Özgürlük onu savunmak cesaretini gösterenlerin hakkıdır...

Peki her kes Özgür olmak istemez mi? Elbette ister. O halde neden herkes bu cesareti göstermiyor? Sanırım cevap “insan” denen varlıkta yatıyor.

İnsan, insan için biraz kafa yorduğunda neye ulaşır?

“İnsan değerli bir varlıktır” deniyor.
Kim diyor, kendisi, yani insan. Kendi kendini övenin söylediğinin ne kadar itibarlı olacağını varın siz düşünün.

Bu sorunlu bir söylem, sorunlu bir tespit. Nerden çıkıyor bu belirleme. Bu belirleme tür olarak insanın “iyi bir varlık” olduğu varsayımından çıkıyor ki, külliyen yalan.

Çünkü insan saf iyi ya da saf kötü bir varlık değil, insan iyi ile kötünün toplamından müteşekkil bir varlıktır. Nasıl yani?

Yani kimse iyi ya da kötü doğmaz anasından. Doğduğunda bu ikisini de yapacak potansiyellerle doğar. Doğası böyle. İyi de olabilir. Kötü de...

Çünkü hayvanla aynı işleyişe sahip bir beden (iç güdüler, hiçbir zaman tam tatmin olmayan arzular, sonu gelmez istekler); zamanla gelişmiş bir akıl (kurallar, bilim, ahlak, din, kültür vs) vs) ikisinin çatışması içinde var olmaya çalışan bir psikoloji (değişken, sofistike). Böyle karmaşık bir yapıdan salt iyilik bekelenebilir mi?

Bunu ne belirler peki? Tabi ki koşullar, içine doğduğu çevre, aldığı eğitim, yaşadığı toplum, karşılaştığı devlet belirler.

Bunların sağladığı olanak yarattığı koşullar “iyiyi” de “ kötüyü” de ortaya çokarabilir. İyi tarafı ortaya çıkardığında kötü yan küçülür gider; kötülük geliştiğinde iyilik siner. Bileşik kap gibi.

İşte öğretmenlerin, okulların, kitapların, peygamberlerin iddiası insandaki bu iyiyi bulup ortaya çıkartmaktır. Çıkarabilirlerse tabi...

Yoksa şu yaklaşım lafı güzaftır. Hele bak, Dünya ne hale geldi? Bu nasıl insandır böyle yahu? İnsan olan bunu yapar mu? vs. Dünya hep böyleydi, insan da hep bu insandı. Bu şaşarak izlediğiniz şeyleri ancak “İnsan” yapabilir... bu kötülüğü de, bu iyiliği de. Başka bir hayvan asla insan kadar kötü ve canavar olamaz, çünkü bu olanağı ve potansiyeli yok, bu sadece insanda var. Dün öyleydi yarın da öyle olacak. Bunun değişmesini mi istiyorsun? İşe kendinden başla o halde. Nasıl mı?

Çünkü “Bunun” değişmesi insanın iyi yönde değişmesi ile mümkün ancak. Çok insan iyi yönde değişirse iyi bir toplum meydana gelir. Kötüler ve kötülük azalır, iyilik talebe çalar, hani vardı ya, bileşik kabı hatırla.

İnsanların ekseriyeti iyi olan toplumlar doğal olarak iyi insanları yetiştirirler, kötü olan kötücülleri. Çünkü kötülüğün kol gezdiği toplumlar toplumsal olarak hasta olurlar, toplumsal felce uğrarlar. Hiç bir kötülüğe tepki göstermez, vicdanları sızlatan hiç bir şey karşısında ayağa kalkmazlar. Susar, pusar kalırlar; bana değmeyen yılan bin yaşasın derler. Bu modda yaşarlar (ta ki yılan bir gün onları da ısırıncaya kadar. O zaman da iş işten geçmiş olur.) Ne olur? Mesela mafya racon keser, hırsızlar kol gezer, katiller ellerini kollarını sallayarak gezer...

Şimdi bir düşünün bunca yalan -talan- dolan- ölüm- yoksulluk- açlık karşısında neden susuyoruz? Çünkü korkuyoruz. Oysa her toplum hak layık olduğu biçimde taşar. Biz layık mıyız? O bizim ortaya koyacağımız tabela bağlı. Hem istiyoruz, hem de istediğimiz şey için bir şey tapmaya korkuyoruz. Korku hastalığına yakalanmışız, korku bizi susturup felç etmiş.

Sonra biz iyi insan oluyoruz öbürleri kötü. Öyle mi? Hadi canım...,!?

O kötüleri kim kötü yaptı dersiniz. Biz, siz, toplum, devlet. Elbirliği ile yaptık. Olanak yaratarak yaptık. Susarak yaptık. Hatta kimi zaman yanlışları alkışlayarak yaptık.

Talanın dolanın yalanım ( susarak, hatta kimi zaman alkışlayarak) teşvikçileri olduk. O yüzden bu durumdaysak suçlu sensin, suçlu benim, suçlu biziz. Sonra da değişsin diyoruz.

Kim değiştirecek? Başkaları değiştirsin. Ne me gerek sonu iyi gelmeyebilir. İyisi mi ben susayım, seyredeyim bakalım ne oluyor?

Evet, “Bunları” değiştirmek için bir şey yapmıyoruz, mevzilerimize tünemiş seyrediyoruz. Bulunduğumuz yerlerde, rahat evlerimizde, rahat mevzilerimize elimize aldığınız küçücük taşlarla şeyttan taşlıyoruz.

Konforumuzu bozmuyoruz. Değişimi istiyoruz ama başkaları değişisin ben aynı kalayım istiyoruz.

Oysa hepimizin bir düzenden memnun olmama hakkı var. Ama bu hak bize bir görev de yükler. Değişim için çaba sarfetmek. Çünkü değişimin gücü onu isteyenlerin gücü kadardır.

Düzenin değişmesini istiyoruz ama bana bir şey olmasın diyoruz. O zaman nasıl değişecek?

Temiz toplum istiyoruz ama kendi hırsızlarımıza toz kondurmuyoruz.

Hatta devletin malı deniz yemeyen keriz diyoruz. Biz de faydalansak hiç fena olmazdı diyoruz içimizden!

Temiz siyaset temiz toplumdan geçer, diyoruz; ben ve partim hariç herkes temizlensin istiyoruz

Yeşili seviyoruz ama benim arsam yeşil alan olmasın kimin olursa olsun diyoruz.

Hak hukuk adalet diyoruz ama hakkı yenenlerle ilgili elimizi kıpardatmıyoruz.

İnsan dediğin nedir, iyi ile kötünün toplamından başka...

Hadi, "İyi"yi ortaya çıkarmak için bir şey yap..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Özer Arşivi