Özrü kabahatinden büyük!

Halk arasında yaygın olarak kullanılan bu deyişle, hatasını affettirmek ya da düzeltmek için özür dilerken daha büyük bir hata, kabahat işleyenler anlatılmak istenir.
Son günlerdeki olağanüstü seçimli kurultay talebine yönelik imza krizinde, CHP Genel Merkezi'nin düştüğü durum da aynen budur.
Lider odaklı siyasete karşı olan ve CHP'de genel başkan değişimiyle hiçbir şeyin değişmeyeceğine inanan biri olarak ilk kez sağlıklı bir değerlendirme yapmakta zorlanıyorum.
Bir yanda, girdiği tüm seçimleri- rakibine karşı- kaybeden bir genel başkan. 
Yani bir kaset komplosuyla CHP'nin başına paraşütle indirilen Kemal Kılıçdaroğlu ve onun etrafında konuşlanmış bir kadro.
Bu kadronun varlık nedeni Kılıçdaroğlu olduğu için, o gitmek istese de bırakmıyorlar.
Çünkü onlar için önemli olan ülke yönetiminde iktidar olmak değil, parti içinde iktidar olmak.
Böyle olunca da kuruyorlar aday tezgahını, açık artırmayla milletvekilliği, belediye başkanlığı ve hatta belediye meclis üyeliği pazarlamaya devam ediyorlar.
Tezgahın ellerinden gideceğini anlayınca da olmadık yeni atraksiyonlarla statülerini korumaya çalışıyorlar.
Eğer böyle olmasaydı şu soruların cevabını nasıl vereceklerdi.
Toplanan imzaların yeterli olmadığını söylüyorsunuz. (Baskıyla geri aldığınız imzaları saymıyorum)
Bu ne anlama gelir?
Kurultay delegelerini zaten biz belirledik, onlar da bizi belirledi, bundan sonra da öyle olacak.
O zaman sormazlar mı, madem delege çoğunluğu elinizde, niye seçimden kaçıyorsunuz?
Eğer bu kabahat ise, şimdi savundukları özür, kabahatlarından daha büyük.
Neymiş! Yerel seçimlere az bir zaman kala kurultaya gitmek zaman kaybıymış, yapılması gereken çok daha önemli işleri varmış!
Peki bu zaman denen kavram diğer partiler için farklı mı çalışıyor?
AK Parti de, MHP de, İYİ Parti de Ağustos ayı içerisinde kurultay yaparak Genel Başkanlarını değiştirmeseler de, yönetim kademelerini değiştiriyorlar, tüzüklerinde, programlarında revizyona gidiyorlar.
Ama siz, sözüm ona sosyal demokrat parti olarak tek adamlığa yönelik hazırlanmış bir tüzükle yerel seçimlere gitmeyi istiyorsunuz.
Aklı başında her vatandaşın ısrarla değişmesini istediği siyasi partiler yasasında bile beşte bir imza kuralı varken hak-hukuk-adalet diye yeri göğü inleten CHP'nin tüzüğünde bu şartı yarıdan bir fazla imzaya dönüştüren CHP'nin siyaset baronları, utanmadan muhalefet isteyenleri koltuk sevdalısı diye yaftalamaya çalışıyor.
Muhalefet hareketinin başını Muharrem İnce çektiği için, doğal olarak şimdi diğer partilerden çok CHP kurmayları onu yıpratmaya çalışıyorlar.
Oysa muhalefete destek veren tüm partililer de Muharrem İnce’nin bir kurtuluş olmayacağını, onunda her siyasetçi gibi defolarının olduğunu elbette biliyorlar.
Ancak şunu da biliyorlar; Anadolu’nun bir ilçe başkanını getirip genel başkan yapsanız şu anki mevcut yönetimden daha çok heyecan yaratır, umut yeşertir.
Genel başkan değişikliği bir amaç değil, bir araçtır.
Önemli olan CHP'de bir zihinsel değişim, ilkelerin yeniden gözden geçirilmesi, partinin hangi sınıfsal katmanı temsil ettiği, toplumun hangi kesimiyle birlikte davranacağının net olarak belirlenmesidir.
Kuşkusuz ülkemizde demokrasinin tüm kurul ve kurallarıyla yerleşebilmesi için siyasi partiler ve seçim yasasının değiştirilmesi, barajın kaldırılması, toplumun tüm kesimlerinin temsil edilebilmesine fırsat verilmesi, kadın ve gençlerin daha aktif ve eşit koşullarda politika yapabileceği zeminin yaratılması gerekir.
Ama beğenmediğimiz siyasi partiler yasasında bile olmayan, yarıdan bir fazla kuralıyla parti içi demokrasiyi yok eden, başkan ve adamlarına hak etmedikleri sınırsız yetkileri veren ama hesap verme söz konusu olduğunda parti disiplinini bahane ederek eleştiri hakkını bile partililere çok gören bu gerici zihniyet, bu statükocu güruh, bu elit kadro; CHP den elini çekmeden, bırakın iktidar olmayı, düştüğü yerden ayağa bile kalkamaz.
Bir kez daha ve ısrarla vurgulamak istiyorum.
CHP'nin sorunu genel başkanlık ya da lider sorunu değildir.
Kendi içinde demokrasiyi işletemeyen bir parti, ülkede demokrasi mücadelesi vereceğine kimseyi inandıramaz.
Üretim ilişkileri dahil, tüm ekonomik, siyasi, sosyal ilişkilerin değiştiği, dönüştüğü, yenilendiği küresel dünyada, kendini yenilemeyen insan da, kurumda ayakta kalamaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi