Muhalefet anlayışını değiştirmek gerek!

24 Haziran seçimleri sonrasında Türkiye yeni bir döneme girdi. Adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dense de aslında resmen başkanlık sistemine geçildi ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan da kendisine “başkanım” denmesinden çok mutlu görünüyor.
Dünyadaki tüm demokratik ülkelerde, genel  seçimler sonrası başarısız olan liderler görevi  bırakır ve partilerinde bir yenileşme ve değişimin yolunu açarlar.
Ancak bizde her başarısızlığın içerisinden bir başarı öyküsü çıkarmayı seven siyasiler her koşulda ya kendilerini başarılı sayacak algı yaratır, ya da rakipleri üzerinden matematik hesapları yaparak, daha az başarısız olmayı başarı olarak sunma çabası içerisine girerler.
Sonuç olarak da yeniden ülke yönetiminde iktidar olma hedefini bir kenara koyarak parti içinde iktidar olmanın hesapları yapılır.
Bu durum bir anlamda siyasi partiler içerisinde bir samimiyet testine de dönüşür.
Seçimler öncesi, ileriye dönük beklentiler  uğruna yapılan sonsuz sayıda jest ve iyi niyet gösterileri, birdenbire yerini; karşılıklı suçlamalara, suçlu yaratma girişimlerine bırakır.
Aksi halde ne kadar başarılı olursa olsun bir  siyasi partinin, bu kadar uzun süre iktidarda kalması ne mümkün!
Uzun süreli AK Parti iktidarı, AK Partinin başarısından çok, muhalefetin başarısızlığından kaynaklanmakta ama hiçbir muhalefet partisi ya da lideri geriye dönüp bir özeleştiri yapmadığı gibi, yanlışlarıyla yüzleşme cesaretini  gösteremiyor.
Kaldı ki, bir siyasi partide değişim dendiği an, ilk akla gelen genel başkan değişimi oluyor.
Oysa siyasi partilerin, sorumlu oldukları  milyonlarca kitleyi yönetmek için bağlı oldukları parti programları, tüzük ve yönetmelikleri vardır. Sorunu önce burada arayıp, yapılan tespite uygun köklü değişimler yapılabilmesi için parti tabanından başlayan radikal kararlar alınması gerekir.
Ne yazık bizde sorunun kaynağı olan kişilerden sorunu çözmelerini bekliyoruz ve onlarda kendi kişisel hırs ve ikbal beklentileri uğruna bırakın çözümü, daha çok sorun yumağı haline getiriyorlar.
Üstelik de kendi parti içi iktidarlarını kaybetmemek, sahip oldukları statüyü yitirmemek adına her türlü anti-demokratik uygulamalara göz yumuyorlar.
Geçmişte MHP içerisinde yaşanan, muhalefeti yok etme senaryoları öyle sanıyorum CHP de de uygulanmaya başlanacak.
Öyle bir tüzük hazırlanıyor ki, parti içi iktidarı eline geçiren, kendi istemeden oradan indirilemiyor.
Düşünebiliyor musunuz; şu an CHP de yeni bir değişimin önünü açabilmek adına seçimli bir olağanüstü kurultay yapılmak istense, mevcut  kurultay delegelerinin yarıdan bir fazlasının noter tasdikli imzası gerekiyor.
Bu sayıyı elde eden bir grup zaten yapılacak seçimi de alır.
Ama parti içi iktidarı elinde bulunduranların dizayn ettiği bir delegasyon yapısı içerisinde, kendini açık ederek muhalefetten yana tavır alacak o kadar kişiyi bulmanın zorluğu ortada.
İl Başkanlarını, ilçe başkanlarını ve hatta kurultay delegelerini siz belirleyecekseniz, sonra da “haydi! Hodri meydan” diyeceksiniz.
Ben inanıyorum bu seçim barajı olmadan yapılacak bir olağanüstü kurultayda mevcut yönetim kesinlikle gizli oyla yapılacak bir seçimi kaybeder.
Onlar da bunu bildikleri için, bir yandan muhalefete “bulun yeterli sayıyı, yapın kurultayı” diyorlar.
Öte yandan da kurultayda oy kullanacak delegelere parmak sallıyorlar
“Yarın yerel yönetimler seçimi olacak, senin belediye başkanı ya da meclis üyeliğine atanmanı, il ya da ilçe başkanı seçilmeni ancak ben sağlayabilirim!”
Böyle bir beklenti içinde olan kurultay 
delegelerinin açıktan genel merkeze karşı tavır geliştirebilmelerinin ne kadar zor olduğunu 
tahmin edersiniz.
O zaman sorun, parti içi demokrasinin yerleştirilememesi, içselleştirilememesi olarak karşımıza çıkıyor.
Doğal olarak aklı başında her insan, “kendi partisinde demokrasiyi işletemeyenler nasıl ülkede demokrasiyi savunabilirler?” sorusunu soruyor.
Yalnızca CHP değil, tüm siyasi partilerde bu sorun var.
Topluma değil, kendine demokrasi isteyenlerin iktidarından kurtulmadan, ülkemizde demokrasinin tüm kurul ve kurallarıyla işletilemeyeceği gerçeğini kabul etmek zorundayız.
İktidarın pervasızlığından kurtulmanın,kendine çeki düzen vererek toplumu kucaklayabilmesinin yolu da güçlü ve kararlı, demokratik bir muhalefetten geçiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi