Türkiye’de gazetecilik ve Oğuz Güven

Türkiye’de gazetecilik ve Oğuz Güven
Bugün size Türkiye’de gazetecilik yapmanın ne kadar zor olduğunu Oğuz Güven’in yaşadıkları üzerinden anlatmaya çalışacağım. Zaten bu ülkede bunları bilmeyen yok diyebilirsiniz. Ama tam da öyle değil gibi. Oğuz’un da dediği gibi bir gazetecinin “ bu ülkenin %70’i, sadece 55 saniye yayından kalan bir tweetten dolayı 3 yıl bir ay hapis cezasına çarptırıldığını bilmiyor.” 

Bugün size Türkiye’de gazetecilik yapmanın ne kadar zor olduğunu Oğuz Güven’in yaşadıkları üzerinden anlatmaya çalışacağım. Zaten bu ülkede bunları bilmeyen yok diyebilirsiniz. Ama tam da öyle değil gibi. Oğuz’un da dediği gibi bir gazetecinin “ bu ülkenin %70’i, sadece 55 saniye yayından kalan bir tweetten dolayı 3 yıl bir ay hapis cezasına çarptırıldığını bilmiyor.” 
Yani bir kesim biliyor diye bütün toplum biliyor sayılmaz. Onun için ben de karınca kararınca bu konuyu yazmayı gerekli gördüm. Üstelik Oğuz Güven Marmara Üniversitesi Gazetecilikten, bugünkü adıyla İletişim Fakültesinden benim okul arkadaşım. Kendisini yakından tanırım, onu tanıyan herkesin bildiği gibi o, çok sakin ve mütevazı bir insandır. Ülkesini seven, demokrasiden yana, haksızlığa karşı duran biri olmuştur hep. Yalanla yanlışla işi olmaz.
Cumhuriyet gazetesinin internet sitesi cumhuriyet.com.tr’nin genel yayın yönetmeni Oğuz Güven, trafik kazasında hayatını kaybeden Denizli Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Alper ile ilgili 55 saniye sonra silinen, haber dilinde basmakalıp bir ifade içeren bir tweet nedeniyle 12 Mayıs sabahı evinde gözaltına alınıp tutuklandı. 55 saniyelik tweet için 1 ay cezaevinde kalan Güven, önceki hafta İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen üçüncü celsede 3 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Cumhuriyet Gazetesi internet sitesinde 55 saniye kalan tweet nedir? Öyle ya nasıl bir tweet atıldı ki bir gazeteciye bu ceza verildi? Yalan, yanlış, birilerini haksız yere mi suçladı? Haberle ilgisiz, ya da çarpıtma bir şey mi yazıldı?
Yok böyle bir şey. Bütün bunlar, bir savcıya kamyon çarpmasını haber yaptığından dolayı yaşanıyor. Yani olay doğru. Ama mesele, bu haberi neden böyle yaptın sorgulaması. Üstelik haberi Oğuz güven yapmamış. Oğuz güven 55 saniye sonra bu haberin başlığını kaldırmış.
Haber, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra FETÖ hakkında ilk iddianameyi hazırlayan savcı Mustafa Alper'in ölümüyle ilgili, ''İlk FETÖiddianamesini hazırlayan Başsavcı Mustafa Alper’i kamyon biçti'' başlığı yüzünden gözaltına alınan Güven  'Terör örgütü propagandası yapmak'' iddiasıyla tutuklanarak cezaevine gönderiliyor.
Oğuz güveni tutuklayan mahkemenin gerekçesi; 'Başsavcı hakkında twette 'Kamyon biçti' ibaresinin özellikle kullanıldığı, atılan tweet ile bir anlamda Fetö soruşturma dosyalarında görev yapan  savcılara akıbet gösterildiği, bu savcıların sonlarının ne şekilde olacağına  ilişkin gönderme yapıldığı..... 
