Marketler müze, kasaplar kuyumcu

Her gün gelen zamların içinde boğulduk. Hatta sıyırdık kafayı. Bir kilo Elma 18 lira, muz 30 lira yahu evde çocuk büyüten anne babanın halini soran eden varmı Allah aşkına bu zulümle "Biraz sıkıntı var" diyerek adeta dalga geçilir mi dostlar! Marketler müze, Kasaplar Kuyumcu dükkanı, şarküteriler AVM gibi oldu. Sadece gezip aval avakl bakıyoruz . Halimiz ne olacak diyoruz. Bunlar hala bizimle aklımızla dalga geçmeye devam ediyor. Dostlar ‘Refah seviyesini yükselttik’ diyorlar. Ayıp yahu Edep Yahu.. Hükümet kanadından pek çok isim "Milletimizin refah seviyesini geçmişle mukayese edilemeyecek derecede yükselttik" diyor ancak vatandaş öyle düşünmüyor. Et yemeyi unutan, marketleri müze gibi gezen halk bu sözler " Nasıl yükselsin refah seviyesi? Millet perişan durumda. Enflasyon desen yüzde 156. Nasıl iyi olsun? Yolda gülen insan görüyor musunuz? . Manava, markete gidemiyorsun ya… Eti unuttu zaten millet. Ne yiyecek millet?" yanıtını veriyor. Bakınız Asgari ücretli için yıl sonunu, memur ve emeklilere zam için temmuz ayını beklesinler diyenler maşallah iş akaryakıta geldi mi zam yapmak için bir gün bile beklemiyorlar. Dolar yükseldi anında zam! Petrol yükseldi anında zam! ve sonuç benzin uçtu. Dostlar!
 

Oy verenler aç

Bu ülkede acı ama gerçek ki; Oy verenler aç, oy alanlar sarayda yatıyor. Vatandaş her geçen gün artan hayat pahalılığının altına ezilirken, bazı iktidar yetkilileri ekonomideki sorunların abartıldığını savunuyor. Hükümet cephesinden yapılan açıklamala ise adeta kara mizah. Vatanmdaş, iktidar sahiplerine " Onların 4 bin 250 lira maaşla yaşamalarını tavsiye ediyorum. Denesinler bakalım" tavsiyesinde bulunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘şükür’ tavsiyesinde bulundu.Buna yanıt İyi Parti Genel Başkanı Akşenereden geldi.Akşener, “Bu millet şükretmeyi bilmiyormuş. Bay kriz ve avanesi ak kaşık, suçlu yine milletimizmiş. Millete hakaret ettiği repertuvarına şimdi de şükürsüzlüğü ekledi. Kendine gel Erdoğan. Allah’ın kelamıyla siyaset yapılmaz. Sen şükürden bahsediyorsun ilk cuma diyanet şükür fetvası veriyor. Bir de utanmadan çıkmışsın milletimize aslında razı olun diyorsun. Çok beklersin” dedi.
 

Fare gibi kemiriyor
 

Bugün birazda durumumuza bakalım.Ünlü Bilge Eflatun'un bugünde çok geçerli olan sözlerine bir göz atalım.Eflatum diyor ki "Her toplumda yönetim kimde ise, güçlü odur. Her yönetim, kanunlarını işine geldiği gibi koyar. Demokratlar demokratlığa uygun kanunlar, zorbalar zorbalığa uygun kanunlar, ötekiler de öyle…Bu kanunları koyarken kendi işlerine gelen şeylerin, yönetilenler için de doğru olduğunu söylerler, kendi işlerine geleneklerden ayrılanları da kanuna, doğruluğa aykırı diye cezalandırırlar.Doğruluk her yerde birdir; yönetenin işine gelendir. Güç de yönetende olduğuna göre, düşünmesini bilen her adam bundan şu sonuca varır: Doğruluk güçlünün işine gelendir. "Ancak; bu anlayışla beraber, her nerede olursa olsun, fakirlik bütün insanların refahı için büyük bir tehlike oluşturur. Şu anda ülkemizde yaşanan da Eflatun'un dediği gibidir. Yani Doğruluk kavramı artık "Güçlünün işine gelendir". Dostlar! Şunu da unutmamak gerekir. "Hak yerde kalmaz.” ve Hukuk birgün herkese lazım olur.” Günümüzde yaşanan olaylarda eğer kamu vicdanı sızlıyorsa ortada adalet yok demektir. Adaletin tesis edilmediği yerde, ne ekonomi ne de kalkınma ve nede üretim sağlıklı olur. Enflasyon alınterini fare gibi kemiriyor
 

