​​​​​​​Seçim denklemi İstanbul'da çözülecek

Yerel seçimlere sayılı günler kal gerçek şudur ki. İstanbul yerel seçim denklemini çözecektir. Seçimi Ekrem İmamoğlu ya da Murat Kurum’dan başkasının kazanma ihtimali yok ancak hangi adayın ipi önde göğüsleyeceği, diğer siyasi aktörlerin seçimde alacağı pozisyonla yakından ilişkili. DEM Parti’nin İstanbul politikası da bu nedenle önem arz ediyor. Meseleyi daha iyi anlayabilmek adına, son yıllarda gerçekleşen seçimlerin İstanbul ayağına kısaca göz atmakta yarar var.
2017 başkanlık referandumunda, İstanbul’da yüzde 48,6 “Evet” oyuna karşılık yüzde 51,4 “Hayır” oyu çıktı. Bir sene sonra yapılan ve muhalefetin farklı adaylarla girdiği Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan yüzde 50’lik oy oranıyla ilk sırada yer alırken, ona en yakın aday Muharrem İnce yüzde 36,8 oy topladı. Selahattin Demirtaş, Meral Akşener ve Temel Karamollaoğlu’nun aldığı oyu, İnce’nin oyuna ekleyince, muhalefetin toplam oyu Erdoğan’ı yakaladı. 2023'te yüzde 51.72...

2019 yerel seçimlerinin hukuksuzca geçersiz sayılan ilk turunda Ekrem İmamoğlu yüzde 48,8, Binali Yıldırım 48,5 oy aldı. Haziran’daki ikinci seçimlerde İmamoğlu, Yıldırım’a yaklaşık 10 puan fark atarak yüzde 54’ü geçti. Yapılan son Cumhurbaşkanlığı seçiminde, muhalefetin ortak adayı Kemal Kılıçdaroğlu, hem 14 hem de 28 Mayıs’ta Erdoğan’dan fazla oy kazandı. Kılıçdaroğlu ilk turda, Erdoğan’ın yüzde 46,6’lık oyuna karşılık yüzde 48,5, ikinci turda ise yüzde 48,2’lik oyuna karşılık yüzde 51,72 oy topladı.

1660754443415-1400-e-9-d-0-f-2-d-4-429-c-bdc-2-adc-1-a-7082-d-34.jpg

2017'den beri AKP kaybediyor
İstanbul özelinde, 2017’den 2023’e yapılan 6 sandık mücadelesinde (2019’da ve 2023’te ikişer kez seçim yapıldı) iktidar cephesi, muhalefet blokuna üstün gelemedi. 2018’de muhalefetin ayrı adaylarla girdiği ve oyların 4 ayrı adaya dağıldığı Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan önde çıktı. Muhalefetin tek seçenekte ortaklaştığı 2017, 2019 ve 2023’teki yarışlarda ise Erdoğan ya da iktidarı temsil eden seçenek, mağlup edildi.

Muhalefet tek seçenekte birleşmelidir
İstanbul’daki son birkaç seçimin gösterdiği kaba gerçek şudur: Metropolde, muhalefet tek seçenek üzerinde birleşirse, iktidarı durdurabiliyor. Üstelik bunu, rejimin kendisi olan kişiye karşı, görece zayıf olduğu düşünülen bir adayla bile yapabiliyor. Ancak kendi içinde bütünlük sağlayamaz ve ayrışırsa, o zaman rejimin zaferini engelleyemiyor. Erdoğan da bugün, bunun gerçekleşmesi için elinden geleni yapıyor. Çünkü genel siyasi kutuplaşma, İstanbul ve Ankara gibi şehirlerde iktidar açısından negatif sonuç doğuruyor. Aynı nedenle Saray rejimi, İstanbul’da siyasi saflaşmayı, “hizmet belediyeciliği” ringine çekmeye çalışıyor.

