Bir milli yatırım olarak, değeri 2 milyar liranın üzerinde olan Sazlıdere Barajı, aynen apar topar kapatılan Atatürk Havalimanı gibi, tümüyle işlevsiz kalacak. Kanal İstanbul projesiyle, Terkos Gölü’nün doğusundaki 20 kilometrelik su toplama havzası da devre dışı kalıyor. Şu anda Sazlıdere - İkitelli sistemi ile Terkos, ikisi birlikte İstanbul’un tüm su ihtiyacının yüzde 29’a yakınını karşılıyor. 15 yıl sonra ise 7,5 milyon insanın su ihtiyacını karşılayacak. Kanal İstanbul inşa edilince, mevcut bu sistem tamamen devre dışı kalacak" dedi.

Depremi tetikleyecek
İstanbul'daki deprem riskini hatırlatan ve Küçükçekmece Gölü’nden 3 sığ fay hattı geçtiğini belirten İmamoğlu, "Öyle raporlara, öyle değişiklikler geliyor ki bir gecede; ‘Fay hattını değiştirdik’ de diyebilir hükümet. Tarihsel dönem ve 120 yıllık veri incelendiğinde, kanal güzergahı boyunca yapılacak yapılaşma, insan yaşamı için büyük risk yaratıyor. Çünkü deprem, bu bölgenin değiştirilemez bir gerçeği. Zemin yapısı heyelanlara müsait. Bu bölgede büyük mühendislik projeleri için pek çok geoteknik sorun söz konusu. Proje 1., 2., ve 3. derece deprem bölgelerinde kalıyor. 11 kilometre mesafeden Kuzey Anadolu fay hattı, 30 kilometre mesafeden Çınarcık fay hattı geçiyor. Bilim insanları, Kanal İstanbul Projesi’nin, yeryüzü ve yeraltı gerilme dengelerini bozacağını söylüyor. İnşaat ile ortaya çıkacak aşırı yüklemelerin, yeni depremleri davet edeceğini, depremlerin şiddetini artıracağını söylüyor. Plana göre; kanalın Marmara girişi olan Avcılar Denizköşkler’de 631 bin metrekarelik denize dolgu ile konteynır limanı yapılacak. Bu liman da risk altında. Neden? Olası büyük İstanbul depreminin, 6 metre yükseklikte dalgalar yaratacağı konusu bilim adamlarınca ortaya konuluyor. Tsunamiyle o liman da sular altında kalacak. Göz göre göre, kendi elimizle, kendi bütçemizle felakete niye davetiye çıkarıyoruz diye. Ben de soruyorum: Niye yapıyoruz bunu?" ifadelerini kullandı.

Doğa katledilecek
"Peki çevreye ve eko sisteme nasıl bir zarar vereceksiniz?" diye soran İmamoğlu, "Kanalın etrafında 50-60 katlı dev gökdelenler, dizi dizi dizilmişler. Kim tarafından tasarlanmış? Burada Meclis’te, ‘Etrafında tek bir konut yok’ diyenler oldu. Kendi raporlarında, 1 milyon 150 bin nüfus dedikleri rakamı, Bakan, ‘500 bin kişilik bir akıllı şehir’ olarak açıkladı. Şu an 16 milyon, akılsız bir şehirde yaşıyor. 500 bin kişilik bir akıllı şehri, projenin bir parçası olarak anlatıyor. O 60-70 katlı binaları, ‘Bakın, ne kadar güzel’ diye anlatıyor. Güzellik kavramı, insana göre değişir. İnsanların bunu değerlendirmesini istiyorum. Kimisi o güzelim coğrafyaya, tarım alanlarına bakar ve ‘Güzel’ der, kimisi de 60-70-80 katlı binalara, ‘Güzel’ der. Ticaret alanları, lojistik alanlar ve donatılar gelecekmiş. Yine beton, yine rant, yine çevre katliamı. Bakın, ‘1 milyon 200 bin kişi diyor ya, siz onun altını 2 milyon olarak çizin. Bu işin sonu yok, onu söyleyeyim. Pazartesi günü yayınlanan sözüm ona ÇED raporunu hazırlayanlar ya da hazırlatanlar, bölgedeki yapılaşmadan bahsetmiyorlar. Yani çevre etki değerlendirme raporunda bu yapıların ne tür çevresel sorunlara mal olacağı sorusuna cevap verilmiyor. Bir aldanma geleneğiniz olabilir ama bizi aldatamazsınız. Felaket üstüne felaket gelecek. Bu, benim sözlerim değil, bilim insanları söylüyor. Kanal projesi ile, projenin inşaatıyla, 23 milyon metrekare orman alanı, 45 kilometre uzunluğunda ve ortalama 150 metre genişliğinde 136 milyon metrekarelik çok verimli tarım ve orman alanı, sonsuza kadar ortadan kaldırılmış olacak" açıklamasında bulundu.