Gülmeyi unuttuk

Milletçe gülmeyi unuttuk. Milletine sırtını dönmüş, kifayetsiz bir yönetim, ülkemizin enerjisini çalıyor, Potansiyelini tüketiyor. Karşımıza çıkan fırsatları heba ediyor. Bununla da yetinmiyor, milletimizin alın terini, emeğini, yarınlarını, umutlarını da çalıyor. Hep söyledik “Enflasyon en sinsi, en acımasız halk düşmanıdır.” Çünkü milletin alın terini, emeğini, Satın alma gücünü fare gibi kemirir. Cepte ne var, ne yok; bir yankesici gibi hissettirmeden çekip alır. Ve milletini unutan, sesini duymayan, yönetimler, bu sinsi halk düşmanıyla mücadele etmez. Aksine onu besleyip büyütür. Bizde de, Ekonomiyi yönettiğini sanan bir ekonomist, bu en sinsi, en acımasız, en ahlaksız halk düşmanını, enflasyon canavarını, “Faiz sebep enflasyon sonuç” diyerek, “Nas” diyerek, Bilerek, isteyerek hortlattı. Erdoğan Hükümete geldiğinde; elinde tüm dünyada güven uyandıran, ve enflasyonun belini kırmış bir program buldu.
 

Enflasyon hortladı

Yirmi yıl önce işe başladıklarında, tüketici enflasyonu yüzde 30; üretici enflasyonu yüzde 31 idi. Enflasyon hızla düşüyordu. Bugün, Milletimiz bu beceriksizlerden vekâletini geri almaya hazırlanırken, tüketici enflasyonu yüzde 70. Üretici enflasyonu ise yüzde 122. Erdoğan 20 yılın sonunda, tüketici enflasyonunu iki buçuğa, üretici enflasyonunu ise dörde katladı. Milleti enflasyon canavarının dişleri arasına attı. Bu kifayetsiz yönetim, millete verdiği hiçbir sözü tutmadı. Türkiye AKP yönetiminde giderayak, tüketici enflasyonunda, Üçüncü dünya liginin zirvesine taşındı. Artık tüketici enflasyonunda dünyadaki komşularımız, Venezüella, Zimbabve, Sudan, Suriye… Ama üretici enflasyonunda şampiyonluğu hiçbir ülkeye bırakmadılar. Bu beceriksizler, Türkiye’yi, yüzde 122’lik üretici enflasyonuyla, dünya şampiyonu yaptılar. Tekrarlıyorum: Türkiye’yi, yüzde 122 üretici enflasyonuyla, dünya birincisi yaptılar.
 

Acımasız bir savaş var

Bu rezaletin sorumluları, havaya bakıp ıslık çalarak, sorumluluktan kaçamaz. Sebep oldukları yıkımı gizleyemez, sorumluluktan kurtulamaz. Bu k yönetimin en büyük siyasi sermayesi sorumluılğu muhalefete atmak. Bu laf cambazları, gün geliyor Rusya-Ukrayna savaşını, gün geliyor küresel enerji ve emtia fiyatlarını, gün geliyor dış güçleri, gün geliyor çiftçiyi, esnafı hatta yurttaşlarımızı, enflasyonun sorumlusu ilan ediyor. Bir tek kendileri sütten çıkmış ak kaşık. Yetkileri var, Ama sorumlulukları hiç yok. ' Kuzeyimizde acımasız bir savaş var. İşgal edilen Ukrayna’nın bazı şehirlerinde taş taş üstünde kalmadı. Ama Ukrayna’da enflasyon yüzde 14, Ukrayna’yı işgal eden Rusya’ya görülmemiş ambargolar uygulanıyor. Rusya’da da enflasyon yüzde 17. Savaş Ukrayna’da, ambargolar Rusya’da. Ama üç haneli enflasyon ve enflasyonda dünya şampiyonlukları bizde. Allah aşkına! Bu nasıl bir yıkımdır? Bu yaratılan yıkım, savaştan beter. Moğol ordularının bu ülkeye veremeyeceği zararı, bunların cehaleti ve kibri verdi. Ama Erdoğan bugün hala çıkmış, enflasyonun sebebi, küresel enerji fiyatlarındaki artış diye bahane uyduruyor. Türkiye’nin de üyesi olduğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı, OECD ülkelerinde enerji enflasyonu ortalama yüzde 34. Türkiye'de yüzde 121. Türkiye tüm OECD’nin enerji enflasyonu şampiyonu! Türkiye'deki enerji enflasyonunun sadece dörtte biri dışarıdan… Dörtte üçü Erdoğan’ın kendi hatasından! Erdoğan yine “küresel gıda fiyatlarında artış var” diyerek, sorumluluktan kaçmaya kalkmış.
 

Gıda enflasyonu patladı
 

Dünyada ortalama gıda enflasyonu yüzde 30. Türkiye’de gıda enflasyonu yüzde 89. Gıda fiyatları, dünyada bir yükseliyorsa, Türkiye’de üç yükseliyor. Yani bizdeki gıda enflasyonunun üçte biri dünyadan, üçte ikisi Sarayın beceriksizliğinden… Çakma ekonomist ve şürekâsının, kifayetsizliği ve liyakatsizliğinden… Türkiye'nin de üyesi olduğu; Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nda, (OECD’de) gıda enflasyonu şampiyonuz. Ortalama gıda enflasyonu yüzde 10. Bizdeki gıda enflasyonu yüzde 89. Yani OECD’nin 9 katı. Ama ne yazık ki turpun büyüğü heybede… Bunların beceriksizliği yüzünden, özellikle et ve süt ürünlerinde çok büyük bir kriz kapıda.Gıdada kendine yeten ülkemizi ithalata mahkûm eder. Bir kez daha altını çiziyorum. “Türkiye’yi Dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri yapacağız” dediler. Türkiye’yi; Gıda enflasyonunda OECD ve G20 şampiyonu yaptılar, dünya şampiyonlar ligine soktular.
 

Tüketici enflasyonunda da, OECD ve G-20 şampiyonu ve dünyada altıncı yaptılar. “Üretici enflasyonunda ise dünya birincisi” yaptılar. Ama haklarını yemeyelim. Bir şampiyonlukları daha var. Sefalet Endeksi, İşsizlik ve enflasyon oranlarının toplamından oluşuyor. Üyesi olduğumuz OECD ve G-20 ekonomileri içinde, Güzelim ülkemizi Sefalet Şampiyonu yaptılar.
BUGÜN ülkemizde ne çalışanlar, ne emekliler hayatlarından memnun. Nasıl olsunlar? Emekçinin hali ortada. Ocak ayında asgari ücrete yapılan zam, şubat geldiğinde eridi gitti. Çalışanın satın alma gücü hızla eriyor. Asgari ücret açlık sınırının altına düştü. Asgari ücretli enflasyon karşısında, Yılsonuna kadar dayanamaz.2021’in Ocak ayından bu yana gerçekleşen enflasyon yüzde 76, Aynı dönemde yapılan asgari ücret zammı yüzde 50,5. Bunun adı emeğin sömürüsüdür. Emekçinin hakkını gasbetmektir. İşverenler bile, yıl ortasında, asgari ücrette ayarlama yapılabileceğini söylüyor. Ama saraydan tık yok. Sadece işçilerimizin emekleri değil, Memurlarımızın emekleri de sömürülüyor.

 

KOMİK ZAMMI SAVUNUYORLAR

Bu yılın ilk 6 ayı için, memur maaşlarına yüzde 7,5 zam yapıldı. Ama yılın daha ilk dört ayında Gerçekleşen enflasyon yüzde 31,7. TÜİK ’in makyajlı enflasyon rakamları bile, memur zammının 4 katından fazla. Ne diyor sevgili peygamberimiz; “İşçinin ücretini alın teri kurumadan ödeyiniz.” Çünkü en kutsal kazanç, alın teriyle kazanılan helal kazançtır. Ama bunlar, Emekçilerimizin alınlarındaki ter daha kurumadan, ücretlerini enflasyon canavarıyla iç ediyorlar. İşte bu kul hakkı yemenin daniskasıdır. İşte bu kölelik düzenidir. Buradan bir kez daha uyarıyoruz. Kulağınızın üstüne daha fazla yatmayın. Asgari ücret zammı için, aralık ayına randevu vermeyi bırakın. Bunlar fakiri, fukarayı değil, Faiz lobilerini ve yandaşları müteahhitleri sever. Emekçinin, emeklinin, çiftçinin, esnafın haklarını gasbedip, emeklerini ve haklarını sömürüp, yandaşlarını ihya eder. İnanmayan, faiz lobisi diyerek, Erdoğan’ın ağızından düşürmediği, bankaların son kârlarına bir baksın. Geçtiğimiz yılın ilk üç ayında, 16 milyar 383 milyon lira kâr eden bankalar, bu yılın ilk üç ayında, 63 milyar 245 milyon lira kâr etti. Banka kârlarındaki artış yüzde 286. Son bir yılda, emeklinin aylığı yüzde 286 artmadı. Emekçinin asgari ücreti yüzde 286 artmadı. Çiftçinin, esnafın kazancı yüzde 286 artmadı. Peki, kimin kârı yüzde 286 arttı? Bankaların yani faiz lobilerinin… Ağızlarından faizi, faiz lobilerini düşürmezler. Ama faiz sebep enflasyon sonuç diyerek, Nas diyerek, faiz lobilerini ihya ederler. Siyasi riyanın daniskasını yaparlar.
 