Güven; FETÖ/PYD silahlı terör örgütüne katılmak’ ve ‘PKK/KCK terör örgütünün şiddet içeren yöntemlerini meşrulaştıran ya da bu yöntemlerin kullanımını teşvik eden açıklamalar yayınlamaktan’ suçlu bulunmuştur
Öküzün altında buzağı aramak denen cinsten bir karar.
Şimdi elinizi vicdanınıza koyup düşünün. Bir soruşturma yapan savcıya kamyon çarpmışsa, bir gazeteci de bunu; şu soruşturmayı yapan savcıyı kamyon biçti diye haber yaparsa bu suç olabilir mi? Hangi ülkelerde bu suç sayılır?
Buradan başka anlamlar çıkarmak için epeyce bir zorlaman lazım. Ama sen yargı olarak o gazetenin neredeyse bütün yöneticilerini içeri atmışsan, bir kısmı halen hapisteyse, o zaman bir başka yöneticiyi içeri atmakta gerekçe bulmakta zorlanmazsın.
Ama herkesin bilmesi gerekir ki, basın tarihimizde FETÖ ile ilgili uzun yıllardır haber yapabilen bir gazetedir Cumhuriyet. Hiçbir haberinde de onu övecek bir haber, yazı veya yorum yoktur. Yapılan haberlerin tümünde de bu örgütün ülkedeki bütün kurumlara nasıl yerleştiği ve ileride bu ülkenin başına bela olacağını anlatmıştır.
Bugün nasıl ki üniversitedeki muhalif hocalar aynı gerekçeyle üniversiteden atılıyorsa, öğretmenler aynı gerekçeyle mesleklerinden ediliyorsa, Fetö’yle mücadele eden gazeteciler de aynı şekilde, mücadele ettikleri bu örgütün propagandasını yapmaktan içeri atılıyorlar. 
Oğuz Güven; hangi haberleri yaptığı için hakkında davalar açılmış onu anlatıyor. “Son dönemde bir gün emniyetteyiz, bir gün savcılıkta. Devamlı ifade veriyoruz. Neden biliyor musun? Şu başlıklardan dolayı: “AKP’li başkan yardımcısı tehdit etti”. Ya adam silah çekmiş, bunun için soruşturma başlatılmış, ne başlık atsaydık? Bir diğer başlık: “Erzincan Cem Evinde yangın çıktı”. Bu haber için de soruşturma açıyor, peki neden? Yangın çıkmadı mı deseydik? Bir diğer başlık: “Uğur Kaymaz’ı öldüren polis darbe girişiminde öldürüldü”. Bunun için savcı beni çağırıyor ve diyor ki, Uğur Kaymaz PKK’lı imiş, ben nasıl onu öldüren polisi darbe günü öldüğünü yazarmışım, ne demek istiyormuşum? Ben de savcıya Uğur Kaymaz’ın 12 yaşında bir çocuk olduğunu, babasının yanında öldürüldüğünü söyledim ama haberi yok ki! Bunlarla uğraşmaktan, arkadaşlarımıza desteğe gitmekten, biz gazetede iş yapamaz olduk.”
Görsek de, görmek istemesek de bu ülkede gazetecilik yapmak zorlaştı. Elbette muhalif gazetecilik yapmak zorlaştı. Yandaş olmak her kesim için ballı gazeteciliktir ama ona da gazetecilik denmez zaten. Gazeteci muhalif olmak zorundadır. Gerçi yukarıdaki örneklerde muhaliflik bile yok. Normal habercilik yapılmış ama senin normal haberinden de hoşlanmıyorlarsa işin zor demektir.
Bu ülkede yaşayanlar ülkede kimlerin neler yaşadığını bilmeli. İnsana, insan haklarına sahip çıkmalı. Dünün mağdurları bugün mağdurlar yaratıyorsa toplum bunu bilmeli. Bilmezse bu ülkede gazetecilik yapacak kimse kalmaz. Gazetecilik yapılmaz ise haber alınamaz. Toplumun duyuları çalışmaz. 
Çoğunluğunun duyuları çalışmayan toplumun ömrü fazla olmaz. akıllı cep telefonu hediye edilmesi vakasına bilahere değineceğim.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.