İmamoğlu faktörü çok şeyi çözecektir
Gerçeğin kaba tarafı böyle. İnce tarafı ise şu: Her ne kadar İYİ Parti gibi muhalefetin bazı unsurları, 31 Mart yerel seçimlerinde İstanbul’da ayrı inisiyatifler geliştirmeye karar verse de bu direkt olarak bir dağılma sonucunu doğurmayacak. Çünkü İYİ Parti’nin kentli seçmeninin muhalif karakteri ve İmamoğlu ismi, İYİ Parti adayı Buğra Kavuncu’nun neden olacağı oy bölünmesini büyük oranda pasifize edecektir. Kavuncu’nun bugünkü mevcut oylarının, seçimlerin yaklaşması ve muhalif yurttaşların daha fazla sonuç odaklı düşünmeye başlamasıyla daha da eriyeceğini söylemek mümkün. Saadet Partisi’nin adayı Birol Aydın da doğrudan İmamoğlu’na gidecek muhalif oyları kesecek bir aday değil. Aydın, İmamoğlu’na giden oylar kadar Murat Kurum’a verilecek oyları da kesecektir.

DEM Parti'ye gelirsek
DEM Parti konusunda ise aynı değerlendirmeyi yapmak zor. İdeolojik motivasyonu yüksek olan DEM Parti seçmeninin, parti merkezinin aldığı karara riayet etme potansiyeli, geçmişte İYİ Parti’ye oy veren seçmene göre çok daha fazla. Elbette Yeşil Sol Parti adıyla girilen son genel seçimlerde İstanbul’da alınan oyun tamamı, 31 Mart’taki yerel seçimlerde DEM Parti adayına gitmeyecektir. Mesela HDP, 2015 genel seçimlerinde konjonktürün pozitif etkisiyle İstanbul’da yüzde 12,6 alırken, bir sene önce Sırrı Süreyya Önder gibi popüler bir ismi aday gösterdiği İstanbul yerel seçimlerinde bu kez konjonktürün negatif etkisiyle (“Tatava yapma bas geç”) sadece 4,8 oy alabilmişti. Bu yerel seçimde de yine kendileri açısından negatif konjonktür etkisiyle Mayıs 2023 seçimlerinde İstanbul’dan aldıkları yüzde 8’lik oylarını koruyamayacaklardır. Ancak bıçak sırtı geçecek bir seçimde, DEM’de kalan oyların etkisinin yabana atılamayacak düzeyde olacağı muhakkak. İşte bu yüzden DEM Parti’nin İstanbul’da vereceği kararın, seçim sonuçları üzerinde kritik bir etkisi olacak. Kürt siyasi hareketinin İstanbul için vereceği karar, yerel seçimin boyunu aşan bir karar olacak. Tıpkı ülkenin geleceğini belirleyen 2010 anayasa değişikliği referandumunda “boykot” kararı alınması gibi… Gerek İstanbul seçimlerinin sonuçları gerekse de Kürt hareketinin bu konu özelindeki tutumu, iç siyasi dengeleri etkilemesinin yanında, rejimin bölgesel tercihlerini de şekillendirebilir.

DEM Parti'den AKP'ye oy yok
İktidarın İstanbul’da bir seçim zaferi kazanması, rejime gücünü tahkim edip baskıyı artırma olanağını verecek. DEM Parti de onlarca belediyesine kayyum atayan ideolojik zihniyetin İstanbul’da seçim kazanmasının doğuracağı siyasi sonuçları öngörebilecek kabiliyette. Bu virajda takınılan tutum, Kürt hareketinin olası yönelimleri ve rejimin ihtiyaçları doğrultusunda geliştirebileceği yeni süreçler hakkında da bir görünüm sunarak 2028’e giden yolun taşlarını döşeyecek. O nedenle bir yerel seçim kararından daha fazlasıyla karşı karşıyayız.