BANKALAR BİZM SIRTIMIZDAN KAZNIYOR

Bankalara yüzde 14 faizle, Merkez Bankası’ndan borç verirler. Bankalar da bunu götürür, Hazine’den yüzde 23 faizle tahvil alır. Taş atıp kolu yorulmadan, aradaki 9 puan faiz farkını cebine atar. Bu da yetmez. 1970 model Dövize Çevrilebilir Mevduata, Kur Korumalı Mevduat etiketi yapıştırırlar. Bankalar yüzde 17 faizle mevduat toplar. Mevduata milletin vergileriyle kur garantisi verirler. Kur farkını Türkiye Cumhuriyeti Hazinesine ödetirler. Mevduat faizini dövize endekslerler. Kendi yandaşlarına, Rant ve faiz lobilerine, görülmemiş bir servet transferi yaparlar. Ardından; “Faiz sebep, enflasyon sonuç” diyerek, “Nas” diyerek, milletin gözünü boyamaya kalkarlar. Sonra da, izahını yapamadıkları şeylerin, mizahına bile katlanamazlar. Dostlar!
 

DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN ATA'M

Dostlar! 19 Mayıs 1919, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkarak Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı tarihtir. Atatürk’ün, “ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız bir Cumhuriyet” kurmak için başlattığı mücadele, sadece ülkemiz açısından değil, özelde bölge, genelde dünya, ideolojik düzlemde ise tüm mazlum milletler açısından önemli sonuçlar doğurmuştur. Büyük devrimcinin dehası ve öngörüsü, yöntem, kapsam ve amaçtaki farklılığı, savaşı devrimle birleştiren tutumu, çağdaş bir devletin temellerini atmıştır. 19 Mayıs 1919’la başlayıp, 23 Nisan 1920’yle kurumlaşıp, 29 Ekim 1923’le kökleşen Kemalist Devrim’in atılımları, Atatürk’ün ülkemizi yönettiği yıllarda doruğa ulaşmıştır. Milli Mücadele’yle başlayan sürecin stratejisi, günümüzde de güncelliğini ve geçerliliğini korumakta, önemli dersler vermektedir. Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktıktan sonra, 25 Mayıs’ta Havza’ya geçmesi önemlidir. 28 Mayıs tarihli Havza Genelgesi ile Anadolu’ya geçtikten sonraki ilk durum saptamasını ve yol haritasını ilan eder, Türk Ulusu’nu uyarır. Bu genelgeden sonra yurt sathında yaklaşık yüz gösteri düzenlenmiştir. Bu tepkiler, halktaki beklentiyi ortaya koymaktadır. Havza’dan Amasya’ya geçen Mustafa Kemal, 21–22 Haziran gecesi mülki ve askeri makamlara iletilen Amasya Tamimi ile ulusun durumunu ve gücünün büyüklüğünü, ulusal gücü örgütleyecek bir kurulun gerekliliğini ve ulusal amaçları sıralamıştır. Amasya’dan sonra sırasıyla Tokat’a ve Sivas’a giden Atatürk, Erzurum’a vardıktan sonra da kongre çalışmalarının başına geçmiştir. 23 Temmuz 1919’da toplanan Erzurum Kongresi, delegeleriyle bölgesel, kararlarıyla ulusal niteliklidir ve ulusal direniş kararı alarak, bunun yöntemini, kapsamını, amacını yurda ve dünyaya ilan etmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi