Ne Suriye, ne Rusya, ne de ABD Halkın talebi huzurlu Türkiye

Suriye Osmanlı topraklarına katıldığından bu yana problem olmaya devam ediyor. Orada çıkan isyanlar, Suriye ve Arapların kolayca kandırılmaları, hep kargaşaya ve belaya sebep oldu ve devam da ediyor.

Osmanlı İmparatorluğunun son zamanlarında adeta İngiliz Lavrance’nin dolayısıyla İngilizlere ve Osmanlının çökmesine çalışan haçlı emperyallerin kulu kölesi olun Suriyeliler, onların teşvikleri ile yıllarca kendilerine hükmetmiş ve onlara bakmış olan Osmanlıya baş kaldırmadılar mı? Bu baş kaldırı ve isyanlar sonrasında haçlılarla işbirliği yaparak Osmanlı topraklarından bunlar ayrılmadı mı?

Sonrasında yine Fransız, İngiliz ve Yunanlılarla aynı safta olup Osmanlıyı yok etme ve Anadolu’yu işgal etmeye başlamadılar mı? Bu emellerine de büyük oranda sahip olup sonrasında Sevr Andlaşmasını imzalayan haçlı emperyalistlerin yanında yer almadılar mı?

Sonrasında Anadolu Halkı kurtarıcı ve kurucu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le bir olup yeni bir devlet kurup Adına da Türkiye demediler mi?

O günlerde gösterilen kahramanlıklar ve fedakarlıklar sonrasında Antep “Gazi”, Urfa “Şanlı”, Maraş “Kahraman” Ünvanlarını almadı mı?

Amed , Diyarbakır’a dönüşmedi mi?

Tarihin sayfalarında yerini aldıkları için, bunlar unutulmadı ve unutulmayacak ta. Arkasından yine Suriyeliler arkalarını dayadıkları Haçlılara güvenip Hatay’ı istemediler mi? Onların bu taleplerini kale almayan Hataylılar yeni bir Cumhuriyet kurup sonrasında da çiçeği burnunda yeni Kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyetine katılmadı mı?

Bunları da unutmak mümkün değil.

Osmanlı döneminde haçlı emperyalistlere arkasını veren Suriye, şimdilerde yine kendine yandaş bularak bu kere arkasını Rusya ve ABD’ye dayadı.

Daha dünlerde topraklarını işgal eden İsrail tanklarına ve donanımla İsrail ordusuna kılıçla karşı koymaya çalışan zavallı Suriye günümüzde onların ezilmesini, sömürülmemesini ve parçalanmamasını isteyen Ülkemize kafa tutmaya çalışıyor.

Daha dünlerde iki ülke insanları sanki bir devlet gibi birbirlerine gidip gelir, sınırlarında rahatça gezip dolaşır, kız alıp kız verirken ey Suriye kimin gazına geldin?

Yine dünlerde iki ülke yöneticileri bir arada tatil yaparken,  ülkemizin önemli takımlarından biri olan Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Şam da Yaptığı futbol maçını ülke yöneticileri ve Bakanları bir arada izlerken, şimdi birbirlerine neden selam dahi vermez oldular.

Yine o günlerde Suriye Ve Türkiye’nin Bakanları, Bakanlar Kurulu Toplantısı yapıp müşterek kararlar alır ve halkta, “Suriye ile Türkiye birleşiyor mu?” intibağı bırakırken, o zamanın Esad’ı şimdi neden Esed oldu?

Ülkemiz kendine tehlike oluşturan ve bundan sonrada oluşturacak olan terör örgütlerinin orada yerleşmemesini ve Suriye ile komşuluğunun devam etmesini isterken ve Suriye toprağında gözünün olmadığını defalarca açıklamasına ve Suriye’ye demokrasi gelmesini istemesine rağmen, bu talepleri neden görmezden gelmezler ki?

Suriye konusunda önerim

Dış politikada uzman biri değilim. Elbette bu önemli bir konu. Bu konunun detaylarını eski Başbakan, Dışişleri Bakanı şimdilerde bir partinin Başkanı olan Ahmet Davutoğlu anlatmalı. Suriye ile ilişkilerimiz neden bu hale geldi? Onlar mı haklı biz mi haklıyız? Emevi Camisinde namaz kılmak isteyenler zamanında gidip orada neden namaz kılmadılar?

Evet, işte bu yüzden biz şimdi ülkemizin kalkınmasına, sosyal bir devlet olarak halkımızın huzuru için harcanması gereken bütçemizden 40 milyar dolar’ın Suriyeliler için harcandığı yöneticilerimiz tarafından belirtiliyor.

Yetmedi, “Bizlerde size katkı sunacağız” diyen AB Ülkeleri şimdi kulaklarını tıkayıp gözlerini yumdular. Dört milyon Suriye’li içimizde bir milyonu da yolda.  Suriyeliler yayıldıkları ülkemizin her köşesinde problem çıkarmaya sorun olmaya devam ediyorlar.

AB ülkeleri bize yardımcı olmadığı halde biz neden o ülkelere kaçan Suriyeli ve diğer devletler mültecilerini yakaladığımızı da anlayamıyorum.

Fırat’ın Doğusu, Barış Pınarı harekatları ve şimdide İdlip meselesinde düğümlenip kaldık. Buralardan gün geçmiyor ki ülkemize Al bayrağımıza sarılı yiğitlerimiz şehit olarak gelmeyi sürdürüyor.

Çocukları asker olan anaların gözleri yaşlı, çoğu da endişeli. Bizler şehitlerimize ağlıyor ve üzülüyoruz. Bu durumda çözüm beklemek elbette hakkımız. Bunun için Rusya ve ABD ile sonuçsuz görüşmeler sürüp gidiyor. Bu devletler ve diğer emperyalist silah üretici devletler böyle kanlı bir Pazar bulmuş ve ölenlerle öldürenlere silah satmaya devam edip, milyar dolarlar kazanırken sizce bu konuya çözüm bulunur mu?

Nacizane tavsiyem. Güneydoğuda Şınnak ve diğer hudut boylarında bir zamarnlar kalekollar kuruldu ve halende var. Bunlar PKK’ya karşı gözetleme ve mücadele de başarılı da oldular.

Bizim Suriye ile hududumuz 910 KM. Bana göre, bunca Suriyeliye ve diğer savunmaya masraf edip ülkemizin kaynaklarını harcamaktansa har bir buçuk Kilometreye birer karakol kurulursa yaklaşık 600 karakol ya da Kalekol olur. Buralara donanımlı 50’şer askerimiz görevlendirildiğinde toplam 30 bin asker eder. Bu karakollar bir birine yakın olduğu için gözetleme ve koruma görevi yapacağı gibi, her hangi bir saldırı ya da hudut ihlalinde de atış mesafesinde olacağı için savunma gayet kolay olacaktır.

Bu tedbiri aldıktan sonra tüm dünyaya şu mesaj verilmeli, “Suriye ve diğer hudutlarımızdan ülkemize giriş kapıları bellidir. Bu kapılar haricinde ülkemize girmek, sızmak, saldırmak isteyen birileri çıkarsa bedelini canları ile öder” denilerek dosta düşmana duyurulur.

Sonrasında tıpkı Kıbrıs ta Bayrağımızı gönderden indirmeye çalışan bir Rum teröristinin gönderden indirildiği gibi de hududumuza belirtilen yerler yani kapılar dışında gelenler de indirilmelidir.

Gerçi Diyarbakır Hava Üssünde gönderden Bayrağımızı indiren bir terörist Kıbrıs ta ki gibi indirilemedi ama, hudutlarımızda bu yapılmalıdır.

Bu tedbirler alındıktan sonra ülkemize yan gözle bakan bakmayı düşünenler, izinsiz ve ne idüğü belli olmayan mülteci gibi gözüken unsurlar düşünsün. Bu sırada Suriye den birliklerimiz çekilir, Suriye’yi masadan kalkmadan yakinen takip eder, orada huzur sağlandık ve demokrasi geldikten sonra da oraların imarını yapar kazancımıza bakarız. Böylece ülkemize sığınmış ve ekonomimize de büyük yük olan Suriyelilerden kurtulmuş oluruz.

Böylece anaların göz yaşı diner, ülkemizde huzura kavuşur diye düşünüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Dolu Arşivi