Erol Sırrı Yolcu

Erol Sırrı Yolcu

Para yenilen bir şey değil!

Gecenin haylazlığından sonra sabahı gülerek karşılamak, dünyanın en güzel şarkısını dinlemek gibidir.

Yerleşmişim manzarama, fikrimde o, yanımda kahvem, bir de keyfimin kâhyası Mevla’mdan daha ne isterim.

Dışarıda yağmur varmış, olsun. Yüreğimde hasret, fikrimde vuslat, elimde kalem üçlü çete olmuş bereket olarak yağıyorlar. Böyle çete başım, gözüm üstüne gelsin. Bu çete bildiğiniz beşli değil.

Barıştan yanayım. Savaştan nemalananlardan da nefret ederim. Orta da fol, yumurta yok. Füze satıp, komisyon alıyorlar. S400’leri insanlara olduğu kadar doğaya da zarar verdikleri içinde sevmiyorum.

Lafa sıra gelince, en cevval doğacı, çevreci oluyor. Bir başına kalınca, içtiği sigaranın izmaritini, bira şişesini, sözüm orasını, şurasını temizlenmek için kullandığı ıslak mendilini çevreye atıyor.

Hadsize diyorum ki, bak buna kül tablası deniliyor. Bön bön bakıyor, bir de sinirleniyor. Edepsiz, pislik; yiyorsun, içiyorsun bari çöpünü topla, güzelim memleketi senin gibiler çöp yığını yaptınız.

Bir bu olsa hallederim de, Dünya, iklim değişikliğine karşı yıllardır tedbir almamakta direniyor. Yani büyük bir felaket demek. Çünkü eriyen buzullar, deniz seviyesini yükseltecek. Birçok kentin sular altında kalmasına neden olacak.

Tarım alanları, konutlar, sanayi tesisleri kullanılamaz hale geleceğine kesin olarak bakılıyor.

Bilim insanları ve gazetecilerinden oluşan, iklim değişikliği konusunda araştırmalar yapan Climate Central isimli kuruluş, iklim değişikliği haritasına göre, üç derecelik ısınma ile Türkiye'de İstanbul Boğaz hattı, Karadeniz sahil yolu, İzmir Karşıyaka, Akyaka, Dalyan ve Yumurtalık’ın da aralarında bulunduğu birçok bölgenin sular altında kalacağını tespit etmişler.  

Ne mi diyorum? Doğaya bunu yapmaya hakkımız yok diyorum...

Evini, iş yerini bilemem ama çevreni temiz tut diyorum.

Böyle giderse oksijende kalmayacak. Nasıl bir vahim durum olduğunu anlayabilsek, değil çöpümüzü atmayı, nefes alırken dahi itina ederiz.

Ve unutmayalım ki, gerçek doğa sevenler, pisliklerden fazladır.

Sayın Ercüment Tunçalp’ın yazdığına göre ise, İthalatçılar ‘çöp’ kelimesine kızıyorlarmış ve ‘Geri dönüşüm malzemesi’ denmesini istiyorlarmış.

Olabilir, bende laf olsun diye söylenen “Aşkım” kelimesine kızıyorum. “Nefesimmm” demeyi anlamlı buluyorum.

Ercüment Bey soruyor, “Peki geri dönüşüme gitmeyip doğaya terkedilen ve yakılan maddelere ne isim vereceğiz? Haksız da değil.

TDK çöpü, “Yararsız, pis veya zararlı olduğu için atılan ufak tefek şeylerin hepsi, gübür” olarak tanımlıyor.

Konumuza dönersek, Avrupa’nın ezelden beri sadece plastik atığını değil, her türlü çöpünü az gelişmiş ülkelere (yani, çevre bilinci gelişmemiş ülkelere) transfer ettiği biliniyor.

İşte Türkiye, bu şekilde Avrupa’nın en büyük çöp alıcısı haline, laf olsun diye parmağını sallayarak konuşan senin gibi çevre bilinci gelişmemişler sayesinde geldi.

Marmara’daki yaşadığımız müsilaj oluşumunun sebebi de budur. Bu gelişme normal olmadığı gibi duracak gibi de görünmüyor.

Elimi yumruk yapıp orta parmağımda oluşan kemik kısmını kafana vurmak istiyorum.

Kaz dağından doğup, Erdek körfezine dökülen Gönen Çayı simsiyah akıyor. Marmara denizini kirleten yüzlerce suyolundan sadece biri… Çevresinde bulunan sanayi kuruluşları atık tesislerini çalıştırmamakta ısrar ediyorlar.

Ya, zengin görüneceğiz diye ülkeme telefon cihazlarının gelmesi için yasalar çıkartarak vergileri toplayanlara ne demeli. İnsanları kredi borç batağına soktukları gibi cihaz çöplüğüne de dönüştürdüler.

Şimdide her evde 3-5 telefon var diyerek, sözü “geçim sıkıntısı yok” demeye getiriyorlar.

Kızıldereli Atasözünün dediği gibi, “Son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son balık avlandığında, İşte o zaman paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacaksınız”

Bizler lüks uğruna, birileri para uğruna her şeyi yaparken doğaya zararını hiç düşünmedik.

Bu satırları yazarken, Kahramanmaraş Nurhak’ta doğayı tahrip edeceği gerekçesi ile bölge halkının karşı çıktığı ikinci hidroelektrik santral (HES) projesi için “ÇED olumlu” kararı verildi. 

Nurhak’ta ,İkinci HES Göksu’nun ve doğanın ölüm fermanı olur. Göksu’ya ve Nurhak’a dokunulmamalıdır.

Bunlar çöp ve doğanın katilleri olmuşlar. Sen ise gündem değiştirmek adına “her evde en az iki araba var” diyorsun.

Sözün özü, herkes kendi kapısının önünü temizlerse işte o zaman nefes alırız.

Yalan konuşarak değil, samimice doğa dostu olalım.

Mevlana ne diyor;

Gelin bağa yeşiller kuşanan doğayı görün.

Her köşede bir çiçek dükkânı açan doğayı görün.

Güller gülerek sesleniyor bülbüllere:

Susun, susarak doğayı görün.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sırrı Yolcu Arşivi