Mucize Doktor

Yaratıcılık yeteneklerimizi kaybetmemiz ve hayalsizliğimiz sebebi ile giderek uzaklaştığımız sanat alanında, artık dizi konusu bile bulamadığımız aşikar. Sinema ve dizi senaryolarımız, hala zengin kız-fakir oğlan, hastalıklı, acındırmayı, ağlatmayı hedef almış konulardan çıkmayı başaramıyor. Sonucunda da diğer ülkelerden hazır yapılmış dizileri alıp kendimize göre uyarlıyoruz. Hatta daha ileri gideyim, hissiz olduğumuzdan, kendimizi ifade edecek kelimeleri bile bulmaktan aciz olduğumuzdan, duyguları bile aynen kopyalıyoruz. 
    ***
Aslı, Kore yapımı olan ve daha sonra Amerikan versiyonu çekilen”The Good Doctor” adlı dizi, şimdilerde bizim ekranlarda gösteriliyor. Yorumlardan anladığım kadarı ile de izleyici kitlesi oldukça yüksek. Bir göz atayım, acaba nasıl olmuş dedim ve izlemeye başladım. Dizi birebir aynı çekilmiş neredeyse konular genellikle aynı. Sadece bizimkinin içi biraz daha ıvır zıvırla doldurulmuş. Çünkü bizdeki 2 saatten fazla sürüyor. Kore yapımı olan 1 saat, ABD olanda 40 dakika civarlarında. 
Ana konusu; Kore yapımında adı, Dr.Park Shi One olan, ABD olanında Shaun olan, bizde ki adı da Ali Vefa olan Savant sendromlu ama çok zeki doktorun hastane olayları anlatılıyor.
Orjinal izlediğim bölümün, bizdeki uyarlamasını izlediğimde bana gülme krizi geldi. Ekran başında kahkaha attım cidden. Niye güldüğümü anlatayım size de...
***
Sahne(ABD versiyonu olan);Ufak bir kız çocuğu hastane odasındadır ve babası ile arasında şöyle bir konuşma gerçekleşir.”Annenin gülümsemesi dünyamızı aydınlatırdı. O gülümseme seni bize verdi. Hiç bir zaman çok paramız olmadı ama o gülümseme benimle olduğu sürece para çok önemli değil.”  
Bizim dizide bu sahne şöyle olmuş. Kız çocuğu babasına diyor ki;”Kendine yeni ayakkabı alamıyorsun, geceleri gizli gizli ağlıyorsun, 10 yıldır aynı kabanı giyiyorsun.”
Baba;”Bak kızım, sen kafana takma hallederim ben. Gerekirse taş yerim, bunların altından kalkarım. Annenle tanıştığım gün en kötü günümdü. Soğuk, kış ve paramız yok. Cebimdeki son para ile kestane aldım. Tam durakta oturdum, kestaneler çamura düştü. Öleyim dedim ya öleyim! O sırada durakta anneni gördüm, her şey silindi gitti. Tamam, belki hiç paramız olmadı ama annen bir güldü mü her şey değişirdi.”
Lütfen, lütfen, lütfen! Biraz gerçekçi olun sayın senaristler, yapımcılar. Sorarım size; Taş yiyerek hayatını sürdürebilen var mı? Kestaneleri düşürünce ölmek isteyecek kadar üzülen var mı? Ayrıca, cebimde kalan son para ile neden kestane alacakmışım? 
İkisini okuduğunuzda ne hissedersiniz bilmem ama traji-komik bir diyolog olmamış mı sizce de? Gülerim elbette!

    ***
Başka bir sahne daha yazayım. Geçmiş yıllarda şişmanlık tedavisi için gastrik bypass ameliyatlı bir hasta var. ABD doktorları onun sorunun çözmeye çalışıyor. Hasta ve hastanın psikolojisi gayet emin ellerde. Olabildiğince anlayışlı davranıyorlar. 
Peki bizim dizide ne oluyor? Hasta eskiden obez olduğunu ve kilosunu söylüyor. Bizim doktorun tepkisi ne oluyor biliyor musunuz?”Yuhhh!”diyor ve gülüyor.!
İşte bunlar beni çok üzüyor. Basit bir diyalogu bile yazamayacaksanız neden dizi çekiyorsunuz ki? Alın orjinal versiyonu gösterin ekranlarda. 
Bu arada, dizide yer alan oyuncuların oyun performansına bir şey demiyorum.
    ***
Bir de kısaca ABD ve bizim diziden gözlediklerimden bahsedeyim. Onlarda bağırma çağırma yok. Kızgın olduklarında da bunu çok zarif bir şekilde yapıyorlar. Hastaya dokunacakları zaman”izin verirsen”diyorlar. Veya,”şimdi sana filanca işlemi yapacağız, hafif bir acı hissedebilirsin, hazır mısın?”Lütfen”,”Afedersin”gibi kelimeler bolca var. Hasta yakını ufacık çocuk bile olsa,”annemin nesi var?”dediğinde, o koskoca doktorlar yetişkine anlatır gibi anlatıyor. Kısacası medeni bir toplumda, medeni bir hastane ortamı izliyorum. Hasta psikolojisini de çözmeye çalışan, hasta için üzülen, diğer hastane personeli ile hastalıklar hakkında beyin fırtınası yapan doktorları izliyorum. Ortopediye gelmiş hastanın idrarının neden köpüklü olduğunun araştırılmasını isteyen doktorları izliyorum.
Bizim dizi doktorlardan biri de, hasta yakınına şöyle bağırıyordu;”Çıkın dışarı, tepemize çıktınız!”
    ***
Hani yazının başında her şeyi kopyalıyoruz dedim ya, kopyalayamadığımız şeyler de var ve en önemlilerini maalesef göremiyoruz.
İnsanca hizmet almayı, saygılı davranmayı/davranılmayı, bilinçli hasta olup haklarımızı aramayı, hayatımıza uyarlamayı başaramıyoruz.
Kısacası;Acile kan kaybı ile gitsen vezneye para yatırmadan seni hastaneye kabul etmeyecek hastaneleri olan ülkemizde bari diziyi düzgün yapsaydınız. 
Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi