Oy vermeyince hain ve düşman mı olacağız?

Muhalefete oy verecek olanlar hain ve düşman ise neden seçim yapıyoruz ki? Ya hainler ve düşmanlar seçimleri kazanırsa iktidarı teslim etmemek için direniş mi yapacağız? İktidarı kazananlara teslim etmeyecek miyiz?
 

Türkiye, tarihinin en önemli seçimlerinden birini yaşayacak. 25 Haziran sabahı kim kazanırsa kazansın yeni bir sistemle tanışacağız.
Ve yeni bir sisteme, AK Parti'nin 16 Nisan'da milletin önüne koyduğu, yüzde 1.5' farkla geçen anayasal değişiklikle geçeceğiz. 
****
AK Parti ve MHP ittifak yasasını, muhalefetin bir araya gelemeyeceğini düşünerek çıkardı.
AK Parti'nin 16 yıllık tek başına iktidar olmasına rağmen, MHP ile kurduğu koalisyonla ortaya koyduğu seçim yasasıyla koalisyonlar dönemi fiili olarak başladı.
Ve Türkiye bugünden sonra, iki ittifakın yarıştığı seçimler dönemi yaşayacak.
****
Referandum sürecinde yazılarımda ve konuşmalarımda anayasal değişikliğin Erdoğan'ın sonunu hazırlayabileceği iddiasında bulunmuştum.
Erdoğan kendi eliyle karşısında yüzde 50'lilik bir blok oluşturdu.
Her defasında kolay kazanabileceği seçimler, yüzde 50+1 seçim barajı ve bloklaşmadan dolayı risk altında.
Ve bu blokun bir arada hareket etme şansı yokken, önerdiği anayasal değişiklik ve çıkardığı ittifak yasası ile resmen muhalefeti zorunlu olarak koalisyon kurmaya zorladı. 
Galiba tarih, Erdoğan'ı muhalefeti birleştiren lider olarak yazacak.
Ve 24 Haziran'da seçimleri kaybederse de, kendi hazırladığı anayasal ve yasal değişikliklerle iktidarı kaybeden lider diye tarihe not düşülecek.
****
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı adayı olarak Muharrem İnce'yi göstererek, en doğru tercihi yaptı.
Seçim kararı alındığı günden itibaren söylüyorum;
Gündemi Kılıçdaroğlu belirliyor. Abdullah Gül ismini uzun bir süre tartıştırdı. Muhalefeti bir araya getirdi. 
Ardın da İnce'yi aday göstererek, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 2. tura kalmasına yönelik olarak bir stareteji geliştirdi.
İnce'yi aday göstermesi Kılıçdaroğlu'nu büyütürken, kamuoyunda ikili bir görüş oluştu.
Benim de katıldığım, birinci görüş sahipleri şunları söyledi:
İki defa karşısında aday olan birini aday göstermesi, Kılıçdaroğlu'nun demokratik temayülünü ortaya koydu.
Parti içersinde, İnce'yi aday göstererek belki de sandığa gitmeyecek bir gurup seçmenin sandığa gitmesini ve partiye küsmesini engelledi.
İkinci görüşte olanlar da; Kılıçdaroğlu rakibi İnce'ye aday göstererek; "Aday olduğunda partiyi iktidar yapacağını iddia ediyorsun, işte meydan, hadi seçimleri kazan" diyerek kazandığında kendi liderliğini, kazanamadığında ise parti içi iktidarı sağlamlaştıracağını iddia ediyor.
****
24 Haziran seçimleri nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın Kılaçdaroğlu, erken seçim kararı alındığı günden itibaren, iktidarın kendi lehine çıkardığını düşündüğü ittifak yasasını muhalefet lehine olmasını sağlamıştır.
****
Haziran 2015 seçimlerinde Cumhurbaşakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yürüttüğü kampanya ve kullandığı dil AK Parti'nin yüzde 40'ta kalmasını sağlamıştı. 
Kasım 2015 seçimlerinde sahadan çekilerek, seçim kampanyasını Davutoğlu ve partiye bırakması ise yaklaşık yüzde 50 ile tek başına partisinin iktidar olmasını ortaya çıkarmıştı.
Erdoğan'ın dili partinin yüzde 40'lık tabanını militanlaştırırken, aynı zamanda muhalefetin de yüzde 40 bandında kalmasını sağlamaktadır. Ve seçimleri belirleyecek olan yüzde 20'lik kararsızlar diye ifade ettiğimiz seçmenlerdir.
Ve bu yüzde 20'nin büyük bir çoğunluğunu orta sınıfların oluşturduğunu düşünüyorum.
Bu kesimin tercihi, 24 Haziran seçimlerini kimin kazandığını belirleyecektir.
****
Tercihini net olarak yapmamış bu kesim,  gerginlik ve kutuplaşma istemiyor.
Yine bu kesim AK Parti'nin kuruluş ilkelerinden uzaklaşmış olmasından dolayı rahatsız.
Aynı zamanda uygulanan dış politika, iç politika ve ekonomik politikalardan rahatsız.
****
Yüzde 20 tercihini nereye yapacaksa seçimleri o ittifak kazanacak.
Ve yine yazın bir kenara Cumhur İttifakı yaptığı seçim sistemiyle TBMM'de çoğunluğu kaybetme ihtimaliyle karşı karşıya.  Alabileceği oy sınırı yüzde 45'lerdir. Kaybederse benim için sürpriz olmayacak.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kalabilir.
Erdoğan yüzde 46, Meral Akşener yüzde 20'nin biraz üstünde ya da altında, Muharrem İnce yüzde 18, Selahattin Demirtaş yüzde 14, Temel Karamollaoğlu yüzde 2 oy alır.
2. turda ise Erdoğan ve Akşener yarışır.
Ne mi olur? O'nu bugünden söylemek imkansız gibi. Çünkü yine muhalefetin nasıl bir yol izleyeceği, HDP'nin ne yapacağı önemli olacak.
HDP boykot kararı alırsa seçimleri Erdoğan kazanır. HDP Akşener'i destekleme kararı alırsa da seçimler ortada olur.
****
AK Parti 16 yıllık tarihinde ilk defa 250 milletvekilin altında bir sayıyla TBMM'de temsil edilebilir.
MHP 50'nin biraz altında ya da üstünde, muhalefet ise 300'ü geçebilir.
CHP 150, HDP 70, İYİ Parti 80, Saadet Partisi ise yaklaşık 5 milletvekiliyle TBMM'de yerini alabilir. 
Anlayacağınız iktidar kendi hazırladığı seçim yasasıyla TBMM’de çoğunluğunu kaybetmeye adaydır. 
Muhalefetin TBMM'de çoğunluk olması ya da çok az bir sayıyla çoğunluğu kaybetmesi, AK Parti'nin iktidar olursa istediği yasaları çıkaramaması demektir.
****
Cumhurbaşkanlığı seçimleri 2. tura kaldığında ise, AK Parti'nin TBMM'de 250'nin altında bir sayıyla temsil edilmesi, parti içersinde bir kırılmaya yol açabilir. Ve içeride derin bir tartışmanın başlaması kaçınılmaz olur.
Bu kırılmanın 2. tura nasıl yansıyacağını ise bugünden kestirmek zor gibi olsa da, küçük de olsa olumsuz yansıyacağını şimdiden iddia edebilirim.

****
AK Parti 16 yıldır bu ülkeyi tek başına ve son iki yıldır MHP ile kurduğu ittifak ile yönetiyor. Bugün ekonomik, sosyal, kültürel, eğitim, dış politika gibi konuştuğumuz olumlu ya da olumsuz her şey AK Parti'nin eseridir. Millet bu durumla ilgili sandıkta sözünü söyleyecektir. 
Ayrıca ittifaklardan herhangi birini tercih etmek ne vatan hainliği ne de ülkeye düşmanlıktır. Sadece ve sadece bir seçim tercihidir. Muhalefet ittifakına oy vermeyi; vatan hainliği, millet ve devlet düşmanlığı, terör örgütlerinin yandaşı gibi görmek ve değerlendirmek tek kelimeyle ayıptır. 25 Haziran sabahı muhalefet ittifakı seçimleri kazanırsa, "devlet ve millet düşmanları, hainler kazandı" diyerek seçim sonuçlarını yok mu sayacağız?
****
Herkes lütfen aklını başına toplasın. Düşmanlık, hainlik, terör örgütü yandaşlığı gibi argümanlar milleti kutaplaştırmaktan, bölmekten öteye gitmemektedir. Muhalefete verilen her oyu düşmanlık, terör örgütlerine destek ve hainlik üzerinden okuyunca şöyle bir şey aklıma geliyor; Muhalefet 25 milyon oy alsa, hepsini tutuklayacak mıyız? Muhalefetin başındaki liderleri 25 Haziran sabahı tutuklayıp zindanlara mı atacağız? 
****
Düşmanlık üzerinden toplumu geren zihniyeti sergilemek, seslendirmek bu ülkeye haksızlık etmektir. Ki, ben muhalefete oy verirsem hain, düşman, terör örgütü yandaşı mı olacağım? Bunun için en iyi örnek, sosyal medyada, bir ihtiyar amcanın neden AK Parti'ye oy vereceğini açıkladığı cümlelerde var. Aynı argümanları kullanıyor. Emperyalizm uşakları derken, yanına bir kadın geliyor ve amcaya "önce dişlerini fırçala" diyor. Amca kükrüyor. "Seni 155'e ihbar edeceğim. Seni içeri aldırırım. Vatan haini, 15 Temmuz alçakları."

Son söz: Muhalefete oy vereceğini söyleyen, düşünenler aman kendinize dikkat edin. 155'e ihbar edilebilir, hain ve 15 Temmuz alçakları olarak suçlanabilirsiniz. Ki, bu yol yol da değildir. Türkiye’nin geleceği, toplumsal barışı açısından da tehlikelidir. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Tarakçı Arşivi