Oldukça Leman bir durum

"Seni seviyorum" dedi Kamil. Leman, Attila İlhan'ın deyimiyle; "Fena halde Leman" bir kızdı. Kamil'i de bu fenalığı sürüklemişti buraya. Nasıl olduysa olmuş ve Leman'a seni seviyorum demişti. Üzerlerine neon ışıklarının vurduğu karanlık bir gecede, ıssız bir sokakta yürürken çıkıvermişti bu kelime Kamil'in dudaklarından. Sanki geceden kaçmak ister gibi, ıssızlığın ortasından sıyrılmak ister gibi, serseri ruhunu aydınlatan neon ışıklarından kaçmak ister gibi sanki Leman'a ansızın sarılıp, bağlanmak ister gibi...

Hiçbir şey demedi Leman. Bir süre öylece durup sokağın ortasında birbirlerine baktılar. Kuşkusuz Kamil'in hayatındaki en güzel beklemek bu olmalıydı... Lakin hayat bu. Asla yolunda gitmemek üzere kurulu bir tezgah. Leman'da bunun hakkını verdi; "Sarhoşsun Kamil. Sonra konuşalım" dedi ve adımlarını hızlandırarak ilerlemeye başladı. Ardında bıraktığı Kamil'den umarsız arşınladı kaldırımı, geçti neon ışıklarını, geçti karanlığı ve ıssızlığı. Şimdi sokağın ortasında tek başına kalmıştı Kamil...

Sarhoş Kamil, iyi olmayan Kamil, ne dediğini bilmeyen Kamil; hak etmişti karanlığı, neon ışıklarını ve ıssızlığı...

Yüzünü buruşturdu, başını göğe kaldırıp Tanrı'ya sitem eden bir bakış fırlattı Kamil ve ardından 10 yıldır giydiği ceketinin cebinden bir Camel Soft paketi çıkarıp, kederli bir sigara yaktı. Leman'ın geçip gittiği kaldırımda yürüyordu. Sigara dumanı ve kendinden emin olmayan adımları eşlik ediyordu artık o'na. Sanki oracıkta düşüverecekti. Sanki oracıkta yığılıp kalacak ve talihsizliğine teslim olacaktı...Fakat bunun mümkünatı yok.

Kamil yarın işe gidecek. Sabah herkes uyurken evden çıkacak ve dümenin başına geçecekti. Yığılıp kalmasına imkan yoktu. Hatırladı Kamil; zayıf, cılız ama mağrur görünmeye çalışan adımlarıyla geçti kaldırımdan...

Muhacır birahanesi

Arturo Bandini ve ben çok içki içtiğimiz için onun adını tekrar söylememe ve sizle tanıştırmama gerek var mı bilemedim. Daha dün Arturo ile oturduk bizim macır birahanesinde beş altı şişe bira yuvarladık. Doğrusu Arturo da ben de üzgündüm. Bizim Arturo'nun başında bu aralar kavak yelleri esiyor; öyle sanıyorum ki bir sevdiği var fakat sevdiği hatunun da başka bir sevdiği var. Eh buna içilmez de ne yapılır değil mi? Dibe vurup sükut-u hayale uğradığımız o anda birkaç şişe küstah birayla teselli aradığımız çok olurdu. Hatta arada bir Zeze de uğrardı yanımıza. Hani şu delifişek olan Portekizli çocuk. Şeker Portakalı günlerinden eser yok tabii. Daimi bir mavra daimi bir boşvermişlik. Ne olacak bu çocuğun hali bilmem. Hoş benim de halim iyi görünmüyor...

Geçenlerde Nick Belane de bizim macır birahanesine geldi. Pulp'tan yeni fırlamış! Oturdu geldi bizle içmeye. Hem Zeze ile hem Bandini ile dalga geçer gibi; uzaylılar peşimde hatta çok güzel uzaylı bir hatunla geçenlerde yattım filan deyip duruyor. Yeter dedim Nick bu kadar içme. Hadi be deyip küllüğü fırlattı üstüme ve çekti gitti. O giderken uzaklardan bir nal sesi duyduk. Muhtemeldir İnce Memed rakı içmeye geliyor. Hemen garsona seslendim; bir arnavut ciğeri attırın Memed geliyor...

Bu yalana inanıyor musunuz?

Saddam'ı niye devirip, Irak'ı parça pinçik ettiler? Kimyasal silah kullandığı için...

Kaddafi'yi niye devirip, Libya'yı parça pinçik ettiler? Kimyasal silah üretimi yaptığı için...

Esad'ı niye devirmeye çalışıp, Suriye'yi parça pinçik ediyorlar? Kimyasal silah kullandığı için...

Ve dünya 2003'ten beri aynı filmi seyrediyor. 2003'ten bu yana Ortadoğu'da Irak, Libya bölündü; Suriye'de, Yemen'de iç savaş yaşanıyor, Mısır askeri bir dikta yönetimi tarafından idare ediliyor. 2003'ten bu yana Irak'ta sayısı milyondan fazla, Suriye'de milyona yakın insan katledildi...

Neden?

Kimyasal silah...

Bu yalana inanıyor musunuz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Anıl Boduç Arşivi