Tarih talan edilecek
Boğaz’ın tarihi dokusunun korunmasının, proje için gerekçe olarak gösterildiğini belirten İmamoğlu, "Kanalın bitmesiyle Boğaziçi trafiği azaltılacakmış. O da Boğaz’daki tarihi dokunun korunmasını sağlayacakmış. Boğaz trafiği ile ilgili olarak da dikkatinizi çekmek isterim. ÇED Başvuru Dosyası’nda, Boğaz trafiğinde iddia edildiği gibi yıllara göre bir artış değil, tam tersine özellikle son 10 yılda yüzde 22,46’lık bir azalış gözlenmektedir. Oysa ki, projeyle birlikte 17 milyon metrekarelik SİT alanı etkilenmektedir. Küçükçekmece Gölü kıyısında yer alan Bathenoa Antik Kenti olsun, İstanbul’daki ilk yerleşmelerden biri olan Yarımburgaz Mağaraları olsun, daha bilmediğimiz toprak altındaki nice antik hazineler olsun, muazzam bir tarihi zenginlik proje tarafından yutulacak. Tarihe ve tarihi değerlere neden zulmediyorsunuz? İhanete fırsat tanımayacağız" dedi.

Yeni vergi yükü gelecek
Kanaldaki taşınmazların bulunduğu rezerv alanlarının imara açılması durumunda bin 450 kamulaştırmasız el atma davası ile karşı karşıya kalınacağını ifade eden İmamoğlu, "Buradan çıkacak mali yük, DSİ tarafından karşılanamayacak büyüklüktedir. Şimdi diyecekler ki ‘Kanalın millete maliyeti yok. Proje, kendi kendini finanse ediyor’. Biz, bu masalı iyi biliyoruz. Hatırlayın; bize köprülerin, şehir hastanelerinin de kendi kendini finanse edeceği söylenmişti. ‘Gerekirse öderiz’ edebiyatını görüyoruz. Ne oldu gördük. Deli Dumrul hesabı gibi, kullansın kullanmasın 82 milyon hep birlikte ödüyoruz o projeleri. Bal gibi ödüyoruz. Hem de kat kat fazlasıyla 4-5 şirkete milyarlar ödüyoruz. Bu da öyle olacak, en ufak bir şüpheniz olmasın. Milletin sırtına ne için yeni yükler yüklüyorsunuz?" diye sordu..

İBB'ye 35 milyar maliyet
Kanal İstanbul inşaatı ile İSKİ’nin 3 isale hattının da devre dışı kalacağını belirten İmamoğlu, "Şimdiye kadar yapılmış arıtma sistemlerinin de bazıları yok olacak. İSKİ verilerine göre; bu üç ishale hattının yerine en az 11 milyar lirayla yeni arıtma tesisinin inşa edilmesi gerekecek. Kanal inşaatı, ayrıca 3 farklı lokasyonda da tümüyle İGDAŞ hatlarını ortadan kaldıracak. İGDAŞ raporuna göre; bu hatların yerine de yine milyarlarca liralık ek maliyet yükü gelecek. Böylelikle İBB’nin sadece 2 kurumuna bile milyarlarca liralık maliyet çıkıyor. Tahsisler ve yol yapımları yüzünden, Kanal İstanbul projesinin sadece İBB’ye maliyeti milyarlarla, eski parayla katrilyonlarla ifade ettiğimiz rakamlar. Bu rakam, İBB’nin 2020 yıllık bütçesinden neredeyse yüzde 50 fazladır. Pazartesi itibariyle Kanal İstanbul protokolünden çekilerek, kundaktaki bebekten, 90 yaşındaki Ayşe Teyzeye kadar; her bir İstanbulluyu 2 bin 200 liralık yeni borçtan kurtardık. Yani her bir İstanbulluyu asgari ücret kadar bir ödemeden, 4 kişilik her bir aileyi, yaklaşık olarak 5 bin liranın üzerinde gereksiz bir vergi yükünden korumuş oluyoruz" dedi.

Yeni bir ulaşım sorunu
Kanal İstanbul'dan para kazanılamayacağını savunan İmamoğlu, "İstanbul Ana Ulaşım ve İstanbul Lojistik planlarında henüz Kanal İstanbul yer almıyor. Planlarda yer almadığı için, Kanal İstanbul’un, İstanbul ulaşımına olacak etkisini kestirmek mümkün değil. Ama kanal çevresinde planlanan konut alanları, kanal nedeniyle kopacak ve sonra köprülerle tadil edilmeye çalışılacak ulaşım hatları, yeni ulaşım talepleri demektir. İstanbul yarımadası, Trakya’dan ayrılacağı için yeni bağlantı köprülerine ihtiyaç duyulacak. İnşaatın başlamasıyla TEM ve E5, sık sık trafiğe kapatılacak. 6-7 yıllık inşaat sürecinden bahsediyorlar. İstanbul trafiğinde yaşanacak problemlerin boyutu belirsiz. Bu bölgelere hızla metro getirmemiz gerekirken, milyonlarca insanın ulaşımını kolaylaştıracak 2 hatta daha fazla metro hattını inşa etmek varken, neden milyonlara trafikte zulmü reva görüyorsunuz?" diye konuştu. "Yalnızca karayolu değil, havayolu için de hiçbir hayrı yok" diyen İmamoğlu, "16 milyonun canının söz konusu olduğu bir meselede bile resmi raporlar bir anda kökten değişiveriyor? Onun için ‘Allah akıl fikir versin’ diyorum" eleştirisinde bulundu.

Hafriyat ne olacak?
Kanal İstanbul projesini yapmak için ortaya çıkacak hafriyatın muamma olduğunu dile getiren İmamoğlu, "Ulaştırma uzmanları, bunun simülasyonunu yapamazlar. Simülasyon da bile kamyonlar birbirine çarpar. Kamyonlar için yapılacak yeni yollardan, 38 kilometrelik Karadeniz sahil dolgusuna kadar, insan aklını dehşete düşürecek nitelikte işler var" dedi. Kanal İstanbul'un inşa edilmesi halinde yeni yerleşim birimlerine 1.2 milyon yeni nüfus geleceğini belirten İmamoğlu, "Bu, 1.2 milyonla kalmaz. Ben, “2 milyon olur bu’ dedim ama beni dinlemediler. Onlar, bilimi ve aklı dinlerler. Beni dinlemesinler zaten. 6 tane Beşiktaş ilçesi nüfusu büyüklüğünde yeni bir nüfus İstanbul nüfusuna eklenecek. Sadece proje yüzünden İstanbul trafiği içinde 3.4 milyon yeni yolculuk oluşacak. Bu da İstanbul trafiğinin en az yüzde 10 artması demek" bilgisini verdi.

8 milyon hapsedilecek
İstanbul Boğazı ile yeni açılacak kanal arasına 8 milyonluk bir nüfusun hapsedileceğini belirten İmamoğlu, "Deprem anında bu nüfusun güvenliğini nasıl sağlayacaksınız? Tam bir can pazarına dönecek o kritik anda milyonlarca İstanbulluyu başka bir coğrafyaya nasıl nakledeceksiniz? Vazgeçtim mal güvenliğini; vatandaşlarınızın canını nasıl koruyacaksınız? Bu proje hem İstanbul’un güvenliği için hem de Trakya’nın savunması için stratejik bir ihanet projesidir. Hakikaten bizden bu projeye ‘Evet’ dememizi nasıl bekliyorsunuz?" sorularını sordu. Kanal İstanbul'u Montrö Antlaşması üzerinden de eleştiren İmamoğlu, "Montrö fesih edilse dahi, Türkiye, boğazlarından ticari gemi geçişini yasaklayamazsınız. Yani, kanalla Türkiye para kazanacak savı, uluslararası hukuk karşısında geçersiz. Hayaldir. Uydurmadır. Aldatmacadır. Siz rüya görüyor olabilirsiniz, ama bizim işimiz gerçeklerle. Bizim sükse yapmak gibi bir derdimiz yok. Bizim, bu ülke insanlarına mutluluk getirmek gibi derdimiz var" dedi.

Balıklar yok olacak
Kanal İstanbul'un Karadeniz balıklarını ve balıkçılığını yok edeceğini savunan İmamoğlu, "Kanalın inşa edilmesiyle binlerce yıldır var olan doğal denge bozulacak. Bunu su bilimcileri söylüyor. Karadeniz’de tuzlu su miktarı artacak ve doğal dengesi bozulacak" dedi. Projenin ayrıca İstanbul'un maneviyatını zzedeleyeceğini belirten İmamoğlu, "Arnavutköy’deki Baklalı, Roman ve Yeniköy Mezarlıkları çok net proje alanında kalıyor. Bunlarla ilgili yazı yazıldı ama yanıt bile verilmedi. Yani burada yakınları yatan insanlar, bu mezarları başka bir yere nakletmek zorunda kalacaklar. Ölüye bile rahat yok" diye konuştu. "Kanal İstanbul milleti sevmemektir. Kendini sevmektir" diyen İmamoğlu, "Kamu adına karar verenlerin önceliği milletin canını malını, geleceğini korumaktır. Öyle olmalıdır. 16 milyonluk bu şehrin geleceği olan çocuklar yeterince beslenemezken, bizim önceliğimiz Kanal İstanbul olamaz" tepkisini gösterdi.

Bizi kimse ikna edemez
Paojeyle bierlikte İstanbul'un yaşanamayacak bir kent olacağını sözlerine ekleyen Ekrem İmamoğlu, "Temiz hava, su, altyapı ve trafik açısından çözülemez sorunlarla baş başa kalacak. İstanbul’un güvenliğini, 16 milyonun canını ve Türkiye’nin stratejik güvenliğini riske eden Kanal İstanbul projesine kimse, 16 milyon insanı ikna edemez. Bizi hiç ikna edemez. Bu proje her yönüyle felaket, ihanet ve cinayet projesidir. Özetle diyoruz ki; ya Kanal ya İstanbul" ifadelerini kullandı. Kanal İstanbul için merkezi hükümetin harcayacağı paranın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kentsel dönüşüme ayırdığı paranın tam 7 katı olduğunu belirten İmamoğlu, "Sayın Bakan bunu biliyor mu, bilmem. Bu bütçe ile en az 9 Marmaray inşa edilebilir. İstanbul’daki bütün ilk okullar, orta okullar ve liseler sıfırdan yeniden inşa edilebilir. İstanbul’daki deprem sorunu olan ne kadar riskli yapı varsa, tümden yeniden yapılabilir. 150 yataklı tam bin 650 tane hastane veya yüzbinlerce gencimizin istihdam edileceği yüzlerce fabrika inşa edilebilir. Bu proje nereden bakılırsa bakılsın, bir israf projesidir. Haramdır. Ülke kaynaklarını har vurup harman savurma projesidir. İstanbul’a katmerli ihanet projesidir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve 3 çocuğu olan vatandaş Ekrem İmamoğlu olarak, ülkemize büyük zararlar getirecek olan bu proje sevdasından derhal vazgeçmenizi öneriyorum" dedi.

Hukusuz protokol yapmışlar

"Yanlışın neresinden dönülürse kardır" diyen İmamoğlu, "İşte biz, bu 15 gerekçeyle, daha önce İBB ve ilgili bakanlıklar arasında hazırlanmış ve imza altına alınmış olan hukuksuz protokolden onun için çekildik. Protokol hukuksuzdu, çünkü, atanmış İBB Başkanı tarafından, yetkisiz şekilde imzalanmıştır. 1 Ağustos 2018 tarihinde yangından mal kaçırırcasına ve meclis kararı alınmadan imzalanan protokol, 5393 sayılı Kanun’un 75. maddesinin (a) bendi uyarınca, yetkili organ kararı olmadan imzalandığı için, zaten hukuken geçersizdir. Sakattır. Sonradan şekli, şartı tamamlamak için, 12.10.2018 tarihinde meclis kararı alma yoluna gidilmiştir. Ama bu durum, hukuksuzluğu ve yetkisizliği ortadan kaldırmaz. Geçersiz bir protokolün Meclis tarafından onaylanmış olması, o protokolü geçerli kılmaz. Dolayısıyla hukuka aykırı bu işlemi geri almak, benim yetkim dahilindedir. Ben de bunun için meclis kararı gerekmeyeceğini iyi biliyorum. Bir derse dönüyor konuşmalarımız ama Sayın Bakan’ın dünkü demeci tümüyle bilgisizlik ürünüdür. Ayrıca protokolde çok sayıda hukuksuzluklar ve İBB adına çok sayıda maliyet üstlenmeleri de söz konusudur. Çekilme gerekçemizin hukuksal dayanaklarını sizlere dağıttık. Oradan görebilirsiniz. 23 Haziran’da, millet bize demiş ki; ‘Tüm yanlışlara, eksikliklere bir göz at. Bu şehirde yapılan birtakım yanlış hareketleri analiz et.’ Bu bakımdan hem hukuksuzluğu giderdik hem de 16 milyon insanın bize emanetine ihanet etmedik" ifadelerini kullandı.

3 büyük Arap  şirketi arazi almış
"Kanal İstanbul işbirliği protokolünden İBB’nin çekilmesi projeyi nasıl etkileyecek?" sorusunu cevaplandıran İmamoğlu, "Projeyi nasıl etkileyeceği benim zihnimde bile yok; çünkü proje olmayacak. Yani proje yapılmayacak. Dolayısıyla bizim projeden çekilmemiz demek, projeyi uzaktan seyredeceğimiz anlamına gelmiyor. Tümüyle olmaması yönünde hukuki mücadelemizi vermemiz anlamına geliyor. O bakımdan İstanbul halkının, İBB’nin olmadığı bir proje bu kentte olamaz, yürüyemez" cevabını verdi. İmamoğlu kanal çevresinde arazi hareketliliklerinin sorulması üzerine de "Çevre ve Şehircilik Bakanı,çevre ve şehircilik adına konuşmuyor. Söylediği sözler ne yazık ki çelişkili. 1 milyon 150 bin nüfuslu şehiri, 500 bin nüfuslu akıllı kent olarak açıklayıp insanların gözünü boyamaya çalışıyor. Emin bir şekilde ‘arsa hareketi yoktur’ diyor. Bir örnek vereyim; 2011’den bu yana arsa harekete tam 30 milyon metrekareyi bulmuştur. Tüm değişim hareketlerini Sayın Bakan isterse yazılı da isteyebilir, telefonla da isteyebilir, biz telefonun ucundayız. Bakanlık makamına saygımız sonsuz, kendisi ile paylaşırım. En büyük kökten aileden gelen birkaç alan hariç yüzlerce yıllık arazileri olan aileler var onlar hariç. En büyük arazisi olan ilk 3 şirket de Arap şirketi. Bizden detay isterlerse bizde bütün detaylar var. Paylaşırız. 30 milyon metrekare ne demek biliyor musunuz? Beyoğlu yetmez artı Bayrampaşa o da yetmez bir de üzerine Gaziosmanpaşa’yı ekleyin o kadar yapıyor. Daha iyi anlar benim Gaziosmanpaşalı, Bayrampaşalı, Beyoğlulu hemşerilerim ne demek istediğimi" diye konuştu.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.