Merak etmeyin, sizin de saltanatınız yıkılacak

57 yılda bu gözler ne kadar güçlü olduğunu düşünenleri, paralarıyla herşeyi satın alacağını düşünenleri, devletin sahibi olduğunu düşünenlerin nasıl devlet düşmanı oluverdiğini gördü. Sonra ne mi oldu yıkıldı tüm saltanatlar gibi saltanatları...

Tam tamına 176 gün önce, isimleri açık açık belli olanlar tarafından organize edilen silahlı saldırı sonucu vuruldum. 
Çocuklarımı her gün aynı saatte okula bırakmak için, otoparktan çıktım.
O gün kapımın önünde pusu kurulmuş. Beni vuranlarla bağlantısı olmadığını iddia eden, sanık Rahmi Yıldırım sabah saat 06.30'dan itibaren evimin önünde beklemeye başlamış. Turgay Evren ve Veysel Kızılkula gelinceye kadar da ayrılmamış, evimin önünden.
Sonra tutuklu olan Turgay Evren ve Veysel Kızılkula evimin önüne içinde bulundukları araçla, tam da Yıldırım'ın aracının bulunduğu yere park etmişler. Tesadüf ya... Unutmuşlar bir gerçeği, tesadüf yoktur gerçek hayatta.
Rahmi Yıldırım'ın iddiasına göre, sabahın köründe 3+1 ev aramaya çıktığını hatta Migros'dan birşeyler almak için park ettiğini söylüyor. Kamera kayıtlarında ise açık açık, saldırıyı gerçekleştiren Evren ve Kızılkula ile konuştuktan sonra, Yıldırım evimin önünden ayrılıyor.

Evimin önünde tesadüf sonucu karşılaşmışlar

Mahkemede söylediler. Yıllardır birbirini tanıyan, aile dostları olan Yıldırım ve Evren'in yolları, nedense birbirinden habersiz evimin önünde keşişmiş. Tesadüfe bak sen...
Ve vurulmamdan önce karşılıklı görüşüyorlar, vurulduktan sonra da telefon görüşmeleri ve yüzyüze görüşmeleri devam ediyor. Ve vurulmadan önce birbirlerine telefonlarına hangi silahın daha iyi olduğuna yönelik fotoğraflar gönderiliyor. Ne de olsa Yıldırım silahtan anlayan bir adam. Sabahın köründe emlakçı olduğu için satılık ev arayan Rahmi Yıldırım. 
Verdiği ifadelerde vurulma olayımla ilgisi olmadığını iddia ediyor. Evren'in; emniyet, savcılık ve hakim karşısında verdiği ifadelerde, açıkça Yıldırım'dan vurulma talimatını ve para aldıklarını söylüyor.
****
Arabanın içerisinde bulunan Turgay Evren ve Veysel Kızılkula, otoparktan çıkar çıkmaz beni vurmayı düşünüyorlar. Sonra, çocuklarımı arabanın içerisinde görünce vazgeçiyorlar.
Takip etmeye başlıyorlar. Araba da üç çocuk olduğunu biliyorlar. Okyanus ve Akdeniz'i okullarına bırakıyorum. Her gün kullandığım güzergahtan, en küçük oğlum Tuna'yı ana okuluna bırakmak için yola çıkıyorum.
İSKİ'ye 500 metre kala aracıma arkadan çarparak durdurmamı sağlıyorlar. Ve arabadan iner inmez Evren'in yanında bulunan Kızılkula üzerime 6 el, ölümüne üzerime ateş ediyor. Sıkılan kurşanların dördü üzerime geliyor. Şans eseri araç içersinde bulunan oğlum Tuna'ya herhangi birşey olmuyor.
Felç tehlikesi geçirdim, 1 aydan fazla hastanelerde ve evde yatakta ayağa kalkamadan ağrılar içersinde yattım. Olay yerinden hemen hastaneye kaldırılmasam, ambulansı beklesem kan kaybıdan dolayı hayatımı kaybedebilirdim.

Senaryo tutmaz, bu oyunu bozarız!
Saldırıdan tam 175 gün sonra mahkemeye bir rastlantı sonucu katıldım. 
Avukatıma tebligat yapılmamış.
Saldırıyı yapanlarla yüz yüze mahkemede geldim. Dört sanık, dört avukat ve dışarıda 40'a yakın sanık yakını.
Bir ben, yalnız başına...
Sanıkların ve avukatların, salonda bulunanların gözlerine bakıyorum.
Sanıkların sadece gözlerine bakarak; "neden vurdunuz?" diye soruyorum. 
Sanık yakınlarının gözlerine bakarak soruyorum: "Utanmadınız mı, yakınınız para karşılığında bir gazeteciyi çocuğunun yanında vurduğunda. Neden sitem etmiyorsunuz, sevdiklerinize?
Avukatların gözlerine bakarak soruyorum: "Sanıkların saldırıyı organize ettiğini, dışarıda bağlantıları olduğunu bildiğiniz halde nasıl söylenen yeni çizilen senaryoya katkı yapar, yalanları savunursunuz. Hiç mi vicdanınız yok?"
Dışarı çıkarken sanıklardan birinin avukatı yanıma geliyor. "Çok üzgünüm, geçmiş olsun. İnanın son söylenenleri bilmiyordum. Ben de mahkeme salonunda duydum." 
Aynı şeyi sanık yakınlarından biri söylüyor. "Utandım söylenen yalanlardan dolayı." 
Açık açık buradan iddia ediyorum. Kurulmak istenen oyunu bozarız. Kurduğunuz senaryoyu yırtar yüzünüze atarız. Er geç saldırıyı tezgahlayanları yargı karşısına çıkartacağız. Öyle ya da böyle.. Bilinsin isterim. Tarihe de not düşülsün. 
****
Emniyette, savcı ve hakimin karşısında tam üç yerde hem de yanında avukatı olduğu halde üç ifade veren Turgay Evren, saldırıyı organize eden Rahmi Yıldırım'ı kurtarmak için yalan söyledi.
Topal Metin, Cansu... Sahi tanıyan varsa, bunların mahkemeye getirilmesini neden istemedi sanık avukatları? Neden?

Sonra ne mi oldu?
Yalan onları kurtarmadı.
Hakim, tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.
****
Saldırganlara, Kıraç Karakolu'ndan kendilerini alacaklarını söyleyenler hatta bir ay içersinde savcılıktan alacaklarını söyleyenler, neye güvenerek böyle bir söz verdiler?
Hatta, 6 ay içerisinde çıkacaklarını iddia eden sanıklara, kim güvence verdi?
Onlar Esenyurt sınırları içersinde yaşıyorlar. Kendilerini çok iyi biliyorlar. 
Ne güçleri, ne paraları, ne yüksek katlı rezidansları da onları korumayacak. 
Bir gün er geç Silivri Cezaevi ile tanışacaklar.


Bu devran böyle gitmeyecek

Beni vurduranlar, para ve güç sahibi olanlar: Sizlere bir çift sözüm var.
Bu devran böyle gitmeyecek.
Bundan 10 yıl önce de, birileri kendilerine dokunulamayacağını zannediyordu.
Bu ülkede size öyle ya da böyle dokunulacak.
Dokunulmazsa, sakın hesabın mahşere bırakılacağını düşünmeyin.
Nede olsa sizin bir hesabınız varsa Allah'ında bir hesabı var.
O çok paralarınız da bir işe yaramayacak.
Devlette güç sahibi olanlara yakın zannediyorsunuz ya kendinizi.
Birileri de öyle zannetmişti. 
Bugün içerdeler.

Unutmayın.
Yıkılacak saltanatlar, hesaplaşacağız öyle ya da böyle.
28 Şubatcılar 1000 yıl sürecek zannediyorlardı kurdukları düzeni. Birkaç yılda yerle bir oluverdi.
Bu gerçeği unutmayın. 
Sizin de saltanatınız yıkılacak.
Ne saltanatlar gördü, bu gözler.
Ne güç odaklarının, ne çok para sahibi olanlarının da, paralarının bir işe yaramadığını gördü, bu gözler.

Son söz: Hiçbir oyun, kurgu sonuna kadar gitmez. Ne diyordu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Güçlü olmak, haklı olmak değildir. Haklı olan güçlüdür." Duydunuz mu, kiralık katiller, katilleri para karşılığında tutanlar. Haklı olanlar kazanır. Güç haklılıktan gelmiyorsa yıkılır. Yıkılacak kurduğunuz saltanat... Çatırdadığının farkında olmasanız da... Bilinki, güçlü olduğum için değil haklı olduğum için kazanacağım ve hepinizi öyle ya da böyle mahkum edeceğim.

Not: Tam 25 yıl önce 19 Mayıs 1993 tarihinde yazmışım, "Güçlülük mü, yoksa haklılık mı?" başlıklı yazımı. "Yaşamda öncelik sırasını haklılık mı yoksa güçlülük mü almalı? Önceliği haklılığa verenler diyalog ve uzlaşmayı ve her yeni durumda yeniden üretmeyi tercih ederler. Güçlülüğü tercih edenler ise şiddet ve zoru ve her koşulda haklı olduğunu iddia ederler."
Devam etmişim: "Önceliğin güçlülükte olduğu her yer ve zamanda özgür düşünce, birey değil, bağımlı, bireyci ve özgür olmayan (sürünün bir parçası olan) düşüncede insanlar yetişiyor. Demokratik olmayan bir toplum inşa ediliyor. Tarih böyle ülkelerle dolu."

Yazının tamamını http://www.alitarakci.com.tr/?p=324 bağlantısını tıklayarak okuyabilirsiniz. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Tarakçı Arşivi