Oktay Apaydın
Toplum üzerinde baskı artıyor
31 Mart Yerel Seçimleri’nden büyük bir mağlubiyetle ayrılan, elindeki pek çok belediyeyi kaybeden AKP-MHP ittifakı, iktidarda kalmak için baskının dozunu her geçen gün artırdı. Anayasa ve Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını hiçe sayan iktidar, tüm kurumların içini boşaltırken Meclis’i de ihtiyaç halinde başvurulan bir onay mekanizmasına dönüştürdü. Toplumsal desteğini yitiren rejimin milyonların rızasını alma şansı kalmadı.
İktidar, fabrikada grev yapan işçinin, traktörüyle eylem yapan çiftçinin, ayrımcılığa ve şiddete karşı sokağa çıkan kadınların, gerici müfredata itiraz eden velilerin, ücretsiz bir öğün yemek için isyan eden öğrencinin, ağacı, suyu, toprağı için direnen yaşam savunucularının taleplerini görmezden geldi. En küçük bir hak arma talebi şiddetle bastırılırken, gazeteciler tehdit edildi, televizyon kanallarına RTÜK sopası gösterildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, AKP ve MHP’yi, iktidarın herhangi bir politikasını eleştirmek dahi suç haline geldi.
Hukuksuzluk, sisteminde adeta rutini haline gelirken, kürsü dokunulmazlığını bile ihlal eden iktidar muhalif milletvekillerine saldırdı. Ankara’da Meslek Kanunu’na karşı çıkan öğretmenlere biber gazı sıkılırken, hayvanları öldürme yasası apar topar Meclis’ten geçirildi. Mehmet Şimşek programıyla ekonomik krizin tüm yükü milyonların sırtına yüklendi. İtibardan asla tasarruf etmeyen Saray, halkı ağır vergilere mahkum etti. İktidar, hayatın her alanını işgal eden gerici kuşatmada ise sürekli vites yükseltti. Ülkeyi, yargının çiğnendiği, Anayasa’nın görmezden gelindiği, Meclis’in devre dışı bırakıldığı, Kabine’nin dahi göstermelik olduğu bir yönetimle idare etmeye çalışan rejim tıkandı, meşruluğunu tamamen yitirdi. Hayvan severlerden çevrecilere, işçilerden çiftçilere dek hemen her kesim sokaklara döküldü.
Bugün ülkenin dört bir yanından yükselen sesler, rejimin bugün zorla, baskıyla, tehditle, hukuk tanımadan, krizin yükünü emekçiye yükleyerek, gerici baskıları artırarak devam ettirme çabasına yönelik en güçlü itiraz oldu. Fiili ve keyfi bir OHAL rejimi uygulayan iktidarın en büyük korkusu da tabandan yükselen tepkilerin büyümesi. Bu rejimin ‘normalleşme, yumuşama’ gibi kavramların yanından dahi geçemeyeceği, ne toplumsal tabanda ne hukuki olarak ne de Meclis’te bir meşruluğunun kalmadığı muhalefetin tüm kesimleri tarafından dikkate alınmalı.
Sıkışıca iktidar sopasına sarılıyor
Meşruluğunu yitiren ve halkın itirazlarını karşısında bulan rejim, baskı politikalarıyla ayakta kalmayı da sürdürüyor. Otoriterleşmenin dozu her geçen gün daha çok artırılırken rejime karşı ses çıkartan kim varsa doğrudan hedef haline getiriliyor. Buna göre son dönemde bu politikalardan bazıları şunlar:
* Çeşitli sosyal medya platformları yasaklandı. RTÜK, sokak röportajlarına takip kararı aldıklarını duyurdu. Hemen akabinde bir sokak röportajında ınstagramın kapatılmasını eleştiren Dilruba Y. ‘halkı kin ve tahrik’ ve ‘cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamalarıyla tutuklandı.
* Medya ve gazetecilere yönelik tehdit, hakaret ve hedef göstermeler sürerken muhalif olan bütün kesimler çeşitli engellemelerle karşılaştı. Çok sayıda gazeteciye yönelik gözaltı ve tutuklamalar gerçekleştirildi. MHP Lideri Devlet Bahçeli de aralarında çok sayıda gazetecinin olduğu 154 kişiyi hedef aldı. Ankara’da suikasta uğrayan Sinan Ateş cinayetindeki MHP bağını haberleştiren gazeteciler, Bahçeli tarafından tehdit edildi.
* Üniversite ve liselerde iktidarın politikalarına karşı eylemlere katılan, itirazlarını dillendiren öğrenciler baskıyla karşılaştı. ODTÜ’de Devrim Stadyumu’nda bahar şenliğine sahip çıkan öğrenciler hakkında soruşturma açılmıştı.
* Seçimlerden yenik çıkan Saray rejimi kayyum siyasetini sürdürmek istedi. Yüksek Seçim Kurulu’nun adaylığını onayladığı Van Belediye Başkanı Abdullah Zeydan’ın seçilmesinin ardından belediyeye kayyum atamaya çalıştı. Halkın direnişi kayyumun önüne geçti.
* Doğasına sahip çıkmaya çalışan köylüler, iş yerlerinde hakları için mücadele eden işçiler, üniversitelerinde haklarını arayan öğrenciler, yaşama haklarına sahip çıkan kadınlar da bulundukları her alanda polisin müdahalelerine maruz bırakıldı. İktidarın İsrail ilişkisini protesto eden gençlerden 1 Mayıs’ta AYM kararına rağmen Taksim’e çıkması engellenen yurttaşlara kadar çeşitli gözaltılar ve tutuklamalar gerçekleştirildi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.