Seçime 33 gün kala siyaset
Bugünü ve seçimin gerçekleşeceği 31 Mart’ı saymazsak yerel seçimlere tam 33 gün kaldı. Artık adaylar da stratejiler de netleşti. Partilerin belirlediği seçim politikaları, seçim sonrası yatırımın nereye yapıldığına ve oluşacak yeni siyasi haritada kimin hangi koordinatlarda yer alacağına ilişkin önemli ipuçları veriyor. Mevcut durumu partiler üzerinden ele almaya çalışalım.

CHP tabana güveniyor
CHP: Anamuhalefetin en büyük partisi, kasım ayındaki kurultayda yönetimini yeniledi ancak artık bir ittifak kümesinin başat aktörü değil. Hiç şüphe yok ki partinin yerel seçimlerdeki en büyük hedefi İstanbul’daki hakimiyeti korumak. İzmir ve Ankara’da tehlike görünmüyor. DEM Parti ve İYİ Parti’nin ayrı adaylarla seçime gireceği denklemde, CHP’nin ve adayı Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’da güvendiği dinamik, bir önceki seçimin iki kez kazanılmasını sağlayan taban ittifakı. Eğer İstanbul’daki geniş muhalif tabanın CHP seçmeni dışında kalan kısmı, partilerinin merkez politikasından bağımsız şekilde, yine AKP-MHP blokuna kaybettirme ekseninde konsolide edilebilirse, kazanan İmamoğlu olacak. Ayrıca taban ittifakı dinamiği çalışırsa, seçim sonrası gelişecek siyasi süreci de biçimlendirecek ve (erken seçim olmaması durumunda) 2028 seçimleri öncesi İmamoğlu’nun arkasındaki rüzgâr güçlenecek. Bu kuşkusuz, İmamoğlu’nun CHP üzerindeki etkisini ve tesir kapasitesine de artıracak.

CHP’nin ikincil konumdaki hedefi ise Bursa, Balıkesir, Manisa ve Denizli gibi büyükşehirleri Cumhur İttifakı’nın elinden almak; beraberinde Eskişehir, Antalya ve Hatay’ı AKP’ye kaptırmamak. İstanbul’daki seçim galibiyetinin üzerine, en az bir yeni büyükşehir belediyesi kazanılır ve eldekiler de muhafaza edilirse, yeni CHP yönetimi seçim serüvenine hayli iyi bir başlangıç yapmış sayılacak.

Burada Hatay’a yine ayrı bir not düşmek gerekiyor. Kentte Lütfü Savaş ile seçimi kazanmak, “değişim” iddiasıyla yönetimini yenileyen CHP için bir başarı olarak görülmeyecek. Olası bir Hatay galibiyeti, bu yönüyle diğer şehirlerdeki seçim başarılarından ayrılacak.

AKP’nin çifte İstanbul hedefi
AKP: Yerel seçimin ana sahnesi İstanbul olacağı için CHP gibi AKP açısından da 31 Mart’ın anlamı İstanbul sonucuyla ölçülecek. Erdoğan’ın elinde olsa Rize, Trabzon, Sakarya, Kayseri, Konya, Malatya, Urfa ve Maraş gibi partisinin yüzde 60+ aldığı kentlerin en az yarısından vazgeçip İstanbul’u yeniden almayı tercih eder. Nedeni basit; İstanbul’u kazanmak hem Türkiye’nin en kritik şehrinde yeniden kontrolü sağlamak hem de 4 yıl sonraki seçimlere giderken Erdoğan’ın en muhtemel rakibi İmamoğlu’na çelme takmak demek. Aksi durumda İmamoğlu, üçüncü kez rejimi sandıkta mağlup etmiş olacak.

Burada Murat Kurum gibi “teknokrat” kimliği parlatılmaya çalışılan bir ismi aday çıkartan Saray rejimi, seçim öncesi genel siyasi kutuplaşma ikliminden ziyade “hizmet belediyeciliğini” öne çıkaran bir atmosferi hâkim kılmaya çalışıyor. Çünkü genel siyasi kutuplaşma, her ne kadar muhalefet ittifakı dağılsa da, 2017 referandumundan bu yana iktidar cephesi açısından megakentte olumlu sonuçlar doğurmuyor. Kurum’un seçim afişlerindeki AKP logosunun bile belli belirsiz olmasının bir nedeni var. İmamoğlu’na da siyasi argümanlardan çok belediyecilik/şehircilik performansı üzerinden eleştiri getirilmeye çalışılıyor. “Terör” temalı sataşma önceki döneme göre daha cılız. Ancak gerek Murat Kurum’un dil sürçmeleri ve defolu bakanlık tecrübesi gerekse de geniş kamuoyunda İmamoğlu’nun belediyecilik performansıyla ilgili negatif bir algının yaygınlaşmamış olması, söz konusu taktiğin verimli şekilde işlemesini engelliyor.
İktidar yine İstanbul’a benzer şekilde, ister kendisinin ister muhalefetin yönetiminde olsun, durumun başa baş göründüğü batı kentlerinin çoğunda da benzer bir yöntem izliyor. Bu kentler, seçmen davranışı bakımından İstanbul ile benzer yapılara sahip. Bu kentlerde yaşayan yurttaşlar, ülkedeki ekonomik ve sosyal krizin faturasını iktidara kesiyor. Saray ise algıları buradan koparıp “hizmete bakın” diyor. Bu kez “Biz kaybedersek faturaları teröristler getirecek” gibi fantastik korkular imal edilmeye çalışılmıyor, bunun yerine “Oy yoksa hizmet yok” tehdidi masaya sürülüyor. “Merkezi yönetim ile yerel yönetim arasındaki uyum”, en vurgulu argümana dönüşüyor.

İYİ Parti uçurumun kenarında
İYİ Parti: Mayıs seçimlerinden sonra CHP’ye adeta kılıç çekerek “hür ve müstakil” hareket etmeye karar veren İYİ Parti, bir kimlik bunalımının içinde. Kurulduğu 2017’den beri seküler yaşam alışkanlarına sahip rejim karşıtı milliyetçi kesimlere yaslanan İYİ Parti, rejime karşı cepheden pozisyon almadığı ve hatta rejimin kazanma olasılığını artırdığı seçim stratejisiyle mevcut kitlesinden önemli bir parçayı yitireceğe benziyor. Partideki kitlesel istifalar bunun işareti. Meral Akşener, mümkün olan en yüksek oyu almak için tüm kurmay kadrosunu başkan adayı olarak sahaya çıkarttı. Partinin ana hedefi elbette belediye kazanmak değil; en azından son genel seçimde aldığı oyu (yüzde 9,7) koruyabilmek. İttifak kurmaksızın İYİ Parti’nin buna yakın bir oy oranına ulaşması, onları bir aktör olarak merkez siyasetin içinde tutar ve Akşener’e bazı pazarlık olanakları yaratır. Ancak olası bir hezimet, Akşener’in liderliğini sorgulatarak partiyi dağılma sürecinin içine sokar.

DEM seçenekleri açık tutuyor
DEM Parti: 2015’ten bu yana iktidara kaybettirme perspektifiyle hareket eden ve son yerel seçimde İstanbul başta olmak üzere CHP’nin bazı belediyeleri kazanmasında ciddi rolü olan Kürt siyasi hareketi de bu seçimlerde çizgi değişikliğine gitti. Kayyum adlı irade gaspının ve rejimin alt edilemediği Mayıs 2023 seçimlerinin yarattığı kırılma, DEM Parti’nin iktidar ile anamuhalefet arasında görece daha bağımsız bir alana çekilmesini beraberinde getirdi. DEM Parti, AKP ile MHP arasında oluşması muhtemel bir çatlağın ardından ortaya çıkabilecek yeni fırsatlara, esas olarak seçim sonrasına yatırım yapıyor. Daha rahat hareket etmek ve rejimi şeytanlaştırmadan tüm seçeneklerini açık tutmak istiyor. Kendini tek alternatife mahkûm etmekten kaçınıyor. Hükümetle yeniden bir süreç geliştirme konusunda kapılar kapalı değil. Bu sadece Türkiye ile sınırlı olmayan, iktidarın jeopolitik hedeflerini de kapsayan çok boyutlu bir mesele.

kutu1.jpg

MHP işe yaradığı müddetçe iyi
MHP: Yürütmeye fiili bir katılımı olmasa da MHP, AKP’nin iktidar ve ittifak ortağı. İttifak bugüne kadar, içindeki çelişkiler derin bir krize dönüşmeden Erdoğan ve Bahçeli tarafından optimum şekilde yönetilebildi. Yüzde 50+1 gibi, iki parti arasındaki anlaşmazlık konuları “dondurulmuş ihtilaflar” olarak bir kenarda tutuldu. AKP ile MHP, yerel seçimde 30 büyükşehir ve 29 kentte işbirliği yapıyor. Cumhur İttifakı, 30 büyükşehrin 28’inde AKP’li, 2’sinde (Mersin-Manisa) MHP’li adaylarla yarışacak. Karşılıklı mecburiyet ve beslenme durumu devam ettiği sürece ittifak da varlığını koruyacaktır. Ancak yerel seçimlerde yaşanacak yenilgiler, Erdoğan’ı MHP ile kurduğu ittifakın maliyetini beklenenden daha erken hesaplamaya zorlayabilir. MHP de aynı şekilde irtifa kaybeden bir AKP ile homojen görünmek istemeyecektir. 2028’e giderken Bahçeli, olası hasarlardan kaçmak için partisini daha korunaklı bir alanda konumlandırmayı tercih edebilir. Öte yandan yerel seçimde büyük sorun yaşanmasa bile Erdoğan, MHP’ye olan bağımlılığından kurtulmak ve sıkıştığı konjonktürde siyasette yeni kapılar açmak amacıyla alternatif arayışlarına girebilir. Bunlar ihtimal… Fakat ittifak bozulursa, bu sıradan ve sancısız bir yol ayrılığı olmayacaktır. Erdoğan, Hüdapar’ın en radikal çıkışlarını bile görmezden gelen Bahçeli’yi mumla arar. MHP’nin AKP ile kurduğu ittifak sayesinde yargı ve bürokraside kazandığı kadrolar, böylesi bir senaryoda devlet içi bir krizi de tetikleyebilir.

kutu2.jpg

Bonus: Yeniden Refah
AKP tabanındaki erime, Yeniden Refah Partisi’ne önemli bir havza açıyor. YRP, sisteme yönelik muhafazakâr memnuniyetsizliği bir ölçüde konsolide ediyor. Zaten Refah/Milli Görüş geleneğinin tarihteki yükselme anlarına bakıldığında, sosyal ve ekonomik çalkantı süreçlerinde kitlelerin merkez siyasete olan tepkisini ve güvensizliğinin arttığını görürüz. Solun yeterince güçlü olamadığı ve bir devlet politikası olarak toplumun sağcılaştırıldığı 90’lı yıllarda Refah çizgisi bu nedenle epey büyümüş, Necmettin Erbakan’ın popülist “adil düzen” söylemi kitlelerin ilgisini çekmişti. O yıllara göre devlet çok daha dominant ve monoblok gibi görünse de aslında bugünlerde de benzer bir süreç yaşanıyor. Koşulların kendi lehine geliştiğini düşünen YRP, pazarlıkta elini yüksek tuttu ve AKP’ye tavizkar yaklaşmadı. Neticede ittifak kurulamadı ve üç büyükşehir başta olmak üzere YRP kendi adaylarını çıkardı. Son olarak partinin lideri Fatih Erbakan, Cumhur İttifakı lehine çekilmeleri durumunda “AKP’nin yedek lastiği” gibi görüleceklerini söyledi. Özetle YRP, yerel seçimde büyüyerek 2028’e daha iddialı yürümek istiyor. Risk aldıkları gerçek ancak kayda değer bir şansları var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi