Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

“Mülksüzler”

Ursula Kroeber LeGuin’ in İngilizce aslındaki The Dispossessed adlı romanını dilimize çevirirken yayınevi ve çevirmen zor ama bir o kadar akılda kalıcı bir ad verdiler “Mülksüzler”.  Basit ama bir o kadar akılda kalan roman geleceği anlatıyor. Gelecekçilik konusunda geçen yüzyılda önemli bir yer edinmiş olan George Orwell mahlas adıyla bilinen Eric Arthur’un  “1984” romanıyla LeGuin’in “Mülksüzler” romanı aşık atmasa bile okumanızı öneririm.
Burada bu iki yazar ve romanlarına değinmeyeceğim ama her iki yazarın egemenlerin/yöneticilerin toplumda varlıklarını hep baskıcı yöntemlerle devam ettirdiğini anlatmakta. Egemenlerin egemenliklerini günümüzdeki adıyla “devlet” ile yaptıklarını ve bunun bir gün olmayacağına inanmakta.
İktidara sahip olan egemen yöneticiler kendileri adına çalışıp yine kendileri adına çatışan yaralanan veya ölen mutlak bulmakta. Bunlar ya zincirli veya ekonomik olarak bağımlı köle ya da dün olduğu gibi paralı asker lejyonerler bulmada zorlanmamakta. Yöneticiler/egemenler yani mülk sahibi olanlar askeri gücü elinde bulundurduğu gibi inanç/manevi değerleri de elinde bulundurmakta. Toplumu yönetmenin en kolay ve kestirme yolu askeri güç ve inanç değerlerini elinde bulundurmaktır. 
Gücü elinde bulunduran yönetici mülkiyeti de elinde bulundurmakta. Bu nedenle mülk sahibi daha fazla mülk elde etmek için az veya mülksüzleri kendi işinin çarkını döndürmek için yanında çalıştırır. Mülk sahibi daha da büyürken diğerleri onun değirmeninin çarkına su taşımaya devam eder. Mülk sahiplerinin çarkına su taşıyanlar ise yıllar yılı hep çoğalarak büyümekte, içlerinden bazıları kimi rütbe aldı, kimi beli silahlı olsu kimileride yakası kalkık cübbe giydi ama yine de mülksüzdü.  
Dilimizde arap kültür egemenliği hala var ve yazımızın başlığı bile arapçadan. İktisatta olduğu gibi adli ilişkilerde de devletin yargı ve mali kurumlarında “ adalet mülkün temelidir” yazısı hep duvarlarda yazılıdır. Ama mülk hiçbir zaman çoğunluğun değil belli bir azınlık kesimin elinde bulunmakta. Azınlık kesim ki dünden bugüne adları değişmiş bile olsa egemenlikleri yöneticilikleri azınlıkları hiç değişmeden devam etmekte.  
Yönetilen egemenlik altında olanlar ise yine onların kurduğu kurumun(devletin) varlığı sayesinde kölelik ücreti yani asgari ücrete talim edip emekli olanları ise açlık derecesinde maaş bağlanmakta. Emekli ya da çalışan pek önemli değil hatta maaşları kiminin asgari ücret kiminin onun on katı olabilir” liberal” iktisatta bunların adı “mülksüzlerdir”. Orta yolcu iktisatçıların kullandığı dili burada paylaşıyorum “mülksüzler”. Günümüz de ise özellikle emekli maaşı alanlara mülksüzler denir; çünkü onların ne alacak ne de satacak bir şeyi vardır uzun yıllar çalışıp devlet güvencesinde kesilen maaş/ücretleri belli bir yaştan sonra maaş olarak onlara ödenmekte. Avrupalı bazı iktisatçılara göre emekli maaşları mülksüzlerin serveti olduğu söylenmekte. 
Çalışan ve emekliler her geçen gün çoğalmakta, bu durum onların genel adı olarak mülksüzler için iç acıcı bir durum değil, eşitsiz gelişim dengesiz dağılım gittikçe artmakta. Orta yolcu iktisatçılar bile bundan rahatsız; onlardan biri olan Thomas Piketty “yirmi birinci yüzyılda kapital” adlı hayli kalın kitabında “eşitsizlikten” söz ediyor. Çalışan ve emeklilere “mülksüz” derken sorunun çözümü konusunda doğal yapısı gereği yine egemen yöneticilerin insafına bırakıyor, peki ya sen çalışan ve emekli olarak ne düşünüyorsun “eşitsiz gelişim, dağılım ve bölüşüm” için?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi