Ümit Odacı: Gülüşümüzü kıskanıyorlar

Ümit Odacı: Gülüşümüzü kıskanıyorlar
Çocukluk yıllarında sorumsuz bir doktorun yaptığı yanlış iğne sonucu belden aşağısını kaybeden engelli oyuncu Ümit Odacı Damga'ya çok özel açıklamalarda bulundu. Filmleri aratmayacak hayat hikayesini anlatan Odacı, engelli bireylere seslenerek, “Evde olanlar lütfen dışarıya çıksın. Çünkü hayat dışarda devam ediyor. Hayata küsmesinler, arkadaş edinsinler, üzülmesinler” çağrısını yaptı

Engelli oyuncu Ümit Odacı Damga'ya konuştu. Odacı, oyunculuk serüveninin nasıl başladığını, gerçek anlamda samimiyetle mücadelesine destek veren ünlü isimleri, İstanbul’da engelli bireylerin yaşadıkları zorlukları dile getirdi.  Odacı, engelli bir birey olarak oyunculuk yaparken yaşadığı sıkıntılara ve mücadelesinden neden vazgeçmediğine varıncaya kadar pek çok konuya değindi. Yapımcılara ve yönetmenlere seslenen Odacı, “Engel durumunu önümüze engel olarak koymayın” ifadelerini kullandı. 


Ümit Bey hoş geldiniz, bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Hoş buldum. Ümit Odacı ben 24 yaşındayım. Oyunculuk yapıyorum. Eğlenceli, hayata küsmeyen biriyim.


Mücadelenizi hemen hemen çoğu kişi biliyor, Damga okuyucuları için bir de sizden dinleyebilir miyiz?

Ben küçükken yanlış iğne sonucu oluştu özel durumum. Doktor hatası yüzünden oldu. 17- 18 yaşıma kadar anneme hep soruyordum, neden böyleyim diye? 18 yaşına gelince artık daha olgun olduğum için anlatılanları daha iyi yorumlayabildim. Yanlış teşhis sonucu bunu yaşıyorum ama hayata asla küsmedim ve devam ediyorum. Bence vücudunda herhangi bir uzvun olmaması değil, beynin özürlü olmasın insanın yeter ki... Allah’a şükür konuşabiliyorum, her şeyin farkındayım buna şükür diyorum elbette ki ...

ümit odacı


O doktorun meslekten men edildiğini okumuştum, siz bunu nasıl öğrendiniz? O doktora kızgınlığınız var mı?

Kızgınlığım var tâbi ki, nasıl olmasın. Doktorun meslekten men edilişini de şöyle duydum; bizim çevre biraz geniş ve biraz araştırma yapmıştık. Sonra doktorun emekli olduğunu ve İstanbul’da olmadığını öğrendik. Durum bu, İstanbul’dan gitmeden yakalamak isterdim ama yakalayamadım. Gerçi meslekten men edilmiş ve cezasını almış.


Peki okul yıllarınızdan, yaşadığınız iyi – kötü anılarınızdan bahseder misiniz?

Okulda zorluk çektiğim bir dönem oldu. Örneğin ilkokul döneminde herkes iki ayağı üzerindeyken ben elleriyle yürüyen, okula giden bir çocuktum. O dönem ufak olduğum için bu duruma takıyordum, üzülüyordum evet ama sonraları takmamaya ve üzülmemeye başladım. Arkadaş edinmeye başladım, arkadaşlarım oldu ve sonra ortaokul derken artık okulda sevenim çok olmaya başladı. Tanımadığım kişiler bile gelip benimle arkadaş oluyordu. Bu hoş bir duyguydu. Okulda ilk zorlandığım şey arkadaş çevresiydi, çünkü çabuk alışamamışlardı bana... Biraz zaman almıştı ama zamanla alıştık birbirimize.


Başarılı bir öğrenci miydiniz?

Yani (Gülerek cevap veriyor)


Öğretmenlerinizle aranız nasıldı?

Öğretmenlerimle aram çok iyiydi. Öğretmenler odasında çay içiyordum, düşünün öyle rahattım. Derste canım sıkılıyordu çıkıyordum, öğretmen nereye diyordu; müdürün yanına diyordum.

ümit odacı

Oyunculuk yapıyorum dediniz, oyunculuk eğitimi aldınız mı?

Ben oyunculuğa şöyle başladım; benim elimden tutan kişi Ali Ağaoğlu oldu. Onun sayesinde başladım oyunculuğa. Bunu her yerde dile getiriyorum ve getirmeye de devam edeceğim. Çünkü elimden tutan Ağaoğlu'na minnet duyuyorum. Herkes duyunca şaşırıyor ve Ali Ağaoğlu’ndan böyle bir şey beklenmez diyorlar, nasıl oldu da yaptı diye düşünüyorlar. Ben de anlatıyorum onlara. Ali Bey 'ne yapmak istiyorsun, hayalin ne' diye sordu diyorum, ben de 'yürüdüğüm yolda tanınmak istiyorum oyuncu olmak istiyorum' cevabını verdim. Ali Bey ile görüştükten bir hafta sonra 'Çocuklar Duymasın' dizisinden teklif aldım. Sonrası özel tiyatro ve devlet tiyatrolarında da oynadım. Sahne tozunu da yuttum diyebilirim. Derken Yılmaz Erdoğan hocayla tanıştık, bu yıl 8. yıl olacak tanışalı. Yılmaz Erdoğan’a kamera karşısında heyecanlandığımı ve ne yapmam gerektiğini danıştım. Yılmaz hoca da “kendin ol” dedi. “Eğitimli insanlar dahi kamera karşısında kekeleyebiliyor, kendin olursan başarırsın” dedi ve ekledi; “kendin olursan nereden eğitim aldığını soracaklar.” Ben de Yılmaz hocaya bu öğüdünü her yerde anlatacağımı, unutmayacağımı söyledim. Okan Bayülgen’in programına çıktım sonraları, o program sonrası TRT 1’de Filinta dizisinden teklif almıştım. Filinta'da şifre çözen çocuktum. İlk bölüm çok heyecanlanmıştım ama sonraları o heyecanımı bastırmıştım. Şimdi profesyonel olarak devam ediyorum.


Roller açısından zorluk yaşadınız mı?

Şöyle ki, yapımcı ve yönetmenlerde sıkıntı yaşıyoruz. Neden şundan dolayı, bazı abilerimiz var sürekli serisi devam eden işler çekiyorlar. Mesela, neyse ismini vermeyeyim şimdi bu röportajı görünce kızabilir, onunla bir gün oturduk ve beni ufak da olsa bir sahnede oynat dedim. O da 'sana bir sahne vermem, bütün senaryoyu sil baştan yazmak, çekmek demek' dedi. Sen özel insansın, durumun belli o yüzden sana göre öyle bir şaka yazmam lazım ki halkın bunu yemesi gerek dedi. “Yüzde 99’u yer yüzde 1’i yemezse magazinciler o yüzde 1 üzerinden üstümüze gelir ve engelli birey üzerinden para kaldırdılar derse; birincisi o film çöpe gider, ikincisi ben en az 2-3 sene proje yapamam ve üçüncü olarak senin de oyunculuk kariyerin biter” dedi. Bir taraftan adama hak veriyorum ama diğer taraftan da madem bu yayınlanacak şu da eklensin lütfen: yönetmen ve yapımcılardan isteğim engelli insanlardan da oyuncu olabilir. Bu engel durumunu önümüze engel olarak koymayın. Bu engeli kaldırın.


Hayalinizde oynamak istediğiniz bir rol var mı?

Arkadaşlar beni Harry Potter filmindeki Ron Weasley karakterini canlandıran Rupert Grint’e benzetiyorlar. Yurt dışında bir filmde oynamak isterim mesela.

ümit odacı


Benim gördüğüm birçok sanatçı size destek veriyor. Size en samimi gelenler kimler? 

Betül Demir, Berkay.... Hatta Berkay abi ilk çocuğu doğduğunda hastaneye beni yanına çağırdı, 'gel Arya’yı ilk gören sen ol' dedi. Şafak Sezer var. 2016’dan beri abi kardeş gibiyiz. Canım sıkılınca ararım, abi beni gezdir derim. Sağ olsun hiç kırmıyor. Aydemir Akbaş var, Okan Çabalar var. Okan abi de öz abim gibidir. Ahmet Kural, Murat Cemcir, Cem Yılmaz ve Şahan Gökbakar. İlk aklıma gelenler bunlar.


Sosyal medyada (Tiktok) fenomensiniz. Nasıl başladı? Bu kadar çok kişiye ulaşmanızın sebebi nedir sizce?

Instagram’ı önce çok aktif kullanmıyordum. Sonra abim Instagram’a reels geldi oraya da video at dedi. Önce ben çekemem dedim, sonra arkadaşlar zorla Tiktok’a başlattılar. Tiktok’ta bayağı izlendim. Öyle ki hesabımı çaldılar ama geri aldım. Doksan sekiz bin civarı takipçim var. Instagram’a attığım bir video dört buçuk milyon izlendi. Büyümeye devam ediyoruz. 

Elektrikli araç kullanıyorum dediniz, trafikte nasıl durum?

Trafikte sıkıştırıyorlar beni. Ben de hiperaktif ve çok çabuk sinirlenen biriyim. Damarıma basmasın kimse öyle diyeyim. Bazen magandalar çok yakın sürüyorlar, aramızda bir santim kalıyor. Ehhh hadi bakalım diyorum sürücüye, kim kime vurursa. O kadar dibimden gitmesine gerek yok ama dibimden dibimden sürüyor işte. O sırada kaçmıyorum ben de. O vurursa o suçlu çünkü.



BAZI KİŞİLER ÇOK DUYARSIZ

İstanbul’da yaşayan özel gereksinimli bir birey olarak yaşadığınız zorlukları, olması gerekenleri anlatır mısınız?

İstanbul’da engelliler için sistem başlı başına hata. Emgelli bireylere insanlarımızın bazıları saygılı ama bazıları değil. Engelli asansörlerini engelli bireylerden dazha fazla kullananlar var. Engelli asansörlerinin bazıları da çok eski. Araçların engelli rampalarından park etmesi ciddi sıkıntı oluşuyor. Metrobüste binerken çok zorluk oluyor. Benim elektrikli motorum var bazen biniyorum metrobüse ve görüyorum; engelli bir kardeşimiz asansörün önünde beklerken çocuk arabasıyla bir ailenin öncelikli olarak asansöre bindiğini görüyorum. İnsanlarımız bu konuda çok duyarsız. Metrobüs şoförleriyle de sorun yaşıyoruz. Buraya gelirken bile tartıştım mesela. Engelli düğmesi var, özel ve buna basınca onun ekranında engelli birinin ineceği belli. Bir vatandaş engelli rampasını açarken kapıyı kapattı. Ben de görmüyor musunuz diye çıkmıştım. Nerden bileyim diyor. Nasıl bilemezsin ekranında görmen lazım. Bu dikkatsizlikler ne yazık ki çok fazla yaşanıyor.


MUTSUZ OLANLAR BİZİ KISKANIYOR!

Siz çok mücadeleci bir insansınız, mücadeleden vazgeçmiş, umudunu yitirmiş insanlara ne söylersiniz?

Kardeşlerime rica ediyorum, beni abileri ve kardeşleri olarak görüyorlarsa onlardan ricam evde olanlar lütfen dışarıya çıksın. Çünkü hayat dışarda devam ediyor. Hayata küsmesinler, arkadaş edinsinler, üzülmesinler, takmasınlar evet ben de takıntılı bir insandım ama takmamaya başlayınca emin olun size öyle bir özgüven geliyor ki insanlar şaşırıyor. Bu çocuk da ne var gülüyor diyorlar. Bizim gülüşümüz hayata küsmediğimizden bu da bazı insanlara batıyor.


Niye batıyor sizce?

Ben diyor bu halimle mutlu olamıyorum, bu adam nasıl mutlu oluyor diyor. Adamın ayakları yok, elleriyle geziyor bu niye gülüyor niye hayatın içinde diye sorguluyor kendi kendine. Ve böylelikle bir kıskançlık oluyor. Bizimle mutlu olanlar da  oluyor diğerleri de . Herkese tavsiyem hayata ne olursa olsun kimse küsmesin ve vazgeçmesin. 


DİLEK BOZKURT/SÖYLEŞİ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.