Ne vereyim Hükümetime! 

Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet. 

Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Yiğit Ali Emekçi'ye 18 yıl ver. 


 

4,5 yıldır tutuklu olan Osman Kavala, 1 Kasım 2017 tarihinde TCK’nın 309. ve 312. maddelerine göre (cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye ve/veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüsten) tutuklanarak cezaevine konulmuştu. 


 

Devamında 15 Temmuz darbe girişimi ve yine 312. madde “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti'ni ortadan kaldırma veya görevini engellemeye teşebbüs" ve tekrar tutuklama.


 

Garip olan şey ise Osman Kavala’nın, 11 Ekim 2019 tarihinde TCK’nın 309. maddesinden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı re’sen tahliyesine ve yine 18 Şubat 2020 tarihinde TCK'nın 312. maddesinden kamuoyunda bilinen adıyla “Gezi Parkı Davası'ndan” beraatine karar vermişken, bundan bir gün sonra 19 Şubat 2020 ve 9 Mart 2020 tarihinde TCK’nın 328. maddesi “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askerî casusluk maksadıyla temin etmek" suçlamasıyla tutuklanan Osman Kavala’nın 20 Mart 2020 tarihinde TCK'nın 309. maddesinden beraatinin istenmesiydi. 


 

Kısacası Osman Kavala’nın 20 Mart'taki verilen beraat kararının ardından aynı dosyadan üç kez tutuklanma iki kez de tahliyesi istenmişti. 


 

Oysaki aynı hukuk kitaplarıyla eğitim gören Hakim ve savcılar arasında çelişki olması çok garipti. Yani bir kısım hakim ve savcı Osman Kavala hakkında beraat ve tahliye kararı verirken, davaya bakan bir başka hakim ve savcının meslektaşının verdiği beraat ve tahliye kararını bozarak Osman Kavala’nın tutukluğunun devamına karar veriyordu. 


 

Hatırlarsanız “Gezi Olayları Davası” için de farklı senaryolar ortaya atılmıştı. “Hükümet’i devirmek amacıyla kaos, kargaşa, iç savaş çıkarmaya yönelik bir tertip olduğu, bu tertibin farklı kuruluşlarda faaliyet gösteren kişilerden oluşan bir yapı tarafından yürütüldüğü” gibi. 


 

Devamında Ergenekon davası kapsamında “hükümete darbe yapılacağı gerekçesiyle onurlu türk subaylarının, akademisyenlerin ve gazetecilerin “cemaatçi hakim ve savcılara kırdırılması.” Ki o dönem yargı ve emniyetin cemaatin elinde olduğunu düşünürsek hazırlanan iddianamelerin Fetö’ye yakın Savcılar ve Emniyet Müdürleri tarafından yazılan hikayelerden oluştuğunu Mahkemenin “Ergenekon Terör Örgütü Yoktur” açıklaması adeta “Yargıtay’ın Hukuksuzluk yapanlara verdiği ders niteliğinde bir karar.” Olmuştu. 


 

Keza o dönemde “Ergenekon davasının savcısı” olmak için can atmaları, Ergenekon Davası için “ülkenin bağırsakları temizleniyor” diyenlerin. Yetmedi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin onurlu askerleri için “neyseki bu orduyla savaşa girmemişiz” demekten geri kalmayanlar değil miydi? Türkiye Cumhuriyeti Devletinin namusu kozmik odayı talan edilmesine göz yumanlar. 


 

Saraylı Oktay’ın; “15 Temmuz'dan bu yana ihraç edilen hakim ve cumhuriyet savcısı kılığındaki terörist sayısının 3 bin 968'dir" demesi bir bakıma Ergenekon dava kapsamında cemaate teslim edilen yargının kadılarını (pardon) hakim ve savcılarını kabul etmek gibiydi. Peki o aynı Sayın Oktay Ergenekon gibi Gezi Davasının da bir kumpas olduğu anlaşılırsa, bugün Osman Kavala’ya müebbet, diğer sanıklara 18 yıl veren Akp’li Adalet Bakanlığının atadığı hakim ve savcılar için de “terörist” yakıştırması yapabilecek mıydı? 


 

Son olarak; mahkemenin vermiş olduğu bu kararın tümüyle siyasi bir oyun olduğunu düşünüyorum. Mahkemenin verdiği bu kararı tepki göstermek için sokağa çıkmak, eylem yapmak Akp Hükümetinin ekmeğine yağ sürmek olur. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Sönmez Arşivi

40+1!

25 Kasım 2023 Cumartesi 00:01